allah diyen öküz ile karıştırılmaması gereken, kafaya pisleme yöntemi ile lys edebiyat sorusu tutturan kuştur.
olayın kendisini anlatmak gerekirse, dün arkadaşın biriyle çay bahçesinde oturuyoruz, bugün gireceğimiz sınav için son hazırlıklarımızı yapıyoruz. elimdeki çalışma kağıtlarından birinde "fantastik gerçekçilik" akımının temsilcisi olan nazlı eray var. ben "lan olum murat, bak bu soru yarın çıkacak görürsün. nazlı eray adını sakın unutma." dediğim sırada kafama bir kuş pisliyor, pisliğin bir kısmı çalışma kağıdındaki "nazlı eray" bölümüne geliyor. bugün girdiğimiz lys edebiyatta "fantastik gerçekçilik akımının temsilcisi olan sanatçı hangisidir?" sorusu geliyor...
ne desem bilmiyorum sözlük, sanırım imana geliyorum...
sıradan noktadan farklı olarak cümlenin vuruculuğunu iki kat arttıran noktalama şeklidir. son zamanlarda kullanımının liseli ergenler tarafından yaygınlaştırıldığı düşünülmekte.
-bu akşam dışarı çıkalım mı?
+akşam işim var canım ya...
-tamam .
şu meşhur yaptım olacak reklamlarındaki ali ağaoğlu'nu reklamdaki hal ve hareketlerinden dolayı inşaatta çalışan bir işçi sanmaktır. *
ali ağaoğlu inşaat işçisi olur mu dediler, yaptım olacak !
edit: yanlış anlaşılmaya meyil vermemek için belirteyim ki, inşaat işçisi olmak kötü bir şey olduğundan değil, yalnızca reklamı izlerken ben böyle bir izlenime kapıldığımdan dolayı böyle bir başlık açtım. çarpıtmayalım efenim !
zorunlu din dersinin kaldırılmasına karşı sagopa kajmer'den gelen bir teklif. zorunlu din dersi kaldırılacağına, beden eğitimi dersi kaldırılsın daha iyiymiş, daha mantıklıymış.
Sagopa Kajmer: Okullardan din dersini de kaldırdılar, Artık içleri rahat etmiştir. Cuk diye oturdu artık Türkiye.
Spiker: Oradan da isyankâr gençlik çıkıyor (Kime, neye isyan, anlaşılamıyor!).
Sagopa: Ya tabii ki. Biz küçükken Sübhaneke duasını ezberledik, sınav olurduk. Şimdiki nesil seçmeli olarak din dersi görüyor, benim ağırıma gidiyor. Abi ben bir Türk delikanlısıyım. Kaldırın beden dersini kaldırın Neyiniz var ki, beden dersinde iki basket atıyorsunuz başınız mı göğe eriyor. En azından Allah'a da biraz yaklaşırsın Sübhaneke okuyup.
Spiker: Beden dersinde çok askeri bir nizam vardır. Hazır ol-rahat vs.
Sagopa: Askeri nizam askeriyede olur, başka hiçbir yerde olmaz ,orası ayrıdır.
Kolera: Evet, birçok insan spor yapmayı sevmeyebilir
yaşıyor olsa bu gün 56. yaş gününü kutluyor olacak olan hrant dink'in 301. madde ile ilgili yargılandığı davada suçsuz olduğu gerçeğidir.
raportör'ün dava ile ilgili raporundan bir bölüm şöyledir:
"Oysa dava konusu yayında bu yönde bir eylem bulunmamaktadır. Yayında geçen "Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur" ifadeleri incelendiğinde ise ortaya çıkan sonuç sanığın Ermeni kimliğinde bir ruhsal sorun olarak ifade ettiği Türk olgusunu, yani 1915'te yaşananları Ermeni kimliğinin hayati bir unsuru olarak benimseyip, tüm çabaların ve birlikteliğin bu olgu üzerine kurulmasını, 1915 olaylarını soykırım olarak dünyaya kabul ettirme çabası ve inadından kurtulmak gerektiğini söylemektedir. Sanık daha önceki yazılarında da bu anlayış ve çabayı Ermeni kimliğini kemiren bir husus, ruhsal bozukluk ve zaman kaybı olarak nitelendirmektedir. Zehirli kan olarak ifade edilen husus, Türklük ya da Türkler değil Ermeni kimliğinde yer alan sanığın ifadesi ile hatalı anlayıştır. Tüm bu açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde, sanığın ifadelerinin 159. maddede düzenlenen anlamda Türklüğü tahkir ve tezyif olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bir kere ifadeler Türklere ya da Türk kimliğine yönelik değildir. Aksine ifadeler Ermeni toplumunun oluşturduğu Türk anlayışına ve olgusuna yöneliktir. ikinci olarak sarf edilen sözlerde tahkir, aşağılama, küçük düşürme, zayıflatmak anlamına gelebilecek bir husus bulunmamaktadır. "
zaten yazının tamamı okunduğunda da hrant dink'in suçsuz olduğu gözler önüne seriliyor. bu gün milliyetçi kesimin sıkı sıkıya sarıldığı ve hrant dink'in öldürülmesini meşru bir zemine oturtmaya çalıştığı "o yazı" aslında sıradan bir hrant dink yazısıydı.
neden sadece milletvekilleri için geçerli diye merak ettiğim dokunulmazlık şeklidir. sıradan bir vatandaşın da görüşlerini özgürce ifade etme hakkı yok mudur ?
+efeeendiiim, iyi bayram...
-dur bakim helee, evet mi hayır mı ?
+?!?!?
-referandum diyorum evladım, evet mi hayır mı ?
+ben hayır diyecektim...
-bi siggit ben sana el mel öptürmem.
Karadeniz'de kurulması planlanan santrallere karşı çevre bilincini artırmak amacıyla, sinop belediyesi ve Serhan Şeşen Müzik Felsefe ve Yaşama Saygı Derneği tarafından sinop'ta düzenlenecek olan konserdir. katılımcılar; Aylin Aslım, Birol Topaloğlu, Bülent Ortaçgil, Ezginin Günlüğü, Fuat Saka, Gökhan Birben, Grup Gündoğarken, Moğollar, Taner Öngür&Serap Yağız ve Şevval Sam olacaklardır.
"tanrı'nın var olduğuna dair elimizde hiç bir kanıt yok, öyleyse tanrı yoktur." diyen ateistlerin, aslında tanrı'nın var olmasına dair herhangi bir ihtimali kabul etmemesi nedeniyle doğru kabul edilebilir gerçekliktir.
"tanrı kesinlikle vardır" söylemi ne kadar dogmatik bir söylemse,
"tanrı kesinlikle yoktur" söylemi de o kadar dogmatik bir söylemdir.
aslında ateistler, inanmak istemeyen birer agnostiktirler.
az önce 24 tv'de yayınlanan, alt yazılı olduğundan yarım saat dilini çözmeye çalıştığım, izlemeden önce konusunu bilmediğimden anlamakta güçlük çektiğim, sürekli olarak komünizm, sosyalizm, punk rock gibi kavramların geçmesi nedeniyle ilgimi çekmeyi başaran, bu yüzden de konusunu araştırma gereği duyduğum filmdir.
1981 yılında polonya'da yaşanan işçi ayaklanmasını ve bu ayaklanmayı destekleyen bir grubun hikayesini anlatmaktadır.
1981 yılında polonya'da yaşananlar için ayrıntılı bilgi:
12 eylül günü yapılacak olacak referandumu en iyi boykot etme şeklidir. illa boykot edeceğim diyosan, git sandığa elektrik faturanı, borç senetlerini, kredi kartı extrelerini falan at.
sinir katsayısının tavan yapmasına sebep olaydır. hani böyle dokunursun gelir gibi olur, sonra tek taraf çalışır tek taraf çalışmaz, ha oldu ha olacak derken ses yine gider ya, bak yine bana bişeyler oluyo.
sinop'a özgü bir gelenektir. ramazan'ın 15'inden sonra 3-5 çocuk bir araya gelir, ellerinde bir darbuka ile kapı kapı dolaşarak, gelenekleşmiş bir ezgiyi söyler karşılığında para isterler. hoş bir gelenektir ancak her gelenek gibi bu da yozlaşmıştır. artık helesaya gelen çocuklar ezgiyi söyleyip, darbuka çalmaz kapıyı açan ev sahibi ile şöyle diyaloglar yaşanır;
+abi helesaya geldik.
-ee?
+hani gelenek falan ?
-sonra ?
+neyse abi iyi akşamlar.
bu geleneğin temeli ise zamanında sinop limanında mahsur kalmış bir grup denizcinin erzakları bitmesi nedeni ile kapı kapı dolaşıp bu ezgiyi çalıp, para toplamalarına dayanır.
sözleri şu şekildedir;
Helesa
bismillahla başlayalım
ayva dalı taşlayalım
bu yıl burda kışlayalım
helesa yelesa(her kıtanın sonunda tekrar edilir)
altımızda çürük minder
altını üstüne dönder
aman beyim bahşiş gönder
ahçımızın adı tayyar
bir kepçe koyar iki sayar
bununla gemici doyar
gemi geldi duydunuz mu
selam verip aldınız mı
bu gemiyi tanıdınız mı
az önce babannemin televizyonda elinde bayrak ile "şehitler ölmez vatan bölünmez" diye bağıran bir grup genç için; "bunlar bizden mi yoksa kürtler mi?" diye sorması ve benim ona karşılık "niye ki, kürt olunca bizden olmuyor mu?" diye sormam üzerine aldığım cevaptır.
hadi yaşlı kadın, söyler dersin de işin kötüsü bunu söyleyen o kadar çok insan var ki türkiye'de. sorunun kaynağının bu olduğunun da farkında değiller.
son zamanlarda sözlük içinde sözlük kalitesini artırma adına yapılan söylemdir.
uzun yazı yazmak ne zamandır sözlük kalitesi için ölçüt oldu bilinmez. kanımca asıl sorun sözlükteki uzun yazı yazabilme yeteneği olan yazar sayısının az olmasıdır. sözlükte yeni sayılırım ancak şu zamana kadar okumuş olduğum tüm uzun entryler yarıda bırakılası entrylerdi. çok nadir yazar var ki, yazdığını sonuna kadar okutturmayı başarıyor.
bir cumhuriyet halk partisi referandum pankartıdır. kafiye uğruna hazırlanmış olup, 'ne alaka?' diye sordurtmakla birlikte yüzünüzde anlamsız bir gülücüğe yol açar.