Adı üzerinde TRT Spikerleri Dünya Kupasında maç anlatmasın kampanyasıdır. Tatava dizi reklamları, mahalle sohbetleri nedeniyle maçların resmen ırzına geçiyorlar.Tam maça ısınıyoruz derken, " Namusunu bilmem ne yaptırmak için geri gelen .... Bu diziyi kaçırmayın!", "Osmanlının kuruluşunu anlatan...(Ölü eşeği sikerek diriltme çabası) dizisini kaçırmayın." deyince 25 kuruşluk seyir zevki de kaçıyor.
Atina'daki en yakın seçimlerde Tayyibi başkanlığa aday gösterme kampanyasıdır.
Ne de olsa adamlar Avrupa ülkesi. Batık matık Avrupa yine Avrupadır. Hem batık hali de bizden iyi hani.Ne dersiniz hoş olmaz mı? Asrın başbakanı asrın devlet hamlesi ile batmış bir ülkeyi kurtarıyor. Hepsine müslümanlığın güzelliklerini anlatıyor.Müslüman hoşgörüsü ile komşu devletin başına geçerek onu da bataklıktan kurtarıyor. Duble yollar, hava alanları, demiryolu projeleri ile batık ülkeden yepyeni müthiş bir devlet ortaya çıkartacaktır. *
Başına ilber ortaylı getirilerek (cahil cahil konuşanları sevmiyor çünkü) türk aydınlamasında görev alacak aydınlar ile birlikte cahilliğin kökünü kazıyacak dernekler kurulması projesidir. Her ile gidip 1'er haftalık ücretsiz seminerler vermeleri ve her alanda üniversitelerden sokaklara taşarak bu seda sayan seyircisi güruhu az biraz dürtmeleri önemle rica olunur.Hatta kasabalarda dernekler kurup sosyolojiden tarihten tarımdan sanayiye şunu adam gibi bir kerede anlatsalar zannımca tüm dertler bitebilir. Türk insanını çekebilmek adına seminer haftasında çay ve döner bedava olmalı.Mümkünse konular güzel mankenlerle birlikte futbol eşliğinde anlatılmalıdır.
Dipnot: Az önce uydurduğum bir projedir. Kasabaya gidip ana bizde niye yok demeyiniz.
Türkiyenin son 76 yıllık tarihi üç Avrupa ideolojisinin fikirleri etrafında gelişip filizlenmektedir. Avrupa bu fikirleri tartışıp çürütmüş ve yerine bireyci ve akla yönelik sistemler koymuş olmasına rağmen biz hala bu fikirlere sıkıca sarılmaktayız. işte bu 3 ideoloji:
1.iDEOLOJi OPPORTUNiZM: Fırsatçılıktır. Çıkar ve menfaatleri nereye yönelirse sadece o yönde hareket etmektir. Bana dokunmayan yılan bin yaşasındır. Olaylar gerçekleşirken anlık çözümler bulunarak sonuçlar asla dikkate alınmamaktadır.
Örnek:
Dostluk ilişkilerinde önemli olan bireyler arasındaki çıkar ilişkileridir. Birey sürekli kendine fırsat yaratacak kişilerle birlikte olmalıdır.
Bir bayanın(ya da erkeğin) babası annesi zenginse veya mal varlığı fazla ise onunla evlenerek bu fırsatlardan yararlanma hakkı edinilebilir.
Bir siyasi parti insanlara para dağıtıyorsa biz de bu fırsattan yararlanıp küpümüzü doldurmalıyız.
Bir tarlayı işleyip ürün almak zahmetli bir iştir.Bir fabrika ya da siteye arsa satılarak anlık olarak gelir sağlanabiliyorsa bu fırsat daha önemlidir.
Kişisel ilişkilerde kişlilerin mal varlıkları veya siyasi statüleri(güce erişim olanakları) ne kadar fazla ise onlarla bir arada olmak ve onlara yağ çekmek o kadar önemlidir ki ; bize de faydaları dokunabilir.
Bir kişi pratik bir fayda sağlıyorsa kişisel ahlaksızlıkları göz ardı edilebilir.
vs. örneklerde çeşitlemeler yapmak mümkündür.
2.iDEOLOJi PRAGMATiZM: Sadece günlük ihtiyaçlarını karşılayan anlık çözümleri benimsemek ve görülen faydayı takip etmektir. Literatüre faydacılık olarak girmiştir.
Örnek:
Yalan söyleyerek en çok fayda sağlanırsa ve yalan söylemek anlık ihtiyacı karşılıyorsa yalan söylemek faydalıdır.
Hırsızlık anlık para kazanmaya fayda sağlıyorsa yapılması faydalıdır.
Bir iş başvurusu sırasında aynı konumdaki bireyler arasında kişisel yetenekle ilerleme sağlanamıyorsa akraba ve tanıdık faktörü kullanarak onların önüne geçilebiliyorsa bunun kullanılması faydalıdır.
Bulunulan zümreye göre davranmak kişiye zümre içinden faydalanabilecek bir konum sağlayabiliyorsa bu konumu elde edebilmek için herşeyi yapmak mübahtır.
Bir iş yapılırken kısa zamanlı bir fayda sağlanıyorsa fakat uzun dönemde zararı fazla ise kısa dönemdeki faydadan yararlanmak gerekir. Sit alanları fabrika yapımı için yıkılabilir. Ormanlar site yapmak için kesilebilir.
vs. örneklerde çeşitlemeler yapmak mümkündür.
3.iDEOLOJi OBSKURANTiZM : Bilginin yayılmasını engellemeciliktir. Düşünen bir toplum olmaktan uzaklaşmaktır. Özgür düşüncenin karşıtıdır ve genellikle dinci köktencilikle birliktedir.Bilginin yayılması bir zümrenin çıkarların tehdit edebileceğinden dolayı yayılması istenmemektedir.
Örnek:
Kuran Arapça okunmalı. Türkçeye çevrilemez. (Çünkü Arapça Türkçeden üstün bir dildir. Türkçe tırt bir dildir. Savunmasını yaparlar.)
Avrupa'dan teknolojisini parayla alıyoruz niye nasıl yapıldığını öğrenelim ki. ( Sanki babanın hayrına satıyor sana Avrupa, Amerika bu ürünleri. Sen öğrenme ki o yapıp satmaya devam etsin.)
Okullarda tarih kitaplarında gereksiz ayrıntı vererek niye milletin canını sıkalım. ( Biz işimize gelen kısmını insanlara öğretiyoruz. )
Biz teori kısımlarını öğretelim merakları varsa uygulamasını onlar yapsınlar. (Yarım yamalak çevirilerle öğrenilen teorileri asla uygulama fırsatı bulamasınlar.)
TV lerde işimize gelen kısmını duyuralım merakları varsa kendileri gerçekleri öğrenirler.
Halk cahildir. Asla bir düşünceyi fikir yürüterek yorumlayamaz. Biz kendimiz yorumladıktan sonra onun ona faydalı olup olmadığına karar veririz.Ona göre halka duyururuz.
Üniversite okumuş bireylere fırsat verirsek halkın kafasını karıştıracak fikirler yayarlar önünü keselim.
Dünya dinleri ile Apple ürünleri arasında müthiş bir benzerlik var. Sürekli update ediliyorlar.Defalarca güncelleniyorlar. Arada bir de yeni versiyonları çıkıyor. Büyük kitaplar ve büyük peygamberler gibi örnekleri var. Ortancalar da var. Yalnız konular sabit cennet cehennem meleklerde hem fikirler ama ambalaj sürekli değişiyor. Aynı Apple iphone serisi gibi.
Türk insanının mazoşist bir kader anlayışının olması, başına gelen herşeyin kader olduğuna inanması ve bundan acı çekerken zevk almaya çalışması şeklinde tarif edilebilecek bir durumdur.
ilerleyen safhalarında böyle gelmiş böyle geçer şeklindeki klişe söylenirken artık olayları kanıksadığı için hak talep etmekten vazgeçer. Haklı ise dahi susarak yaşar. eve girdiği anda etrafına bakıp kimse yoksa direkt yağdırmaya başlar. Akabinde ve detayında televizyon denilen meret kutusu açılarak favori dizi ya da favori yarışma programında işinin ehli otorite kişilerin eleştirileri altında top çevirenleri izlerken reklam girdiği anda hızlıca kanallar zaplanır. Zaplama esnasında denk gelen Kuran okuyan kalem reklamı, ulusa sesleniş, tartışma programları vb. hızlıca geçilerek spor kanalı ya da müzik kanalı bulunur. Az sonra bilgisayar açılarak facebookta vale papaz faslı başlar.
Kaçmaya çalıştığı enformasyon bombardımanı facebook nam sitede arkadaşları tarafından hızlıca verilirken yine yağdıran bireyimiz, hemen bir şeyler yazar, beğenir ya da engeller. Can sıkıntısı ile bir sonraki güne hazırlanırken içinden:
-Hamına koduumun patronu! Yine zam deyince ortadan kayboldu. Doğalgaz, elektrik, su, kira kapıya dayandı. Sigara bile alamaz oldum. Bir de işler yetişmedi diye laf yapıyor pezevenk!Eldeki para ile otuzbir bile çekilmez. Ben yarın ne bok yiyeceğimi düşünedurayım birileri de cebimizi söğüşlüyor. Sikeyim adaletini dünya!
Ertesi gün iş yerine doğru yola çıkan kahramanımız, iş yerine vardığı gibi herkesle selamlaşarak masasına oturur. Patron geldiğinde zoraki bir gülümseme ile işlerin hazır olduğunu belirtir. Sabahın sekizinden gecenin onunda evine varana kadar zor bir maraton yaşayan karakterimiz evine vardığında kapıda kredi kartı ekstrelerini görerek yeni bir metafora doğru yol alır.
Hikaye böyle uzar gider lakin kimse bir çözüm için uğraşmamaktadır. Sadece hayatta kalmaya çalışarak ortalama 23725 gün olan hayat süresinin 16425 gününü mazoşist bir kader anlayışı ile geçirmekte ve olan biteni izlemekle yetinmektedir. Tanrı dünya üzerinde 4.5 küsür milyar içinde sadece bu 80 milyonun 79 milyonuna gözükerek kaderinizde bu var bunu çekeceksiniz demektedir. Histerik bir kader anlayışı ile yaşayan öfkeli nesiller, öldükten sonra cennete gideceğine inanarak bütün olan bitenleri sineye çekmekte ve komşu ülkelere özenerek yaşanmaz bu ülkede diyerek ortalama 65 sene bu ülkede yaşadıktan sonra sırasıyla ölmektedirler.
-Eee? Ne anladık bu hikayeden?
+Bir bok anlamadık.
-Sittir et Tv yi açalım neşeli bir şeyler buluruz.Bugün günlerden neydi yahu?... Bizim dizi vardı bu gece?....
+Hatırladımmm! Bu gün günlerden "Ebenertesiii!"
Bu olay yaşanmış gerçek bir olay olup imamın din kültürü öğretmeni olan kapalı kızı tarafından bana anlatılmıştır.
Kız bir gün yaşadığı hayata isyan ederek yine bana telefon açmıştı. Ailesinin baskısı ve cemaat baskısından yılmıştı. O sene en sonunda senelerce ilahiyat okuyup din kültürü öğretmeni olarak istanbul'un bir okuluna atanmıştı.Bir üniversitede yüksek öğrenimine devam eden kız cemaatten nefret etmesine rağmen cemaate dahil olan bir şirketin sahibinin oğluna bakıcılık yapmaktadır.Kpss'de kendi branşında düşük bir puan almasına rağmen bu sene içerisinde atanması gerçekleşmiştir.Halihazırda istanbul'da bir devlet okulunda din kültürü öğretmenliği yapmaktadır.Hala kapalılık açıklık vs. konularda bulanık fikirleri olmasına rağmen halihazırda öğretmenlik yapmaya devam etmektedir.Bunları onunla yaptığım konuşmalarda farkettim.
Gelelim hikayemize;
Kız bir gün internette gezerken babasının ismini aratmıştır.Babası imam olan bu kızımız babasının internetteki profilini gördükten sonra incelemeye başlamıştır.Babası bir arkadaşına Manisa'daki bir bayanı getirmesini söylemektedir.Diyalog ise ; " Daha önce gittiğimiz .... ile tekrar bir görüşme ayarlayabilir misin ...." şeklinde gelişmektedir. Kız bu olaydan sonra eve gitmiş ve babasının yüzüne bakarken tiksinmeye başlamıştır. Annesi durumdan habersiz kızın babasına gönülden bağlı, kapalı bir hanımdır. Manisa'daki kadın ise açık (hatta gereğinden fazla açık) bir hanımdır.Kız ailesinin dağılmaması için bu gerçeği annesinden saklar ve hayatına böyle bir şey olmamış gibi devam eder. Yıllardır imamlık yapan, cemaate bağlı olan babası başka kadınlara gidiyordur ve birkaç gün sonra yine bu olay tekrar eder. Tam muhafazakar bir durumdan tam bir ahlaksızlık batağına doğru iki uçta yaşanan bu hikaye 2013 yılının ilk aylarında gerçekleşmiştir.
Kızın içinde yaşadığı travmatik hayat ve imamın yaptıkları bana Shakespeare'in şu dizesini hatırlattı.
--spoiler--
Sapkın eski niyetler bile kutsal kitaptan çalınırken, ben en çok şeytanı oynarken aziz gibi görünürüm.
--spoiler--
Her dudakta aynı rezil şikâyet: Yaşanmaz bu memlekette! Neden? Efendilerimizi rahatsız eden bu toz bulutu, bu lâğım kokusu, bu insan ve makina uğultusu mu? Hayır, onlar Türkiye'nin insanından şikâyetçi. insanından, yani kendilerinden. Aynaya tahammülleri yok. Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını "yaşanmaz"laştıranlardır.
Türk aydını, Kitab-ı Mukaddes'in Serseri Yahudisi; Hangi Türk aydını? Kaçanlar ne Türk, ne aydın. Bu firar bir Kabil kompleksi.
yazdıkça içindekileri boşaltmak sonucu git gide heyecana kapılmak ve birilerini kendini ciddiye alıp kendine saldırıyor sanmak sonucu daha da kindar olarak entry girme durumudur.
Romence, Lautar bir geleneksel müzik sınıfını ifade eder. Çoğu zaman, ve geleneksel olarak, Lautari 'ler Tigani Lautari olarak da anılan Roman müzisyenleri (çingeneler) klanının üyeleridir.Lautari,Lauta adı verilen telli bir enstrümandan türetilmiştir. Bu enstrüman genellikle Taraf adı verilen gruplarda kullanılmaktadır.
üniversite hayatı boyunca birbirine kanka şeklinde hitap etme alışkanlığından kaynaklanır. Üniversitenin bitmesi halinde bu bireylerden çok az bir kısmı kankalarını arayıp soracaktır.
