insanların gereksiz yere yarattığı algılar sonucudur.
aslında pastanın ortasının dolu olması zorunluluğu yoktur, insanlar kendilerince böyle bir mit geliştirmiş aynı böyle saçma sapan şeyler yazarak sözlüğün annesiyle ilişkiye girme zorunluluğunuzun olmadığı gibi ama yapılıyor...
bedelli yapanlara değil de, yaptıranlara edilir genelde o laf.
çünkü eşitlik ilkesine ters bir durum.
mevzu; bir miktar para ödeyerek 6 ay askerlik yapmamak.
peki parası olmayanlara nasıl bir imkan verdin askerlik yapmamaları için? aileden yoksa, kenara bedelli askerlik için para koyacak kadar kazanamıyorsa, vatandaşın suçu mu yoksa bu imkanları sağlayamanların suçu mu?
parası olmayanlara da, atıyorum kamu binalarının temizliğini yaptır belli saatlerde, yolları süpürsün ya da başka bir kamu hizmeti bul ama vatandaşlar arasında bir şekilde eşitliği sağla. ya gitmek istemeyen kimse gitmesin ya da herkes gitsin.
ben üzülüyorum. toplumda zaten parası olan olmayan ayrımı varken, devletin de bu ayrıma ortak olmasına üzülüyorum.
benim zamanımda bedelli yoktu, kısa dönem yaptım. olsaydı muhtemelen ben de bu imkandan yararlanırdım. imkan veriliyorsa insanlar yararlanır ama önemli olan herkesin bu imkanlardan yararlanabilmesini sağlamak.
evet bugün canım sıkkın olduğu için böyle boş beleş konulara kafa yoruyorum.
8 ay, 240 gün yapar. her 28 günde bir hanımefendinin regl olduğunu ve bunun da 5 gün sürdüğünü düşünürsek; 231 günde (ilk günü regl bitişi olarak alıyoruz) 7 kez regl oluyor ve 35 gün servis dışı kalıyor. yani 196 gün sevişebilir, 240a kalan 9 günü de ekleyince; 205 gün sevişmek için uygun olduğunu varsayıyoruz.
yani aslında hanımefendi 205 günde 300 erkek ile aldatmış oluyor. yani günde 1,46 erkek.
gözlerin hep çiçek bahçesiydi bana,
adım attığında görecektin,
zamanı gözlerinde durduran o adam bendim!
ortada kaldı biriktirdiğimiz umutlar,
zaten gittiğin gün, onları da vurdular!
kalkmayan bir kış çöktü bu şehre,
açamadı saksıya dikip de gittiğin çiçekler!
pencerelere çıkamadım, sensiz üşümemek için
aslında kimseyi görmek de istemedim!
gittiğin günden beri uyumaya çalışıyorum unutmak için ama
ismini heceliyorum, her gece rüyalarımda...
o zamanlar, 1.3 dizel corsa'm vardı. minnoşum benim. yakıt ikaz lambası yanmaya yakın, 150 tl civarına dolardı deposu. zaman geçti, corsa'yı sattım, mazot pahalandı, ben benzinli araba aldım... hem ayranımız döküldü hem tatsız şeyler yaşandı...
konudan bağımsız olarak 'görüldü yapmak' nedir arkadaş yahu!
mesajınızı okuyup cevap vermemesi mi kastettiğiniz? görüldü yapmak, görüldü atmak... yarrak kürek tabirler bulmaya iyi alıştınız.
ha lovelanmak falan da var yeni yeni görüyorum, dilinizi eşek arıları sokar inşallah!
ne demiş büyük düşünür (bkz: mario balotelli)?
'parasız erkeği sadece annesi sever'.
dolayısıyla bunu söyleyen kızın kastettiği soğan ekmek, bildiğiniz soğan ekmek değildir. başka bir şeydir.
haklıdır haksızdır o başka bir başlığın tartışma konusu.
bir tanesi tiviterda önüme düşmüştü de, küfür etmeden yazmak çok zor olmuştu.
bu akademisyenler nerelerde yaşıyor ne yapıyor bilmiyorum ama o kadar hümanistlerse, bu amk ab'sinde kampanya yürütsünler, nüfusları oranında mülteci almaları konusunda.
amk ibneleri doldurdular burayı, burada kalsınlar! yok ya!
kaç paragraf yazıp yazıp sildim... yok küfür etmeden olmuyor.
bunların buraya gelmesinde, mülteci kampları dışına çıkmalarında, burada kalıp geri gönderilmemesinde kimlerin kararı/onayı/isteği varsa hakkımı helal etmiyorum. tarih bunları da yazacak merak etmeyin. ama nasıl yazacağını allah biliyor.
videodaki bazı kadınların belden üstlerini buzlamayarak sabah sabah beni namahremle burun buruna getirerek günahlara girmeme sabep olan akit'e beddualarımı iletiyorum.
ha bir de, gömleği neredeyse tamamen açık bir erkek de buzlanmamış, analarımız bacılarımız izliyor lan onu! ne hakla buzlamazsınız! terbiyesizler!
asıl konuya dönecek olursak, yine birileri mağdur.
bu ülkede sadece sopayı tutan değişiyor, sopalı düzenin değişmesi gerekirken...
bir tarafta çöpten, pazar tezgahlarının altlarından yiyecek toplamaya çalışan insanlar, diğer tarafta bir tas çorbaya birçok ailenin günlük mutfak harcamasından daha fazla para harcayabilen insanlar...
yoksulluk ilahi planın bir parçası değil, kim yoksulluk karşısında sadece susmanızı ve şükretmenizi söylüyorsa bilin ki hakkınızı o elinizden alıyordur.
çorba fiyatıyla alakalı olarak da, zorla satmıyorlarsa ve fiyatını beğenmiyorsanız almayınız.
bizim orada bir laf vardır, kapında aslan besliyorsan etin hesabını yapmayacaksın... fiyatlardan rahatsızsanız gitmeyin.
bu sabah. ve yaklaşık 20-30 tl arasında fazla ödedim.
şimdi bir süredir, kredi kartı kampanyası nedeniyle farklı günlerde 125 tllik alıp devam ediyordum. kampanya koşullarını tamamlayınca hem benzin istasyonunu hem de alım şeklimi değiştirdim ve acı gerçekle karşılaştım.
teşekkürler türkiye!
sevgili ismailciğim,
hala sözlükle ilgileniyor musun bilmiyorum ama şu entry aralarına reklam koymuşsun, iyi de akıl etmişsin zaten başka türlü para kazanamıyorsundur artık sözlük üzerinden, eyvallah da.
kodlama mı diyorsun ne diyorsun heh işte onu becerememişsin bu sefer.
entry yazarken, bir süre sonra entry yazdığım yer ile başlıktaki entryler iç içe giriyor, sayfayı yenilemem gerekiyor. ve tesadüf ki bu her başlıkta olmuyor.
aynı zamanda yine aynı reklam şeysi yüzünden sayfadaki şeylerin yerleri değişiyor bir anda. a ya tıklayacakken tam o değişime denk geliyor z ye tıklıyorsun.
tamam anladık içeriği saldın da, bari sayfanın kendisiyle biraz şeap.
saçma sapan bir şehir.
ne bizim damağımıza uygun bir yemek var, ne bizim gözümüze hoş gelecek bir şey.
2 şeritli yolda 6 araba gider yanyana, 3 km yolu 1 saatte gidersiniz.
hani 80lerde çekilen filmlerde sarımtrak bir renk vardır ya, heh o renk orada gerçek. her yer toz, her yer kum...
garibanlık insanların üzerinden, yüzünden belli oluyor.
yabancı olduğunuz anlaşıldığında, bizim taksicileri mumla ararsınız. öyle karaktersiz bir millet...
muhtemelen piramitleri yapanlar, şu an yaşayanlardan daha medeniler... ha piramit demişken, giderseniz sakın kimseyle muhattap olmayın. paçanıza yapışır seyyar satıcılar, arkanıza bakmadan kaçın. 2 dakikada cebinizi boşaltırlar ne olduğunu anlamazsınız.
velhasıl piramitler için de olsa gitmeye değecek bir yer değildir...
reşit olma yaşından ziyade tartışılması gereken reşitlikten ayrılma (ya da adına ne diyorsanız, bulamadım şimdi uygun bir kelime) yaşı olmalı.
16 çok küçük olur, 18lerin hali zaten ortada, 21 daha uygun gibi ama herhangi bir şey satarken 65 yaş üzerinden akli dengesi yerindedir raporu istenmekte. heh işte bu bizim için karar veren siyasilerden de istenmeli. mecliste kaldıracakları her parmak için akli dengesi yerindedir raporu neden alınmıyor?
ve aynı zamanda oy kullanacaklar için de aynı şey neden istenmiyor? ulan 2 karış toprak, külüstür bir araba satacakken istenen doktor raporu neden ülkenin geleceği için karar verecekken istenmiyor onu anlamıyorum!
geçen 14 ayda da 20 kişi eklenmiş olsa, yaklaşık 75 vekilimiz 65 yaş üstü. en son 600 vekile çıkmıştı meclis yanlış hatırlamıyorsam. yani 12,5 %... oy verenler ise 9,6 % ile 65 yaş üstü görünüyor; https://www.nufusu.com/turkiye-nufusu-yas-gruplari
ya 65 yaş üstü için günlük işlemlerden de akli dengesi yerindedir raporu istenmesin ya da yapacakları her şey için istensin...
bence bu, reşitlik yaşının kaç olduğundan daha önemli ve tehlikeli bir durum.
eğer haber doğruysa, 1 kg baklava için o paralar ödendiyse, bunun araştırması yapılıp, o satın almayı yapan vatandaşın işine direkt son verilmesi gerekir. ve hatta mal varlığı da araştırılıp, maddi geliriyle alakasız bir durum olması durumunda onlar da el konulmalı.
hayırdır sen kimin parasıyla 392 liralık baklava sipariş veriyorsun diye sorulmalı!
diğer taraftan, ibb ak partideyken kendisine passat tahsis edilen vatandaşın haberi de doğruysa, o passat'ı tahsis edenler hakkında soruşturma yapılıp, hayırdır sen kimin parasıyla kime passat tahsis ediyorsun? diye sorulmalı ve kamuyu zarara uğratmaktan dava açılmalı.
sadece bunlar da değil, sayıştay raporunda yayınlanabilen bir sürü şey var. onların üzerine gidilse yeter.
israfın, halkın parasının pervasızca harcanmasının partisi, dini, dili, ırkı olmaz.
ama bizim toplumumuz;
aa çalıyor ama çalışıyor!
e diğerleri zaten daha fazla çalıyordu bunlar az çalıyor! dedikçe bizden de bir cacık olmaz!
aşı yaptıracak olanların kafasında olan soru.
ben de çok sordum, birkaç hekim arkadaşa ve aşı konusunu baya araştıran kişilere...
hiçbiri direkt olarak 'şunu ol, bunu olma' demedi. aşı ol da, neyi olursan ol tarzında bir yaklaşım vardı. en sonunda da (okuduğum yorumlar vs. vs.) biontech'ten yana kullandım tercihimi. ilk gün herhangi bir şey olmamakla birlikte, 2. gün tetanoz aşısı olmuş gibi, bölgesel bir ağrı dışında bir sıkıntı olmadı.
velhasıl, aşı aşıdır. gönlünüzden hangisi geçiyorsa onu olun.
çok şükür yine büyük resim birileri tarafından görülmüş ve sağ olsunlar bizlere de tebliğ edilmiş oldu.
cinsiyetçilik, ırkçılık gibi ithamların agresif şekilde yöneltilmesi dışında bir sorun yok. her şeye cinsiyetçi ya da ırkçı yaftası yapıştırmadıktan sonra, isterse kendisini hulahop olarak tanımlasın vatandaş.
toplumun ve belki de dünyanın en büyük sorunlarından birisi, din-le-mi-yo-ruz! evet tam olarak bu! sadece biz konuşalım, sadece biz anlatalım sadece biz... hoş, bunda sosyal medyanın da etkisi büyük ya neyse. anlamadığımız şey ise; vatandaş isterse günde 5bin rekat namaz kılsın, isterse kendini mumyalayıp öyle gezsin, isterse şortla gezsin. tahammülümüz yok ve sadece 'kendi' doğrularımız gibi yaşansın istiyoruz...
yahu herkesin kendi aklı ve vicdanı var, isterse erkekle beraber olur, isterse kadınla beraber olur. başkasının hakkını, hukukunu gasp etmedikten sonra bunun bir önemi olmamalı.
diğer taraftan, ben eşcinselleri de sevmek zorunda değilim. sevmediğimi de açıkça ifade edebilmeliyim.
neyse; herkesin dini, dili, ırkı, cinsel tercihi, cenneti, cehennemi, kıyafeti başkasına zarar vermediği sürece kendisini ilgilendirir diyerek selam ve dua ile bitirelim.
bakın, bir şeyi savunabilirsiniz hiçbir sakınca yok. ama körü körüne, 3 5 kuruş para alacaksınız diye onursuz şeyler yapmayın. ülkenin her şeyden önce 'dürüst' insanlara ihtiyacı var.
selam ve dua ile.
asgari ücretli bir vatandaş yılda; 2943*12= 35316 tl alıyor, 2 asgari ücretlinin toplamda aldığı ücret ise 70632 tl yapıyor. yani bu vatandaşın 1 ayda kazandığını, 2 asgari ücretli 1 yıl çalışsa bile kazanamıyor. arada yaklaşık 3500 tllik bir fark kalıyor.
diğer taraftan asgari ücretle bile iş bulamayıp, hemen her gün haberlerde yoksulluk yüzünden kendisine/ailesine zarar veren insanları görüyoruz.
insanın aklına şunları getiriyor;
neyzen tevfik idi sanırım şöyle diyordu;
ekmek herkese yetecekti aslında. tarlaya karga dadandı, ambara fare, fırına hırsız, memlekete...
bir de hugo chavez'in sözü var;
Yoksulluğun ilahi bir plan olduğu büyük bir yalandır. Tanrı açlık ve yoksulluk isteseydi denizde balık, ormanda meyveler armağan etmezdi. Tanrı, insanların ulaşabileceği ve herkese yetecek kadar zenginliği tüm insanlara sunmuştur ama birileri bunların çoğunu almak için; 'Tanrı sizlere yoksulluk karşısında sonsuz ve mutlu hayat verecek' demektedir. Yoksulluk arttıkça ve Tanrı'nın herkes için verdiği zenginliklere birileri daha fazla el koydukça Tanrı adına konuştuğunu ileri sürerek yoksulluk karşısında 'sus' diyen din adamları da çoğalmaktadır. Latin Amerika yoksulluk karşısında susanların coğrafyası olmayacaktır.
madem güne özlü sözlerle başladık bir de hikaye ile bitirelim;
bir zamanlar bir ülkede halk ayaklanır hükümdara karşı.
haklılardır da.
ne adalet ne düzen kalmıştır ülkede.
hükümdar ayaklanan halkı meydandaki devasa bir havuzun etrafında toplar ve bir konuşma yapar;
-"eğer isterseniz benden çok kolay bir şekilde kurtulabilirsiniz. böyle isyan etmenize hiç gerek yok, şimdi ben bu havuzu boşalttıracağım, üzerini de kapattıracağım, sizden tek isteğim bu havuzu süt ile doldurmanız.
herkes gece yarısından sonra bu havuza bir kova süt dökecek.
herkes tek başına dökecek sütü kimse kimseyi görmeyecek. güneş doğarken hepiniz burada olun.
havuz süt ile dolduğunda ben tahtı bırakıp gideceğim.
ertesi gün sabah olur herkes sevinçle toplanır havuzun başına.
öyle ya artık bu düzenbaz hükümdardan kurtulacaklardır.
hükümdar da gelir ve üzeri kapalı havuz açılır.
bir de ne görsünler?
havuz besberrak suyla doludur çünkü herkes aynı şeyi düşünmüştür;
“onca sütün içinde benim döktüğüm bir kova suyu kim farkedecek?”
hükümdar konuşur;
- "gördünüz mü ? siz ne iseniz ben de oyum!
siz düzenbaz olduğunuz için içinizden kimi seçerseniz seçin sonuç hiçbir zaman değişmeyecek.
o yüzden ben tahtımda kalıyorum siz de layık olduğunuz sistemin içinde!"
biraz havada kalan açıklamalar.
kadınsal hastalığı olduğunu neden söyleme ihtiyacı doğuyor, elemanlar neyi öğrenmeye çalışıyor? cinsel ilişkiye mi giriyorlar da, hasta olunca soğuk hava deposuyla cezalandırılıyorlar.
velev ki ilişkiye zorlandılar ve boyun eğdiler, asgari ücrete (muhtemelen o civarda alıyorlardır) çekilecek eziyet mi o? gidersin parasıyla yaparsın tek seferde çıkarırsın maaşını...
başka şeyler varmış da sanki tacize bağlanmış gibi olay...
dedikten sonra tekrar okudum ki haberi, aynı sitede ilintili bir haber daha var;
tam tahmin ettiğim gibi. bakın mobbing, hakaret vs olmuş olabilir ama ben tacize şu açıklamalarla ikna olmadım. gayet, anayasal bir hak olan sendika talebi nedeniyle atılmış gibi görünüyor arkadaşlar.
inşallah haklarını alırlar ama olayları saptırmadan.
bizler bir işe girerken, (bazı memurluklar için de sanırım) insanlardan sabıka kaydı, lisans derecesi (bu vatandaşta doktora var farkındayım, genelden bahsediyorum), tecrübe, yetkinliği kanıtlama, memuriyet için sınavlar vs. vs...
normal bir 65 yaş üstü vatandaşlardan araç satışında bile akli dengesi yerindedir raporu isteniyor.
bak adam akli dengesi yerindedir raporu olmadan araç satamıyor araç! o raporun da satış işleminin yapılacağı gün alınmış olması gerek...
ama siyasetçi olunca sanırım bunların birçoğundan ve belki de tamamından muaf olabiliyorsunuz!
o halde; şimdi bunların hepsini birleştirelim ve mhp'nin 40. yılı kutlu olsun!
bahsedilen şeyin hile olabilmesi için; üzerinde 900 g (net olup olmadığı da belli değil) yazan ürünün tartıldığında 900 g gelmemesi gerekir.
fotoğraflarda bir tartım sonucu vs yok hatta ürünün açılıp açılmadığı bile belli değil.
bim ayrıca halka arz bir şirket. bir şey sallarken daha destekli olmanızda fayda var, es kaza görür ve canları sıkılıp uğraşmak isterlerse sizin de canınız sıkılabilir.
şimdi gelelim aslında dikkat çekilmek istenen şeye, evet ürün kabını dolduramıyor (eğer içinden alınmadıysa) firma zam yapmamak için gramaj düşürmüş ve muhtemelen de elindeki kavanozları kullanmaya devam ediyor ve belki de edecek gibi görünüyor. yeni 900g lık ürün kalıp vs maliyetine girmek istemeyebilir, ki bence çok da normal.
özetleyelim, paylaşılan şey 'hile' değil. aynı fiyata daha düşük gramajda ürün vermek. belki hem gramaj düşürüp hem de fiyat arttırdılar, bilemem. ama bunu kimseyi kandırmadan yapıyorlar, üzerinde ne kadar olduğu yazıyor.