zülfü livaneli romanı. bir türkiye gerçeği, bir türkiye özeeti.
abdullah oğuz'un yönetmenliğini yaptığı filmdir de. imdb puanı 7,5. kim uğraşacak kitapla falan diyen olursa film de izlenir. parça parça bir şeyler görebilirsiniz ama romanın verdiği tadı asla bulamaz insan.
okumak için ele alındığında bitirmiş olarak bırakılır elden. o derece sürükleyici ve yoğun duygular yaşatır. raif efendi olarak sayfalarda kendinden bir şeyler bulur insan. silik diye tabir edilen kişilerin bile içlerinde ne tür duygular arkalarında ne tür anılar bıraktırdığını düşündürür. hayata bakışını değiştirir insanın, aşka bakışını aşktan beklentisini değiştirir.
ikinci bölümün final sahnesinde hannibal ile will'in bir diyaloğu vardır ki beni dizinin devamını getirmeye ikna etmeye yetmiştir efendim.
--spoiler--
(H)Killing must feel good to God too. He does it all the time, and are we not created in his image?
(W)That depends on who you ask.
(H)Gods terrific. He dropped a church roof on thirty-four of his worshipers last Wednesday night in Texas while they sang a hymn. Did (W)God feel good about that?
(H)He felt powerful.
--spoiler--
nedense hep gecenin bilmem kaçında denk geldiğim, her seferinde inanılmaz aç hissetmeme neden olan mutfağa bi koşu gidip sonra vedat milor'u kıskana kıskana televizyon karşısında atıştırmama neden olan program.
hep geç fark ettiğim hissi uyandıran muhteşem sese sahip insan. ankara'da bir konserinde kanun çalışını izlerken mest olmuşluğum vardır. kanun çalmak değil yaptığı kanuna hayat veriyor.
delikanlı adamdır. tepkisini ortaya koyabilendir. bir tarafta alkış tutulan bir tarafta çarmıha gerilen olmuştur. sen git bir mikrofonu yere bırak, kameramana ntv'den mi diye sor sonra sırtından milli formayı dahi alsınlar. yaptığı davranış iyi olmuştur zira ülkemizde sporun nerelere ve kimlere hizmet ettiğini de gözler önüne sermiştir. kendisine karşı basketbol federasyonunun tepkisi öyle bir nefret halini almış ki adamın evlendiği güne milli takımın hazırlık maçı konmak istenmiş. evliliğinde de mutluluklar dilediğimdir
girilen entry'leri okuyunca uludağ'da yazar olan hiç sınıfçı olmadığını düşündüren atamalardır. zira geçen yıl bir 324 faciasından sonra bu yılki 1820 tam bir komedidir. 2013 yılında atanmak için kpss'ye giren sınıf öğretmeni(adayı)sayısı 28 bin ve 2014'te bu sayının 40 bini geçeceğini öngörmek hiç de zor değil. her geçen yıl bir önceki yılı katlayan başvuruya rağmen atanan öğretmen sayısında bir düzenleme yapılmadığı takdirde atanamayan sınıf öğretmeni ordusu ile karşı karşıya kaldığımız yılları yaşayacağız.