şanlı çanakkale savunmasının yaşandığı bölgelerin adlarıdır. çanakkale savaşının kendi karakteristiği gereği, zaten karizmatik çizgiler taşıması bir yana bu isimler nedir yarabbim. bu kadar sükseli ismi kim koymuş, ya da savaş alanı olarak özellikle mi seçilmiş ? ne bileyim şöyle, keltepe, sümbülova, keklikbayırı gibi isimler olsa ne kadar anlam kazanırdı ki. anafartalarrrrr derken insan bir tuhaf hissediyor. şöyle dolu dolu seddülbahir demek ne ayrıcalıktır be.
uzaylı bir ırkın yaşadığı söylenen gezegen. vakti zamanında 51. bölge denilen üste çalışan boyd bushman'ın iddiası bu. bir uzaylı düşmüş buraya da yakalamışlar, ben quintumnia'dan geldim demiş. iyi de birader niye geldin ? milyarlarca ışık yılı kazasız belasız yolculuk yapacak teknolojin var da niye düştün lan ? otopside götüne parmak attı lan hispanic doktor. bu mu yani uzaylılık. hem niye gezegeninize latince isim koydunuz amk. siriüslüler de, zeta reticuliler de, alpha centaurililer de senin gibi dallamaydı gerçi hep latin hep latin.
allah'ın bir kuluna verebileceği en yanık ve soyadı gibi tok sesiyle barak türküleri okuyan, hatay kırıkhanlı türkücü. kırıkhan çayı, veletbey, oğlum muhammedim, hösün ağam, hayro gelin gibi barak havalarını onun gibi seslendiren belki 27. yüzyılda doğabilir.
adına başlık açılmamış olması hayli şaşırtan, bir zamanlar ömer köylüoğlu'nun ürettiği gaziantepli harika meyveli gazoz. portakallı olanı çok daha lezzetliydi. fanta amerika'da kısa donla gezerken; gaziantep'in grand tuvaletli serserisiydi portalin.
dünya böyle bir kaltak görmemiştir. nasıl bir sürtük olduğu aşikar. seçim öncesi attığı tvitlerde ak parti düşmanı olduğu alenen belli olan bu kara memelisi ciamaatçı gerzek, kaybolan pamir bebek için attığı tvitte hala siyaset yaptığını zannediyor, hala toplumu kışkırtıcı tvitler atıyor. allahınızdan bulun ulan.
sırf başbakana gıcıklığına pensilvanya'dan taşırım evi. hani çorum gibi kolayca diyebiliyor ya, ey pensilvanya pensilvanya diye. sıkıysa desin bakalım. masaçuçet, maçasusest, maçatutes, masaçhuçes.... zaaaaaaa
Türkiye cumhuriyeti başbakanı recep tayyip erdoğan'dır. konya'da şeb-i aruz törenlerinde yanında olan kızını dinleme tapelerine göre istanbul'daki oğlu bilale sormaktadır. kendini aptal durumuna düşürmüştür ya da ses kayıtları aptal-gerzek bir dublaj işidir.
uzun diye hitap ettiği başbakanın ölmesi için avanesine verdiği ölüm bedduası talimatı. ölümü allahın takdiri diye biliyorduk; meğerse beddua ile olanı da deaddua imiş.
çiftleşmeye şahit olan yok lakin, bu birleşmenin genetiği bozduğu ve sigara tiryakiliği genini tetiklediği ortaya çıkmış. neanderthal adamı nasıl koyduysa artık, karıya paket paket orgazm sigarası yaktırmış herhal.
Ligin ikinci yarısına bismillah dedik, Fenerbahçenin en yakın rakibi Galatasarayla arasındaki puan farkı 10a çıktı. Haliyle başlıkta yer alan soru gündeme geldi; acaba lig bitti mi?
Tabii buradaki kasıt, şampiyonluk belli oldu mu anlamında... Malum, lig şampiyonun belirlenmesinden ibaret değil, bir de trajik boyutu var; küme düşecek takımlar...
Ama biz yine de şampiyonluk yarışındaki genel görüntüye, geçmiş tecrübelerden yola çıkarak bir göz atalım; istatistikin spekülatif alanına girme pahasına...
2000 yılından bu yana vaziyete bakarsak, ligin ikinci yarısının ilk haftası itibarıyla bu kadar büyük puan farkı 1999-2000 sezonunda gerçekleşmiş. Lider Galatasaray 18inci haftayı ikinci sıradaki Beşiktaşın 11 puan önünde kapatmış (45 ve 34 puan). Peki lig bittiğindeki fark kaç olmuş? Dört puan. Yani şampiyon Galatasaray sezonu 79 puanla kapatırken ikinci Beşiktaşın puanı 75 olmuş. ilk bakışta fark epey kapanpış gibi bir izlenim oluşsa da bunda son iki haftaya şampiyonluğu garantileyerek giren Galatasarayın ipe un sermesinin payı büyük (Altaya 1-0 yenilmiş; istanbulsporla 1-1 berabere kalmış).
2000 yılından bu yana geçen 13 sezona bakıldığında, ligin 18inci haftasını lider bitiren takımların şampiyonluğa ulaşma oranı sanıldığının aksine daha az! Bu 13 yılda, ikinci yarıya lider başlayan takımlar 5 sezonda şampiyonluğa ulaşmışken, geriden gelenlerin 8 şampiyonluğu var. Tabii bu örneklerde, aradaki puan farkları bu sezondaki kadar dramatik değil; genellikle 3-4 puan... Belki tek istisna, meşhur 2003-2004 sezonu... ilk yarıyı 8 puan önde kapatan Beşiktaşın 18inci hafta sahasında Samsunsporla oynadığı maçta 5 kırmızı kart görerek engellenemez bir düşüşe geçmesiyle o sezon şampiyonluğa Fenerbahçenin ulaşması kolay unutulacak gibi değil. Serdar Bilgili yönetimindeki Beşiktaşın bu felaket yılının geride bir çok spekülasyonu bıraktığını da unutmayalım.
Yeniden bu sezona dönersek... Anlaşılan o ki, Fenerbahçeyi şampiyonluk mücadelesinde potansiyel olarak zorlayacak tek takım Galatasaray gibi görünüyor. Peki zorlayabilir mi?
Galatasarayın kadro kalitesi ve derinliğine bakıldığında imkansız değil ama çok zor. Niçin? Çünkü Fenerbahçenin kadro yapısının da rakibinden eksiği yok. Üstelik sarı lacivertliler sezon başından beri istikrarlı bir çizgi tutturmuşken, Galatasaray teknik direktör değişikliğinden devre arasında kadro revizyonuna uzanan bir dizi çalkantıyı yaşadı. Taşların yeniden yerine oturması, en azından bu sezon kolay olmayacak. Üstelik Galatasarayın, tek kulvarda hedefe ilerleyen Fenerbahçeden farklı olarak üç kulvarda mücadele ettiği gözden uzak tutulmamalı.
Peki geriye ne kalıyor? Bir şehir efsanesi! Ersun Yanalın çalıştırdığı takımlar ligin ikinci yarısında fena halde düşüş yaşar!
Evet, bu bir şehir efsanesi. Çünkü... Yanal Birinci Ligde Fenerbahçeden önce 7 sezonda 4 ayrı takım çalıştırdı. Sırasıyla, Ankaragücü, Gençlerbirliği, Manisaspor ve Trabzonspor.
Bakalım, hakikaten Yanalın takımları ikinci yarılarda fena halde düşüşe mi geçiyor?
2000-2001, Ankaragücü, ilk yarı 11inci, lig sonunda 6ncı.
2001-2002, Ankaragücü, ilk yarı 6ıncı, lig sonunda 4üncü.
2002-2003, Gençlerbirliği, ilk yarı 3üncü, lig sonunda 3üncü.
2003-2004, Gençlerbirliği, ilk yarı 7nci, lig sonunda 10uncu.
2005-2006, Manisaspor, ilk yarı 11inci, lig sonunda 12nci.
2006-2007, Manisaspor, ilk yarı 4üncü, lig sonunda 12nci.
2008-2009, Trabzonspor, ilk yarı 2nci, lig sonunda 3üncü.
Görüldüğü gibi, 2006-2007 sezonunda Manisasporla yaşadığı 4üncülükten 12nciliğe gerilemesi dışında dikkat çekici bir gösterge yok. Kaldı ki, aynı bakış açısıyla ligdeki hocaların karnelerine baksak, çok daha enteresan sonuçlarla karşılaşmamız gayet mümkün.
Öyleyse, Ersun Hoca hakkındaki bu boş tevatürü de bir kenara bırakabiliriz. Yani, Fenerbahçenin önünde şimdilik ciddi bir engel görünmüyor. Tabii burası Türkiye; yarın ne olacağını kim bilebilir ?
Not: alıntıdır.
akıl almaz bir gerçektir. yolsuzluk, yoksuluk, seçim, geçim umurlarında değil. vur patlasın çal oynasın. çalsın dümbelek, atayım azıcık bir göbek. bu ne lan.
oğlunun geleceğini düşünüyordur. oğlunun opera-syon'dan gayri tutulması karşılığında elime ne verirseniz okurum, söylerim demiş ve canlı yayında okumuştur elindekini.
uzay konulu filmlerin olmazsa olmazıdır. sadece sağa veya sadece sola açılanları olduğu gibi, o klasikleşmiş efektiyle ortadan yanlara doğru açılanları da vardır. son zamanlarda ortadan dikeylemesine aşağıya ve yukarıya doğru açılan kapılar da mevcuttur. eee teknoloji gelişiyor elbette.
geleim asıl mevzuya. be hey kardeşim, uzay gemisine her boku püsürüğü gramla ölçerek alırken, bu kendiliğinden açılan sensörlü kapılar neden ? motoru, elevatörü, sensörü vs. derken dünyanın ağırlığı sırf astronotların s.kinin keyfine gemiye yüklenir mi? ne gereği vardır? koy oraya tokmaklı bir kapı açsın ibneler elleriyle. bu kadar üşengeçlik, pes doğrusu.
üstelik kapı niye açılıyor hemencecik. belki odada özel bir şeyler yaşanıyor? en azından köprü kapısı sürgülü olsun birader. koskoca gemi kaptanı var orada. gemiyi sürüyor lan adam, boru mu ?
alaska'da rusya'yı karşıdan seyreden bir kıyı kenti. fonetik olarak türkçe'ye benzediğinden bering boğazından geçen orta asyalıların kurduğu konusunda şüphe uyandırır.
Gaziantep ilinin islahiye ilçesine bağlı, yakında belediyesi de kapanacak olan 2.500 nüfuslu belde. konuşlandığı dağ yamacında, 1815 yılına kadar kimsecikler yokken, o yıllarda suriye'nin keller köyünde aşiret kavgasından sonra kovulan 20 kadar türk ailesine yolda yolakta katılan 20 kadar ermeni ailenin suriyedeki köylerinin adı olan keller ismiyle kurduğu, çok hoş bir kasabadır. türkiye'nin en stratejik öneme sahip tren garlarından biri de bu beldededir. suriye-adana-malatya demiryolu yolçatıdır.rivayet odur ki, mareşal fevzi çakmak buradan trenle geçerken manevra uzunca sürdüğünden köylülerle sohbet imkanı bulmuş, adının keller olduğunu öğrenmesiyle birlikte, böylesi güzel bir memlekete bu ismin hiç yakışmadığını söyleyerek, bundan sonra kendi adıyla anılmasını emretmiş.
1970 li yıllarda o kadar cıvıl cıvıl bir sosyal yaşamı vardır ki, sinemasıyla, alışveriş çarşısıyla, gazino ve lokantalarıyla, çevre köy ve kasabalardan gelen gençlerin okuduğu ortaokul ve lisesiyle, sık sık kurulan gezici sirk ve panayırlarıyla tam bir cazibe merkezidir. öyle ki gecenin belli saatlerinde islahiye ve osmaniye'de eğlence mekanları kapanırken, fevzipaşa'ya gelirlerdi eğlenmek için. şehirler arası karayolu ve demiryolu tam içinden geçerdi. 3 katlı ahşap osmanlı mimarisinde oteli bile vardı. evleri ahşap işleme ve oymacılığında şimdiki safranbolu ve beypazarı evleriyle yarışacak muntazamlıktaydı. o zamanki manavların sergisinin zenginliği benim diyen günümüz manavlarında bile yoktur. zabıta amiri günlük sebze-meyve narhı koyardı. fırınlarda denetim had safhadaydı. her gıda maddesi için denetim vardı. şimdilerde ise köy olma yolunda hızla ilerlemektedir.
sırtını yasladığı gavurdağlarını kaplayan çam ve meşe ormanının yaydığı temiz havası pek hoştur. yazın gayet serindir. yaz gecelerinde mont-hırka bile giyilir.özellikle yazın esen rüzgarının gücüne akıl sır ermez. zorlu holding'in yaptığı sayısı yüzlere varan rüzgar tribünleriyle tepeleri donatılmış vaziyettedir.