..O GECE NELER OLDU NELER?
O ALÇAKCA OPERASYONU GERÇEK ÜLKÜCÜ POLiSLER ÖNLEDi!!!!
iŞTE HiÇ BiR YERDE OLMAYAN O GECENiN AYRINTILARI!
SiYONiST iSRAiL, AMERiKA VE GÜLENiZM GÜDÜMLÜ VATAN HAiNi BiR SAVCININ
‘’MESLEK HAYATIMA MAL OLSA DA BiLAL ERDOĞAN'I ALACAĞIM!’’ CÜRETiNE
KAHRAMAN EMNiYETÇiLERiN VERDiĞi TARiH BOYUNCA UNUTULMAYACAK TARiHi CEVAPLAR!!!
istanbul emniyetine savcılardan bir emir gider,
liste uzundurBaşbakan Erdoğanın oğlu Bilal Erdoğan başta olmak üzere
bir çok ismin evinden alınıp getirilmesi istenir.
Ne tuhaftır ki oluşturulan liste Türkiye'nin mega projelerini yapan,
değişim ve dönüşümü sağlayan iş adamlarının,
STK temsilcilerinindir.
O gece
istanbul emniyetinde bas bas bağırıp
savcı emri uygulamıyor deyince birkaç emniyet amirinin sesi duyuldu,
;Meslek hayatıma da mal olsa Bilal Erdoğanı almaya gönüllüyüm
Hakaretler hava da uçuştu,
kapılar arkadan sürgülendi,
en ağır hakaretler edildiBir savcı ferman buyurmuş tu, Bilal alınacaktı
Erdoğan'ı kelepçeli hayal eden,
bugünleri kendisine göstermesini Allah'tan niyaz edenler,
bunun heyecanıyla her şeyi unutuyorlardı.
Kendi küçük dünyalarında bununla yarınlarını düşünüyorlardı.
istanbul Emniyeti o gün tarihi günlere tanıklık ediyordu,
polisler silahlarını her an kılıfından çeker gibi hazırlamıştı.
Bir ses duyuldu,
bıyıkları hilal şeklinde,
Anadolu şivesiyle konuşan,
bir ses duyuldu
-Ne yapıyorsunuz ulan siz,
ülkenin bekası söz konusu,
siz kimsiniz ki,
hem savcı hem polis hem yargıç oluyorsunuz,
siz kimsiniz
Herkes birbirine baktı,
Bilali alacağız diyenler, ses çıkarmadı aynı ses devam etti
-Biz bu memleketin bekasını düşünürüz,
biz yanlış yapan varsa onun cezasını çekmesini isteriz,
biz canımızı vatanımız için vermekten geri durmayız.
Bugün yapılmak istenen ülkenin bekasıyla oynamaktır,
biz buna müsaade etmeyiz
Biz canımızı vermekten çekinmeyiz sözü,
bizim cesedimizi çiğnemeden bu işi yapamazsınızdıO gün ülkücü polisler
bütün bu olup bitenler karşısında cemaat polislerinin karşısında durmuşlardı.Silahların çekilme riskine rağmen ülkenim bekasına zarar verecek girişimler engellenmeye çalıyordu.
Emniyet Müdürlüğünde telefonların ardı arkası kesilmiyor,,
savcıların emniyet görevlilerine verdiği göz dağı işe yaramıyordu.
Devlet devlet içerisinde kitlenmiştiBir taraftan Savcıların Cumhuriyeti
diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti, tercih yapılıyordu
O gün emniyet müdürlüğünde en çok duyulan seslerden biriydi,
;Maklubeciler sizi
Kısıklıda hareketli saatler yaşanıyordu yola çıkanlar var deniyordu, alıp geliriz deniyordu. Özel harekâtçı polisler göğüslerini siper etmiş Başbakanın mahremine kimseyi sokmayızdiyordu
Gece devam ederken Ankaradan bir ekip istanbula gelmişti, duruma baktılar, görev yetkileri dışına çıkma ihtimali bulunan emniyet görevlilerini süzdüler, isteselerdi hepsini o gece ;Üstlerini dinlememekten dolayı bir şekilde pasifleştirebilirlerdi
Ankarada bir liste bir kuruma doğru yola çıktı, oldukça kalındı. Kırmızı ve gri alanlar bir bir tespit edilmiş, emniyet imamlarından, yargı ve medya imamlarına kadar geniş bir çalışma yapılmış ve bu çalışma ile kimin kimden ne adına emir aldığı tek tek saptanmıştı.Başbakanın yanındakiler kendi aralarında neden adım atılmadığını, neden anladıkları dilden konuşulmadığını konuşuyorlardı. Bir ses duyuldu, Ülkenin bekasını düşüneceğiz, tuzaklara düşmeyeceğiz, önce inlerinden çıkaracağız, sonra ne yapacaklarını göreceğiz, millete teşhir edeceğiz. Arsızlaşan olursa, gücünü millet için kullanmayanları o zaman tek tek derdest edeceğiz
Hava soğuktu, hedefler belliydiO gece herkes Tel Avivin söylediklerini düşünüyorduDindarları dindarlarla terbiye edeceğiz, dindarlarımıza söyleyin korkmasınlarÜlkenin bekasını isteyenler işte bunun için ölümü göze alıp Dur diyorlardı
O akşam bir ses bedduaya karşı dua sesini mırıldanırken, "Efendi Hazretleri" arıyor dediler, doğruldu etrafa baktı "inşallah hayr olur " dedi..."
Bir başka ses "Seyda'nın selamı var", diğeri efendim Kudüs'te, karadağ'da dualar ediliyor" dedi...
17 Aralık tarihi üzerine ebced hesabı yapıldı. Nedense akıllara Şeyh Ahmet Yasin ve ABD istihbarat örgütlerinin dedikleri göze çarptı: "2020'den sonra israil diye bir devlet olmayacak"
Bir başka yazı masada duruyordu: Tartanın Aşdoda geliği yıl Aşur kralı (Anadolunun kralı) Sargonun harekete geçtiği zaman olacaktır. işaya, 20, 1)
Gargat ağacı en çok nerede yetişirdi ona bakmak gerekecek...
istiklal mahkemelerinin kurulup hocaların bir bir darağacında götürüldüğü günlerde Vanda olan Bediüzzamana şehir ahalisi: Seni irana götürelim, Suudi Arabistana kaçıralım böylelikle idamla yargılanmaktan ve işkence çekmekten kurtulursun dediklerinde Bediüzzaman: Hayır gitmeyeceğim! Âlem-i islamın kapısı kilidi Türkiyededir. Diyerek muharebe meydanını terk etmemiştir. işkence dolu bir hayatı olacağını bildiği halde çok büyük bir metanetle öz vatanından ayrılmamış, davası uğruna 28 sene en ağır şartlarda hapis ve sürgün hayatına göğüs germiştir. Fakat bundan yaklaşık 90 sene sonra Bediüzzamanın yaşadığı olayın onda biri kadar etmeyecek bir olay 28 Şubat sürecinde yaşanmıştır. Pek çok din adamının hapse girmekten korkup oraya buraya kaçıştıkları bir dönemde Fetullah Gülende ülkesini terk edenler kervanına katılmıştır. Sohbetlerinden bir tanesinde 28 Şubat sürecinde beni merdivenden itmeye çalıştılar. Düşseydim belki ölürdüm diyerek gelmemesine neden olarak askeri vesayeti göstermiştir. Fakat ülkemizde askeri vesayet çoktan son bulmasına rağmen hala Amerikada kalmaya ve yabancı güçlerle iş birliği içinde hareket etmeye devam ediyor. Bediüzzamanda devrin en önemli şahsiyetlerinden bir tanesiydi. isteseydi işkenceli bir hayat yerine ülkesini terk edip dış mihraklarla işbirliği yapabilirdi. Fakat yapmadı! Çünkü onlarla iş birliği yaparken anlaşmanın sağlanabilmesi için muhakkak bir şeylerden taviz vermek gerekiyor. Mesela: Mavi Marmara olayında yaşandığı gibi milyonlarca müslüman zulme ağlarken Amerikanın kucağından israile göz kırpmak gerekiyor. Papaya hazret deyip, elini öpmek gerekiyor. Dinler arası diyalog toplantısında ezanı Muhammeden Rasululah kısmını çıkartarak okumak gerekiyor. Mısırda Müslümanlar darbeyle indirilirken sessiz kalmak gerekiyor. Ve daha bilinen nice tavizler . Bir tarafta davası uğruna vatan mahallini terk etmeyerek 28 sene hapis ve işkence göğüs geren ÎMAN KAHRAMANI.. Diğer tarafta elaleme şefaat edip ülkesine beddua eden EMEKLi VAiZ. iŞiN ÖZÜ GERÇEK MANADA BiR DAVA ADAMI OLMAK HER ÖNÜNE GELENE NASiP OLMAZ!
gezi parkında ağaçları korumak için eylem yaptıklarını ileri sürenler başbakan yardımcısı bülent arınç'la görüştük sonra taleplerini şu şekilde açıkladılar ;
1. taksim'deki atatürk kültür merkezi yıkılmasın.
2. kanal istanbul yapılmasın.
3. 3.köprü yapılmasın.
4. 3.havaalanı yapılmasın.
5. hidroelektrik santralleri ve nükleer santraller olmasın.
6. türkiye dış politikasını değiştirsin.
şimdi gezi cuntasıyla elde edilemiyen bu istekler yargı yolu ile elde edilmek istenmektedir.
kesinlikle yandaşı değildir. hatta susturulmak amaçlı fethullah gülen tarafından hapse attırılmıştır. recep tayyip erdoğan tarafında tekrar çıkartılmış olup, cemaatle akp arasında ipler bu olaydan sonra kopmaya başlamıştır. şahsi düşüncemdir.