genç yönetmen fatih yürür'ün yönetmiş olduğu ilk kısa filmin adıdır. filmin özetinde şu yazmaktadır:
"Bir adam gizemli bir biçimde bir asansör kabininde mahsur kalır. Fakat bu sıradan bir kabin değil, adamın en karanlık sırrının ifşa olacağı yerdir."
asansör fobisi olanlar ziyadesiyle uzak durmalı diyor yani!
3 farklı koldan trafik... Birincisi toplu taşımada çekilen çile, ikincisi toplu taşımada kaybedilen astronomik zaman üçüncüsü de toplu taşıma için yapılan ve dur durak bilmeyen zamlar!
Müzikte arayışı tükenmeyen bir ekibin oluşturduğu kollektif müzik platformudur. Yeni keşifler, konser günceleri ve albüm tanıtımları gibisinden erken dönem icraatlarına ilerleyen dönemlerde daha fazlası ekleneceği umulmaktadır. Sefa Can Acar'ın girişimiyle hayata geçirilen siteye katkı sağlayan diğer isimler ise Burak Narin, Berçem Gözde Ölmez, Fatih Yürür, Büşra Şahin ve Koray Kaan Kahraman... Siteye aşağıdaki linkten ulaşmanız mümkündür ey sözlüğün güzide müziksever şahsiyetleri...
Şaka gibi başlayıp, zamanla dallanıp budaklanmış bir kısa öykü kahramanıdır kendisi. Berçem Gözde ÖLMEZ'in çizimleri ile hayat bulan karakterin yaratıcı ise Fatih YÜRÜR'dür... Uzun bir süredir Gölge Dergi'de maceraları yayınlanan bu karakter, pek çok reklam çalışmasının da yüzü olmuştur. Bakalım önümüzdeki yıllar, kendisinin ana karakter olarak zortlayacağı nur topu gibi bir animasyon örneği görebilecek miyiz?
burnumu karıştırıyorum... Ama bu başlı başına bir itiraf değil tabi... Asıl itiraf küçücük bir tatak uğruna baş parmağı buruna sokup, kocaman bir büst çıkarttığımda yaşadığım acı ile karışık hayal kırıklığı ve hemen ardından gelen (beyne daha fazla oksijen gitmesinin de etkisi ile) rahatlama hissidir! Bir itiraf daha: bahar döneminde parmağımın, burnuma olan her 10 ziyaretinden 8'inde bu durum vuk'u bulur... Biliyorum iğrenç ama itiraf itiraftır...
sevgili pazartesi. O kadar işsizim o kadar yalnızım ki, bazen şu lanet dünyada tek dostumun sen olduğunu falan düşünüyorum...Ne güzeldir ki pazar günü kapalı olan kitapçılar senin yüzünü görünce sabahın köründe kepenkleri kaldırırlar, hafta sonu tarifeleri sona erer ve hayat eski ritmini bulur falan filan... Laf aramızda, sevmiyorum oğlum şu pazar günlerini! Alışveriş merkezleri tıkış tıkış olur ama sokaklar bomboş! Severim seni pazartesi... Tıpkı senin de beni sevdiğin gibi!
manevi açıdan, "mahallede açık dondurma satan amca" ya da "kağıt helva satan amca" kadar değerli bir insandır kendisi...Gerçi bizim mahallede ikamet eden versiyonu hepsini bir arada satacak kadar insanüstü özelliklere sahipti!
acaba yabancılardaki "one hit wonder" tabiri bu tabancadan mı geliyor? diye sormadan edemiyorum kendime! Genellikle 5-6 patlamadan sonra tabancanın ön kısmı parçalanır! (hüsran!)
12. Şubat'ı iple çekmemi sağlayan dizi... Çizgi roman ile arasındaki nüans gereklidir diye düşünüyorum. Çizgi romanın lezzeti başkaaa, dizininki bambaşka (tamam ben de çizgiromanı tercih edenlerdenim)...Fakat 2. sezon ile üzerine rehavet çökmüş, son dakikada çektiği rövoşata ile karizmayı toparlamıştır. Umarım bu gazla devam edecektir...