hakkaten ilginç bir durum ya. herkeste bir garip bendencilik, bir sağa sola bok atma, hemşerilik kıyağı, ahbap cavuş ilişkisi.
şunu açık açık söylüyorum ki, ben de zaman zaman oo hadi eğleneyim hadi ayar vereyim, ay şunu tersleyeyim, küçük düşüreyim tavrına girenlerdenim.
ama benim bir farkım var ben okurum.
bilenler bilir. gördüğüm her yazıyı iyi kötü uzun kısa demem okurum. aktif olarak yazan her yazarın tarzını az çok bilirim. kimin neyi ne niyetle neden yazdığını az çok tahmin ederim. kimseyi cok iyi tanımam ama belli başlı bir kaç yazarı özellikle takip ederim.
hem nalına hem mıhına vurmuyorsan, çoğunluğun dediğini söylemiyorsan, meşhur üç beş yazarın nabzına uymuyorsan işte yobazsın, sorunlusun, komünistsin, asosyalsin, ırkçısın şöylesin böylesin.
tahammülü yok hiç kimsenin "sen yanlışsın arkadaş" cümlesini duymaya. böyle bir cehalet olabilir mi? böyle bir at gözlüğü, böyle bir kendini gerçeğe kapatma, kendini kandırma, hayal dünyasında yaşama! bu mümkün mü ya?
yanlış değilsen cık adam gibi savun kendini, yok adam haklıysa sus otur! bükemediğin eli öp.
apolitik ve orta yolcuysan seviliyorsun. beşiktaşlıysan seviliyorsun. galatasaraylıysan seviliyorsun. fenerbahceliysen seviliyorsun.
lost'un bütün sezonlarını izlemiş olman, bir eski sevgilinin olması, ıssız adam hakkında herkesle aynı bir iki fikir, belki bir iki popüler film, bir iki gündemde şarkı. bu kadar işte bak sevilen, karması hojiro kagimatsu olan yazar. bu. bu kadar.
elbette eğlenin, iyi vakit gecirin ne bileyim sosyalleşin, kaynaşın. ama bir yerde bir "dur" demeli ya da en azından bunu duymalı; duyduğunuzda "ben ne bok yedim" demelisiniz.
bunca zaman sözlüğe kızanları cok anlamadım, niye bu kadar ciddiye alıyorlar diye. bende de saflık var işte. adamlar ciddi ciddi emek edip, birileri görsün, merak ettiği bir şey varsa öğrensin diye yazıyorlar.
yazmak ihtiyaçtan doğar. içinde birikir, paylaşmak, anlatmak istersin bunun için yazarsın. sen tutup da adamın uzun uzun, ince ince düşünerek, özene bezene yazdığı şeyin altına dandik bir bakınız'la cevap, sözlük terminolojisiyle ayar, vermeye calışırsan; bu adam haklı olarak sinirlenir. sinirlenmek ne kelime ben olsam delirirdim. hangi bilgi dağarcığınla neyi eleştiriyorsun? sen iki kelimeyi yan yana getirip cümle kuramıyorsun adam nerdeyse kitap oluşturacak kadar şey yazmış. Hiç mi bilgi eksiğini fark etmiyorsun?
sen felsefe kitabı yazdın da adamlar okumadı mı? felsefeyi zaten gec cin ali için gereken cümleleri yan yana getirebilir misin sen?
sağdan soldan ezber üç beş cümlenin dışında bir şey dönmüyor burada. aynı klişe, aynı kısır döngü, aynı kabızlık.
tipik bir apolitik ve ortayolcuyum.
hala bir sevenim yok.
ıssız adaya düşmek için yapılacak üç şey değil yapılması gereken üç şeydir efendim. öyle herkesi almıyorlar ıssız adaya, kate'in yanına, oh bikinili hatunlar falan. ama başvuru yapan adaylarda şu şartlar aranıyormuş:
-289423432468492525743897372842523590887642428763926392 sayısını yazıyla yazabilmek.
-alternatif tıp yöntemleri konusunda uzmanlığını tamamlamış olmak.
-siyanürü ne zaman içeceğini belirleyebilmek.
izin verirseniz her biriniz ismine ait başlıkları coşturup her birinin altında dertlerimi paylaşmak istiyorum.
beni anlayışla karşılayacağınızı biliyor öpücükler sunuyorum.
kesinlikle ve kesinlikle hiç tartışmasız (bkz: alacakaranlık) tır. ben böyle girift bir senaryo, böyle derin içerikli, böyle sembolik böyle böyle böyle böyle bir film görmedim. bak yazamadım bile.
gafletten gaflete düşen yazar. bütün entrylerine eh işte verilerek cezasını cekti. şimdi o ağzı ayrık suratlarla ne yapacağını bilmiyor. bir bilen var mı ola? kahroldu garibim.
american beauty ile ugrasan yazardır.
american beauty'nin yakasını bırakması gereken yazardır.
american beauty'nin anladığına göre birden fazla hesabı olan yazardır.
american beauty'nin üşendiği yazar arkadaşıdır.
haa bi de şuursuzmuş.
(bkz: #5512836)
çağdaşlıkla esneklik arasındaki dogru orantılı ilişkiyi tetikleyen birlikteliktir efendim. şöyle ki, bale yapmak için esneklik gerekir, esnek vücutlu insanlar daha iyi bale yapar.
balenin de çağdaşlığın kaçınılmaz ön ölçütü olduğunu göz önünde bulundurursak esnek vücutlu insanlar daha az esnek olanlara göre daha çağdaştır. yani; eğer, bonus flexicard reklamındaki adam gibi kendi kendinizi denizci düğümü haline getiremiyorsanız; hiiiçç çağdaş olacağım, ben çağdaşım falan diye kıçınızı yırtmayın. olamaz efendim olamazsınız.
bir bale üstadı bildirdi...
kendisiyle ugrasıldığı gibi bir izlenime kapılmış. oysa ben tanımam etmem.
(bkz: rapunzell kim ya)
ha bi de teessüflerini ilettiği iki yazar kimmiş soruyorlar.
öğretmenlik dışındaki zirilyon tane meslekten birine kapağı atmaktır.
zaten herkes ya avukat ya mühendis ya doktor ya öğretmen.
her önüne gelen öğretmen olduğu için böyle dandik sınavlarla öğretmen alıyorlar ya zaten.
bak sinirlendim yine.
edit: aha öğretmen olamayanın biri eksiledi, cok ağlamaklı oldum bi an. *
dünyanın en asil, en parlak, en gururlu, en vakur, en eğlenceli, en şenlikli, en mutlu, en kimi zaman hüzünlendiren, en kimi zaman gözlerini yaşartan, en en en en duygusudur.
-günaydın dicem ama güneşim dogmamış sen hala uyuyorsun..