entryler insanın farklı dönemlerinde nasıl da farklı mutlulukları olduğunu gözler önüne seriyor.
kimimiz için maaş kimimiz için ders notları kimimiz için de keyifli birkaç saat mutluluk verici durumlar arasında ön plana çıkmış.
kendiminkini de yazayım tam olsun,
düzen kurabildim*.
emoca konuşmalarından iyidir. hem yazarların şairlerin söylediği bazı güzel sözleri de onların sayesinde öğrenip hmm güzelmiş denip geçilir. bir zararı yok.
sözlüğe nickten bağımsız bir kullanıcı adıyla bağlanmak. bu sayede nick'inizi bilen bir kişinin şifre programıyla şifrenizi kırması olasılığı ortadan kalkacaktır. veya diğer kullanıcılar tarafından bilinemeyecek bir mail adresi de giriş yaparken kullanılabilir.
bunu laiklikle ulusalcı dinci tartışmasıyla açıklamaya çalışmak yanlış. yalnız hepimizde refleks olduğu üzere hemen çamur atmalar başlıyor. başörtülü fotoğrafa paso verilmemesini anlamsız buldum. yüzü görünecek şekilde bir fotoğraf ise verilmesi gerekirdi. yalnız bu konuyu fırsat bilip ötekileştirilmeye çalışılan tarafa çamur atmak daha mantıksızdır.
akp ülkeyi istediği gibi sömürürken ne yazık ki ordu ve yargı önüne çıkmaktadır. yoksa o da isterdi her istediği olsun da karşılaşmayalım diye. gerçi her ikisine karşı da psikolojik harekat başlamış durumdadır.
üniversiteye iş bulmak için gitmiyorsan ne için gidiyorsun zeki insan.
eğer üniversiteye bir meslek edinmek için gidilmiyorsa, üniversitede verilen eğitimin dışında, orada elde edilen bilgiler, fikirler, reelde kullanılmıyorsa kapatalım gitsin. allah akıl fikir versin ne diyim. üniversite profesyonel bireyleri hayata kazandırmak için vardır. yoksa ne diye işletmede binlerce formül, mühendislikte binlerce formül insanların kafalarına işlensin.
ben inşaat mühendisiyim ve üniversiteye gidip mühendislik okumadan biri gelsin benim yaptığım işi yapsın hadi. görelim. ben gidip bir işletme mezununun bakış açısıyla ekonomiyi değerlendireyim. her iki örneğin de pek mantıklı sayılmadığı ortada. üniversiteler farklı dallarda profesyonel bireyler yetiştirir. dersiniz ki eğitim kalitesi düşük, o ayrı konudur. bu durum üniversitelerin amaçlarını değiştirmez. eğer siz üniversitede elde olunan deneysel sonuçları, araştırmalardan elde edilen istatistik sonuçları vs reelde kullanmıyorsanız, bilim insanlığa hizmet etmiyor demektir. şimdi, üniversiteye giden veya gitmiş gelmiş olan arkadaşım, ver elini anlaşalım. sen akademisyen olmayacaksan üniversiteye iş bulmak için git. bitirdikten sonra da gelişimine ara verme, çünkü ülkemizde iş bulmak biraz daha zor bunu biliyoruz. derslerine de ne için çalıştığını unutma (üretim dişlisinin çarklarından biri olup üreten bir insan olmak için). haydin kolay gelsin.
valla ne diyeceğimi şaşırmış durumdayım. üniversiteye iş bulmak için gidilir evet, keyif için gidilmez. üniversiteler iş hayatına profesyonel bireyler yetiştimek için kurulmuşlardır. kuruluş amaçları budur. bilim yapalım kendi çapımızda eğlenelim diye değil. zira o bilgi eğer geyik olsun diye veriliyor olsaydı bi anlamı kalmazdı. kullanılması lazım. diğer taraftan meslek yüksekokullarının ayrı bir yeri var. ara eleman sıkıntısı yanlış politikaların sonucu. insanların yüksekokul okumak istememesi üniversitelerin mesleğe yönelik kurumlar olduğu gerçeğini değiştirmez. üniversite insana farklı bakış açıları kazandırır, önemli tecrübeler edinilir bunlar da bonustur, amaç bu tecrübeleri edinmek değildir.
bu bağlamda* üniversite seçiminde üniversite adına göre değil bölüme göre seçim yapmakta fayda var. yani büyük üniversite olsun diye saçma bi bölümü seçmenin anlamı yok. çünkü ilerde o işi yapıyor olabilirsiniz.
ülkücüler kendilerini ülkenin sahibi zannettiği sürece ülkü ocaklı gençler bu ülkenin başına dertten başka bir şey olmayacaktır. diğer yandan ocak denilen yerlere gidip pek muhterem reislerin kulu olmak kendileri için bir gelecek olmadığının göstergesidir. önce özgür düşünmeyi öğrensinler, ondan sonra toplansınlar bir yerde. kendileri adına başkaları karar vermesin falan işte.
torpil sayesinde farklı bir üniversiteden mezun olup ankarada bir üniversitede yüksek lisansa başlayan* arkadaşım olduğunu düşünürsek gerçekten kötü bir durumdur. zira arkadaşımın ales puanı 65 idi. üniversiteler zaten kendi öğrencilerine kıyak geçiyorlar, bir de dışarıdan jürideki hocalardan birini tanıyorsanız girebiliyorsunuz demek ki, ales hikaye.
ak partinin üçüncü kez iktidar olması türkiye ekonomisinin iyice dibe vurması demek olacağından allah korusun. ak parti olmazsa büyük ihtimal bir koalisyon olur.
farklı görüşleri gayet güzel eleştiyor olması objektif bir bakış açısı olduğunu düşündürdü. sorgulayan insan, bol entryler.
edit: entrylerine genel bir bakış attıktan sonra görüş ayrılıklarımın olduğunu gördüğüm yazardır. tabi bu sorgulayıcı olduğu gerçeğini değiştirmiyor, farklı bir ses diyelim.
farkına varılması gereken gerçeklik, islamın yanlış yorumlanıyor olmasıdır. islamı insanların hacılardan hocarlardan, kulaktan duyma safsatalardan öğrenmeleri bağnazlığa yol açtıkça ilerlemek tabi ki mümkün olmaz. islamın egemenliğindeki toplumların cahil olması aslında hacıların hocaların egemenliğindeki toplumların cahil olması olabilir**. bunun için halkının çoğunluğu müslüman olan toplumlarda diyanet işleri başkanlığı gibi kurumların olması gerekir. çünkü gerçekten islam suistimale açıktır. insanların kuran'ın türkçesini okuyup kendi yorumunu yapmıyor olması, kuran'ın arapçasının okunmasının ibadet olarak görülmesi ve cevap kaynağı olarak hocaların görülmesi doğru bilginin de alınabileceği bir kurumun varlığını zorunlu kılar. şu durumda türkiye'de diyanet işleri başkanlığı olmasına rağmen, ne yazık ki rise of hoca's durumu görülmekte orası ayrı.
** hacıların hocaların egemenliğinde olmak: islamın veya herhangi bir dinin siyasete alet edilmesindeki en büyük zarar bu durumun kendini beslemesidir. islam üzerinden siyaset yapan partiler halka hoş görünmek için din elden gidiyor propagandası yapmak zorundadırlar. edilen vaatler gerçekleştiği sürece yeni vaatler verilmeli, din sürekli daha katı yorumlanmalı ve gündemde tutulmalıdır. dinin sürekli daha katı yorumlanması halkın bir süre sonra dinin savunuculuğunu partilerden kendine almasına yol açar. mahalle baskısı**, ve iran'da ahmedinecad'ın hocasının elini öptü diye tutucu kesim tarafından eleştirilmiş olması da bu duruma birer örnektir.
** mahalle baskısı insanların hoşgörüsünü kaybetmesidir. diğer insanları dine inanan ve inanmayan şeklinde ayırmaktır. bunun bir süre sonra istemsiz olarak yapılacağını da bilmek gerekir. bir amcanın her gün selam verdiği komşusuna, bir gün onu hafif sarhoş görmesiyle selam vermeyi kesmesi mahalle baskısıdır. normalde değerlendirilmesi gereken komşunun insanlara saygısı ve ahlakı iken değerlendirilen nokta dini vecibelere verdiği önem olmuştur. bu noktada dikkat edilmesi gereken şudur ki: insanların dini vecibelere önem vermesi güzel iken, bizim onların allah ile olan yakınlığına karar vermemiz veya özgürlüklerini bize zararları yokken kısıtlamamız toplum olarak yaşamayı zorlaştırır.
şu durumda görülüyor ki dinin siyasete alet edilmesi bir sürecin başlangıcıdır*. umarım halkımızın dinin kimsenin savunuculuğuna ihtiyacı olmadığını gördüğü günler de gelir. zira allah'ın gönderdiği din insanlar tarafından savunulmak zorunda değildir. insanlar kendi kurdukları düzenin savuculuğunu yapmak zorundadırlar, demokrasi gibi.
neye güvendikleri bilinmez, neye bağırdıkları bilinmez, her yerde karşınıza çıkabilir ve size çemkirebilirler. her zaman haklıdırlar. size bağırırlar ama yaşlı olduklarından dolayı siz onlara bağırırsanız hoş karşılanmaz. tartışmayı onlar başlatır onlar bitirir. tartışma bittikten sonra bi süre daha kısık sesle söylenirler.
sanırım bu teyzelerde sizinle tartışırken annelik duygusu tersten işliyor, ben senin gibi iki tane oğul büyüttüm sana mı kafa tutamıycam be ahmak şeklindeki düşünceyle karşınıza çıkıyorlar. yaşlılar ve kadın olduklarından herhangi bir kavga çıkması da söz konusu değil, geriye de sadece sosyal teyzelik görevini üstlenmek kalıyor. canları sağolsun ne diyelim*.
eklenti: bütün okullardaki öğrencileri aynı anda zıplatmışlardı. depremin bilmemkaç binde biri kadar mı ne titreşim olmuş, sonuçta titreşimlerin metal bir yüzeye çarptığında olduğu gibi uzun süre devam etmesini bekleyemezdik zati. *