gama
436 (süper mario)
altıncı nesil yazar 3 takipçi 33.40 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    jessica clarke

    1.
  1. 1993 doğumlu yeni zelandalı victoria's secret modeli. ileride çok başarılı olacağa benziyor.

    http://www.milliyet.com.t...18-yasinda--melek--oldu/1
    0 ...
  2. 28 ocak 2012 azarenka sharapova maçı

    1.
  3. gelmiş geçmiş en sıkıcı maçlardan biri. wimbledon 2011 finalinden sonra (kvitova-şarapova) "daha sıkıcı bi maç olamazdı" diyen şahsımı yalancı çıkarmıştır.

    maç azarenka'nın milyon tane hatasıyla başladı, şarapova'nın milyon tane hatasıyla sona erdi. ilk servislerde aşırı heyecanlanan azarenka'nın kendini toparlamasıyla şarapova dağıttı resmen. bir final maçına 6-0'lık set yakışmadı. dünya 3 ve 4 numarası arasında, bir grand slam finalinde basit hatalarla dolu bir maç olmamalıydı.
    0 ...
  4. bisiklet sürmeyi öğrenen anne

    1.
  5. canımın içi, her şeyden çok sevdiğim anneciğimdir. hayallerini bırakmamakta ısrarcıdır.

    çocukluğunda oyun oynamak yerine tarlada çalışmış, 11 yaşından 18'ine kadar şehir dışında yatılı okulda okumuş, ailesini yılda bir kez görmüş ve 18 yaşında doktor olmak isterken dedemin rahatsızlığı yüzünden liseden sonra üniversiteye gitmek yerine işe girmiş canım annemin doğal olarak hiç bisikleti olmamış. şimdilerde 46 yaşında olan canımın içi bisiklet sürmeyi öğrenmeye çalışıyor, yerim seni ben*
    30 ...
  6. format dışı entryi format dışı entry ile kınamak

    1.
  7. başlığın çok anlaşılır olmadığının farkındayım. olay şu ki;

    saçma bir başlık gördünüz.

    "yine ne zırvalamışlar" deyip açtınız.

    bir troll ne mantığa ne de formata uygun bir entry yazmış.

    altındaki yorumlara bakıyorsunuz;

    -"sözlüğün içine ettiniz.""
    -"entry formata uygun değil."
    -"lise terk yazar söylemi."
    -"bu ne böyle dedirten başlık."
    -"yazar kişisinin s.çtığı entry."
    -"cahil birinin uydurması." vs şeklinde.

    adam format dışı entryi kınarken, sözlüğün içinin edilmesinden bahsederken bile sözlüğün içine ediyor. böyle bir olay işte "format dışı entryi format dışı entry ile kınamak". kafası güzel sözlük yazarlarının gerçekleştirdiği bir eylem.

    (bkz: hangisinden içtiyseniz ondan istiyorum)
    3 ...
  8. avea 20 lirayı 21 liraya satan çıkarcı büfeci

    1.
  9. avea 20 liralık kontor kartını 21 liraya satan, gıcık ve çıkarcı büfecidir.

    alırken böyle düşünmemiştim ama 1 hafta geçtikten sonra başka büfeden alınan 20 liralık karta 20 lira ödeyince önceki büfeciye kıl oldum aga. 1 lira sonuçta ama öğrenci insanız nihatinde, o 1 liraya 2 ayran alırım lan ben.

    1 haftada bi olay olduysa ondan fiyatlar düştüyse bilemem, biri gelsin düzeltsin, özrümü dileyeyim büfeci amcadan. fakaaat öğrenene kadar çıkarcı, pis, paragöz, yalancı ve burada sevgili moderayon nedeniyle yazamayacağım küfürlerin sahibi olan büfeci olarak kalacaktır.
    0 ...
  10. haydi erkekler epilasyona kampanyası

    1.
  11. şahsım tarafından an itibariyle başlatılmış kampanyadır.

    yaz gelir, erkekler o kıllı bacaklarıyla şort giymeye başlar. sarışın olanlara veya çok kıllı olmayanlara sözüm yok ama bacaklarında yağmur ormanları taşıyanların kesinlikle epilasyona başlaması gerekmektedir. şahsen o bacakları gördükçe en yakışıklı erkekten bile soğuyorum. kampanya dahilinde herkese soğuk ağda bantı dağıtabiliriz, evet.
    1 ...
  12. aydın tava ciğer salonu

    1.
  13. edirne'nin en ünlü ciğer salonudur. yer bulmak baya sorun olur, "bi dolaşın öyle gelin" gibi sözler duyarsınız ve gerçekten de bi dolaşıp dönersiniz*
    http://www.aydintavaciger.com/default.asp
    0 ...
  14. i could be nothing

    1.
  15. etkileyici bir great lake swimmers parçası.

    it goes on forever along the shoreline
    it never will end on the shores of my mind
    i travel along;til the sleep takes me in
    where have i ended, where do i begin?

    sand blankets are littered with stones whipped across
    dead things in the water, forgotten or lost
    the branches have surfaced and now they are lean
    the trees have washed up here
    stripped bare, and washed clean

    the waves kiss and gently caress on the shore
    kissing and winking, and calling for more
    the waves like wagging tongues do adore
    and whisper there softly to the sand on the shore

    you would be nothing without me
    i could be nothing
    said the waves to the sand
    i could be nothing without you

    each ones shifts and weakens a little
    neither aware just how much they are brittle
    each one shifts and weakens a bit
    allowing the other to live and exist

    o water and patience, pressure and time
    cuts through the faces of rocks we have climbed
    the army of kisses, the lake never tires
    the kisses that can put out all of my fires

    you could be nothing without me
    i could be nothing
    said the waves to the sand
    i could be nothing without you
    without you, i would be nothing
    without me, you could be nothing
    said the waves to the sand
    i could be nothing without you
    0 ...
  16. ilişkinin birinci yıldönümü

    1.
  17. ilişkinin 365. günü olup büyük bir sevinçle kutlanılan kutsal gündür. sevgi pıtırcıkları birbirlerine hediyeler alıp sevinirler, mutlu olurlar.

    bir de bir yılını dolduramadan biten ve çıkılmaya başlanıldıktan tam 1 yıl sonrasına denk gelen, kişi hala seviyorsa adamı tam anlamıyla mal eden gündür. kişi 1 yıl öncesini düşünür de düşünür... benim için bugündür yıldönümü, 3 nisan...

    tam 1 yıl önce bugün;

    kurstayım, ona mesaj atıyorum...

    e: ben de idmandan çıktım şimdi
    k: hı, nerdesin?
    e: kızılaydayım işte, eve gidicem şimdi.
    k: biraz beklersen buluşalım?
    e: ben eve gidip geleyim bi, öyle buluşalım olur mu?
    k: tabi.

    -----
    şimdi biraz daha geriye gidiyoruz...

    e: merhaba.
    k: merhaba???
    e: sevgilin var mı?
    k: hayır???
    e: olabilir miyim?
    k: sizi tanımıyorum bile.
    e: tanışalım.
    k: hı? isim??

    bi süre geçer, konuşmaya başlanılır...

    e: 1,5 yıldır bekliyorum yanına gelmek için. tam gelicektim ki o çocukla gördüm seni. ayrılmanızı bekliyodum ne zamandır... lütfen ya lütfen... seni gördüğümden beri başkasına bakamıyorum, 1,5 yıl ya! hala zaman istiyosun benden, kalmadı diyorum, tükendim artık...

    -----

    buluşulur... önümüzde iki limonata oturuyoruz...

    e: yaklaşamıyorum sana.
    k: şöyle düşün bi de; önceden aramızda 10 metre vardı, şimdi yarım metre. demek ki bi şeyler değişiyo.
    e: ama o yarım metre bitmiyo bi türlü... geçemiyorum yarım metre öteye, sarılamıyorum.

    sessizlik... bardağı alırken yanlışlıkla eline değer elim, refleks olarak çekmişim, hatırlamıyorum...

    e: bilerek yapmadım, eline dokunmaya çalışmamıştım.
    k: biliyorum öyle olmadığını.
    e: elini çektin ama...
    k: sence bundan mı korkucam? (bu esnada elini tuttum. gözleri doldu, ellerimize baktı ve çektim elimi tekrar. hala eline bakıyordu, uzaylı görse bu kadar şaşırmazdı herhalde. bırakmamak için sıkıca tuttu, zorla aldım)
    e: niye yaptın ki bunu?
    k: ...
    e: daha kötü oldu farkında değil misin?

    tekrar elini tuttum bu esnada, gülümsedim... gözlerinin parlayışı hala aklımda, yüzünde kocaman bi tebessüm, diğer elimi de tuttu. ah çocuk... çocuk gibiydi, gözleri dolmuş bi çocuk...

    e: yanına geleyim mi?
    k: sen bilirsin.
    e: bi şey söyle
    k: sen bilirsin dedim ya.

    oturdu yanıma, sarıldı. o güzel kokuyu ilk duyuşum... kendimi ilk kez bu kadar güvende hissettiğim ilk an...

    e: seni seviyorum.
    k: ben de
    e: ben de ne?
    k: ben de işte.
    e: ne ne ne?
    k: ben de seni seviyorum (sessizce)
    e: dur ya duyamadım.
    k: duysaydın ya bana ne işte.
    e: ya gerçekten duyamadım!
    k: söylemicem işte.
    e: iyi ben söylerim. seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum...

    kalkılır mekandan, dosta doğru yürümeye başlanır ve yılın ilk eriği!

    k: ya dün gördük, canımız çekti resmen.
    e: tamam ben alayım sana.
    k: yok ya, çok pahalı, gerek yok.
    e: alıcam dedim.
    k: ya valla gerek yok, öylesine demiştim.

    ilk hediye; erik... hayatımda yediğim en güzel erikti...

    sonra dost kitabevine girdik. ben önden yürüyorum ama acayip kalabalık. bi an bıraktım elini rahat yürüyebilmek için, iki eliyle birden kavradı sonra. arkama dönüp baktım, küçük köpek yavrusu bakışları... ela gözleri, aylarca kahverengi diye ısrar ettiğim o ela gözler...

    sonrası normal bi ilişki zaten, 9 ay gibi kısa sürede tüketilmiş bir aşk. "aşkım" kelimesini hakeden ilk erkek, bu kadar bağlandığım ilk erkek... ve bugün 3 nisan... onsuzluğun canımı yakışı... şimdi gelse özür dilese, ağlaya ağlaya reddedeceğimi bildiğim gün. 3 nisan... bugün onun yanında olmalıydım, sarılıp hediye vermeliydim.

    (bkz: ayrıldıktan 10 gün sonra yeni birini bulan kişi/#10775165)
    0 ...
  18. radyasyon yok deyip su içen japon vali

    1.
  19. bize tanıdık yöntemler kullanan, damarlarında türk kanı dolaştığına inandığımız tokyo valisidir. kendimizi japonlara yakın hissederdik, severdik de bunu beklemiyoduk sayın valim *
    ---spoiler---

    Japonya'da nükleer kabus büyüyor. Bunun en önemli nedeni de radyasyonun yiyeceklere ve şebeke suyuna bulaşma olasılı. Nükleer santralin bulunduğu bölgede üretilen sütün yanısıra brokoli ve karnıbahar gibi sebzelerde de radyasyon tespit edildi. Singapur, Hong kong, Avustralya, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya,Japonya'dan sebze , deniz ürünü ve süt ihracatını yasakladı.

    içme ve deniz suyunda da radyasyon oranın normalin üzerine çıktığı belirtiliyor. Tokyo valisi Shintora Isihiara ise şebeke suyunun güvenliği olduğunu tanıdık bir yöntemle kanıtlamaya çalıştı. Isihiara, halka "tehlike yok" mesajı vermek için gazetecilerin önünde şebeke suyu içti.

    Ancak bu hareket Japonların endişelerini dindirmemiş görünüyor. Ülke çapında sebze satışlarında büyük düşüş yaşanırken, marketlerde su stoğu bitmiş durumda. (NTV)

    ---spoiler---
    15 ...
  20. karanlıktaki eski sevgili

    ?.
  21. ayrılık sonrası bir daha iflah olmayacağını bildiğiniz eski sevgilidir.

    (bkz: #10775165)

    aylar öncesinden bir konuşma;
    e: erkek k: kız

    e: beni sen düzelttin biliyo musun?
    k: ne alaka?
    e: senden önce kiminle çıktığım belli değildi, seni tanıdıktan sonra iyi biri oldum ben...
    k: nasıldın ki?
    e: önce bi kıza teklif ederdim, kabul ederse ona aşık gibi davranırdım... bana bağlandığını hissettiğim anda ise bırakıp giderdim... oynardım kısaca, en fazla 2 ay sürerdi.
    k: peki ben? benimle tanışmaya geldiğinde de bunu mu düşünüyodun?
    e: hayır, neden bilmiyorum ama senin hakkında hiç böyle düşünmedim...
    k: bi gün ayrılırsak nolcak? eskisi gibi mi olcaksın?
    e: ayrılmayalım biz...
    k: ayrılmayalım ama cevap ne?
    e: daha kötü olurum... seninle biterse aşka inancım kalmaz ki... sen benim ışığımsın, senden önce karanlıktaymışım...

    sonraki aylarda sürekli peşinde dolaşan sevecen sevgilidir o, her istediğini yapan, sürekli arayan, mesaj atan, 10 dk ulaşamasa kafayı yiyen sevgili...

    aradan aylar geçer ve biter ilişki... ilahi adalet derler ya, varmış işte o... en büyük hayali basketbolda keşfedilmektir ama ayrıldıktan sonra takımla yaşanan sorunlar nedeniyle basket hayatı sona erer.

    ayrıldıktan 10 gün sonra ise başkasıyla çıkmaya başlar. diyorum ya ilahi adalat, 1.5 ay sonra ayrılır ve bu ayrılığından 1 hafta sonra da başkasıyla çıkmaya başlar. anlarsınız ki karanık hayatına dönüş yapmıştır, söylediği gibi daha kötü birine dönüşmüştür.
    2 ...
  22. 1 90 boyu beğenmeyen kız

    1.
  23. ***boyu 160 olan, 190'lık erkekleri beğenmeyen, en asil duyguların insanıdır efendim.

    ay kazulet gibi 190lık erkeği ne yapalım yanımızda, yanımıza yakışmazsınız bi kere. sarılmak istesek yukardasınız, öpmek için eğilmenizi beklememiz gerekiyo. zıplıyoruz yine olmuyo, anca boynunuzdan öpebiliyoruz. bu yüzden boyu 180'den uzunlara bakmıyorum ben, ara sıra 185'lik sevgililerim olsa da daha uzununu almıyorum yanıma. *

    edit: allahın sopasından haberi olmayan kız.* 1.5 senedir 190'lık biriyle uğraşmaktadır.
    4 ...
  24. bir kez vazgeçen yeniden vazgeçer

    1.
  25. eğer bir kişiden vazgeçerseniz yeniden başlasa bile bu kişiden tekrar vazgeçebilirsiniz.

    bu yüzden ikide birde biten, sürekli ayrılıp barışan çiftler asla samimi gelmez bana. hani 1 hafta önce ondan nefret ediyodun dostum? hani bi daha yüzünü görmek istemiyodun? sevmiyodun artık onu? şimdi "hihihihi, aşkım sensiz yaşayamam ben, iyiki hayatımdasın" diyosun da 10 gün sonra yine ayrılıp barışıcan bilmiyo muyuz. işte bu ilişkilerin genel kuralıdır bu, vazgeçer, bi daha vazgeçer ve bi daha...
    2 ...
  26. eski sevgiliye yazılan mektuplar

    1.
  27. sadece yazılan, asla yollanmayacak olan mektuplardır.

    amaç içinde bir şey kalmaması ve bu sayede rahatlamaktır. kimi zaman isyan kimi zaman aşk barındırırlar. en çok kullanılan cümle "çok sevdim seni ben" olur genellikle.
    1 ...
  28. sevmeye gücü olmamak

    1.
  29. sevdiği kişiden yeni ayrılmış ya da severken duyguları tamamen sömürülmüş kişilerin içinde bulunduğu durumdur. oysa ki ne güzeldir birini sevmek, değer vermek.

    bir ilişki bitmiştir, kişi kendini toplamaya çalışır. ilk hafta ağlar, ikinci hafta "yeter bu kadar üzüntü" diyerek eğlenmeye çalışır, üçüncü hafta bunalıma girer ve ilk ayın sonunda arkadaşların da desteği ile kişi yeni arayışlara girer.

    başlarda yapabileceğini sansa da kimle konuşsa hep "o"nu arar karşısındaki kişide ve kimseyle konuşamaz olur. kendisinden hoşlanan bir kişinin varlığını farkedince içini hala büyük bir alev topu gibi yakan aşkına saygısından uzak durur o kişilerden.

    zordur birini sevmek, güvenmek... aylar, hatta yıllar alır. yeniden bu uğraşlara girmek yorar bireyi, uzak durur sevgiden... bazen, nadiren de olsa birisinden etkilendiğini farkederse yine kaçar. kaçar, çünkü sevgi kazanacak kadar da gücü yoktur. karşısındaki kişi bir şey hissetmiyorsa uğraşamaz, koşamaz peşinden.

    sevmeye gücü olmamak demek ne sevdiğine ne sevebileceğine kavuşabilmektir, iki arada ağlamak ve uyumaktır sürekli. eskiyi hatırlayıp onun yaralarını kendi başına sarmaya çalışmak, yardım edeceklere izin vermemektir.
    3 ...
  30. ayrıldıktan 10 gün sonra yeni birini bulan kişi

    1.
  31. öncelikle tanımımızı yapalım: sevgilisinden ayrıldıktan 10 gün sonra, hiç vakit kaybetmeden başka biriyle çıkmaya başlayan kişidir. kişidir diyorum, çünkü bunların hem dişi hem erkek modelleri vardır.

    sarıldık birbirimize, ağlıyodu. ayrılmak istemişti ve kabul etmiştim sonunda, direnişlerim boşaydı.

    e:erkek
    k:kız

    e:senden sonra kimseyle olamam ben
    k:yeni birileri çıkacak karşına
    e:sevemem kimseyi seni sevdiğim gibi
    k:seversin elbet, bugün olmazsa yarın olur
    e:olmaz işte, olmaz artık. bu kadar severken bile bitiyosa... kimseye bitanem deme olur mu?
    k:tamam..

    kalktık ordan, her zaman yaptığı gibi beni eve bırakacaktı ama bu sefer farklıydı her şey. yüzümüzde gülücük yoktu, ellerimiz ayrıydı. vedalaşma vakti geldi, yine o merdivenlerdeyiz.. her zaman yaptığım gibi 1 basamak çıktım, aramızdaki boy farkı ancak böyle kapanıyor ve ancak böyle bakabiliyordum gözlerine rahatça. kabanının önünü açmış yine, hava dondurucu derecede soğuk... hala ağlıyor...

    k:kapa şu önünü ya! kaç aydır hep aynı şeyi söyletiyosun ama bana bak
    e:hayır kapamam
    k:hasta olursun bak
    e:olayım zaten, belki ölürüm
    k:allah korusun be, deme öyle şeyler
    e:öleyim ya, ne anlamı kaldı ki hayatın
    k:ya söylemesene öyle ölüm filan!

    son kez ufacık bi buse kondurdu dudaklarıma, eve doğru yürümeye başladım... arkamı döndüm ve o merdivenlerde oturduğunu gördüm...

    k:ya kalksana!
    e:sen git, ben kalkarım
    k:sen kalkana kadar gitmem
    e:ya yapma, git işte sen

    gittim, kalktı o da... gözyaşlarını sile sile gitti, arkasına bakmadı o gün ve bittik biz. gece rüyamda gördüm, her sabah buluştuğumuz yerde bir kızlaydı.

    aradan 1 hafta geçti facebook'tan sildi beni. sinirlendim ama elimden gelmedi bi şey.

    ayrıldıktan 1 ay sonra yine rüyamdaydı, bir kızla her zaman geçtiğimiz yolda yürüyor. o gün sordum arkadaşına "evet biri var, siz ayrıldıktan hemen sonra başladılar" dedi.

    ayrıldıktan sadece 10 gün sonra başkasıyla çıkmaya başlamış... aradım...

    k:yemin et bana, var mı biri ve onu seviyo musun
    e:yemin ederim ki var
    k:seviyo musun peki?
    e:hayır ama belki severim bi gün
    k:nasıl bakabiliyorsun onun gözlerine ben daha kimseye bakamazken..
    e:oluyo işte
    k:hani çıkamazdın kimseyle
    e:çıkabiliyomuşum demek ki..
    k:nasıl aşkım diyebiliyosun
    e:demedim hiç, o da demedi
    k:hayatım bitanem canım dersin ama
    sessizlik...
    k:elini tutup sarılırken unutursun tabi beni...
    e:elini tuttuğumu nerden çıkardın...
    k:tutarsın yakında, 1. ayınıza az kalmıştır nasılsa
    e:acı çekmedim mi sanıyosun
    k:bi hafta çekip huzuru bulmuşsun işte ne güzel...

    son konuşma olur bu ve bir "türk kızı"nın daha erkeklere güveni sarsılır, duygusuzlaşır.

    edit: entryde bahsi geçen kişi 9 ay sonra ağlaya sızlaya dönmüş, başkası olmadığına yeminler etmiş ve itinayla geri çevrilmiştir. allah belasını versindir.
    43 ...
  32. alkolün en çok trakya da tüketiliyor olması

    1.
  33. sözlükte alkol kelimesinin geçtiği her başlıkta dile getirilen tespittir. gerçekliği hakkında istatiki veriler yok elimden bu nedenle şimdiden belirtmek isterim ki;

    kaynak: götüm.

    öncelikle edirne-kırklareli-tekirdağ üçgeninin nüfuslarını öğrenelim;
    edirne il nüfusu: 396.462 diyor wikipedia. hadi yuvarlak sayı 400000 olsun.
    kırklareli il nüfusu: 331.937 olarak öğreniyoruz google'dan. sayıyı yuvarlayalım, 350000.
    tekirdağ il nüfusu: 728.396 diyor google amcamız. yuvarlayalım kardeşim sayıyı, 750000.

    şimdi toplayalım bu üç şehirin nüfusunu;
    400000+350000+750000= 1.500.000. hooop bir buçuk milyon insan.

    toplam 1,5 milyon insanın bu kadar içki tüketmesi ne kadar mantıklıdır güzel kardeşim? kaldı ki bazıları diyor ki "en çok edirne ve kırklareli'nde tüketiliyor", dostum 750.000 insan ne kadar içki içiyor?

    "en çok rakı trakya'da tüketiliyormuş" denilse "olabilir mi lan acaba" diye düşünmeden edemem. genç nüfus az zaten, her yerden yaşlı yaşlı insan fırlıyor. yaşlılar da bira, vodka, cin götürmüyor ki boyuna rakı içip güzelliklerine güzellik katıyorlar.

    genç nüfus da büyük şehirlerdeki kadar içki içmiyor ki. bakıyorum gençliğe, daha 15-16 yaşında barlarda dolanıyor. ne işin var yavrucuğum senin orada?

    not: sağlam bir kaynağa dayanarak hazırlanmış bir istatistik* ortaya çıkarılırsa çok mutlu olacağım. bulup getirenin seri artı oy veren meleği bile olurum*
    2 ...
  34. yardım edememek

    1.
  35. ikide birde akla gelip üzülmemize neden olan pis durum.

    için gidiyor hayır kurumlarına bağışta bulunmaya ama öğrencisin işte, param bitmesin derdine öğün atlıyorsun sen de. bakıyorsun bir yaşlı teyze var, elinde bir sürü pazar poşeti... tam yardım edeyim dediğin anda kadın gözünün içine öyle bir bakıyor ki, sanki kaçıracaksın teyzeyi. onu da anlıyor ya insan, şu dünya'da kimin ne olduğu belli değil. yağmurlu bir günde şemsiyeciğimle yürürken, yağmurdan daha fazla ıslanmamak için hızla yürüyen insanlar görüyorum, tam "hadi beraber yürüyelim" diyecek olucakken vazgeçiyorum. ne sanacak lan beni?

    böyle işte sözlük, çok içerledim artık bu duruma. geçen gün de bi kedicik gördüm, üşümüş böyle.. ama alamadım işte, ona nasıl bakayım lan ben şimdi? evde de kuş var zaten, ömrümü yiyor resmen.
    0 ...
  36. ziyagil

    1.
  37. aşk-ı memnu dizisindeki hiperzengin ailenin soyismi.

    (bkz: ednan ziyagil)
    1 ...
  38. © 2025 uludağ sözlük