vahşileşen insanların neler yapabileceklerinin kanıtıdır. bu vesileyle hatırladım:
albert camus demişti; "insanların geleceğe kapalı yaşamaları ilk kez bugün olmuyor elbet. Ama, insanlar eskiden konuşarak bağrışarak bu duvarı aşarlardı. Kendilerine umut veren başka değerleri yardıma çağırırlardı. Bugün kimse konuşmuyor (eski söylediklerini yineleyenlerden başka), çünkü, dünyayı sürükleyen kör ve sağır güçler, öğütleri, haber vermeleri, yalvarıp yakarmaları dinleyeceğe benzemiyor. Şu son yıllarda gördüklerimiz bizde bir şeyi kırdı. Bu şey, insanın güvenidir; o güven ki, insanlığın dilini konuştuk mu bir başkasından insanca karşılık göreceğimize inandırırdı bizi. Gözlerimizin önünde yalan söylediler, insanı küçülttüler, öldürdüler, sürdüler, işkencelere soktular. Ve hiç bir kez, bunu yapanlar, yaptıklarının kötü olduğuna inandırılamadı. Çünkü, kendilerine güveniyorlardı. Çünkü, soyut bir kafa, yani bir ideolojinin adamı başka bir şeye inandırılamaz."
konu çoğu daha çocuk 34 masum insanın savaş uçaklarıyla katledilmesi... hükümetin anlı şanlı bakanları ve apoletleri büyük beyni küçük generaller, haberciler "ama onlar kaçakçıydı, yargılanacaklardı zaten" demeye getirdiler.yaramıza bir de aşağılanmayı eklemek istediler zahir.
(bkz: yaraya aşağılanmayı eklemek)
çocuklarımızı öldürdüler ve bundan büyük zülmü tanımlayamıyorum. hafzalam izin vermiyor buna. ancak ağıt yakabiliyoruz. mevlana'nın ağıtı gibi;
padişah bu acıyı duysaydı;
göz gece demez gündüz demez ağlardı,
gökler yıldızlara, güneşle, ayla
gece demez gündüz demez ağlardı.
padişah bakardı ününe,
tacına, tahtına, tolgasına, kemerine,
gece demez gündüz demez ağlardı.
Zaloğlu bu zülmü görseydi,
ecel bu çığlığı duysaydı,
cellâdın yüreği olsaydı;
Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı,
ecel bakardı kendine ağlardı,
cellât, yüreği taş olsa, ağlardı.
Sizler özel değilsiniz,
Sizler güzel yada eşi benzeri olmayan Kar tanesi de değilsiniz,
Sizler işiniz değilsiniz,
Sizler paranız kadar değilsiniz,
Bindiğiniz araba değilsiniz,
Kredi kartlarınızın limiti değilsiniz,
Sizler iç çamaşırı değilsiniz,
Sizler her şey gibi çürüyen birer organik maddesiniz...
Ferzende Kaya nın kaleme aldığı anılarda Abdülmelik Fırat, 2 yaşında sürgüne gittiği yılları şöyle anlatıyor:
1935 te ailemiz ikinci sürgüne tabi tutuldu. Ben iki yaşındaydım. Tabiî ben o yılları, sürekli dinledim annemden, babamdan. Daha sonra sürgüne giderkenki halimi bir fotoğrafta gördüm. Sürgüne gönderildiğimiz gün bir hâtıra fotoğrafı çekilmiş; ben iki yaşındayım, entarim var ve ayağım çıplak. Böyle çıplak ayaklarla, perişan durumda bizi tekrar sürüyorlar. Bu sefer Erzurum dan, Trakya ya sürüyorlar. ilkin Edirne nin Vize ilçesinin Sergen ve Midye köylerine verilmişiz. Sonra amcamlar itiraz etmiş; "Biz hepimiz akrabayız, kardeşiz, amca çocuklarıyız, bizi bir araya verin' diye. Kabul etmemişler ve bizi ikiye ayırmışlar. Uzun bir süre sonra da Sergen'de toplamışlar.
filologtur kendisi. diller üzerine yazmıştır. savaş karşıtı olmuştur hep. benim idol kabul ettiğim efsane şahsiyetlerdendir. kürtçe üzerine söyledikleri tarihe düşülen notlar arasına girmiştir. nüktedan bir karaktere sahipti. mekanı cennet olsun.
erzurum hınıs doğumludur.
kürt siyasetçi.
hayata veda ettiğinde 76 yaşındaydı.
Diyarbakır Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu mezunudur. Babası Şeyh Şahabettin, Şeyh Said'in yeğeni aynı zamanda onun kızı Ayşan Hanım ile evliydi. 1925'deki isyanın ardından Şeyh Sait ve pek çok yakını idam edildi. Ailenin hayatta olan mensupları da sürgüne gönderildiler. Sürgüne gönderilenler, 1929'un Mart ayında Takrir-i Sükun Kanunu'nun kaldırılmasıyla memleketlerine geri dönebildi. Ancak topraklarına el konulmuştu. Tekrar gidip yerleşmelerine izin verilmiş, fakat araziler resmen verilmemişti. Bu arada Soyadı Kanunu çıkarılmış, Şeyh Said ailesinin bir kısmına sürgünde Fırat soyadı verilmişti. Ancak Aile 1935'de ikinci kez sürgüne tabi tutuldu.
Çok partili dönemin başlaması ile TBMM, 8 Haziran 1947'de 5098 sayılı kanunu kabul ederek, 1934'teki Mecburî iskân Kanunu'nun bazı maddelerini değiştirmiş, bazı maddelerini de yürürlükten kaldırmıştı. Böylece Fırat ailesi bir kaç günlük yolculuğun ardından Hınıs'ın Kolhisar köyüne döndüler. ilk kez 1957'de 7 yıl yaşını büyüterek DP Erzurum milletvekili oldu. 27 Mayıs Darbesi'nde tutuklanan yaklaşık 500 kişinin içinde en genciydi. 1,5 yıla yakın Yassıada'da kaldı. Yargılama sonucu önce idam cezasına çarptırıldı, daha sonra cezası hapis cezasına çevrildi ve 1,5 sene de Kayseri cezaevinde kaldı.
Uzun yıllardır Multiple Myelom adı verilen kan hastalığıyla mücadele eden Fırat, 29 Eylül 2009 tarihinde böbrek yetmezliği sonucunda solunum ve yutma problemi ortaya çıkması üzerine yoğun bakım servisine kaldırılmış, saat 13.55'de solunum ve dolaşım yetmezliği sonucu hayatını kaybetmiştir.
1 Ekim 2009 da memleketi Erzurum un Hınıs ilçesi Kolhisar Mahallesi'nde bulunan aile kabristanına defnedilmiştir.
işin esası çok gıdıklayıcı bir sıfat kürtçü olmak. niye olmasın ki hem. hakkı gaspedilen, kültürel, sosyal, siyasi ve en son insani soykırımdan geçirilen bir halkın ismiyle anılmak şereftir. onur sayarım kürtçü olmayı, bu payeyi uygun görenlere minneti borç sayarım.
listeye adımı yazdırın. ama hatırlatayım, sadece kürtçü değilim, aleviyim de, ézidiyim de, ermeniciyim de, süryanicyim de müslümanım da. velhasıl zülme uğramış kim varsa, egemenlerin saldırısına uğramış kim varsa.
(bkz: yaşasın zalimler için cehennem)
küçücük çocuklara daha okulun içine girmezden evvel yalan söyletip ülkeyi kuzey kore gibi yapma çabasıdır. vicdan ve adaletten mahrumiyettir. kürtlere ve diğer kimlikten halklara eziyettir. namustan bihaber olmaktır. nefret yayma vesilesidir. huzursuzluk ve fitne aracıdır. asimilasyon taktiğidir. bu ülkede birarada yaşama poytansiyeline vurulmuş en dip darbedir. can çekişen faşizmin çığlığıdır. cahiliye dönemi adedidir. putperest zihniyetini çağa uyarlamadır. kimlk fetişizmine sürülen ciladır. tağut seviciliktir. aydınlığa yakın durduğumuz en karanlık noktalardan biridir. kahrolası ve insanlıktan nefret etme çağrısıdır. bugün bu andın varlığını savunanlar utanç içinde kalacaktır. bu kesindir.
(bkz: yaşasın zalimler için cehennem)
(bkz: utanç)
(bkz: nefret)
(bkz: faşizm)
(bkz: putperestlik)
(bkz: fetşizm)
(bkz: tağut)