soundcloud'da keşfettiğim enteresan grup. Kayıt yöntemlerini geliştirmeleri lazım zira ezgileri insanı başka yerlere götüren cinsten, heba olmasınlar. Siyah beyaz adlı şarkıları dinlemeye değer.
Daha istifa etmesini istediği kişinin adını bilmeyenlerce söylenmiştir. "evet arkadaşlar chp uzun süredir seçim kazanamıyor ve oylarını kaybediyor." Demiş bir de. Ulan madem bilmiyorsun bari google'a falan yaz amk. 2011 yılı genel seçimlerinde chp'nin aldığı oy sayısı 11,150,000. 2015 de ise bu sayı 11,500,000. Üstelik chp'den hdp'ye kayan %2 lik bir oy oranını da düşündüğümüzde, kemal kılıçdaroğlu'nun mevcut politikasını aynen devam ettirmesi, istifayı aklının ucundan dahi geçirmemesi gerekir.
tam adı "okul kütüphanelerinde mouse kullanımı yasaklansın kampanyası" olan başlıktır ve başlamasını umduğum kampanyadır.
Bildiğiniz gibi vize ve final haftası dönemlerinde okul kütüphaneleri biz öğrenciler için tabiri caizse büyük bir nimet çünkü bizden birçok derse aynı anda çalışmamız ve bu dersleri geçmemiz bekleniyor, bu noktada Kütüphane ise bize sessiz, mevsime göre sıcak veya serin bir ortam sağlıyor. Ama o kütüphanelerde öyle bir grup var ki bunlar o sessizliğin içine sıçıyorlar. adamların günlerce vücutlarına su değmemiş, ekrana bakmaktan suratlarının rengi solmuş, saçları anime karakterlerinin saçlarına dönüşmüş morlu yeşilli, adamların hayatlarındaki en büyük mutluluk bir "gate" daha almak, en sıkıntılı zamanları ise iki alan skilli arasındaki dolma süresi. Bu alan skilli olayını da ciddiye almışlar, kokudan 5 metre yarıçaplı alana yaklaşamıyoruz. Aslında diyebilirsiniz ki sana ne ulan dingil diye, haklısınız bana ne de adamlar kütüphaneye geldikleri an artık iş "bana ne"den çıkıyor. Bu dingiller ellerine mousu aldıkları an allahsızlar 500 rpm'le tıklıyorlar, lan bu kadar tıklayacak ne var ulan delirtmeyin adamı. Adamlara sesleniyorsun yavaş hocam diye sana "huaeağğ" diye bir geri dönüş yapıyorlar ki artık kaderine küsüp başka yerlere taşınmak zorunda kalıyorsun.
Velhasıl bu sinirle yazılmış bir entry olsa da buradan okulların yönetim kadrosuna sesleniyorum. Bir çaresini bulun bu işin. Barınak falan mı yaparsınız, üniversite önkoşulu sessiz mouse mu olur artık orasını bilemem.
çok açık şekilde karakter eksikliği olan adamdır çünkü bir ilişkide iki tarafın da karakteri sağlam olduğunda o ilişki yürür veya direkt biter, fakat bir taraf aksaksa o ilişki sallantıda olur ve o ilişkiyi stabil tutmak için tabiri caiz ise her türlü şaklabanlığı yaparsın, yani karakterinden ödün verirsin bu da ancak karakter eksikliği olan insanların yapacağı iştir. sevgilin varsa tüm saatini ona ayırmak, gittiğin her yere onu götürmek zorunda değilsin. ulan dostlarımızla oturup iki muhabbetin belini kıralım diyoruz, oradan kız damlıyor tüm muhabbet bitiyor. lan zaten tüm gün birliktesiniz; bırak, biraz müsade et, boğma adamı. bizim sevgilimiz niye damlamıyor her ortama? sonra tabi satmalar başlıyor, "kanka kusura bakma gözde rahatsızlanmış.", "kanka çok özür dilerim gözde ısrar etti gitme diye, bırakamıyorum.", "kanka gözde'nin jürisi var, gelemiyorum."... kimse kimsenin kulu köpeği değil nihayetinde, ne kız erkeğin ne de erkek kızın yani durum iki taraf için de geçerli. doğal olarak bu kadar satmalardan sonra bozuluyorsun, kırılıyorsun. yani dostluk tek taraflı olmaz kimse kusura bakmasın, hoşgörü de tek taraflı olmaz, ben arkadaşlarıma söz verdiysem acil bir durum olmadıkça sözümde dururum ve aynı özeni arkadaşlarımdan da beklerim. sonuç olarak karşıdaki kişi de yıllarca arkadaşlarını sattıktan sonra sevgilisinden tekmeyi yeyince arkadaşlarını yanında bulmayı beklemesin, "hoşgörü" diye "nerede kaldı dostluk" diye ağlamasın.
Dünyanın en zeki hayvanı insandır. Sonrasında şişe burunlu yunuslar gelir. Lütfen insanların da hayvan olduğu gerçeğini unutmayın, dünya sadece bizim için değil.
Kur'an'a göre havva adem'in kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Bugün biliyoruz ki herhangi üreme hücresi olmayan bir hücre ancak ve ancak klonlama için kullanılır yani onunla değişik gen varyasyonları üretemezsiniz, bu durumda ise adem ve havva aynı kişi olmalıdır. bir şekilde olmadığını kanıtlasak(!) bile sonuçta adem ile havva aynı genleri taşıyacaklarından teorikte akraba olmuş olurlar, ki bu da kur'an'da kesinlikle kabul edilemez bir şeydir.
edit: ensest ilişki meselesinden dolayı bir yanlışlık olmuş, kur'an değil hadis olacak. fakat A'raf-189'a bakarsak; "o, odur ki, sizi tek canlıdan yarattı, eşini de ondan vücuda getirdi ki gönlü buna ısınsın..."
Şerefsizlik mi bilmem ama kuzenimle birlikte bir arkadaşı biz uzaydan bir görev için dünya'ya gönderilen uzaylılarız diye kandırmıştık. görevimiz ise karşı evde oturan kötü robot çocuğu imha etmek idi. arkadaş da ben de size katılabilir miyim falan demişti, katılman için öncelikle uzaylı olman gerekir deyip geri çevirmiştik. Ne günlerdi be...
Küçük bir çocukken okuldan geldiğimde ilk işim televizyonu açıp karşısına geçip hayran hayran izlemek olurdu, okulum yüzünden ancak son 5-6 dakikasına yetişebilirdim zira. hasta olup okula gidemediğim veya tatil olan günlerde en çok pokemonu izleyeceğime sevinirdim, birkaç dinlemeyle jenerik müziğini ezberlemiştim ve sürekli arkadaşlarıma söyler, taso koleksiyonumu kimseye dokundurtmazdım.
yıllar geçmişti ve üniversiteye başlamıştım. artık bağımsızlığımı ilan ettiğim için bütün bölümlerini bitirmeyi koymuştum kafama ve internetten tüm bölümlerini indirdim, onu hiçbir zaman tam olarak izleme imkanım olmadığından içimde hep bir ukte olarak kalmıştı belli ki. cipsimi kolamı hazırladım ve geçtim karşısına; birinci bölüm ikinci bölüm derken o eski heyecanı bulamadığımı farkettim içimde. belki de, bana "önce üstünü çıkar evladım" diyen biri olmaması veya taze sıkılmış portakal suyumu kimsenin getirmemesiydi asıl neden. nihayetinde izlemeyi bıraktım ve pokemon benim için her zaman geçmişteki bir ukte olarak kaldı. Kısaca hala pokemon izlemek isterdim be sözlük, masumiyetimizi kaybetmeden yanında taze sıkılmış portakal suyuyla.
sanırım hayallerimizdeki şeyler gerçeklerinden daha güzel...
(bkz: supernatural) 2005'den beri izliyorum beni sıkmayan çok nadir dizilerdendir. ve tabi ki son zamanlarda uzun süredir beklediğimiz bir seri daha eklendi (bkz: cosmos a spacetime odyssey). herkese öneririz, severek izliyoruz.
birçok izmirli arkadaşımla yaptığım çiğdem ve gevrek atışması olmazdı, evet ama daha önemlisi insan haklarına saygılı, bilinçli, güler yüzlü, yardım sever insanlar olmazdı. kordon boyu, bostanlı'daki bisiklet yolu, muhteşem midyeler ve daha aklıma gelmeyen birçok şey olmazdı.
her şeyden öte yaya yolunda duran sürücünün olduğu şehir, ülke yapılmalı bence. Bunlardan mahrum kalmadığımız için mutluyuz.
hayır, çökmedi. Evrim teorisi bilimsel temellere dayandırılmış ve kümülatif çalışan bir teoridir. darwin'den beri o kadar çok değişikliğe uğramıştır ki artık en başta kullanılan metotlar kullanılamaz hale gelmiştir (Yani baştaki evrim teorisiyle şimdiki çok farklıdır) ama bunun yerine çok daha işlevsel metotlar geliştirilmiştir. Bu yüzdendir ki kullanılan metotların yanlışlığı kanıtlandığında veya metotlar işlevselliğini kaybettiğinde insanlar bunu algılayamayıp bu tür saçma şeyler ortaya atabiliyor veya "kimi keklesek kar" mantığıyla çalışıyorlar. Biz bunları önemsemiyoruz evet ama bilmeyen insanlar lütfen biraz okusun ve araştırsınlar, bilimsel yetkinliği ve değeri olmayan kaynaksız haber kuruluşlarının haberlerine hemen atlamasınlar.