abd'ye yapılan insani bir çağrıdır. kendisine milyonlarca dolara mal olan, ortadoğuya demokrasi(!) götürme heveslisi, hümanist abd'ye, azıcık insanlığından ödün ver de şu afrikadaki aç çocuklara bir bak çığlığıdır. süper güçmüş, süper sömürücü.
abd nezdinde tüm gelişmiş(!) ülkelere bir serzeniştir. gelişen sadece oturma organlarınız, azıcık da şu göğsünüzün sol tarafını geliştirseydiniz ne vardı?
boşalmak için maça giderek küfürler yağdıran insanların yaptığının internet üzerinden yapılmasıdır. başka anlamlara çekilmemelidir. içiniz fesat olum sizin.
yıllardır özel sektörde çalışan kişinin memur olarak atanmasından sonra iş yerinde geçireceği en güzel günlerdir. müthiş bir hafifleme duygusuyla birlikte gelen boşvermişliktir.
lisede türkçe derslerinde yapılan sınavdı(r). hala yapılıyor mu bilmiyorum ancak lise günlerimde müzik dersinde yapılan sözlülerden sonra en zorlandığım anları oluşturmaktaydı. bir konu, genellikle atasözü veya atamızın sözü, verilerek bununla ilgili bir şeyler yazmak zorunda kalınan sınavlardı(r). yazılı kağıdına "bu konuyla ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşmak istemiyorum" yazabilmek varmış aslında. zorla güzellik olmuyormuş işte hala yazamıyorum öyle güzel güzel cümlelerle.
utancından ziyade yukarıdan nasıl göründüğünü merak etmesinden kaynaklı durumdur. havaların ısınmasıyla birlikte daha sık görülmeye başlanan, acaba hala yerindeler mi diye kontrol amaçlı bakışların neticesinde oluşan yürüme şeklidir.
yolcu olup el edenlerle ve şoför olup her el edene duranlardan oluşan topluluktur. arkadaş hadi yolcu adam, alırsa binerim diyerek şansını deniyor, bu şoförlere ne demeli bilemiyorum. iki üç şeritli şehirlerarası bir yolun kenarında yanlarında valizleri, kucağında bebeği ile bekleyen çiftin otobüse el etmesine şaşıracakken, hala neden insanlar otogarlara giderek adam gibi binmezler otobüslere diye, şoförün durup otobüse almasıyla arkadaşları bi anda farkına varıyorsunuz bazı şeylerin asla değişmeyeceğinin.
bu ülkede bazen bir iki allah kelamı etmekle eşdeğerdir.
sadece ben miyim böyle düşünen bilmiyorum ancak okula başlamamızla birlikte zorla sevdirilmeye çalışılan bir atatürkle tanışmak, onun kahramanlıklarını dinlemek, bir ülkeyi baştan yarattığına inanmak(!), düşmanı denize döküşünü gözümüzde canlandırmaya çalışmak ve giderek tanrılaştırılan bir atatürke sahip olmak. sonrasında peygamber ile doğum tarihlerini, annelerinin isimlerini karıştırmak.
sürekli olarak öğretmenlerinden osmanlı padişahlarının ne denli haysiyetsiz(!), deli oduğunu, sarayda gününü gün ettiğini dinlemek, osmanlıyı yerin dibini sokmak. sonra ikileme düşmek bunlar değil mi bizim atalarımız diye düşünürken, kanınla, canınla, töre-adedinle, kültürünle onlardan izler taşımak, ama sevgi besleyememek.
senelerce televizyonlarında, gazetelerinde nerede dinle hasbel kader ilgili birisi olursa anında yaftalamak, yobaz, gerici, dinci, örümcek kafalı demek.
bilemiyorum bize mi özgü insanoğlunun genel yapısı mı, her zaman çok övülene değil çok dövülene kendimizi yakın hissedişimiz.
tüm genellemeler gibi yanlış olmasının yanında herhangi bir dayanağı da olmayan genellemedir. bilim adamlarını sıralayıp da bu ateist bu dindar bu az da olsa inançlı gibi liste yapmak sanırım o bilim insanlarına hakaret olacaktır. çünkü onların bilim insanı yapan onların inancı değil yaptıkları çalışmalardır. ama şu da bir gerçektir ki dindar olarak nitelendirilip de insanlığa katkısı tartışılamayacak bilim adamlarının mevcudiyeti bu genellemeyi çürütmek için yeterli olacaktır.
bi kaç haftalık kıçıkırık stajı yapabilmek için bile tanıdıkların devreye sokulduğu güzel türkiyem. işe giriş için türkiye'de aranan şartlar (hangi meslek olursa olsun her durumda geçerli gerçek şartlardır):
1. sağlam bi tanıdık
2. ingilizce
3. dil (ağzın laf yapması)
4. excel
bir nicki ile troll başlatan, diğer nicki ile trolü ateşleyen, diğeri ile de onu destekleyen yazardır. var mıdır bilmem, ama şüphelenmiyor değilim. farklı bir versiyonu şudur : (bkz: üç farklı nick tek düşünce tek yazar)
türk dil kurumu'nda herhangi bir karşılığı olmayan, hilebazla çağrışım yapması nedeniyle "dinle uğraşan", "dinci" gibi anlamlara gelmesi muhtemel sözcük. "dinci" ile "yobaz" sözcüklerinin birleştirilmesiyle uydurulmuş bir kelime olduğuna dair söylentiler de vardır. cümle içinde kullanımı için bakınız (#8338094)
bi karara varmış olmasına rağmen karşısındakinin de fikrini soran, kendi verdiği karara ters bi fikir öne sürüldüğünde karşı çıkan kadındır. hiç bi şekilde memnun edilmesi mümkün olmayandır.
örneğin alınacak bi kıyafet konusunda kararını mavi renkten yana vermiş olan kadınla geçen diyalog şu şekilde olabilir:
k: aşkım hangisi daha güzel sence?
e: kırmızı daha iyi gibi sanki (her zaman kesin olmayacaksın. daha yıkıcı olurlar)
k: ama kırmızı çok iddialı
e: mavi de fena değil (yine de kesin cümle kurma)
k: yok ya sen maviyi beğenmedin
e: nerden çıkarıyosun aşkım o da çok güzel (maviyi seçmiş, tüh aslında mavi dicektim başta)
k: (bi maviye bakar bi kırmızıya) sen de hiç yardımcı olmuyosun. hepsine güzel diyosun.
e: tamam işte mavi gayet güzel oldu sana.
k: dsfgdggjhj
e: fgdsfgjuyt
.
.
.
.
bu bitmez. tecrübeyle sabittir. en son şansınız varsa maviyi alıp çıkarsınız.
valiliğe bağlı olarak yeni yapılandırılan afet ve acil durumlara hazırlık, zararların en aza indirilmesi, afet sonrası yapılacakların düzenlendiği müdürlüklerdir. aynı zamanda gakuranın mühendis olarak atandığı müdürlüktür.
ülkelerin gelişmişliğinin göstergesi olması gerekendir. paranın mutluluk getirmediği ve de zaten dağılımının da çok düzgün olmadığı düşünüldüğünde yaşam kalitesinin artması, alım gücünün yükselmesi gibi kriterlerin çok da bi anlam ifade etmediği akla gelmektedir. kim hesaplıyor neye göre hesaplıyor çok da kafam basmıyor ancak kişi başına düşen milli gelirin artması bende herhangi bir mutluluğa, huzura neden olmuyor. yine terör devam ediyor, yine sokaklarda evsiz barksız çocuklar insanlar var, yine trafik kazaları oluyor, yine çöplerden yiyecek toplayan insanlar var, yine yeterince özgürlük yok, demokrasi yok, insan hakları yok, yok yok... kişi başına düşen milli gelirin değil kişi başına düşün milli mutluluğun huzurun artması, amacın bu olması gerekir kanaatindeyim. nasıl ölçülür, kim ölçer umrumda değil. o kadar kafası basan adam var bulsun bi yöntem. herşeyi de ben düşünemem ki.*
"eşeklik bende ki senden çay istiyorum, gidip genel müdürden istemem gerekirdi, afedersin" denilesi insandır. üçüncü iş yerim ve üçünde de çaycıların kendilerinden çay istediğimde yanlış bişey yapmışım duygusuna kapılmama neden olmuştur. böyle davranarak insanların çay isteme sayılarında düşüşe neden oldukları, iş yüklerinin azaldığı gerçektir. acaba bunun bi eğitimi falan mı var? yoksa işverenler mi tasarruf amaçlı bu şekilde davranmalarını istiyolar?
aynayı tavanı göreceğiniz şekilde çenenize yaklaştırırken, aynadan tavana bakıp evin odalarını gezme eylemidir. türlü imkanlara sahip şimdiki çocukların aksine bi ayna ile bile kendine eğlence çıkarabilecek zamanlarda çocuk olmak demektir.
insan beyninin ne kadar eşsiz çalıştığının bi kanıtıdır. burnunuza gelen kokunun sizleri yıllar önce yaşadığınız bi ana, bi ortama götürmesidir. mesela bi anda gelen bi koku çocukluk yıllarında arkadaşlarınızın evinde oynadığınız bi anınızın canlanmasına neden olabilir ve buna neden olan kokunun tarifinin yapılması imkansızdır. o oyunun veya bi parfümün kokusu değildir, o ortamın kokusudur, anın kokusudur.
edit: yazarken yapmasalar bari dediğim osuruk espirisi girdinin 9. dakikasında gelmiştir.
iş başvurusunda sorulan "bizi neden tercih ettiniz" sorusuna verilebilecek cevaplardır.
örnekler:
- sadece siz beni işe alacak kadar salaksınız.
- sektöründe lider, gelişime açık, kariyerimi destekleyecek firmaların hiç biri beni işe almadı da ondan.
- özel bi nedeni yok şansımı deniyorum.
yaşlılığı kabullenemeyen kadındır. güzel güzel makyajlı, saçları boyalı hanım kızımız altmışlı yaşlarda olmasına rağmen kendisine teyze denilmesini bi türlü hazmedememektedir. bazıları da haklıdır aslında çünkü teyze diyen de 40lı yaşlarda bi amcadır. aslında o da art niyetle değilde biz türklere mahsus olduğunu sandığım tanımadığın kişilere akrabalık ünvanlarıyla hitap etme alışkanlığından kaynaklanmaktadır.