dönemsel bir sorundur. bir zamanlar sakalsız erkeğe erkek demezlerdi, sonra sakal gitti bıyık kaldı. sonrasında bıyık da gitti. yakın bir geçmişte kirli sakal modası vardı bilen bilir. bütün şarkıcı türkücüler kirli sakal bırakıyorlardı. siz insanlara neyi sunarsanız onu seviyorlar. kenan imirzalıoğlu'nu görüp de "bıyıklarını kes öyle gel" diyecek kadının alnını karışlarım.
altmışıncı dakikasından sonrasını seyredebildiğim ve de seyrettiğim kadarı ile dayak yiyenlerle, dayak atanların karşılaşması şeklinde geçmiş maçtır. terim'in gazına maruz kalmış ipini koparan hasan şaş taklidini yapan hem de bayağı iyi yapan realli futbolcuların olduğuna tanıklık etmiş olduk. allah onlardan razı olsun.
benim dikkatimi messi taç atacakken mourinho'nun gelip ona bişiyler söylemesi çekti. messi de şöyle bi dönüp baktı bişiy dedi mi farkedemedim. belki bu egosu arşı alada gezen adamın her zaman yaptığı sıradan bişeydir, ben ilk kez görmüşümdür. ama o an düşündüm bu adam messiye ne dedi?
hazımsız bünyelerin çıkartırken zorlandıkları eksik kalmış önerme. sadece cemaatçiler değil, elitist, sosyete, arapçaya düşman küçük bir güruhun dışında kalan türklerin çocuklarına türkçe isim koymaması şeklinde düzeltilebilecek önermedir. 1000 yıla yakın zamandır kullandığımız isimleri bırakıp çocuklarımıza ateş, hava, su, tahta ismi koymamızı salık veren zihniyetin ben taaaaaa ... ha gerçekten güzel, anlamlı ve geçmişi olan türkçe isimlere eyvallah ama uyduruk uyduruk isimler koyarak çocuklarınıza yazık etmeyin.
neye neden itiraz edeceklerini şaşıranların kendilerine dert edindikleri, nüfus cüzdanının gereksiz hanesidir, öyle gereksizdir ki üzerinde düşünmek bile gereksizdir. hatta gereksiz olduğunu söylemek bile gereksizdir. öyle böyle değil yani tamamen gereksizdir. o kadar gereksizdir ki sözlükte şu ana kadar ne kadar "gereksiz" sözcüğü kullanıldıysa bi o kadarı bu başlık altında kullanılsa yine de gereksizliğini anlatmakta kifayetsiz kalır. işte o kadar gereksizidir.
derhal kendi nüfus cüzdanımdaki "islam"ı değiştirerek "konfüçyüsçülük ateizm ve budizmin sentezi" yazdırtacağım. o kısma sığdıramazlarsa mahkemeye vereceğim. boş bırakmalarını kabul edemem çünkü benim inancımı yansıtmamaktadır. kısaltmalar yanlış anlaşılmalara sebibiyet verebilir. aynen bu şekilde yazacaklar. yazamıyorlarsa o haneyi oradan kaldıracaklar.
ilkokulu yeni bitirmiş, soyut kavramları algılama konsunda sıkıntılar yaşayan, her duyduğunu doğru, her konuşanı dürüst sanan, dolayısı ile kafası allak bullak olmuş kişi önermesidir.
x abi ben şimdi anlamadım, ya bazı ibadetler gereksiz ise yapınca cehenneme mi gideriz?
y ula olum mal mısın gereksiz ibadet mi olur? ya ibadettir veya değildir. ibadetse yap, değilse yine yap ama hobi olarak yap.
x ama abi bak teravih diye bir namaz yokmuş?
y milyonlarca insan teravih namazı kılıyor. niye?
x niye?
y namaz niye kılınır, hobi olsun diye değil heralde. allah rızası için kılınır. sen halis bir niyetle kıl, öbür tarafta allah sana kızmaz niye kıldın diye
x ama ya yoksa?
y yüzlerce, binlerce alimin teravih namazı vardır dediğini ve kendinin bu alimlere uyduğunu söylersin.
x ya yoktur diyen alimler vardı onlara niye uymadın derse
y o zaman da; "bu namazları sırf senin rızan için kıldım, başka hiçbir gayem yoktu. kılmamak nefsime kolay geliyordu, ama ben sadece ve sadece senin rızan için nefsime ağır gelen bir ibadeti yerine getirdim. ben cahil bir adamım, alim değilim. nefsime kolay geldiği için teravih namazı yoktur diyen, sayıları, teravih vardır diyenlere göre çok az olan alimlere itibar edebilirdim ama etmedim. ve de o alimler haklı da olabilirlerdi. benim kaybım nolcak bu durumda senin rızan için namaz kılmış olmak." dersin
x tamam da abi teravih var mı yok mu?
y olum ben sana bi saattir ne anlatıyorum?
x yok abi bu din daha tam oturmamış, şu teravih konusunu bi netleştirsinler bana öyle gelsinler.
y oldu canım. bu arada sen bari 5 vakit namazı kıl
abd'ye yapılan insani bir çağrıdır. kendisine milyonlarca dolara mal olan, ortadoğuya demokrasi(!) götürme heveslisi, hümanist abd'ye, azıcık insanlığından ödün ver de şu afrikadaki aç çocuklara bir bak çığlığıdır. süper güçmüş, süper sömürücü.
abd nezdinde tüm gelişmiş(!) ülkelere bir serzeniştir. gelişen sadece oturma organlarınız, azıcık da şu göğsünüzün sol tarafını geliştirseydiniz ne vardı?
sonunu rüyamda gördüğüm dizidir. bu şekilde son bulma ihtimali olmasa da böyle bitse harika olurdu dediğim son şu şekilde ki:
kenan ve ramiz konuşuyorlar (ölü veya diriler orası tam net değil)
ramiz: bu kadar uğraşmaya değer miydi kardeş? biz de normal insanlar gibi yetiştirseydik çocuklarımızı?
kenan: normal insanlar gibi yetiştirseydik normal birer oğul olurlardı ramiz abi. biz yerimizi doldurabilecek çocuklar yetiştirdik.
------
ezel dayının oğlu, cengiz de kenanın. olayların tamamı hikayenin başından beri dayı-kenan ortak planı. kendi yaşadıklarını çocuklarına da yaşatarak onların yeni dayı ile yeni kenan olmalarını sağladılar.
en kötü ezel bölümüydü. 70'lere dönmek bile kurtaramadı bu rezil bölümü. azad ali ile birlikte olurken bi şekilde aklıma azadın bakire olup olmadığı gelmişti ve heralde öyledir, koskoca dayının kızı önüne gelenle birlikte olacak değil ya gibi safça düşünmüştüm. bu bölümde ise bade ile konuşmaları o kadar itici, o kadar topluma uzaktı ki anlatamam. bi kadın hem cinsinin bakire olmasına bu kadar mı şaşırır bu kadar mı acır ona???? nedendir bilemiyorum ama bana kalsa imrenmesi gerekirdi bu duruma. şimdi karnı burnunda giysin o gelinliği o. azad.
son bölümüyle (44. bölüm) sıkıntılı bi durum ortaya çıkan dizidir.
--spoiler--
39. bölümün sonunda "1971 Ekim" yazısıyla birlikte lunaparkta selma kenan ve ramizi hayratlı'nın cesedinin (en azından oldukça ölü gibi duruyor) başında görüyoruz. 44. bölümde ise 1973 yılına dönüldüğünde hayratlı hala hayattadır.
--spoiler--
inşallah yanlışlıkla sonlandırmışımdır da rahat rahat bi saat uyur işe geç varınca da gönül rahatlığıyla "yanlışlıkla alarmı kapatmışım" diyebilirim. tabi bunu söyleyene kadar alar bi daha çalmazsa.
iyi göğüs ne be diye insanı hayallere sürükler. iri popo iri göğüs tamamdır (irisinden seviyosan da) iyi göğüs ne. yardımsever manasında mı? gibi hayaller hayaller hayaller..
--spoiler--
oo lazer var ya o lazer ... tüm seyir zevkinin içine etti. ulen tribünden kaleciye tutulan lazer bile daha istikrarlı hareket ediyor. bu ne a.k. bi alnından bi şakağından hatta bi ara sanki kafasının üzerinden... yuh diyorum. tamam seviyoruz gözümüz hataları görmek istemiyor ama biraz özenin be abilerim.
--spoiler--
1971 yılında genç ramizin şekerlemeciden çıkıp duvarı yumruklayıncaya kadar ki oyunculuğu için bile izlenmeye değecek en iyi yerli dizimizdir. 2010 yılında ise miroğlu efsanesi tekrar başlamaktadır.
--spoiler--
cengiz eyşan'a gerçeği söylemiştir. eyşan ezel'i aramış ve olanları anlatmıştır. eyşan kenan birkan'ın yakınlarında olsun diye oyun oynamaktadırlar.
--spoiler--
daha sağlıklı, huzurlu ve mutlu yaşamanın sırrı olduğuna inandığım öğüttür. hiçbir dinin veya felsefenin bunun aksini savunduğunu duymadım. bireyin düzgün bir hayat sürmek adına atacağı ilk adım bu doğrultuda olmalıdır.
boşalmak için maça giderek küfürler yağdıran insanların yaptığının internet üzerinden yapılmasıdır. başka anlamlara çekilmemelidir. içiniz fesat olum sizin.
an itibariyle tarafımca denenmekte olup olayın mantığını kavradığımı sandığım diyet şeklidir. mantık şudur ki tuvalete o kadar sık gidiyorsunuz ki gidip gelerek harcadığınız kalori zayıflamanızı sağlıyor.
zion şehrinde uyku tutmayan morpheus ve neo'nun zion'a bakarken aralarında geçen konuşmadır. birebir olmasa da (hatta hiç alakası olmasa da) ana konusu şu şekildedir:
morpheus: dışarıdaki makineler bizi öldürmek isterken, burdakilerin yardımıyla hayatımıza devam ediyoruz.
neo: ama bunlar bizim kontrolümüzde.
morpheus: tabi haklısın. istediğimiz zaman fişlerini çekebiliriz. çekebiliriz değil mi? elektriğin, suyun, havalandırmanın olmadığı bir zion?
not: bu sahneyi daha güzel anlatan bir entry girildiğinde bu entry kendini imha edecektir.