gajo
-132 (erman toroğlu)
yedinci nesil yazar 1 takipçi 12.81 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    kadınların her gün nefret söylemine maruz kalması

    1.
  1. yaşamın her alanında, bir çok kimse tarafından maruz kalınma halidir.
    şöyle ki, özellikle erkek egemen düşünce yapısı ile sorunu olan kadınların algıda seçicilikten kaynaklı, daha sık şahit oldukları ve muhatap oldukları bir durumdur.

    misal, bütün gün sözlükte online duruyor ve girilen bi rçok giriyi okuyorum. çok alakasız (kadın ile uzaktan yakından ilgisi olmayan) bir çok başlığın altında bi rgiri de cinsiyetçi küfürler ve bakış açısı ile karşılaşıyorum. bu durumun, nefret söylemi olduğunun bilince olmuyoruz ne yazık ki.

    ve hatta bazen, kadınlar, kadın cinsi ile ilgili tanımlarda bu söylemleri daha sık kullanıyorlar.

    sokakta yürürken, sokakta yürüyen kadın olma haline uygun değilseniz, bi rçok taciz ile muhatap olmak durumundasınız.

    sanırım önce kadınların, özellikle hem cinsleri ile ilgili onları aşağılayan, yaftalayan söylemlerden uzak durması gerekmektedir.
    2 ...
  2. kapitalist kişilik bozukluğu

    1.
  3. hepimizde ama hepimizde bir parça dahi olsa olan kişilik bozukluğudur.

    kapitalizm sadece ceplerimize saldırmaz, evet. aynı zamanda kimliklerimize, kişiliklerimize, cinselliğimize, cnsiyetimize, inancımıza, düşlerimize ve açıkcası bizi biz yapan her şeye, inanılmaz bir saldırı gerçekleştirir. hiç ara vermeden hem de, her sabah günün ilk eşıkları ile başlar saldırılarına.

    o kadar yoğun, o kadar sinsice saldırır ki, ryalarımızı bile ele geçirir. bu durum, yani bizi biz yapan bizi insan yapan her anımızın kapitalizm tarafından bunca kontrol altında olma hali, farkında olmasak dahi, kişiliklerimizde yıpranma, değişme ve bozılma gösterir.

    zevklerimiz, algımız tamamen kapitalizm tarafından belirlenir, bizi olmadığımız bir biz haline, hiç çaktırmadan getirir.
    2 ...
  4. ahlak anlayışı

    1.
  5. iki birbiri ile alakasız kelime yanyana gelip nasıl bir zulüm ortaya çıkartır? işte böyle. anlayış gibi huzur veren bir kelimenin ahlak gibi içi boş ve gün geçtikçe daha da yozlaşan bir başka kelime ile yanyana gelmesi, derin düşüncelere salıveriyor beni.

    efenim, ahlak dediğimiz şey için bence tek bir soru yeterlidir: kimin ahlakı?

    yutturulan ahlaki değerler toplumun hangi kesimi için "namus" denilen kanırttırıcı zulme dönüşmektedir? ahlak diye bize yutturdukları pozisyon ve algılarkendileri için hiç bir şey ifade etmiyor.

    aynı şey kadın erkek cinsleri arasındaki sömürü ve hülmetme ilişkisi içinde geçerli.
    kadın için gayri ahlaki bulunan bir çok durum ve pozisyon erkek için "normal" olmaktadır.
    0 ...
  6. zihinsel sermaye dışındaki bütün sermayelere hayır

    1.
  7. kadınlar ülkesi adlı ütopik roman da geçen bir söz.
    1 ...
  8. sosyalizmin güzellik algısı

    1.
  9. insanı var olduğu şekilde kabul eden, evirip çevirip olmadığı hallere ve belki de asla olmaması gereken hallere bürndürmeyen bir algıdır.

    sadelik vs değildir bunun tanımı, güzellik diye bize kapitalizm tarafından yutturulan ve daha çok kapitalist ekonomiyi güçlendirmeye yarayan algının aksine, sosyalizmde güzellik algısının ekonomik bir karşılığı yoktur.
    doğaya uyumlu ve insana uyumludur. genel geçer değildir.
    3 ...
  10. feminist tavır

    1.
  11. hayatın her alanında, olması gerekendir. keza yeniden ve yeniden erkek cinsine anımsatmamız gerekmektedir, erkeğin yaptığı ve normal sayılan bir şeyin kadın tarafından yapıldığında da namussuzluk, ahlaksızlık değil en az erkek yaptığı zaman ki kadar normal olduğunu.

    bu feminizm için değil ama erkek cinsi için gerçekten çok büyük bir talihsizliktir. bu uyduruk başlıklarda dahi, aslında anlaşılması bu kadar kolay olan bir şeyi anımsamak zorunda kalmak.

    ve ne yazık ki kadın cinsi için zul'dür aslında bu durum. çünkü sadece sözlüklerde değil, yaşamın her alanında hakim olan düşünce ve dil bu'dur. erkek yaparsa o erkektir yapar, kadın yaparsa orospudur algısı kırılmalıdır.
    1 ...
  12. eşcinsellerin yaşama hakkı

    1.
  13. ülkemizde ve dünyada sık sık ihlal edilen haktır.

    (bkz: nefret cinayetleri)
    3 ...
  14. kapitalizmin güzellik algısı

    1.
  15. bize ait güzellik algısını alt üst edebilecek güçte, her alandan pompalanan ve yutturulan bir algıdır.
    genelde kadın bedeni kullanılarak yutturuluyor bu algı bize.
    reklamlarda, dizilerde, filmlerde, tiyatroda hatta hep bu algının doğurduğu güzel kadınlar salınıyor.
    yaptığı iş, sanat ve zanaat ikinci plana düşüyor direkt olarak.
    saçımızın rengini, kaşımızın rengini değil salt, kıçımızın ebatını bile kapitalizm belirliyor artık.
    kime nasıl bakacağımızı, kime ne diyeceğimizi kodluyor her gün, her gün ve yeniden. en baştan.

    kendimize ait reflekslerimiz, kokumuz, görüntümüz, anlamımız hayatın bir kenarına itilirken, kapitalizm tarafından tanımlanmış güzellik hayatımızın tam ortasına giriş yapıyor.
    sokakta yürürken herkesin dikkatini çeken o müthiş güzel kadınlar her yerdeler. kafamızı nereye çevirsek, aynı tip giyinmiş, aynı tip saçlara sahip, aynı renk saçlar, aynı şekil makyaj her şey gitgide aynılaşıyor.
    5 ...
  16. çocuk katili devlet

    1.
  17. bütün devletlerdir. çünkü en savunmasızı ve en masumudur çocuklar bu dünya'nın. çünkü ancak çocuklar'ın savunmasızlığı karşısında ne kadar güçlü olduğunu ispatlar devletler.

    her devlet öldürdüğü çocuk sayısı kadar güçlüdür. her devlet önce çocukları ve kadınları öldürür, vahşetini iliklerimizde hissettirebilmek için.

    her devlet, çocuk katilidir. çocukların yaşamasını sağlayabilecekken, ölüme terk eder çocukları. çünkü yaşayan çocuklar ile değil, hayır değil, ancak ölü çocuklar ile korkutabilir geride kalanların gözünü.
    5 ...
  18. mevzubahis çocuk öldürmek ise gerisi teferruattır

    1.
  19. devlet'i anlatan bir slogandır.
    1 ...
  20. sözlükte isyan çıkartmak

    1.
  21. sözlüğün demokratikleşmesini sağlar.
    1 ...
  22. herkes sussun yaşayanlar konuşsun

    1.
  23. gençleri isyan etmeyen bir ülke

    1.
  24. "türkiye'dir" demeyin. çünkü artık gençler aydı mevzuya.

    1 mayısta alanlarda, gençler ile elele, omuz omuza...
    3 ...
  25. edebiyat zenginlere aittir

    1.
  26. "fakir edebiyatı" sözünden yola çıktığımızda ulaşabileceğimiz sonu.

    zenginler, sadece iktidarı ellerinde tutmuyorlar, iktidarlarını güçlendirmek için sanatı da kullanıyorlar.
    0 ...
  27. günümüzde ilişki algısı

    1.
  28. tamamen yozlaşmış bir algıdır.

    eskiden, biz gençken diyeceğim, ancak o kadar zamanda geçmedi aradan...

    eskiden, gönlümüz akınca birisine, hoşlanınca birisinden, yanyana yürürken elini tutardık hoşlandığımız kişinin. böyle başlardı ilişkilerimiz. ertesi sabah uyandığımızda dilediğimiz kadar rahat arayıp; sevgilim günaydın... diyebilirdik. çünkü bilirdik, sevgili olmuştuk artık. el ele tutuşmamız yeterliydi sevgili olmamız için.

    şimdi ise, el ele tutuşmak, öpüşmek ve hatta sevişmek, sevgili olduğumuz anlamına gelmiyor yanımızdaki insanla. ertesi sabah uyanıp sevgilim diyemiyorsun koynunda uyandığın insana. gözlerine bakıyorsun ürkerek, o da bakıyor umursamadan.

    garip tabi..
    6 ...
  29. rojivan idem

    1.
  30. 11 kasım: şırnak'ın cizre ile idil arasında yer alan aslantepe köyü yakınlarında, eski bir karakol bahçesinde oyun oynarken buldukları cismin patlaması sonucu 4 ve 6 yaşlarındaki beşir ve rojivan idem adlı iki kardeş ağır yaralandı, ancak rojivan hayatını kaybetti.

    http://firatnews.org/inde...pel=nuce&nuceID=35917

    bütün devletler katildir!!!!!!!!!!!!!!!!
    0 ...
  31. amade me ez li virim

    1.
  32. fatmagüller in suçu kadın olmak

    1.
  33. hayatadokun.net internet sitesinde yayınlanmış, fatmagül ün suçu ne dizisinde ki tecavüz olayını ve bu tecavüz sonucu ortaya çıkan ve tecavüze uğrayan kadına uygulanan toplumsal linç halini ele almış yazıdır.

    geçtiğimiz günlerde "fatmagül’ün suçu ne?" isimli televizyon dizisi gündemi oldukça meşgul etti. gerçi yine 'sabun köpüğünden' gündem oluşturma olayına kurban giden bir tartışma bir türlü yapılamadı. o da tecavüz olgusu ve toplumca nasıl içselleştirildiğiydi. ama görüyorum ki bu dizi toplumun yarasına parmak bassa da farkındalık yaratamamış. herkes yazdı, çizdi. dizi de rtük tarafından 'tecavüze özendirme' gerekçesiyle ceza aldı. ancak bu ceza, toplum hayatından tecavüz olgusunu yok etmekten ziyade, bilakis, tecavüzü kimilerince hasıraltı etmeye, kimilerince daha da özendirmeye hizmet edecek gibi görünüyor.

    aslında yapmak istediğim şey sadece bu diziyi irdelemek değil… ben bu ülkeyi kasıp kavurmuş birkaç diziyi, içindeki 'şiddeti yüceltme' kavramlarıyla değerlendirmek istiyorum. öncelikle söyleyeyim. "fatmagül’ün suçu ne?" bu klasmanda yer almıyor benim için. ben burada bu diziyle yola çıkarak toplumsal eleştiri yapmak gayesindeyim. sonra televizyon dizilerinin kısa tarihine bir yolculuğa çıkarız. ne dersiniz?

    fatmagül bir gece vakti, kasabanın hoppa delikanlıları tarafından tecavüze uğruyor. sahneyi izleyenler bilirler. erotik çağrışım yapacak hiçbir öğeye rastlamıyorsunuz. gördüğünüz, ağlayan bir kadın. çaresiz ve yardım için bağırmaktan güçsüz düşmüş. ve o çaresizlikten faydalanmaktan geri kalmayan bir grup adam… dizi, tecavüze uğrayan genç kadının toplum içinde yaşadığı sorunları irdelemek için yapılmış. ancak görünen o ki, toplumumuz diziyi bir mizah malzemesi haline getirmeyi doğru bulmakta… aktristin ünüyle de pekişen ve internette en çok tıklanan videolar arasında ilk sıralara fırlayan görüntü, insanlarımızın tecavüz suçuna karşı tepkisini oluşturamamış. öyle ki sosyal medya kanallarında gülücüklü iletiler eşliğinde paylaşılmaya başlandı. dizide "fatmagül" rolünü üstlenen beren saat'in daha önce oynadığı dizideki "bihter" karakterine göndermeler yapılıyor ve "bihter muradına erdi" şeklinde lanse edilebiliyor. ballandıra ballandıra lanse edilen bu görüntüler, "bihter" karakterini cinsel fantezilerinde çokça kullanmış cinsel duyguları bastırılmış erkekler tarafından olduğu kadar, "bihter’e oh olsun!" diyen kadınlar tarafından da aynı iştahla paylaşılıyor.

    görüldüğü gibi artık 21. yüzyıl'ın türkiyesi, tecavüz gibi önemli bir konu şöyle dursun, hiçbir sosyal soruna yaklaşması gerektiği gibi yaklaşamıyor. o yüzdendir ki, birçok sorun bazı kısır tartışmalara kurban giderek doğru düzgün değerlendirilmeden unutuluveriyor. toplumsal belleği zayıf insanlarımız işte bu yüzden ülkemizde yaşanan çok sayıda tecavüz vakasında kadını suçlama kolaylığına sığınıyor. kimi kadınların kendine yönelen cinsel şiddetin başına gelmesini 'doğal' karşılaması, kendini toplumdan soyutlaması ve ailesi tarafından bilinen durumlarda bile, yine kendisinin suçlanması, hatta ve hatta, "töre -siz deyin -cinayeti -ben diyeyim -vahşeti"yle katledilmesi bunun bir sonucu değil midir?

    şimdi gelelim şu ceza meselesine. yazının başında da belirttiğim gibi, söz konusu dizi rtük tarafından ceza aldı. ve söylediğim gibi bu olay tecavüz olgusunu toplum hayatından silmeyi değil, bu olguyu hasıraltı etmeye ön ayak oldu . çünkü kadınlarımız her gün cinsel şiddete çeşitli oranlarda maruz kalıyor. bunu için hiçbir yasal düzenleme yapılamadığı gibi mardin'de 2003 yılında çok sayıda erkek tarafından tecavüze uğramış 12 yaşındaki kızın davasında, tecavüzcülere 'kızın ilişkiye rızası' gerekçe gösterilerek ceza indirimi uygulanabiliyor. adli tıp raporunda, tecavüze uğrayan çocuğun bir travma geçirmediği yazılabiliyor. hatta bununla da kalmayarak 'eğer bir travma söz konusuysa bunun sorumlusunu olayı haber yapanlardır' denebiliyor.

    hedefinin bir farkındalık yaratmaya çalışmak ve sorunun çözümü için yetkilileri harekete geçirmek, toplumu bilinçlendirmek olduğu belli olan televizyon dizisine 'tecavüzü özendirme' gerekçesiyle ceza verenlerin, tük ceza kanunu’na bir bakması yerinde olur düşüncesindeyim.

    diyelim ki birden fazla hastalığınız var. bu hastalıklarınız için uygulanan tedavi yöntemleri sırasında bir hastalığınız iyileştirilmeye çalışılırken diğer hastalığınızın ilerlememesi için çok sayıda uzman tarafından tedavi sürecine dikkat edilir. işte kültür sorunları da örüntüleriyle desteklenerek aynen bu şekilde tedavi edilir.

    sen tecavüz olgusunu lanetlemeye çalışıp toplumun bu soruna tepkisini oluşturmaya çalışırken, toplumun bu kavramı içselleştirmiş olmasını, tepkisizliğini bir kenara bırakın, bir alay malzemesi olarak tebessümle karşılamasıyla da ilgilenmelisin. bunun tedavisi de okul sıralarından başlayacak bir cinsel eğitimle mümkündür.

    içselleştirme olgusundan bu kadar sık bahsetmişken, toplumun yapısına ayna tutan diğer televizyon dizilerine (ki hepsi birer dönem oluşturmuştur) bir göz atalım ve yazıya başlarken verdiğim sözü de tutmuş olayım.

    mermilerin havada uçuştuğu bir "kurtlar vadisi" vardır ki öldürmek ve bir uğurda ölmek kavramlarını özendirip içselleştirir. sözde 'iyilik' uğruna adam öldürmeyi marifet sayan bir nesil yetiştirmekten öte bir şeye hizmet etmiyorsa eğer, neyi hedeflediğini biri bana anlatsın, inanın bu açıklamayı can kulağıyla dinlemeyi çok isterim. bunun haricinde bir de 'erkek egemenliği' içselleştiriliyor ki bu da bilinçaltlarına gönderilen başka bir mesaj olsa gerek. bunu başla bir yazıda geniş bir şekilde irdeleriz.

    biraz daha eskiye gittiğimizde, asmalı konak isimli diziyle başlamış bir 'feodaliteye övgü' silsilesiyle karşılaşıyoruz. bu dizide neler olmadı ki? şehirli, özgürlüğüne düşkün kadın, bir köy ağası iş adamına aşık olur. köydeki konağa gelin gelir. buranın düzenine uyum sağlamaya çalışır. bu uyumu sağlamaya direndikçe izleyici tarafından ayıplanır. çünkü bu, aslında büyük bir "aşk" hikayesidir! hatta birçok kadın izleyicinin o hayata imrenerek baktığına; bu ezilmişliği, erkeğin egosantrik tutkusu saydığına birebir tanıklık ettim.

    kadın şehre geri döndüğünde, ağamız o'nun peşinden gelip, kadının hayatında başka bir erkeğin olduğu şüphesiyle kadına tecavüz eder! kimseden gık çıkmaz. ne de olsa ağadır; döver de, sever de… gerekirse tecavüz eder.. yine de bu toplum bu diziyi 'masalsı bir aşk hikayesi' gibi gördü uzun zaman boyunca.

    netice itibariyle, televizyondur. bir eğlence aracıdır. ancak gördüğünüz gibi topluma ayna olmak görevini de yerine getirir. olması gereken şey ise, kanaatimce; şiddeti konu alan ve yücelten yapımlara bir toplum baskısı oluşturulmasıdır.

    tecavüzü, aşk olgusuyla harmanlayan bir televizyon yapımıyla, tecavüzü çirkin bir şiddet eğilimi olarak gören bir başka yapımın ayrımını yapabilecek toplum nasıl oluşturulur? fatmagül karakteri bir alay malzemesi olabiliyorsa, insanlara tecavüzü bir insanlık suçu olarak nasıl gösterebileceğiz? peki, biz kadına şiddeti engellemek konusunda mücadele ederken toplumun bu içselleştirmesine nasıl mani olabiliriz?

    bu sorunun cevabı sizde… yani kadınlarda…
    3 ...
  34. bu gece ölümü kokluyorum

    1.
  35. her şeyin bir kokusu var şu hayatta. denizin, tuzun, balığın ve yoksulluğun. ve yaşamın ve de en çok ölümün kokusu. işte o kokuyu burnunun direğini sızlatacak şekilde hisseden birinin herhangi bir gece içindeki söylemidir.

    bu gece, ölümü kokluyorum ben. yaşama inat. inadına yaşamak derdi şimdi o olsa. ben ise ona inat ölümü kokluyorum. ölümün kanlı, barutsu kokusu burnumun direğini sızlatmakta.

    bu gece, nereye kaçarsam kaçayım, tüm yollar ona çıkmakta. zaten kaçacak başka bir deliğim yok şu hayatta. tüm var oluş zırvalarını, zırvalarını var oluşun, kaldırıyorum rafa. bugün, yok oluşun o müthiş kokusunu özgür bırakıyorum.
    3 ...
  36. kadınların kadınlardan korkması

    1.
  37. kadın cinsinin, rekabet içinde olduğu düşünülecek olursa yerinde bir korkudur.

    kadının bebekliğinden itibaren seçilme dürtüsü ile büyütüldüğünden bahsetmiştik, kadın bir erkek tarafından beğenilmek, seçilmek ve tercih edilmek zorunda hemcinsleri ile yarış halindedir. bu durum kadının içsel ve farkında olmadığı bir kötü niyet sahibi olmasına neden olur. çünkü bir erkek tarafından tercih edilecek olması kendisinin eksik cins olduğu gerçeğini unutturacaktır ona. bu uğurda her türlü planı yapar ve savaş malzemelerini hazır eder.

    oysaki kavranması gereken, kadının kadınlarla yarıştırılma halinin dahi erkek egemen bir düşüncenin hakimiyetinden doğduğu gerçeğidir.

    aslolan ve izlenmesi gereken yol, tercih edilen olmak için çabalamak ve bu uğurda kendini olmadık şekillere sokmak değil, erkek ile eşit bir cins olduğunu kabul etmektir.
    0 ...
  38. bir erkeğin namusu olmak

    1.
  39. resmi ideolojinin çizdiği namus sınırları ile tarif edilmiş ve nedense kadına kilitlenmiş bir namus anlayışının sorgusuz sualsiz kabul edildiği bünyelerde (kadın ya da erkek fark etmez.) sorumluluk, itaat ettirme, özgürlük alanını kısıtlama gibi yan etkileri olan ve bir çok kadının kabul ettiği bir konumdur.

    kadınlar doğrukları andan itibaren ötekidir. asla var olamayacakları bir cins'e eşit olmayacaklarını bildiklernden o'nun yani erkeğin dünyasında var olma çabası vereceklerdir. ama bu var olma çabasının sınırları da kendinden çok evvel, tarihn mülkiyet ile başladığı o lanetli zamanlarında çizilmiştir.
    kadın dedik.. bebekliğinden itibaren tek bir şeye şartlanır ebeveynleri tarafından. bir erkek tarafından seçilme, evlenme, anne olma..

    ancak evlilik hali gerçekleştiğinde babanın boynunda yük olmayacaktır kadının namusu. çünkü baba tarafından evlendiği erkeğe zimmetlenir kadındaki namus.

    evlenilen adamın sırtına büyük bir yük olmasının yanı sıra bu namus denilen meretin, ayrıca erkeğin iktidarını da koyulaştırdığı bir gerçektir.
    kadın evendiği gün itibari ile evlendiği adamın namusu'dur. böylece erkeğin iktidarını kabul etmiş ve ona boyun eğmiştir. bu durum erkek için gurur okşayıcıdır.

    artık o kadının namusunun bekçiliğini üstlenmiştir. o'nun soy adını taşıdığı sürece, onun kuralları içinde yaşayacak ve onun sözünden çıkmayacaktır. aksi bir durum namussuzluk olarak nitelendirilecek ve cezası görülecektir. bu kimi bölgelerde cinayete kadar varan bir cezalandırma halidir.

    oysaki kadın ve kadına biçilen namus zırvası, salt kadının kendi ellerinde olmalıdır. kadın kendi namusunun tek sahibi olduğunun farkına vardığı ve birilernn çizdiği namus sınırları içine kendni hapsetmediği gün gerçek anlamda özgürleşecektr.
    4 ...
  40. sözlük faşistlerinin kültür seviyesi

    1.
  41. bir cümleyi, baştan sona, anlaşılır şekilde kurmaya yetmeyecek kadar altlarda'dır.

    kürt yazarların sözlüğü bir hafta boykot etmesi başlığı altında daha net ortaya çıkan durumdur.
    0 ...
  42. sizin anadiliniz mi var

    1.
  43. anadilde eğitim almak isteyenlere, anadilde eğitimin ülkenin bölünmez bütünlüğüne saldırı olduğunu savunan geri kafalılarca sorulan sorudur.

    - anadilde eğitim istiyoruz.
    - sizin anadiliniz mi var lan?
    - e kürtçe bizim anadilimiz.
    - oğlum kürt dediğin dağda kalmış türklerin karda yürürken çıkarttıkları kart kurt sesidir lan.
    - abi bu noktayı geçmiştik biz ya.
    1 ...
  44. neden anadilde eğitim

    1.
  45. anadilinde eğitim almak isteyenlere, resmi ideolojinin batağına saplanmışlarca yöneltilen sorudur.

    neden anadilde eğitim peki? çünkü;

    * yazın denilen şey, salt okullarda okutulan kitaplardan ibaret değildir. kişinin kendi toplumsal tarihini öğrenebilmesi için, kendi halkının dilinde yazılmış olan yazınları da okuyabilmesi gerekir. ancak anadilde eğitim almadığı ve üzerinde yaşadığı topraklarda geçerli olan anayasa'nın emrettiği dilde eğitim aldığında geçmişine yabancılaşır. geçmişine yabancılaşan bir halkın ve kişilerin geleceği sakatlanır.

    yani, asimile olmamak ve geçmişine sahip çıkması için kişinin anadilde eğitim alması şarttır.

    ayrıca, evinde konuşulan kendi öz dili ile okuduğu okulda konuşulan dil arasındaki fark nedeni ile, okul çağındaki çocuk etkilenecek ve hangi dile ait olduğunu yadsıyacaktır. annesi türkçe bilmeyen bir çocuğun anadilde eğitim alması her şeyden önce annesi ile bağ kurmasını sağlayacaktır.

    üstelik anadilde eğitim demek, anasayanın konuşulmasını emrettiği dil'i öğrenmemek demek değildir. yani okullarda her anayasada geçen anadil de öğretilecektir. böylece kişi gem içinde yaşadığı toplumun geneli ile hem de ait olduğu toplum ile bağ kurabilecek ve köprü oluşturabilecektir.

    peki neden anadilde eğitimden korkuyoruz? milliyetçi ve ulusalcı bakış açısına göre anadilde eğitim, ülkenin birlik ve bütünlüğüne bölücü bir saldırı olarak algılanmaktadır. oysaki asıl bölücü saldırı, kişiyi kendi anadiline yabancılaştırıp asimile etmeye çalışmaktan başka bir şey değildir.

    insanların kendi kültür ve geleneklerini, kendi dil ve dini inançlarını yaşayıp, yaşatma çabası ülkenin bölünmez bütünlüğüne bir saldırı değil aksine, ülkenin zengileşmesine (dil vs olarak) katkıdır.
    1 ...
  46. ulusalcı devrimci

    1.
  47. yazar burada tanım aradı aradı aradı ama bulamadı hacu ya, sonra karar verdi, hem ulusalcı hem de devrimci olunamayacağından kofti bir oluşumdur.
    1 ...
  48. mahir yaşıyor devrimci yol savaşıyor

    1.
  49. sadece 1996 1 mayısında, özgürlük dergi çevresi tarafından atılmış slogandır. devrimci yol'un thkp-c geleneğini benimsediğini anlatır.

    ancak devrimci yol hiç bir zaman kendisini thkp-c geleneği üzerinden var etmediği için, bir daha atılmamıştır.
    0 ...
  50. faşizme ölüm tek yol devrim

    1.
  51. devrimci yolun 1980 öncesi devrim tespitleri sonucu ortaya çıkmış slogandır.

    ülkede yaşanan faşizm koşullarının ortadan kalkması için tek bir yol vardır. o da devrimdir demektedir slogan.
    4 ...
  52. yeni başlayanlar için faşizm

    1.
  53. efendim yeni başlayanların bile anlayabileceği şekilde anlatmasından mütevellit ve gajo kişisiinin kendisini sevmesinden ötürü (bkz: dimitrov) yoldaşa danışıyoruz.

    gajo: dimi'ciğim şu andavallara anlayacakları dilden faşizmi anlatır mısın tatlım?

    dimi: iki gözüm gajom ne demek, sen istersin de anlatmma mı?
    çocuklaaar, faşizm; finans kapital'in en gerici, en şovenist ve en emperyalist öğelerinin açık terörist diktatörlüğüdür.

    hemen clara zetkinin yanına varıyorum ve o'na soruyorum.

    gajo: claracığım peki senden duyabilir miyiz faşizmin tanımını?

    c-z: şu kahveden bir yudum al tatlım, sonra söyleyeceğim.
    (burada claranın yaptığı kahveden bir yudum içer gajo)

    gajo: çok lezzetli olmuş sağ olasın.

    c-z: amed'den getirttim, menengiç kahvesi. hmm.. tamam faşizm demiştin değil mi?
    çocuklaaar, faşizm; işçi sınıfının iktidarı almayı beceremediği için çekmek zorunda olduğu bir cezadır.
    gajo: teşekkürler clara.

    şimdi buradan yola çıkar isek; faşizm ve faşizm tehlikesi ancak onların döl yatağı olan kapitalizmin mezarında kesin olarak ortadan kaldırılabilir. bu nedenle faşizme karşı mücadele finans kapitalin iktidarı sayesinde ayakta duran burjuva toplumuna karşı bir mücadele olmak zorundadır.
    faşizm, proletarya hareketinin iktidarı almayı başaramadığı için çemek zorunda kaldığı bir ceza ise, onun bütün meşum sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılması ancak proletaryanın bu hedefe ulaşması sayesinde sağlanabilir.
    *
    5 ...
  54. hukuken sakıncalı entry

    1.
  55. osman baydemir başlığı altında bolca olan girilerdir efendim. kişiye hakaret vardır bir çoğunda tek tek ispik edilmelidir. çünkü moderasyon farkında değildir sanırım.
    2 ...
  56. bdp ye solculuk öğretmeye çalışan türkiye solu

    1.
  57. sözlükteki solcu arkadaşların girilerinde de görülebileceği gibi, bdp ile ilgili her konuda bdp'nin milliyetçi ulusalcı bıdı bıdı olduğunu söyleyerek, bdp'ye solculuk dersi vermeye çalışırlar.

    oyskai bunu yapıyor olmak bile, kürt halkına, kürt hareketine hakarettir. çünkü en iyi ben bilirimci, en iyisini ben yaparımcı, en devrimci benimci bir anlayış ilişki içinde olduğu diğer bütün hareketler üzerinde tahakküm uygulama eğilimi gösterir.
    4 ...
  58. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük