hepsi öyle denilemez tabii ki ancak uludağ sözlüğün bir liseliler sözlüğü olmasıdır. yok eleştiri, küçümseme vs yok. tespit yapıyorum sadece. bugünkü (2 Nisan 2012) "dünün beğenilen entryleri"nden açıkça görünmektedir.
-"'bir tunç tas has hoş hoşaf' der misiniz?"
-sorry?
-zıııt erenköyyy. yürrüüü boyunu görelim.
-but, tiz iz ...
-ne "but"ı len, bilip bilmeden atıp tutuyon ülkemiz hakkında neyden haberin var oğlum senin? kime güveniyon lan?
-excuse me, i dont andırsıtend
-get the hell off be get hell off. bıktı sizin bu saçmalıklarınız.
niye yapıyorsun bunu ablacığım, abiciğim... o çocuğun psikolojisini düşün ya.
- ee sonra anne.
- sonra işte kamil amcan fatma teyzenle evlendi, sonra haftasına da sen doğdun zaten.
- vay bi hafta varmış ha düğünleriyle arasında benim doğumun. evlilik yıllarını benden öğrenirler artık hehheh. ee çok sevindiniz mi ben doğunca?
- ya sevindik tabii de?
- eee?
- ya aslında seni istememiştik biz. kazayla oldun. ekstrasın yani sen.
- !!!
hiçbir para almadığı halde insanlar neden sözlüklerde yazarlar? mesela internet ansiklopedisi wiki sürekli büyürken windows'un parayla kurmaya çalıştığı ansiklopedi ilerleme sağlayamamış. kalabalıkların bilgeliği kitabının yazarı James Suroewiecky'e göre toplumun ortak aklı elitlerin aklından üstünmüş.
- aziz nbr?
- iyiyim sen nasılsın?
- bisikleti almışsın benim galiba.
- evet.
- oğlum tekerleği de patlamış bunun. patlak tekerlekle gezilir mi hiç kıydırcan ya lastikleri?
- ya şişiremedim ondan.
--
- oğlum kadir nerde benim bu şarj aletim?
- benim odadaaa.
- ya sana kaç kere söyleyeceğim, aldığın şeyleri yerine koy diye.
- tamam abi ya koyarız.
--
- kenan terliklerimi bulamıyorum gördün mü?
- hee. biz onları tuvalet terliği yaptık ya.
- sebep?
- tuvalette terlik yoktu çünkü.
- oğlum çıkıp alsaydınız bi terlik anasını satayım manyak mısınız nesiniz?
--
- hacı ne yapıyon sen?
- objektifi siliyorum.
- oğlum hırkayla objektif mi silinir ya cif de getireyim ov istersen biraz...
- hadi ya olmaz mı öyle.
- olmaz tabii bi sorsana bir şey yapmadan önce. zaten zor aldık makineyi...
çevremizde her zaman rastlarız bu kişilere. büyük-küçük demeden sizin sinir katsayılarınızı altüst eder. yeni ayakkabınıza basar, değer verdiğiniz bir kitabınızı, cd'nizi alır geri getirmez. küçük yaşta empati kusrlarına gönderilmelidir. *
mesela: lisedeki hocamı kaç zamandır, bir sene mi iki sene mi aramamışım. bu kadir gecesinde aradım. telefonu açan olmadı. sonra hemen hocam beni aradı. "fuzuli nasılsın?" dei. evet çok basit bir şey görünebilir ama, o hocanızın sizin numaranızı silmemesi, sizi hala öğrenci sanıp telefonu açmayıp kendisinin sizi araması, aradıktan sonra da sizinle artık bir büyük gibi -ki büyüküz galiba artık * - dertleşmesi ve yazıya aktarılamayan küçük anlardır bu mutluluk anları.
uludağ sözlük yazarlarının dar görüşlü olması diye başlık açacaktım amma ve lakin büyük haksızlık ve adaletsizlik olurdu kaliteli yazarlara karşı.
olaylara ve yaşananlara karşı gösterilen tepkilerle, gelecek hayaliyle anlaşılabilecek dar görüşlülük, genellikle kişinin değişik tepkilerle kendisini rahatlatması, daha doğrusu tatmin etmesi işine yarıyor. Yapılması gereken zor şeyden kaçınıp yapılması kolay yüzeysel tepki vermek diyebiliriz.
örneğin bir terör sorunu karşısında:
- aq çocukları zaten hepsi o.ç.
- molotof atmaktan başka birşey bilmez sktmn yavşakları.
- sizin çocuk gibi ecdadınızı skm. gibi tepkiler vermek.
- öcalan'a demir boru sokulsun.
veya bir sanatçının bir yanlışını veya hatasını gördüğünde
- jenifer lopez örneğinde olduğu gibi: "zaten kıçıyla her bi boku hallediyodu bu karı" gibi tepkiler vermek. Açılıma destek verdi diye koskoca sezen aksu'ya bile "zaten o bik bik bikti" dedi adamlar ya düşünebiliyor musunuz?
elbette ki tepkimizi ortaya koyacağız. Elbette teröre lanet okuyacağız. Elbette beğenmediğimiz noktaları eleştireceğiz. Ancak bunu yaparken ilkokul seviyesinde ifadeler kullanıp kendi sanal dünyamızda sevinip al gülüm ver gülümcülük yapmayacağız. Teröre lanet okurken, arkasındaki nedenleri düşüneceğiz. Gazete, dergileri inceleyeceğiz. Jenifer lopez'e koca götlü deyip 3. saniyeliğine kendimizi tatmin edeceğimize, 30 sene sonrasını düşünüp ülkemizi en iyi yerlere getirmeye çalışacağız. Bileceğiz ki böyle oluncu Lopez kıbrıs rum kesimini değil bizi dinleyecektir.
nedendir bilinmez günümüz gençliğinin sosyal ilişkiler bakımından olsun, sorumluluk almak bakımından olsun geç olgunlaşmasıdır. çanakkale savaşlarının anlatıldığı kitaplara, filmlere bakın; 18 yaşındaki çocuk nişanlanmış, bütün sorumluluklarının bilincine varmış, hayatı tanımış oluyuor. ancak günümüze baktığımızda internet başında zaman öldüren, çalışmayı zor gören, bu yüzen de kolay para kazandıracak yollara (iddaa, sayısal loto gibi) başvuran, üniversitede irfanını artırıp beşer olmaktan insan olmaya doğru, özüne doğru bir yolculuk yapmak yerine nerde akşam orda sabah diyerek ömrünü teketmesidir. tabii bu söylenen genellemenin dahil olduğu gruptaki gençlerdir.
Eskiden böyle değildi diye başlanılan anıların özlemcisi insanoğlu: Artık daha hızlı olan dünyanın kendisini saymadığı, onu makineleştirdiği insanoğlu.
Eskiden insan yemek yerdi, şimdi ise atıştırıyor. Önemsenirdi yemek. insan için, en güzel, faydalı, taze ürünler seçilir, yoğun emek harcanarak en güzel tarzda pişirilir, beraber şekilde yenilmesi için servis edilirdi. Şimdi ise yoldan geçerken ağza atılanlardan ibaret yemek yemek.
Eskiden insan beklemenin tadını yaşardı. Ulaşamama süreci vardı. Özlenirdi. Şimdi ise sınırsız ulaşım imkanlarıyla hasret duygusu yok oldu. Ulaşım sınırsız olunca da üzerinde emek harcanmamış, yavan konuşmalar çıktı ortaya hasretin eksikliğinde.
Eskiden planlamalar vardı, sözler vardı. Şimdi ise verilen sözlerinin vaktinde sözün tutulamayacağını söyleyen telefon konuşmaları.
Eskiden terziye giderdi insanlar. Güler yüzle karşılanırdı. Terziyle dost olunurdu. Artık o siz söylemeden sizin isteğinizi bilmeye başlar, onları dikerdi sizin için. Şimdi ise hızla üretilmiş Çin malı tekstile, onların (veya kimse onların) keyfine muhtaç insanoğlu...
Eskiden insan için sanat yapılırdı. Onun ruhuna hitap eden müzikler, nakışlar, yollar... Şimdi ise piyasanın ihtiyacını karşılayan, arz taleplerden ibaret alış verişler.
Eskiden hızlı üretilmezdi hiçbir şey. Yokluk vardı. Yılda bir ayakkabı buldu mu dünyalar onundu insan için. Kıymet bilme vardı.
Evet, dünya hızlandıkça, arabanın camından dışarı bakanın hızdan dolayı net görememesi gibi artık insanoğlunu göremiyor, önemsemiyor. Dalga geçercesine tüm insanlığı birer organizma görüyor. Hepsine aynı muamele uyguluyor. Hızdan başı dönmüş sanki insanın letafetini, zerafetini, tekliğini anlayamıyor. insan da insan olduğunu unutup yolun yolcusu. Sanki ihtiyaç duyduğu için değil de dünya ona yap dediği için yapıyor yaptıklarını. Ve dünyanın onu kale almamasına karşılık, pervane oluyor onun için. Ne kadar garip değil mi?
kamu dairelerindeki insanı çileden çıkaran problemdir. yıllardan beridir düzeltilememektedir. o kadar ki artık sistemlerin kilitlenmesi olayının sistemlerkilitlendi şeklinde tek bir kelime ile ifade edilip, olayın özelleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
= merhaba, kolay gelsin. ben sigorta müstehaklığımı* açtıracaktım.
- peki, öğrenci belgeniz yanınızda mı?
= evet, buyrun.
- sigartasından yararlandığınız kişinin tc kimlik numarasını yazın.
= *buyrun!
= tamam mıdır benim işim?
- yok! sistemlerkilitlendi. buraya koyuyorum belgenizi en yakın zamanda düzelteceğiz.
= hadi bakalım.
hadi bakalım. ertesi gün doktora gidersiniz, sigortanız açılmamıştır. ya paşa paşa muayene ücretini ödersiniz, ya acile gidip sözleşme yaparsınız, ya da tedavi olamazsınız. yok ol artık sistemlerkilitlendi emi sen.
samsung'un aradığımız tüm özelliklere sahip yeni telefonu. arama sorma işlemleri için ayrı işlemcisi, multimedya işlemleri için ayrı işlemcisi varmış. sitesine girince telefonun ne kadar çekici olduğunu anlıyorsunuz.
yaz aylarında verilen su molasının yerine kışın başka türden mola vermektir.
soğuğu en şiddetlisinde işlerini yapmaya çalışan futbolcuları düşünen futbol federasyonunun yeni uygulaması, çay-çorba molası.
öncelikle stat uefa standartlarına getirilir. yedek klubesinin yakınlarına lokantaya benzer bir yer ayrılır. belirlenen dakikada hakem oyunu durdurur ve mola başlar. bu arada futbolcuların anneleri de kenarda bekler, futbolculara temiz atlet verir, üstünü değiştirmesine yardımcı olur.
bilimsel olarak ispatlandığı iddia edilen teori. güzel kadınları gören erkekler birkaç dakika sağlıklı düşünemiyormuş. güzel bir kızın yanındaki erkek öğrenci derse konsantre olmakta güçlük çekebiliyormuş. ingiliz sürücülerin dörtte biri reklam panolarındaki mankenlere bakarken şerit ihlali yapıyormuş.
yeni bir zihni sinir procesi. yok lan benim procem.
ulaştırma ve orman bakanlıklarının önderliğinde her ilde oluşturulacak bir alan olacak ve bu alana otomobil sahiplerinin ağaç dikmesi istenecek. ağaç dikmeye müsait olmayan kişler ise dikim ve bakım ücretini ödeyecek, bakanlığın görevlendirdiği kişiler konuyla ilgilenecek.
yetişkin bir ağaç saatte 2.3 kg karbondioksiti bünyesine alıyor. bunu yaklaşık 2.5 kg kabul edelim. otomobiller ise bilindiği üzere kilometre'de 150-200 gr co2 salınımı yapıyor. buna göre günde 50 km yol giden bir araç yaklaşık 10 kg karbondioksit salınımı yapıyor. buna göre ilk etapta herkese 1 ağaç dikiminin zorunlu yapılması halinde otomobilin saldığı co2'nin yaklaşık %25'i temizlenmiş olacak. Sayının arttırılması halinde ise daha temiz bir havaya kavuşmuş olacağız.
bilgisayarlarında flash player bulunmayan, yüklenemeyen, bir kaç sekme açılınca donacak gibi olan, yine de işimizi gördüğünden çok şükür dediğimiz bilişim merkezimizdir. herkese bir kullanıcı adı ve şifre verilir. şifrenizle günde yarım saat keyifle internette gezinebilirsiniz. sağ altta da kalan sürenizin gösterildiği ve benim nedense her zaman orada 30 sn kadar kaldığını görünce programdan kendim çıkıp masa başından kalktığım, "al işte sen beni değil ben seni terkettim", "kovulmadım istifa ettim" triplerine girdiğim bilişim merkezi.
galileo'nun meşhur sözü. pisagor da kainattaki her şeyin sayılarla ifade edilebileceğini söylemiştir. buna göre matrematik, ister insan zekasının eseri olsun, ister keşif olsun, teorik olarak bulunan bir şeylerin incelendiğinde hayatın bir noktasında gerçeklendiğini görmek çok çarpıcı.
fibonacci sayılarının ağacın dallarının dizilimine uyması, alternatif akımın fonksiyonu, hatta hayvanların hareketlerinin birer fonksiyonu olması...
ve belki de çok daha çarpıcı bir örnek. Bilim adamı Comte de Buffon (1707-1788), iğnelerin yere düşmeleriyle ilgili hesaplamalar yapmış. ve belli bir yere iğnelerin yüksekliği kadar aralıklı çizgiler çizmiş. sonra 3000 adet iğneyi serbest bir şekilde bıraktığında çarpıcı sonuç elde etmiş.
benzer bir şekilde ışığın hareketini inceleyen bir bilim adamı, ışığın yoğunluğu farklı iki noktadan geçecek şekilde bir noktadan diğerine en kısa sürede nasıl gideceğini merak etmiş. bunun için yoğunluğu farklı iki ortam düşünmüş ve bu ortamı at pisti kabul etmiş. pistin yarısı çimen, yarısı kum olsun demiş. ve pistin çimenle başlayan köşesinden, kumla biten köşesine kadar atın en kısa sürede gidebilmesi için takip etmesi gereken yolu çizmiş. ve bu yol ışığın takip ettiği yola eşit çıkmış.
ikizkenar bir dik üçgenin kenarlarına kenarlarla orantılı karelerin çizilmesiyle oluşturulmuş ağaç. hem pisagor teoreminin ispatı, hem de matematik sanatı.
sesli olsun, görüntülü olsun, açıkhava reklamlarında olsun, sürekli kullanılan, artık insanlarla dalga geçildiği izlenimi veren reklam klişeleridir.
hiç alakası olmadığı halde, hayal gibi tat, rüya gibi zart vs. gibi tabirler kullanılması, reklamlardaki kişilerin her daim mutlu olup hayallerinin ötesindeki zevkleri elde etmesi klişeleridir.
- pelin benimle çıkar mısın? (evet pat diye)
+ bilmem ki biraz düşünsem ben... eee... taner senin araban var mıydı?
- araba ne demek ciğerim. balım, peteğim, börtü böceğim. * seni arabalar kesmez ki.
- ayy çok tatlısın Taner yaaa...
+ hatta senin için yolları bile ayırdım pelincim, ayıpsın yani.
- nasıl yani?
+ metrobüs diyorum. her ay aylık akbilin bendne olsun pelin.
- ne diyorsun sen ya?
+ ya ne olacak? söğütlüçeşme'ye trenle gelirsin, ordan metrobüs. trafik falan yok, oh mis.
- ya sen ne terbiye...
+ rahat, hızlı, güvenilir, tecrübeli...
- ...siz insansın, dalga mı geçiyorsun benle.
+ biz insan taşıyoruz
başkasına eyvallah edilmesindense* kişinin kendi işini kendisinin yapmasının daha iyi, daha makbule olduğunu belirten deyim.
ceditto: ulan bunu eksileyen, aklı varsa ne düşündü söylesin. lan atasözleri, deyimler zenginliğimiz. andaval kaç tane tematik entry girdin de bunu eksiliyorsun.