evet, o entry 26 ağustos tarihinde tekrar gündeme getirilmek üzere kilitlenmişti.
ki yalan değil gündeme de geldi, ama başka bir hayatta, daha doğru bir deyimle.. başka bir dünyada.
21 aralık önemlidir, 21 aralıklar önemlidir.
21 aralık bizimdir.
parmaklarından sigara içebilme şerefine ulaşılan kadınla geçirilen, doğaüstü anılarla bezeli, verdiği hissiyat bakımından 12-13 yıla kafa tutacak tam 9 ay. beraber girilen onlarca savaş, yüzlerce kez ruhun bedenden ayrıldığını hissedebilmek, birlikte yakılan binlerce sigara -hem de tanrının bir hediyesi olduğuna inanılan siyah ojeli parmakların damakta bıraktığı eşsiz duyguyla-. ölmüş bir adamın inancına göre, onunla aynı hayatı paylaşmaktan sonra gelen en yüce duygu, aynı dumanı ciğerlerinde dolaştırabilmektir. onunla aynı sigarayı paylaşmak, ileride 15 yıl öncesine asla dönemeyeceğini düşünemeyen ve karanlıktan fazla korkmayan bir çocuğun, hayalleridir.
peki birbirini hiç tanımayan bir kadın ve bir adamın hayalleri nerede kesişebilir?
birbirini hiç tanımayan bir kadın ve bir adamın hayalleri 7 şubatta, yağmurlu bir istiklal akşamında köhne bir binanın giriş merdivenlerinde kesişti. binlerce insanın durmaksızın aktığı caddede bir tanrıçanın dudaklarının kokusunu hissedebilmek, 21 aralık'a geri dönmek, ışıkların kapanması ve koca kentin ebedi sessizliğine gömülmesi.. o gece kadının parmaklarına eşdeğer bulunan boğaz köprüsü, galatayla beraber bu hayat dönümüne tanıklık etmişti ve oluşan bu momenti asırlar boyu saklayacaklardı.
abartıyor muyum?
bir tanrıçaya yağmur altında sarılmaktan bahsediyorum.
o ölmeye değer, öldürmeye değer, uğruna cehenneme gitmeye değer.
bu yüzden bazen ihtiyacınız olan tek şey yağmurdur, deli gibi yağan yağmur. burada yağmur yağarken, leonard cohen bıçaktır.
yeryüzünde cohen'dan daha etkili olan tek şey onun sesi. bazı şarkıları, inciraltı sahilinden başlayıp bostanlı'ya uzanan, insan vücudunda ölümcül olabilecek yaralar açan sesiyle yeniden diriltmesi kadının en can alıcı yanıydı, gözlerine dolan nehirleri saymazsak.
"biz birbirimizi her zaman üzerdik, bizim bütün düzenimiz kargaşada düzendi" diyip kafamı omzuna yasladım.
dokunulmayacak kadar güzeldi.
nedensizce girilen her savaştan sonra bir şekilde hayatta kalır, tekrar adama sarılırdı.
adamın ona her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı vardı.
dünyada bulunan her millete, her dine, her mezhepe hatta her insana karşı birlikte verilen savaş, dünyaya karşı duruş, sonra içten içe kaosa dönüştü. adam elinde olmadan kutsal bir kadını bu kaosun içerisine sürükledi. kutsal bir kadın bu dünyaya göre değildir. adam korktu, savaşı kaybetmek üzereydi.
babam hep "inandığın şey, vardır" derdi.
adamın inandığı tek şey, bugün ona artık olmadığını söyledi.
ama inandığın şey, vardır.
adamın elinde kalan tek şey bu oldu, tanrıça her zaman vardır. tanrıça adama aittir, adam da ona.
inançlar kutsaldır, kadın da öyle.
ölmek üzere olan bir adam inandığı değerler uğruna her şeyi feda edebilir.
kendi kanını son damlasına kadar kullanarak yeni bir ütopya yaratabilir.
kandan bir ütopya. tıpkı 21 aralık gecesi inanıldığı gibi.
ya da,
tanrıçaya son bir kez sarılmak için kendini yok edebilir.
sonsuza kadar bekleyecek bir adam,
kadının olmadığı bir dünyada kendini yok etmiş sayılmaz mı?
ve i'm not human at all..
bu ne başlangıç, ne de son.
bu şarkı sonsuzluk.
tıpkı kadın gibi.
21 aralık gibi.
boynundan yayılan hoş kokuyla dalınan uyku gibi.
aynı yatakta günaydın gibi.
turkuaz gibi..
savaş bir gün bitecek.
tüm insanlardan nefret edeceğiz. en yakın arkadaşlardan bile.
elimi tutacaksın, sarılacağım.
hırkan olacak.
boş şarap şişelerini patlatıp,
boğazı karşımıza alıp,
"of what was everything" diye bağıracağız.
tekrar öpüşeceğiz.
sonsuza kadar.
aşık olduğunuz kadın bir kere yanınızda uyandıktan sonra alışkanlık haline dönüşen eylem. istemsiz olarak her sabah gözleriniz yatağın duvar kenarında kalan tarafında istemsizce onu arayacaktır.
insanları hala bekaret durumuna göre kirli/temiz olarak ayıran malları görmemizi sağlayan erkektir.
Hayır aga, tabi ki kimse sevdiği kadının başka bir erkekle daha önce bu kadar yakınlaşmış olmasını istemez ama bunu kirli/temiz diye adlandırmak ne büyük bir aptallık!
malım. yıllardır akp şöyle akp böyle diye isyan edip sokaklara çıkıyorum, şimdi barajı geçemeyeceğini bildiğim hdp'ye oyumu vereceğim ve oyları böleceğim bu sayede tekrar akp ülkeye egemen olacak ve ben de tekrar bunu kullanıp sokaklara döküleceğim, mağdur edebiyatı yapacağım.
çünkü iktidar tarafından sikilmekten hoşlanıyorum.
çünkü ne mutlu türk'üm diyenler çok faşist. kürdüz sonuna kadar kürdüz ölene kadar vallahi apoyu özledik diyenler hep halkların kardeşliği, barış falan.
çünkü kafam sik kadar çalışmıyor.
çünkü gizli akpli'yim.
tamamen yobazlıktır.
nilüfer bursa'nın kadıköyü'dür ve bunun üzerine oyunlar oynanıyor.
ayrıca bir kadının dekoltesinden etkilenmeyip rahatsız olan erkek ılıktır, kimse kusura bakmasın.
bazı teknik problemler nedeniyle demlik çay + sigara temalı buluşmamız kısa bi süreliğine ertelenmiş yazar.
bir de konuyla alakasız ama uzaktan sert ve isabetli şutlarıyla tanınır bu kişi.
--spoiler--
Sonra ne mi oldu? Yaşlı adam kadını buldu, yüzüğü uzattı, kadın şöyle bi baktı, küçümserce.. aniden elinin tersiyle reddetti, yüzük yere düştü, adam perişan...
bitkin olan sanki bedeni değil de yüreğiydi. bu öykü de böyle bitti.