Artık sözlükte üzerime oynanmasından, fake hesap iftiralarından , sürekli arama yerine fulp Piction yazıp hadi bunu eksileyelim diyen trollerden sıkıldım.
Bazılarına göre entrylerim o kadar kalitesizmis ki nasıl istatistiklere giriyorum diye sorguluyorlar. Sevilmek duygusu nedir bilmeyen insanlar var burada. Bu kıskançlıkla geri dönmemeli insanlara. Burada adeta 2 ay damga vurduk kedilerinbabası57 ile. Belki başka hesapla gelirim belki gelmem ama nattleite, gbng, icimdeolenbiri var gibi insanlar burada oldukça sözlüğün halı batık.
Artık pikşın da Mia da bitti. Kına yakabilirsiniz.
"Hiç gülümsemedi, hiç gülümsemeyecek gibiydi. iyi bir günbatımından beklenebilecek her şey vardı oysa gökyüzünde. Tüm o sıcak renkler, hafif bir esinti, parfümünün kokusu.
O anda tunçtan bir örs düşse gökyüzünden ancak 9 gün 9 gece sonra varabilirdi yer yüzüne."
Evet bu filme de aşığım. iyi geceler değerli kent dinleyenleri kaybedenler kulübü burası.
kaybedenler kulübünü sevme sebebimiz sex, alkol değil. bunlar güzel detaylar tabi ama bu değil.
para kazanacak konuma gelip para istememeleri. çünkü para alsalar bile yapacakları şeyler yine alkol almak, taksi parası vermek, hakkı ustaya gidip köfte ekmek yemek. siz bize bunları verin yeter diyen düşünce sistemi. bir çikolata ile mutlu olabilen koskocaman adamlar.
aslında filmi izlerken fight clubun çakma türk versiyonlu sistem eleştirisi olduğunu düşündüm. sadece biri yaşadıklarından zevk alarak sistemi eleştiriyor. diğeri kavga ve çeşitli etkinliklere katılan şizofrenik bir adam üzerinden.
filmin konusunu geçtim sadece müzikleri için dahi izlenir.
12 nisan 1972 doğumlu ''rock'' müzik sanatçısıdır. ilk albümü 1996 yılına ait olan ''kadın'' albümüdür. sesi yaklaşık olarak 2.5 oktavdır.
peki ben neden rock ifadesini tırnak içine aldım? bu ülkede bir çok değerli müzisyen var. bir çok değerli kadın müzisyenimiz var. fakat;
rock alanında bu kadar iyi olan kadın sanatçımız maalesef az. aklımıza direkt özlem tekin ile birlikte şebnem ferah geliyor. o sesinin naifliği rock şarkılarına öyle gidiyor ki aşık olmamak elde değil.
sil baştan'ı dinlerken tüylerin diken diken olması, sigara'yı dinlerken nakaratta verdiği etkileyici hazzı, eller günahkar'ı dinlerken vermiş olduğu duygusallık paha biçilemez.
kadın müzisyenler artmalı. rock alanında daha da artmalı. maalesef ülkemizde rock , pop denen zırva müziğe göre az dinleniyor. ama klasik ve hep söyleyeceğim cümle ile bitiricem.
en saf hissiyatları yaşadığımız duygular bütünü.. o an sanki bir anlığına kopup gidiyorsun dünyadan ve bunun farkına dışarıdan izleyenler varıyor sadece. sen kendin göremiyorsun bunu. karşına bir ayna koysalar belki o saflıkla dahi bu güzel farkındalığı yine yakalayamayacaksın. belki de onu, masumluğu özel kılanda bu.
Şimdi öncelikle bu durumda çok özneldir. Yukarıda ki yazar arkideşlerimizin hepsi de ayrı olaylara değinmişler zaten. Neyse.
Bence ezik erkek; ne kendisine ne de çevresinde ki değerlere saygı gösteremeyen erkektir.
Eşim çalışmasın istiyorum diyen ama iş hastahane de kadın doktor bakmaya geldiğinde birden degisiveren fikirsel ezik erkektir.
Sorumluluktan ve denemekten kaçmak: Bu çok önemli. Herkes her işte iyi olmayabilir. Fakat denemek önemli. Gerçekten bir ortamda size bir şey sunuluyorsa ben ben ben diye ortaya atılmayın lakin size sunulan teklifi de değerlendirin ve ortamın adamı olun. Pısırıklık hoş değil. Yapmayın.
He bir de şu var; hani siz böyle ortamlarda kız (afedersiniz ama bunun tabiri bu galiba) tavlayınca kendi içinizde "görmemişler gibi" kikirdiyorsunuz ya bu ezikliğin vücut bulmuş hali.
Efendi erkekler ezik değildir. Minnoştur. Değerlere saygısı vardir. Son maddeyi yapmazlar en azından. *
Kitap okurken içmeyi çok sevdiğim içecek. bu çayın rengi bana çok büyülü geliyor. Böyle her an deney yapıcakmışsın gibi.
Ayrıca üniversiteyi okuduğum yerde (mugla) Baykuş cafe diye bir yer var. (Reklamınıda yapalım) burada içince çok daha güzel hissediyorum. içerisinde ki tablolardan mıdır ,kitaplardan mıdır bilmiyorum ama egzotik bir hava katıyor. Kitap okurken içmenizi tavsiye ediyorum. Söyleyeceklerim bu kadar.
1847' de danimarka'da üretilmiş bira markasıdır. keder birası değil daha çok zevk birasıdır. her ne kadar üzerinde yüzde 5 lik alkol oranı bulunduğu yazsa da o tadı ne fulp pikşın izlerken alabiliyorum ne de kitap okurken.
bir çok bira markasında olduğu gibi kutu birası ısındıkça ağızda saçma bir şekilde metal tadı bırakıyor. onun için cam şişesini içmek daha akıl karıdır. bu tarz birayı daha çok akyaka ya da bodrumda denize nazır bir ortamda içmek gerekir diye düşünüyorum.
onun dışında zevk birası içmek istiyorsanız bomonti filtresiz almak daha akıl karı. daha elit oluyormuşsun öyle diyolar. *
oynamayı en sevdiğim oyunlardan biri. doğruluk dendiği zaman sorduğum sorularla, cesaretliği tercih ettiğimde ise yaptığım iğrençliklerle adeta farklı bir insana evriliyorum. sorry. evet benle oynamaya cesaret etmeyin ponçirikler.
sahip olduğun ön yargı seni bir çok güzel tecrübeden mahrum bırakabilir. bu bir seyahate çıkmamakla, bir yemeği tatmamakla, bir insanı tanıma evresine girmemekle, güzel bir kitabı okumamakla ya da kaliteli bir filmi izlememekle meydana gelebilir.
kendimden örnek vermek gerekirse tek bir örnek. sadece tek bir örnek. fazlası değil. bundan yıllar önce fulp pikşın filmini izlemeden önce filme ön yargılıydım nedensiz bir şekilde. bunu yıktım ve o süreçten sonra tam 9 kere izledim.
ve o zamandan bu zamana şunu fark ettim. twist sahnesini bilirsiniz. modum o an ne durumda olursa olsun, hayatımda yüzümü güldürebilen tek video olmayı başardı ön yargılarımı yıkarak. sizde varsa ön yargılarınız kurtulun lütfen. iyi geceler efenim. *
2002 yılı. anaokuluna gidip en güzel masa ve sandalye kapma yarışı yapardık hep kendi aramızda. her gün mis gibi yemekler yerdik. tuvalete bile ponçik hizmetli abla götürüyordu. öyleli yıllar yani.
neyse gördüğüm ve duyduğum kadarıyla da o zaman insanlar çok daha samimi ve mutluymuş kendi içlerinde. söyleyeceklerim bu kadar. teşekkürler.
geçtiğimiz günlerde pink floyd'un hayatımdaki yeri ve öneminden bahsetmiştim. birazda the beatles'tan bahsedelim efenim.
1960 lı yılların başında kurulan efsanevi rock grubu belki hiç bir zaman en iyi rock grubu olamayacak fakat her rock severin kalbinde manevi anlamda hep ilk sıralarda olucak. çünkü bu bir akım başlangıcı. beatles'la başladık, the rolling stones, pink floyd, led zeppelin, queen ve ac dc gibi gruplarla büyüdük ve gosgocuman bir rock ailesi olduk. neyse. *
belkide grubun en güzel yanı gitaristinden bateristine herkeste solistlik özelliği olması.
hatta grubun en bilinen şarkılarından olan ''yesterday'' ı grubun bateristi olan ringo starr'ın söylemesi grubu daha da büyük kılar nitelikte.
1970 te dağılan efsanevi grup 10 yılda müthiş bir iz bırakmıştır ve harikulade eserler bırakmıştır gelecek nesillere, yani bizlere..
işin şöyle acı gerçeğide var ki bu gruplar günümüzde olsa maalesef bu kadar ilgi görmeyebilirdi. o yıllarda yaşamak varmış gerçekten. neyse efendim her zaman söylüyoruz;
Gerçekten igrençsiniz. Bu nedir Allah aşkına ya. Ne açılan başlık düzgün. ne de yazılan yazı. Bom boş hiç bir şey katmayan bir yazı. Sonra fulp kızınca suçlu oluyor. Yapmayın artık. Lütfen.
şu an tam karşıda görmüş olduğunuz yer 1998 yılında her şey çok güzel olacak filminde cem yılmaz'ın uyuşturucu satan apimizle buluştuğu yer. tabi o zamandan bu zamana baya değişti bodrum.
evet galerimdeki resimlerin yüzde 90 ı muğlaya ait. *
Kimi bünyeler için çok zordur. Kimi bünyeler içinse çok basittir sabredebilmek. hatta çok sabırlı insanlar için ''sizde peygamber sabrı mı var'' deriz. varın gerisini siz düşünün.
ben burada ilk durumdaki kişi oluyorum maalesef. en basiti beklediğim otobüs iki dakika geç kalsın hemen trip atıyorum.
yaklaşık 3-4 hafta önce sözlükte adeta kan kusmuş ve kafa iznine çıkmıştım. o süreçte buradaki trolleri kafaya takmamayı öğrenmiştim.
geçen hafta çaylak olunca 6 gün boyunca içim içimi yedi yazı yazabilmek için. bu süreçte bayağı yazar mesaj attı. teşekkür ederim herkese. yine bu süreçte tabi ki tatlı tripler attım ve bir nebzede olsa sabredebilmeyi öğrendim. sanırım? galiba. :D
neyse efenim o süreçte bitti ve yine yeni yeniden tüm güzel dost ve yazarlara melaba diyorum. *
şu minnoş kalbimi kırmayın artık sözlükte. lütfen.
şu an içinde bulunmuş olduğum üzücü durum. tam 5 gün.
diyecek söz yok..
4 gün sonra gelen müthüş edit: çaylaklık sürecimde yaklaşık 16 ya da 17 yazar özelden mesaj attı. teşekkür ederim efenim. :) gereksiz zırva yapan ve +18 paylaşımdan öteye gidemeyenlerin hala yazıp benim burda çaylak olmam hala üzücü geliyor.
ayrıca nattleite, tatlım fake hesap diye iftira atmışsın ama onu burda en iyi yapan senin kankandı ve 3 hafta da 4 hesabı silik oldu. fazla sözlük içi entry girdiğim için çaylak oldum ve bunu hakettim. çünkü uyarılmıştım. ve bu sen ve senin gibileri ilgilendirmez. iftira atıp durma. şimdi tadını çıkart. az kaldı dönüyoruuum. :) :)
müthüş edit2: özelden soran yazarlar oldu. yarın sabah dönüyorum. :D
''Birilerini sevindirmenin ve bundan sevinç duymanın ne kadar kolay olduğunu hissediyordum; insanın kendini açması yeterliydi, insandan insana canlı bir akış başlıyordu hemen, yükseklerden derinlere iniyor, derinlerden tekrar sonsuzluğa yükseliyordu.''
hakkında sayfalarca yazı dökebileceğim tek müzik grubu. insanlar pink floyd'un bendeki önemini sorduklarında onlara ''pink floyd benim üniversitede edindiğim ilk arkadaşım'' diyorum. üniversiteye başlarken ilk 2-3 hafta biraz yalnızlara oynuyordum ve o dönemde bana şarkılarında özgürlük, aşk, umut, sevgi, dostluk, yalnızlık, doğa gibi bir çok temanın önemini ve güzelliğini şarkılarında melodiler eşliğinde gösterdiler.
sanırım bir ergen gibi koluma grubun ismini dövme yaptırmam da bunun bir göstergesi.
san tropez'i dinlerken neşelenir, hey you' u dinlerken tüyleriniz diken diken olur.
comfortably numb'ı dinlerken işte sanat budur dersiniz.
another brick in the wall'ı dinlerken okula küfür edesiniz gelir ve sınıfta hocaları benim gibi deli edersiniz.
high hopes'ta bir umut, time de bir ışık ararsınız.
şarkılarını tek tek anlatmak bile saatler sürebilir ama her şarkısında size mutlaka bir kazanç katar.
her ne kadar david gilmour sözlerden çok melodiye önem veriyoruz dese de her cümlenin altında derin anlamlar yatar.
sanırım müzikal anlamda ilk defa bencil olamayacağım ve herkese dinleyin, dinlettirin diyorum.
''O dakika, o hızla geçiveren tek dakika, çocukluğumun en mutlu dakikasıydı. Sana işte o dakikayı anlatmak istedim, beni hiç tanımayan sana, bütün bir hayatı boyunca nasıl olduğunu ve nasıl geçip gittiğini artık sezmeye başlayasın diye anlatmak istedim.''
Kızların sevimliliği ve çocuksu saf duygusuyla görmüş olduğumuz harika karedir. Masum hayatlarında özlem dolu bir şekilde babalarını bekliyorlar. Gerçekten çok güzel bir tablo. Bunu çeken kişi muhtemelen anneleri ve insan acaba bu güzel anı saklayıp, hiç yaymasamıydı diye düşünüyor çünkü buna dahi şov diyecek tipler var.
çünkü müzikte melodi, sözlerden her zaman daha önemlidir. bunun kanıtı olarakta klasik müzik gösterilebilir. düz şarkı okuyarak enstrüman olmadan yapılan herhangi bir eylem müzik kabul edilmemeli. içerisinde her zaman enstrüman var olabilmeli. poptada enstrüman var fakat sınırlı ve zevksiz. bir tarafta;
adeyyo adeyyo deyip herhangi anlama gelmeyen gereksiz bir şarkı sözü var. diğer tarafta;
öyle yürekten seviyorsan, aklı başından atacaksın. kimi yanında arıyorsan önce içinde bulacaksın. gibi anlamlı bir rock sözü var.
bu sadece bir örnek. bunun gibi binlercesi var. iş söze gelincede pop müzik kenarda kaldı. enstrümanda zaten yok gibi bir şey. şimdi nerede;
pink floyd, beatles , bob marley, eminem dinlemek.. nerede x türevli popçuları dinlemek.
tarkan ve sezen aksu gibi sanatçılar çok istisnadır popta. haklarını yemeyelim. iyi geceler efenim. *