fullmetaljacket
325 (çok gezmiş çok okumuş)
beşinci nesil yazar 5 takipçi 9.80 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    kutsallar üzerine

    1.
  1. Kutsal kavramı, toplumları arkasında sürükleyen ve onların saygı duymasını gerektiren olgudur. Ayrıca kutsal dediğimiz şeyler genelde dinlerle alakalı dokunulmazlardır. işte tamda bu noktada, yani dokunulmazlar noktasında ayrışmalar başlar. Ayrışmaların çoğu dokunulmaz diye bir kavramın olmadığı yönündedir(materyalizm). Bunun dışında, her bir inancın ayrı bir kutsal ögesi vardır ve dünyanın herhangi bir yerinde bir inanışça bu kutsallar diğer inancı görmezcesine çiğnenmektedir. Kutsal denen öge bir insan, hayvan veya bir eşya olabilmektedir.

    Bugünlerde bir filmdir gitmekte ve bu film dünyayı sarsmakta. Sebebi ise kutsala kast ve onu kötü göstermek. Filmin adını vermeye gerek yok zira bu yazıyı okuyanlar tüm dünyada olduğu gibi saldırganlıklarını burada da gösterecektir. Film müslümanlığın sanıldığı kadar masum olmadığını anlatmakta. Kim tarafından? Bir hıristiyan tarafından. Sonuçta dinler savaşının devam ettiğini gösteren bir kanıt niteliğinde olan bu film dünyanın çeşitli bölgelerindeki müslümanları ayaklandırmaya tekrar yetti. Çünkü bu dünyada dokunulmayacak bir şey varsa o da müslümanlık ve muhammed'tir. Kendisinin görüntüsü bile yoktur. isa'ya allahın oğlu diyen ama buna rağmen çeşitli ortamlarda türlü tiplerde çizilen isa'ya kıyasla muhammed'in tek bir sureti yoktur. Aslında bu davranışla allahın katında hissettirilen tek insan odur. isa'ya allahın oğlu dendiği için kızan müslümanarın bu noktada biraz düşünmeleri gerekir. Neyse.

    Konudan çokta sapmak istemiyorum zira bu film dinler arası bir savaş niteliğindedir. Densizin biri olacakları bile bile (müslümanların davranışını kestirmek zor değildir) bu filmi yapmış ve dünyaya yayınlamıştır. Bunun üzerine mısır'da, türkiye'de ve diğer müslüman veya müslümanların gurbetçi olarak yaşadığı ülkelerde bir infiale sebep olmuştur. Bu senaryo daha önce danimarka'daki karikatür krizi ile aynı niteliğe sahiptir. Asla islam dini ve muhammed eleştirilemez. Bu davranış diğer dinlerde de geçerlidir ancak dünyada en büyük tepkiyi islama yönelik saldırılarda görebilmekteyiz. Bu filmi bir hıristiyan yapmış ise, zaten al birini vur ötekine. Savunulan olgu her zaman için kutsal olandır. Asla eleştiriye tahammülü olmayan insanlardır bu zatlar. dünyaya verdikleri zararın haddi hesabı yoktur. Uğruna milyonlarca insan katledilmiştir. inançlarında insan en değerli varlık iken, kendilerince doğru yoldan sapmış olan insanları katletmek veya onlar için katli vacibtir fetvaları vermek en doğal haklarıdır. kendinden olmayanı amele sümüğü gibi duvara yapıştırmak, ezmek, linç etmek kendilerince allahın onlara bahşettiği öncül işkence hakkıdır. Gerisi cehennem denen ne üdüğü belirsiz ateşten acılar ocağında zaten allah tarafından halledilecektir. Madem inandığın varlık olan allah doğru yoldan sapmış günahkarlara bu acıyı tattıracak, senin bu fani dünyada kılını kıpırdatmana ne gerek vardır? SEn allah mısın ki fani dünyada kişilerin düşünceleri yüzünden şiddet görmelerine önayak oluyorsun? KOMiK!!!

    Zaytun'da bir haber var. haberin konusu rte'nin dana eti yediği hususu. haberde hinduların utube'da çıkan görüntüler üzerine isyanı anlatılmakta. yani bir kutsal, başka bir inanç tarafından çiğnenmekte. güldüm, evet dedim, işte budur. gerçektende hindular müslümanlar gibi ayaklanmalı mı acaba? bence ayaklanmalı. yukarda bahsettiğim kutsal kastı ile aynı mantık neredeyse.

    Kutsala dair;

    biR MATERYALiST iÇiN KUTSAL OLANlar madde ve enerjidir. materyalizmin doğasında yaratan yoktur. felsefe, günümüz bilimi tarafından da desteklenmektedir. dolayısı ile soluk alan veya almayan herşey kutsal olduğu kadar, biri diğerinden daha da önemli değildir. yani bu mantıkta kutsal olan hiçbir şey materyalizmde yer almaz. dünyada hiçbir olgu eleştirilemez değildir. sorgulamak ve doğru olanı anlamak en önemli davranıştır. 6. his olmadığı sürece gerçek dünya ayaklarımızın altında ortalama 70 yıl yaşamamız için raslantılar eseri oluşmuştur. bunun değerini anlamak varken trilyonlarca olgudan birini seçip ona anlam yüklemenin hiçbir gereği yoktur. belkide bu yüzden günümüz dünyasında yaşanan saçmalıkları sindirmek bizlere zor gelmekte. insanları birbirine düşüren felsefeleri idrak etmek ve neden sorusunu sormak anlamsızlaşmakta.

    sizi asla anlayamayacağım. ama benim yaşamımı şekillendirdiğiniz için de affetmeyeceğim.
    0 ...
  2. dindarları için sakıncalı filmler

    1.
  3. Bu tür filmlerde hayatın başlangıcı veya işleyişi tanrının dışında gelişmektedir. Bu nedenle, semavi dinlere inananlar için izlenmesi sakıncalı ve rahatsızlık verici filmler sınıfına girmektedirler. Benim listem aşağıda verilmektedir.

    1- Promethyus (yaratan uzaylı faniyi arayış)
    2- Harry Potter serisi (sihir dünyası)
    3- 6.His (peygamberlik derecsinde algılama)
    4- Fight Club (yeni yaşam ve düzene isyan)
    5- Titanların Savaşı (Eski Yunan Tanrıları)
    0 ...
  4. gsm operatör kampanyaları

    1.
  5. Gsm operatörlerinin müşteri Çekmek için yaptıkları ve arap saçına dönen kampanya kargaşasıdır. Bir yerden sonra ipin ucu o kadar kaÇmıştır ki bunu kıskanan azrail, ahiret iÇin bile bir kampanya geliştirilmiştir.

    Degerli günahkar abonemiz, geçmiste olan namaz, oruç, zina, kumar, karı, kız, disko, bar ve alkol borçlariniz bulunmaktadır. Azrailin tatlıya bağlayalım kampanyası yoğun istek üzerine uzatılmıştır. Götü kurtar yaz...2222'ye gönder Ahirette sorulacak 50 soru cebinize gelsin. Hayırlı ramazanlar.
    0 ...
  6. ateisthane

    1.
  7. açılması gereken bir felsefe evidir. görüş evidir. madem her din kendine mekan yapmış, ateistlerde açsın bir mekan ve bangır bangır söyleşiye çağırsınlar ateistleri. bakalım laik olupta kendini müslüman sanan türkiye gibi ülkelerde buna izin verecekler mi? ateisthaneden günde bir kere yapılan çağrıya dayanabilecekler mi? ona, ezana duydukları saygıyı gösterebilecekler mi?. Hiç sanmam. aslında bunu ben de isteme çünkü kendi inandığım görüşün bu şekilde insanlara empoze edilmesini istemem. her şey empatide yatıyor çünkü.
    2 ...
  8. ezan gürültüsüne çareler

    1.
  9. Ezan, müslümanları namaza çağıran çağrı olarak tanımlanır. Ezan, müslümanlığın ilk zamaları olan 600'lü yıllarda inanaları camiye çağırmak yapılan bir uygulamaydı. Ancak zaman ilerledikçe ve bilim geliştikçe ilk olarak ses megafondan verilmeye başlandı. Çünkü ana yerleşim yerleri gelişiyor ve büyüyordu. BU andan itibaren gürültü tufanı başladı. Öyle bir gürültü ki hala günümüzde zamanı tuttutramayan müezzinler sayesinde en az yarım saat süren bir gürültü tüm şehirleri kaplamaya başladı. zaman ileliyor ve her şey ve özellikle saatler dijital olmaya başlıyordu. Tüm namaz vakitleri zaten biliniyor, buna yönelik yıllık imsakiye takvimleri yayınlanıyordu. Saatlerin ve cep telefonlarının gelişimi ile birlikte aslında zamanı belli olan namazlar daha rahat takip edilebiliyordu. Yani ezanın camiden megafon aracılığı ile okunmasına gerek bile kalmamıştı. Ancak gelin görünki din kendini her alanda, her yerde ve her zaman göstermek zorundaydı. Ezan için türlü arayışlara girildi. Kimi ezanın okunmasına bile gerek olmadığını savunurken, kimi de ortak radyo yayını ile aynı anda camilerden okunmasını önermişti. Son öneri neden kabul edilmedi bilmem ama ben ilk öneriyi her zaman savunumuşmdur. Çünkü kur saatini ve kalk git namazına diyebilirim herkese. Aynı şekilde kilise çanları için de bu sorun geçerlidir. Ancak tüm dinler bunun geleneksel bir kavram olduğunu savunurlar. Bence bu sadece bir savunmanın altına gizlenmekten başka bir şey değildir. Mesele gelenekler değil, her alanda dinin yaptığı gibi beyin yıkama ve kendini hatırlatmadır. Bir çocuk yetiştiriyorsanız bunu çok daha rahat anlarsınız. Çünkü çocuklarımızı asla tarafsız yetiştirmediğimizi görebiliyorum. Hakim sesler insanda merak uyandırıyor ve onu sorgulatıyor. insanoğlu kolay olan kavramı kabullenmekte bir numarıdır ve kimsenin bunu bile bile yapmaya hakkı yoktur.

    Çözüm yazımın içinde belirtildi zaten. Ezana ve çana bu devride gerek yoktur. insanlar inançlarını başkalarına empoze etmeden yaşamalıdır. Fakat açıkça belirtmek gerekirki bu konuda hiç bir ümidim yoktur. Çünkü dinler, içlerinde hoşgörü barındırıyorlarsa bu uygulamaları çoktan değitirmiş olurlardı.

    edit: sizi gördüğüme mutlu oldum. düşümcemde yanılmadığımı kanıtlmaya devam edin (hoşgörü) ve eksileyin. umurumda mı sanki?
    23 ...
  10. twitter dünyası

    1.
  11. Bildiğiniz gibi, twitter bir sosyal paylaşım sitesi. insanlar twitter'a üye olup ortamda çeşitli yorumlarda bulunuyorlar veya birilerini direk olarak eleştiriyorlar. twitter, ünlülerden veya siyasetçilerden anlık haber alma sitesi olarak iyi bir iş çıkarıyor. Kimi zaman sanal alem örgütlenme mekanı olarak kullanılıyor. Hatta kimi zaman dedikodu alemine dönüşebiliyor. Zamanla twitter'ın bazı yan etkileri de görülmeye başlandı. insanlar, sokakta yürürlerken karşılaştıkları ilginç olayları internete belirli bir kotayla bağlanan cep telefonlarını kullanarak yayınlamaya başladır.

    -Şimdi bir simitçi bağırıyor -twitt
    -Eylem tüm hızıyla sürüyor. birazdan x caddesinde olacağız - twitt
    -kapkaççı çocuk kadının çantasını kaptı - twitt

    Tabi bunların yanında facebook gibi sosyal ağları twitter'a çevirmeyi başaranlarda var. Özellikle kar yağdığında, apartman dairesinin penceresinden kafasını çıkarıp fotoğraf çeken makinaları ile sokaklarını çeken bir kısım insanımız anında face'e girip paylaşımda bulunuyorlar.

    -bu da bizim sokak
    -burda kar yağıyor
    -sen hiç kar gördünmü, aha sana kar.

    gibi bazı mesajlar veriyorlar topluma.
    2 ...
  12. mafyaya müşteri bulan rus kadın

    1.
  13. Bugün bir dost yemeğinde misafir olan bir rus bayan rusya'dan türkiye'ye yaptığı yolculukları anlatıyordu. Anlattığı öykülerin hepsinde uçakta yaşadığı tartışmalar ve sonrasında tartıştığı insanları moskova'daki bir mafyaya nasıl kırdırdığı ana düşüncesi vardı. Tartıştığı insanlarla neden tartıştığını anlatırken o insanların bunu hakkettiğini düşündüren çok fazla neden vardı ama yinede o insanlara cevabını vermekte kullandığı yöntem içler acısıydı.

    Bir defasında hostese rusça küfür edip duran bir adamı (hostesin bu anlamıdığını anlamışsınızdır), bir defasında da "benim anam, eşim ve kız kardeşim senin gibi bu saatte uçağa binmez" diyen bir adamı mafyaya yem etmişti. Anlattığına göre, mafyaya bu insanların yerini yurdunu bildiriyor ve mafya adamları pazar yerinde benzetiyordu. Sadece benzetmeyle kalsa iyi, her ay 5000 dolar haraca bağlanıyordu zavallılar. Sohbet uzadıkça bu adamları nasıl dövdürdüğünü deyiverdi. Nasıl mı?

    - Senede 3 defa 3, 5 bin dolar veriyorum onlara, onlarda benim istediğimi yapıyorlar.

    Be kadın, senin ne farkın kalmış haraca bağlananlardan? Dayanamadım ve bu yazının başlığını ağzımdan çıkarıverdim.

    + senin işin mafyaya müşteri bulmak galiba.
    - hıııı.
    0 ...
  14. delinin küfrettiği yere bakan insan

    1.
  15. Hepimiz sokakta oraya buraya küfreden aklını kaybetmiş kişiler görümüşüzdür. Bu tür bir akıl kaymasında kişi yüksek sesle küfreder, karmaşık hareketlerde bulunur ama asla kimseye fiziksel bir harekette bulunmaz. Yani zararsızdırlar (en azından benim karşılaştıklarım öyleydi). Çoğu insan bu kişilerin durumlarını bilir ve istifini bozmadan yoluna devam eder ancak bazıları ki daha bugün tanık oldum, aklını yitirmiş kişinin hareketlerini ve küfrünü savurduğu yerde ne var diye dönüp bakarlar. Oysa mantık aranmaması gereken bu tip davranışlara bir anlam katmaya çalışan insanlar aslında en anlamsız hareketi yaptıklarının farkında değildir. BU çelişkiye en az deli olan kadar katkıda bulunmuşlardır. Bir daha ki sefere böyle bir olayla karşılaştığınızda etrafınızdaki insanları bir kolaçan edin. Bakalım ülkemizdeki deli oranı neymiş görelim.
    0 ...
  16. ensedeki barkod dövmesinin anlamı

    1.
  17. Ensesine barkod dövmesi yaptıran arkadaşım hiç olmadı ve bu nedenle o dövmeyi neden yaptırdıklarını hiç soramadım. Ancak aşağıda bazı varsayımlarda bulunmak istedim.

    a. tüketim toplumuna karşı çıkış.
    b. beni okutabilirsiniz, ben bir malım.
    d. sevdiği birinin adının gizli olması.

    Ensesine veya başka herhangi bir yerine barkod dövmesi yaptırmış bir arkadaşınız varsa, ne anlama geldiğini sorun da bu kadar merak için kalmayalım.
    2 ...
  18. sektörlere göre çalışan ücretleri

    1.
  19. insanlar, eğitimlerini bitirdikten sonra hangi sektörde ne kadar maaş ile işe başlayacaklarını her zaman merak etmiştir. Özellikle günümüzde iş bulmanın zorlukları düşünüldüğünde, para kazanma bağbında, yanlış bir alanda eğitim alıp ilerde hayal kırıklığına uğrayacaklarına şimdiden neyin ne olduğunu bilmeliler bence. Geçenlerde bir arkadaşım neredeyse 5. mülakattan sonra işe alınmayacağını öğrendi. Zaten işe alınsa da 5. mülakata kadar maaşının ne kadar olacağı da belli değildi. Bu da düşünüldüğünde boşuna niye zahmet çekesiniz. Sözlük içersinde bir veritabanı oluşturursak fena da olmaz. Ben kendi sektörümden ve maaş aralığından bahsetmek isterim ilkin.

    Meslek: inşaat Yüksek Mühendisi
    iş Alanı: Statik proje mühendisliği (Ofis, masa başı işi)

    Alınan maaşlar;

    Yeni Mezun: 1000-1500TL
    2 yILLIK: 1500-2000TL
    2-5 Yıllık: 2000-3500TL
    5-10 Yıllık: 3500-6000TL
    10-20 Yıllık: 6000-10000TL
    20-35: Hala maaşlı mı çalışıyosun diye sorarlar adama.

    Umarım bu işi sulandırmadan (emekli maaşı, asgari ücret vs. gibi konuları gündeme getirmeden)düzgün bir veritabanı oluşturabiliriz. Saygılarımla.
    2 ...
  20. bir kardeşlik hikayesi

    1.
  21. hikaye değil aslında, bir acının hüzün dolu düşünseli. burada hikaye de anlatmayacağım ama düşündükçe yitip giden bir coğrafya gelir aklıma. öyle bir coğrafya ki, tüm tarih burada başlar, yön alır ve gelecek buranın üzerinde şekillenir. Öyle bir coğrafya ki, üzerinde oyun oynandıkça tarihi musluklarından kan akar. bir yarasa vampir için sığırdan farksızdır oraları, bizim içinse buraları. Herbir farklı ülkesinde anlatılan hikayeleri birbirine bağlanır. Yerel müziklerinde aynı enstrümantelleri ve tınıları duyarsınız.

    Evet bu bir hikaye değil, hikayelerin hikayesidir. Tarihin ta kendisidir. düşmanları, farklı düşünceler ve dış güçlerdir. kardeşlik falan da kalmamıştır aslında. Sadece bir ölü yatar acı yüreklerde, dövülen döşlerde.
    0 ...
  22. farklı bir yılbaşı dileği

    1.
  23. yılbaşında herkes sevdiklerine tipik dileklerde bulunur. bunların en önemlisi sağlık ve mutluluktur. ama insanın sağlığı ve mutluluğu kimi zaman ölümlerle bağlıdır. sonuç olarak, sağlığın ve mutluluğun kime ve hangi sebebe göre dilendiği belirsizdir.

    herekese mantıklı bir yıl geçirmesini dilerim.
    0 ...
  24. futbol hayatımdaki tükeniş

    1.
  25. Bölüm 1: Keşfediş

    Yaş 4-6 arası, topa yeni yeni dokunmaya başlamıştık. çocuğuzya, toplar biraz renkliydi haliyle. üzerinde çizgiler, yıldızlar, çiçekler, renkli renkli anlayacağınız. Sadece düz vuruşlar yapar, havaya atılan topu kapmaya çalışırdık. dönemin sonuna gelindiğinde havadaki topu tutabiliyor, kafa vurmaya bile başlıyorduk.

    Bölüm 2: Adaptasyon

    Yaş 6-10 arası, elimizdeki plastik toplarla futbol dahil her türlü oyuna, yakan top, yedi kule gibi, alışıyorduk. O zamanlar futbol topu olan zengin sayılırdı tabi. bizler açılışı plastik topla yaptık ve bu nedenle istikrarsız hareketleri ile çoğumuzu çileden çıkartan plastik topun futbol üzerindeki eğitim gücünü asla yadsıyamayız. topa vuruş hızıyla ve rüzgarla yaşanan ani yön değişiklikleri hepimizin refleksini ve yeteneğini geliştiriyordu.

    Bölüm 3: Gelişim

    Yaş 10-15 arası, ilkokul sonlarını ve ortaokul yıllarını kapsayan dönem. Sınıf ve mahalle arkadaşlarımızla kurduğumuz takımlarla etraf mahallelerle ve diğer sınıflarla maç yapıyorduk. Herkesin yeri yavaş yavaş şekillenmişti. Ben her yerde oynardım. çalım gücüm yüksekti ve ikişer taş kullanılarak yapılan kaleler arasını hızlı bir şekilde kat edip aranan golleri bulurdum. Vazgeçilmez bir oyuncu olarak her sınıf ve mahalle maçına çağırılmanın verdiği gururla hafta sonlarını dolu dolu geçiriyordum. Dönemin sonlarına doğru hayran olduğum brezilya milli takımının oyun sitiline kendime kaptırmıştım ve yerim orta sahada oyun kuruculuk olmuştu. Milimetrik pas atmaya bayılıyordum ve bu yetenekle maalesef hiçbir amatör takımın alt yapısında oynamak aklıma bile gelmemişti. Hatta babamın beden eğitimi öğretmeni olmasına rağmen bu konuda yönlendirilmemiştim. Galiba harcanmıştım.

    Bölüm4: Değişim

    Yaş 15-18 arası, lisedeyiz artık ve oturmuş bir kişilik ve hedeflerle futbol konusu yavaş yavaş askıya alınmaya başlamıştı. benim için artık sadece mahalle takımı vardı. Takımın istatistiklerini bile tutuyor ve kendimizi böylece tatmin ediyorduk. Oyun sitilim daha sağlamcı bir karaktere bürünerek libero mevkiine çekilmeme sebep oldu. amacım belkide hiç yenilmemek için defansı çekip çevirmek olmuştu. Öyle de oldu ve 50 maç hiç yenilmeden arkadaşlar beni üniversiteye uğurladı. Bu sürede karşımıza çıkan her takımı yenmiş, 6 adet halı saha maçını para ödemeden oynamış ve 500'ün üzerinde gol atmıştık. Ancak mevkimin defansa kadar gerilemiş olması futbolaki tükenişimin başlangıcı olmuştu. Riske girmeyen, çalım atmayan ve fazla koşmayan bir oyuncu haline dönüşmüştüm. Ama akdeniz karmasına hiçbir amatör takımın lisanslı oyuncusu olmadan seçilmemde bu döneme rastlar. Lise dersleri başlayınca onu da bıraktım çünkü futbolcuların çoğunun çirkef yüzlerini o zaman farkettim.

    Bölüm 5: Tükeniş

    Artık yaş 18'in üsütünde, üniversite yıllarımız ağır bir ders yüküyle bizi futboldan iyice uzaklaştırmıştı. Arada bir yapılan halı saha maçlarındaki idmansızlığım beni kahretse de bunu fazla kafaya takmamıştım. Birde üstüne sigaraya başlamam sahada iki adım koştuktan sonra dilimin bir karış dışarı çıkmasına ve ellerimin belimde gezinmesine sebep oluyordu. Ciğerimdeki yetersizlik futbol hayatımı bitirmeme doğru alınan bir gösterge olmuştu. Zaten üniversite ve çalışma hayatı yıllarımda futbola ayıracak zamanım da kalmamıştı. Bütün bunların yanında eskiden iyi bir futbol izleyicisi olan ben artık ona da merak sarmamaya başlamıştım. Tuttuğum takımın maçlarını izlemeyi bırakın, maçın özet görüntülerini bile izlemiyordum. Belki senede bir kaç maç özeti izleyip sezonu noktalıyordum. Eskiden, tuttuğum takımın yenildiği hafta sinirlenip spor programlarını bile izlemeyen ben futbolu hayatımdan tamamen çıkarmıştım.

    şimdilerde Futbolun bende yarattığı üzüntü ve sevinç kavramları hayatımdan tamamen silinip gitti. bu durumdan dolayı Mutlu muyum veya rahat mıyım? işin amatör kısmıyla ilgilendiğim için evet ancak yeteneğimin harcanıp bu işi profesyönel bir şekilde yapmamış olmak beni üzüyor tabiki.
    0 ...
  26. yazarların saygısızlık itirafları

    1.
  27. her yazar, hayatının bir döneminde veya anında, yaptığı saygısızlıktan dolayı pişmanlık duymuştur. Belki de pişmanlık duymamıştır ama geriye bakıpta o an veya dönem aklımıza geldiğinde keşke yapmasaydım, çok hazksızdım şeklinde kendiyle hesaplaşmıştır.

    Ben hayatımın her anında etrafımdaki toplumun rahatsızlık duymayacağı şekilde davranmayı kendime şart koştum. çünkü, kimi zaman bencilliğimizin kurbanı olan bizler, kendi özgürlüğümüzü başkalarının üstünde tutmak gibi bir takım yanlışlar içine girmişizdir. Oysa kendi özgürlüğümüzün bittiği yerde bir başkasının özgürlüğünün başladığını bilmek bu hataya düşmenin engelidir.

    Ben;

    - Asla yüksek sesle müzik dinlemedim.
    - Kulaklığımın etrafa cızırtılar yaymasına engel oldum.
    - Yere tükürmedim.
    - Kimsenin yüzüne karşı küfür etmedim.
    - Sokakta çekirdek çitleyip pisliğini yere atmadım.
    - Kornaya basmadım.
    - Toplu taşıma sıralarında başkasının sırasını çalmadım, çalanla kavga ettim.
    - Kimsenin arkasından iş çevirmedim.
    - Hırsızlık yapmadım.
    - Hiçbir kadına laf atmadım.
    - ...
    - ...
    - Kapalı alanda sigara içmedim.
    - Yolda yürüken sigara izmaritini yere atmadım.
    - Yolda yürürken elimdeki sigarayı küçük çocukların göreceği şekilde taşıyıp kötü örnek teşkil etmedim.

    Bu liste o kadar uzar ki saymakla bitmez. Fakat sizlerin maddelerin sonunu okurken bir şeyler mırıldandığınızı duyar gibi oluyorum. Evet itiraf ediyorum. Şu hayatta yaptığım en büyük saygısızlığı sigara içerek kendime yaptım, yapıyorum. Çünkü her akşam yatağıma yattığımda duyduğum pişmanlığı derinden hissediyorum.
    0 ...
  28. ucuza proje yaptıran mal sahibi

    1.
  29. genelde inşaat mühendislerinin en büyük derdidir. Mal sahibi, toplam inşaat tutarının sadece binde 5'i gibi bir rakamı projeciye vermek istemez. Adama zor gelir, ama bilmediği bir şey vardır ki çok kolay girer. Evet girsindir de, fakat mal sahibine ne girmiştir? Projeyi olması gereken fiyattan yapan projeci ekonomik bir tasarım sunar. Ancak mal sahibinin aklındaki tek şey paradır ve aslında ucuza yaptırdığını sandığı projenin imalatı ya çok maliyetli olmuştur ya da ilk depremde yerle yeksan olup mal sahibine gacırt diye girmiştir. ne demişler; deveye diken, insana s...n lazım.
    0 ...
  30. abazanı ortaya çıkarma deneyleri

    1.
  31. deney için gerekenler;

    - orta lükslükte bir cadde
    - bir adam
    - güzel bir kadın
    - denek

    Bir caddede (deney için boşaltılmıştır) denek olarak göze kestirilen kimsenin önüne iki aşamalı bir yem atılır. Denek v hızıyla caddede yürürken ilk yem olarak önünden gidecek şekilde bir adam devreye sokulur. bir süreliğine deneğin hızı ölçülür. biraz sonra ikinci yem olarak deneğin önüne güzel bir kadın ilave edilir. eğer deneğin hızı adam varken sabitse ve kadına yetişebilmek için bir v' hızına yükselmişse deney başarılı olmuş demektir.
    1 ...
  32. işyeri baskısı

    1.
  33. insanlar üretmek,yaratmak ve iletişim kurmak için neden belli bir fiziksel mekanın sınırları içinde olmak "zorundadır"? Bu fikrin altındaki varsayım, insanların gözönünde ve kontrol altında olmadığında çalışmayacağı, verimli olmayacağı, kaytaracağıdır. Ve bu varsayım, insanoğlunun bu kadar boktan, monoton, baskıcı bir iş hayatı olmasının temel sebebidir.

    Benim açımdan bütün mesele, insanların mesleki bilgilerine başlangıçta güvenilmemesinde yatmaktadır. Örneğin, yeni mezun bir kişi kendini kanıtlayana kadar belirli bir disiplin altında çalışmak zorundadır. Ancak gerekli bilgi birikimi ve deneyime ulaştıktan sonra zaten kimse o kişinin yaptığı işi ve üretkenliğini sorgulamaz. Sorumluluk duygusunu kazanmış ve verilen her işi eksiksiz yerine getirmeye başlamıştır. Bu noktada kişi hala iş veren baskısı altında işe geliş gidiş saatlerinde, kişisel seçimlerinden ve davranışlarından dolayı sorgulanıyorsa ister istemez baskı hissetme mekanizması devreye girer. işe giderken ayaklar iki adım öne bir adım geriye gider. Bunu yaşamış biri olarak kendi kurduğum firmada çalışanlarıma nasıl davranacığımı biliyorum ve onların rahat etmesi için elimden geleni yapıyorum. izin mi? izin, ama verilen işi belirlenen bir x zamanda teslim ettiği sürece ne yaptığı, işe kaçta geldiği benim için önemsizdir. Bu anlayış çalışanda baskı yerine motivasyon yaratacaktır. Kimi zaman işyerine gelmesine gerek kalmadan tüm görevlerini yerine getirecektir.

    Bu bir evrimsel sürece doğru gider. "Esnek çalışma saatlari" kavramı bu noktadan sonra devreye girer. işveren kimi zaman eleman alımına ihtiyaç duymaz ve tutarı karşılığında işi dışarıya verir. Böylece işveren aynı işi daha az masrafla teslim etmiş olur. Bir yerde güzel bir uygulama gibi görünse de bazı sorunlara gebedir. Belli bir firma bünyesinde olmayan ve iş yapan insan sayısı artar ve işin piyasa değeri düşer. insanlar sömürülmeye ve daha az bedelle iş yapmaya zorlanır. Kimse hak ettiğini alamaz konuma gelir ve sistem başarıya ulaşır. Maliyetler çok düşmüş ve piyasayı elinde bulunduranlar daha fazla kazanmaya başlamıştır. Yani devreye sendikal bir hak arayıcı girmediği sürece kapitalizm kendini acımasız bir şekilde gösterir.
    2 ...
  34. silik bir yazar olmanın yöntemleri

    1.
  35. yazdıkları pek değerlendirilemeyen veya farkedilmeyen yazar olmak için bir kılavuz;

    - yazıyı uzun yaz
    - yazının arkası doldurulmasın
    - konu sex veya futbol içermesin
    - kutuplaşmamaya çalış
    - dil bilgisine ve yazım tekniklerine uy

    şimdi bu konudaki yazımı yukardaki ana yöntemlere göre tek tek değerlendirelim.

    - yazı yine uzun olacak galiba!
    - yazının arkası pek doldurulacağa benzemiyor!!
    - konu sex veya futbol içermiyor, hay allah!!!
    - ortada bir konu oldu!!!!
    - dil bilgisine ve yazım tekniklerine uygun olduğunu düşünüyorum!!!!!

    Tebrikler, 5 ünlem, siz kazandınız.
    3 ...
  36. çocukluğunuza inilmesi gereken belirtiler

    1.
  37. yaşınız almış gitmiş, orta yaşlı bir adam olmuşsunuz. Daha önceki davranışlarınız da gençliğinize verilmiş. Ancak artık ne genç ne de çocuksunuz ve davranışlarınız çevrenizde bir takım rahatsızlıklar doğuruyor. Bu belirtiler neler olabilir ve bu davranışı göstermenizdeki sebep çocukluğunuzda yaşadığınız hangi olaya dayanıyor? Tipik bir psikolog yöntemi olsa da sorunu belirlemek için kullanılan en etkili yöntem tabiki. Bir kaç örnek konuyu özetleyecektir.

    - Toplum içinde burnunuzu karıştırmak = "Babmdan gördüm, rahat rahat karıştırıyordu"
    - Sürekli elinizin mahrem yerinize gitmesı = "Arkadaş grubumla düzenli olarak porno izlerdik"
    - Saç baş düzeltmek = "Kızlar benle ilgilenmezdi, belki de tipim kayıktı ve düzeltmem gerekirdi"
    2 ...
  38. bakir erkek sancıları

    ?.
  39. Bakir erkek için dünyadaki tek gerçek kadındır. ona ulaşmak için ikincil gerçeklerin peşinden hayat boyu koşar. ikincil gerçekler yani tali (ana olmayan) olanlar bakir erkeğin zihnindeki kadın profiline ulaşmak için kullandığı araç ve gereçlerdir. Tali gerçeklerin başında en ilkel olanı yatar. Öncelikle yakışıklı görünmek için dış görünüş birinci önemi alır. Daha sonra kadına yaklaşma yöntemleri geliştirir. bu konuda çevreden duyduğu bir çok taktik vardır ancak, önündeki en büyük engel utangaçlığıdır. Durum git gide karmaşıklaşmaya başlamıştır. ikincil gerçekler daha zor ulaşılır hale gelmiştir. Bunlar toplumda önemli bir yer edinmek için gerekli olan eğitim ve paradır. Bunları da elde eden bakir erkek hala bir başarı sağlayamışsa önce aynaya bakar. Sonra nefesini koklar, sesinin tonunu ölçer, giyimine ve kuşamına bakar yani geriye döner ve sorunun temeline inmeye çalışır. Sonuç, sonu gelmez cinsel arzularını bastırmak için parayla ilişkiye girmektir belkide. Neden olmasın?
    1 ...
  40. dinozor olmanın avantajları

    ?.
  41. bir dönemin hakim türü onlar. ancak t-rex veya spinozor olmadan pek bir anlamıda yok tabiki. En büyük avantajları bizlerden önce yaşamış olmaları bence. bugün bir çok hayvana baktığınızda insan tehditi altında soylarının tükenmelerini bekliyorlar. Bence dinozorlar sırf bu yüzden çok büyük bir avantaja sahiptiler.
    1 ...
  42. borcu geri isteme hikayesi

    1.
  43. Yaşadığımız dünyanın en riskli eylemlerinden biri borç istemek veya borç vermektir. Borcu isteyen için borcu geri verme, borcu veren için ise borcu geri isteme zamanı geldiğinde kişilerin huyları ve buna bağlı olarak konu ile ilgili duruşları büyük bir fark yaratır. Borcu veren kişi çekingen, borcu alan ise yüzsüz bir karakterse mevzunun son bulması gecikmiş demektir. Herkes maalesef bu durumla mutlaka karşılaşmış ve gerilmiştir. Ben çekingen bir karaktere sahibimdir ve verdiğim borcu geri isteme konusunda oldukça başarısız bir kariyerim vardır. Bunun yanında benden yardım isteyenleri de geri çeviremeyecek kadar anlayış sahibiyimdir. Fakat bu anlayışı ömrüm boyumca borcunu geri veren insanlarda hiç bulamadım. Dolayısı ile borcunu geri veren insanlar tabiri bir önceki cümlemde anlatım bozukluğuna girmektedir ve üniversite sınav sorusu olabilecek kalitede yanıltıcı bir soru karakterine sahiptir.

    Hikayem tam olarak borç isteme hikayesi değildir aslında. Ancak dolaylı olarak buna itildiğimi bilmenizi isterim. Olayın üzerinden beş yıl geçmişken ve sosyla paylaşım siteleri çoğalmışken o insanlarla ister istemez karşılaşırsınız. Size arkadaşlık isteği gönderirler ve kırgınlığınız, onunla diyalog kurmanıza engeldir. Fakat karşınızdaki kişi neden diyalog kurulmadığını size göre anlamlıdır. Çoğu zaman anlamazlar, anlasalar da çaktırmazlar veya direk o konuda mevzuya girerler. Benim hikayemde son durum geçerli oldu. Aşağıda bu diyalogdan bir alıntı vererek olaya nasıl son noktayı koyduğumu ibretle okuyun lütfen.

    Not: (-) ben, (+) zat

    + Sana arkadaşlık isteği yolladım, neden dönmedin?
    + Adam gibi sorduk, cevap ver bari.
    + O mesele değil mi? Senden aldığım borç için afra tafra yapıyorsun.
    - Maden anladın, sana hayatta başarılar
    + Bunca yılık arkadaşlığımızı bir borç para için mi bitiriyorsun yani?
    - Beş yıldır sesin çıkmıyordu, bence bunca yıl diye buna denir.
    + Sende de ne karakter varmış sağdıç (bana böyle derdi).
    + Sana o parayı vermeyeceğim, gideceğim bir yerlere bağışlayacağım.
    - Bağışladıktan sonra dekontu da bana gönderecek misin?
    - Bak aslanım, karakter diyorsan, o sende yok. Senin o parayı bir yerlere bağışlayacağına zerre kadar inanmam.
    - Bu olayı şöyle düşün
    - Ben sana bir miktar para verdim, verdiğim o borç para senin benim paçamdan düşmen içindi.
    - Oldu mu şimdi? Kal sağlıcakla.

    Hikaye sonunda elde var sıfır. Ancak dediğim gib, böylesi insanların gerçek yüzünü gördükten sonra o insanlardan kurtulmanın yolu borç para vermekse ve bu borç sizi fazla zorlamayacaksa verin gitsin.
    0 ...
  44. yitip giden sevişkenlik

    ?.
  45. aşk bir başlangıçtır.
    tanımak bir süreç.
    sevişmek bir andır.
    sevişirken tanımak bir eğlence.
    tanıdıkça sevişmek tükenme.
    zaman yitip giden sevişkenliktir.
    geriye sadece sevgi kalır, ister beraber isterse ayrı.
    0 ...
  46. iş çıkışı yaşanan en büyük dertler

    ?.
  47. Evi iş yerine uzak olan kişi için büyük şehirlerde trafik sıkıntısı baş gösterir. Ayrıca cinsiyete göre değişkenlik gösteren bir takım zorluklar insanları mesai saati bitiminde de beklemektedir. Özellikle evli kadınlar için yemek yapma derdi varken, evli erkekler için eşinin "bugün yemek için ne yapalım" sorusuna cevap vermek büyük bir derttir. Ve en büyük dert, ertesi gün tekrarlanan monoton hayata doğru uzanan zamanın akışını izlemektir.
    1 ...
  48. şanssız kişi tanımları

    1.
  49. en temel haliyle, tavlaya bile ilk başlayamayan kişidir. En azından ben şansızlığımı bu şekilde ifade ederim.
    0 ...
  50. eski bayramların daha güzel olduğu yanılsaması

    1.
  51. eski bayramların daha güzel olduğu söylenir hep. oysa bu bir yanılsamadan ibarettir. Çünkü eski bayramlar biz çocukken güzeldir. Hala çocuklar için bayramın güzel olduğu gibi.
    2 ...
  52. farc liderinin öldürülmesi

    1.
  53. Kolombiyadaki uyuşturucu baronlarına ve onların paramiliter güçlerine karşı mücadele eden Alfonso Cano askeri bir operasyon sonucu öldürülmüştür. CIA ve onun bütün emperyalist ajanlarının cirit attığı bir ülkede halkı için savaşan devrimcilere selam olsun.
    1 ...
  54. kadına şiddette devlet eli

    1.
  55. Son zamanlarda kadınlara yönelk şiddet olaylarının artmasındaki en önemli rol devletin pasif tutumudur. Ne de olsa erkek egemen olan bir toplulukta kadını koruyacak bir hukuk beklememek lazım. bunun ispatı için aşağıdaki bağlantıya göz atmanız yeterlidir.

    http://www.radikal.com.tr...10.2011&CategoryID=77
    2 ...
  56. benden bunu isteme

    ?.
  57. yeteneğinin, ekonominin, gücünün, zamanının ve cesaretinin elvermediği bir şeyi senden isteyen kişiye yapılan zerzeniş.
    0 ...
  58. komploya kurban giden deprem

    1.
  59. Facebook'da bir video paylaşıldı. Videonun konusu Van depremi ve sonrasında oluşan artçı sarsıntıların harita üzerinde son derece muntazam bir şekilde paralel dizilimiydi. Arka planda ingilizce konuşan biri kadın biri erkek iki kişi böyle bir dizilimin imkansız olduğunu ve bunun planlı bir saldırıdan başka bir şey olamayacağına kanaat getiriyorlardı. Bu önemli bulgunun bir an önce youtube'da paylaşılması için videoyu paylaşım sitesine yükleme kararı aldılar.

    Bilindiği gibi ya da kimsenin bilmediği gibi amerikan ordusu, amerikan hükümeti ve bir üniversite işbirliği ile alaska'da bir takım deneyler yapılmakta. Deneyin ve araştırmanın konusu iyonsfer tabaksında hareketlenme yaratmak. Bunuda fay hatlarının bilindiği bölgelere yüksek miktarda enerji vererek gerçekleştirmek amaç edinilmiş. ilk söylentiler, endonezya depreminde buna benzer bir sistemin kullanıldığı ve iki kıtanın biribiri altına girdiği bölgede ilk hareketi başlatan bir deney yapıldığı idi. Bu söylentilere paralel olarak dünyanın farklı bölgelerinde bir dizi yapay deprem yaratma girişiminde bulunulduğu düşünüldü. Ve son olarak face'de paylaşılan bu video ortaya çıktı. Görünen o ki birileri dünyanın önemsiz bölgelerinde yapay deprem deneylerini peş peşe uyguluyordu. Genellikle gelir düzeyi ve eğitimi düşük bölgelerde bu girişimde bulunulmuştu. Tam bir komplo teorisi değil mi? Peki bu komplo teorisi gerçekse kim, ne için böylesi bir yıkıma sebebiyet vermek ister?

    Artık her konuda komplo teorisi yazılır oldu. Bu teoriler sosyal paylaşım sitelerini kullanarak kendilerine taraftar topladılar. Çoğu insan bahsedilen konuları kendi ideolojik anlayışlarına uyduğu sürece hemen paylaştı. Ve nihayet bu teoriler bir deprem etkisi yarattı.
    0 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük