yanlış anlaşılması için türk ve dünya basınının elinden geleni yaptığı fikir akımıdır. bugün atatürk'e sağdan soldan ortadan değil de yukarıdan yani somut bir şekilde bakanlar atatürk'ün pragmatik yapısını ve ırkçı, soycu yönünü rahatlıkla görecektir.
(bkz: ırkçılık)
(bkz: türk milliyetçiliği türkçülüktür, bunun da iki gereği turancılık ve soyculuktur)
(bkz: hüseyin nihal atsız)
kürt kökenli vatandaşların mevzilendiği mahallelerden geçerken başa bela olan velettir. zaten ufacık çocuğun bir suçu yoktur burada, genelde onu mahalleden geçen yabancıların üzerine salan büyük abileri vardır. bir hırtlık çıksın da kavga edelim diye bekleyen abileri. sayıları en az 10 ila 15 arasında değişir bu abilerin. tavşan gibi ürediklerinden olsa gerek.
neyse efendim o ufacık çocuk, abi versene nolucak yia şeklindeki cıvık davranışlarıyla sinir bozucaktır ama ikinci aşaması vardır bunun. vermeyeceğinizi anlayınca geçilecektir bu ikinci aşamaya, 8-9 yaşlarındaki bu potansiyel apo kendini kabadayı sanaraktan küfürler yağdırır, el kol hareketi çeker. tabi tokadı da yer ama, yanınızdan uzaklaşırken pis bir tebessümle ayrılır. amacına ulaşmıştır. ardından o abiler yaklaşır yanınıza bir iki tatlı muhabbetten sonra yumuşamayacağınızı anlayınca it sürüsü gibi atlarlar üzerinize. eve gidersiniz ağzınız burnunuz kan içerisinde ve düşünürsünüz, batıda yaşadığınızı, çoğunluğun türk olduğunu. düşünürsünüz acaba doğuda neler geliyor türk kardeşlerimin başına diye.
toplumdan farklı olduğunu göstermeye çalışan bünyenin karşı cinsi etkileme, birazda kendi egolarını tatmin etmek için, içine girdiği eylemdir.
70 milyondan farklıyım, filozofum, çok okudum ondan sürekli devrik cümleler kuruyorum anlaşılmazım, inananlar cahildir ayağına yatmak ergen kızlarımızın gönlünü kazanmanın bir numaralı yolu olduğundan tıkır tıkır da işliyor aslında.
bakınız verdikten sonra, hemen bakınız verdiği başlığı * açmassa sözlük ahalisi tarafından dışlanıcağını düşünen yazarın güdüleridir. ayrıca verdiği bakınızın başka yazarlar tarafından doldurabileceği şeklinde garip hisler de yazarımızın içini sarabilir, o an yaşadığı bu panik ve gazla başlığın altına öylesine bir şeyler karalayıp ekleye basar. artık içi rahatlamıştır. eve gelip koşa koşa tuvalete girip işemeye başlamış insan kadar rahattır.
melankolik, depresyonel yapısıyla dikkati üzerine çeken bu müzik tarzının dinleyeninin de yine melankolik adamlar olması gayet doğal. evet neresi eşcinsel diyorsunuz, şimdilik bir şey yok. ama durun hele.
bu müziğin dinleyenlerinin sadece kendine melankolik olmaması, etrafta sürekli çok acı çekiyorum, ben çok yalnızım, kimse beni sevmiyor tripleriyle fink atması bir eşcinsellik belirtisi mesela. sırf dikkat çekmek için girilmiş bu ergenimsi tripler, boş ağlayışlar, devrik cümlelerle yazılmış kolpa şiirler falan filan derken, doom metal'in insanı sosyal yaşamdan koparıp eşcinselliğe ittiğini görmezden gelmemek olmaz.
erkek adamın ben çok yalnızım, çirkinim, acı çekiyorum, sevgilimden ayrıldım onu çok seviyordum ona şarkı yazmalıyım demesi ne kadar normal karşılanabilir. illaha bunalım bir şeyler dinlemek istiyorsanız arabesk dinleyebilirsiniz. insanı ne homo triplere sokar, ne de arkadaş çevresinden soyutlayıp, über doom metalci ağlak adamlarla tanışıp daha da homoseksüel olmasını sağlar.
sadece bacak kısmını görebildiğimiz, belden yukarısının ne olduğu henüz belli olmayan * kadındır. tom'un, fareye en yakın olduğu anlarda işin içine karışır her şeyi berbat eder. kin güdülesidir.
2000'li yıllardan itibaren büyük bir hızla yaygınlaşan durumdur. tabi bunun için de 'doğru' kavramının insandan insana değişebileceğini anlamak istemeyen sol dayatmanın da payı büyüktür.
halkın arasında serap ezgü programlarına çıkmış yaşlı kadınlar gibi sürekli sızlanıp türk halkının o ezilene acıma duygusunu kullanarak dışlandığını (!) kabul ettiren ve halkımıza kendi görüşünden başkasının mutlak yanlış olduğunu dayatmaya çalışanların sayılarının günden güne artmasıyla daha da yaygınlaşacaktır. *
muhtemelen sürekli yanında dolaştığı gerçekten güzel bir kankası olan kızdır. kankasının peşinde dolaşan erkeklerin kendi peşinde olduğunu kafasına zorla sokarak, şişman asosyal zeki kız olmayı bir kenara itip suratına bir ton makyaj yapıp jünyor bülent ersoy gibi görünmeyi seçmiştir. uzak durulasıdır.
başladığı an ile biteceği an arasında maksimum 3 ay vardır. tabi istisnalar kaideyi bozmaz, evliliğe kadar giderse çiftin çocukları büyük ihtimal sakat doğacaktır. *
hiç olmadık sitelerde karşınıza çıkabilen abuk reklam. bir de bizim yönlendirdiğimiz adam şınavları yağ gibi çekebilirken, computer'ın yönlendirdiği elaman ıkınmaktan bir hal oluyor.
etli yemeğin etlerini tabağın bir kısmında toplayıp, o hiç leziz olmayan türlü tipi yemeği * hiro nakamura'nın güçlerini ıkınarak kullandığı günlerdeki surat ifadesiyle yedikten sonra, pilavla etleri bir güzel harmanlamaktır. tabi sofradaki herkesin pilavı öyle kuru kuru yediğini görmek, insana kendini süpermenmiş gibi hissettirir. hoştur, güzeldir.
türkiye'den avrupaya bakan bir insanın içine düşebileceği yanılgıdır. avrupadan türkiye'ye bakan birisinin de bütün türkleri ibrahim tatlıses sanması olağandır.
marksizmin üretim araçlarına üzerine kurulu, metanın artı değere dönüşüp üretim aracı sahibinin artı değer üzerine bir taht kurmasına karşı bir zihniyet olduğunu algılayamamış zihniyettir. * kendisine karşı olan her şeye faşist demesi, insanları dar kafalılıkla suçlaması kaçınılmazdır. kendisinin farkında değildir.
marksist teorinin pratikte farklı şekilde ortaya çıkma durumudur.
teoride, devrim hareketlerinin işçi hareketi olduğu ve bu hareketleri doğuracak olanın toplumun aşamalarından ****** kapitalist toplum olduğu vardır. feodal toplum sürecinde üretim araçları üzerindeki tekelciliğin baskı ve şiddet yoluyla sağlanması fransız devrimini doğurmuştu, bu sefer üretim araçları kraliyetin tekelinden çıkarak soylu sınıfın tekeline girecekti, tabi feodal düzende elde edilen artı değerin şiddet ve baskıyla korunduğu, kraliyet tekelinde olduğu halk tarafından biliniyordu, resmi idi. yeni doğan kapitalist düzende ise üretim araçlarının mülkiyet sahipleri sıradan insanlar olarak gözüküyordu ve resmi olarak bir haksızlık görünmüyordu. ama işçinin ürettiği metanın tam karşılığını alamaması ve sadece geçinecek kadar bir ücret alması, işçinin ürettiği artı değerin üretim araçlarının mülkiyet sahiplerinin eline geçmesini sağlıyor ve onların kendi krallığını kurmasına sebep oluyordu.
bu şartlar altında insanların bunu görmesi ve isyan etmesi daha zordu. çünkü işçinin hukuksal olarak hakkı yenmiyordu ve işçinin yaşam koşuşturmacası içerisinde bunları farketmesi olanaksızlaşıyordu. buna da yabancılaşma diyordu marx. buna rağmen marx kapitalist düzenin sosyalist düzeni ve isyanı doğuracağını da söylüyordu. ama gerekli olanın sadece bu olayları dizayn edicek bir komünist partiydi. parti yetkilileri teoriyi tam anlamıyla bilen insanlar olacaktı ama parti üyelerinin, işçilerin teoriyi bilmesine gerek yoktu, sadece eşitlik, özgürlük sloganlarını öğrenseler bu onlara yeticekti. bunu savunan da marx idi. *
bu ideolojiden aşırı emin olan marx'ın yanılgıya düştüğü en büyük noktalardan birisi de burasıdır. teoriyi tam olarak bilmeyen insanların sadece eşitlik, özgürlük kavramlarını komünizm sanmasıyla terörizm hareketlerine zemin hazırlanmıştır.
neyse asıl konuya dönersek tüm bunlar altında devrim hareketlerinin ana noktasının avrupa olması gerektiğidir, tam olarak kapitalizm düzen içerisinde yaşayan halkın komünist parti etrafında birleşmesi ve isyan etmesi gerekmektedir. marx'da devrim hareketlerinin almanya, ingiltere ve fransa üzerinde yaşanabileceğini düşünüyordu ama ilk devrimin rusya'da olması teoriyi büyük bir sekteye uğratmaktadır. rusya'nın o dönemde tam olarak kapitalizmi yaşamadığını hatta feodal bir toplum yapısına sahip olduğunu bile söyleyebiliriz. feodalizmden sosyalizme geçilmesi de teori ile pratik arasındaki uyuşmazlığa sebebiyet vermektedir.
tabi bunları göz ardı edip hala gomünüzm eşitlüktür domokrosüdür diyen dar görüşlü, kendi dünyasında yaşayan insanları ülkemizde görmekte insanın içini acıtmıyor değil. kendi görüşünden başkası her şeyi faşist ilan eden, insanların değerlerine saygısızca yorumlar yapan, alparslan türkeş başlığına faşist kontrgerillacı yazanlar mesela. öyle değil mi ?
tabi marx'ın belli bir kesmin sadece teoriyi bilmesini düşünmesi, diğerlerinin militan olmasını istemesi samimiyetindendir. devrim hareketlerine daha hızlı gidebilmek istemesindendir ama etrafa onlarca bilinçsiz, sabit kafalı insan kazandırabileceğini de hesaplaması gerekirdi.
edit : terörizmden kastım içeriğindeki elemanların teori hakkında hiç bir fikre sahip olmayıp kullanıldığı örgütlerdir. doğru terörizm biraz saçma kaçtı ama bir yandan deniz gezmişi diğer yandan mazlum doğanı destekleyen adamların böyle oluşumlar içerisinde olduğunu gördükten sonra bunun aslı nedir diye insanı düşündürmüyor değil.