frida kahlo
367 (megastar)
altıncı nesil yazar 5 takipçi 3.80 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    honki ponki ile müzik piyasasına atılmak

    1.
  1. kimin fikriydi bu, dalga mı geçiyorsunuz kardeşim siz bizimle? aklım hafazam almıyor arkadaş. Kaç yıl geçmiş üstünden hala bende yarattığı etkide en ufak bir azalma yok. Bir insan bu kadar tırt bir şarkı ismi ile nasıl müzik piyasasına atılır? bilmem ben o işleri de o kadar basamak geçmişsin, ünlü olmuşsun. Hiç mi yol yordam öğretenin, bir danıştığın, uzaktan bir akraban bile mi yok arkadaş senin? Yıllar geçti üstünden, bir "sokak kadını, vicdansız sürtük" ü bir de seni unatamıyorum faruk k.

    Yahu kafayı yiyecem; allahaşkına sözlere bak hele;

    "honki ponki torino
    çalına bimbo porino
    muşi muşi popopo kozizo
    çıkı çıkı şayne tikitak tok
    demedim demedim
    birşey demedim
    derdimi kimselere söylemedim... "

    Bu kafayla avrupa birliği çok zor.
    1 ...
  2. çocuklar uğultunuzdan kendi sesimi duyamıyorum

    1.
  3. Yine tipik öğretmen klişelerinden biri idi kendisi.

    "kendi aranızda ne konuşuyorsanız, bize de söyleyin, hep beraber gülelim", "ödevini evde unuttun, kendini neden unutmadın" gibi.

    "çocuklar, sizin uğultunuzdan kendi sesimi duyamıyorum?"

    derdi. Birimiz de çıkıp demedik ki nasıl bir işitme sistemine sahipsiniz ki mesela ben içimden düşünürken bile sesimi duyabiliyorum, siz konuştuğunuz halde duyamıyorsunuz. insan kulaklarını ellerine kapatınca bile kendi sesini duyabilir. Ben eğer soğuk nitrojen verilmiş, vakumlu, tamamen oksijenden yalıtılmış bir laboratuvar ortamında yetiştirilmediysem eğer, gayet duyabiliyorum.

    yahu bi kere kadının neye kızdığı belli değil arkadaş?

    hayatım sen kendi sesini duyamadığına mı bozuluyorsun, sınıfta gürültü olduğuna mı?

    bi kere bi net olacaksın abicim.
    0 ...
  4. eline koz geçince çirkinleşebilen insanlar

    1.
  5. bunlarla mücadeleye adadım ömrümün kalan kısmını.

    önce onların eline koz geçtiğinde bakışlarındaki deliciliğe, deli deli yanar dönerliğe bakınız. ne kadar vahşiler değil mi? hayal et bi "eline koz geçmiş küstah insan bakışı" nı.

    eline koz geçmiş küstah insan' ı "kardeş" olarak düşünelim. elinde hiç koz olmasın bunun;

    -nerde benim sweatim?
    -ne bileyim ben? alahala
    -allah allah uçmadı ya bu?

    aslında geçen gece mesaiye kalmadığımı, o saatlerde gidilen bir sinema biletinin eline geçtikten sonra aniden karaktersizleşen, eline koz geçmiş kardeşin "eline koz geçmiş küstah insan bakışı" na eşlik eden küstah insan ses tonu ile:

    -canım, benim sweatimi gördün mü bir yerde?
    -tabi gördüm. ahahahaa, geçen arkadaşlara takıldım, içtim içtim, üstüne kustum, sonra da attım ne olcak? naparsın?
    -olur öyle şeyler.. şe'yapma.

    ne yapmaya çalışıyorsun, bu güç gösterisi kime, güzel kardeşim. hayır tansiyon hastası biliyorsun annemle babam, şimdi gidip söyleyeceksin, allah korusun başlarına bir şey gelecek, o zaman benim elimde başına neler gelebileceğini nasıl tahayyül edebiliyorsun? bu nasıl bir özgüvendir canım benim. beni kırıyorsun, üzülmeni gerçekten en son isteyecek kişi benim şu dünyada. bunu bilmiyorsun, üzüntüm buna güzel kardeşim.
    beni benimle bırak canım kardeşim; omega 3 fakiri organizma ile birinci dereceden akraba olduğum gerçeğini kabullenmek için gerçekten zamana ihtiyacım var.

    eline koz geçince çirkinleşebilen, adileşebilen, entelleşebilen, vurdumduymazlaşan ne bileyim sinirimden türkçe' yi unuttum, küstahlaşabilen insanlar kaldırılsın. çok didaktik bir istek ama böyle, kal-dı-rıl-sın.

    çok reröreler.
    2 ...
  6. hiçbir şeyi beğenmeyerek prim peşinde koşmak

    1.
  7. Öyle ben de yeni bir şey buldum edasıyla pat diye çıktım karşınıza ama, bir saptama yapmaya değil, öfkemi kusmaya geldim. Zaten sözlükler de klavyemizi en özgür hissettiğimiz mecralar değil midir?

    Bir şekil gündelik hayatımızda her yerde karşımıza çıkan tiplerdir bunlar. Arkadaş sohbetlerinde emo' lardan yakındığı görülür, "her kuşu siktik bir leylek mi kaldı dostum, boşver yapalım makarnamızı keyfimize bakalım" dedikleri görünür, kısacası pratikte gayet eylem adamları iken, iş teorikte laf yetiştirmeye gelince, iki tartışma ortamında hemencik o asık, hiç bir şeyi beğenmeme yüz ifadesini takınıp gayet safkan emo olabiliyorlar.

    -hangi tür okursun?
    -hmm, ben yeraltı edebiyatı okurum. Grunge dinlerim.

    e arkadaşım. pardon. burası türkiye canımın içi. iki tane türk romancı söylemek neden bu kadar zoruna gitsin değil mi? gel otur şöyle, çek sandalye canımın içi. BAk sana bunları kim empoze ediyor bilemiyorum. Batının iyi şeylerini alacaksın, eyvallah. Ama teorikte hiç bir boku beğenmiyorken görünürken, pratiğe gelince misal içerken feridun düzağaç dinlersen, adam da kalkar sana sözlüklerden başlık da açar, efendime söyleyeyim altından sandalyeyi de çeker, uyuyor numarası da yapar.

    çorbayı da beğenmez allah bilir?

    e var mı başka alternatifin bebeğim?

    içine yer altı sosu olarak haşhaş mı atalım bilemedik ki nedir olayın senin?

    yiğido seni.
    1 ...
  8. saçınızı hangi tarafa ayırıyorsunuz hanımefendi

    8.
  9. -saçınızı hangi tarafa ayırıyorsunuz hamfendi?
    -karınca yuvalarının olduğu yere.
    -Kuzey' e yani? hmm. var mıydı özel bir nedeni pardon?
    -Manyağım ben.
    4 ...
  10. ali elverdi nin cenaze namazını kıldıran imam

    1.
  11. Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in katili Ali Elverdi için cenazede "merhumu nasıl bilirdiniz" diye sormayıp tepki gösteren imamdır.

    Hayatımda hiç tanımadığım bir imam' a bu kadar derin sevgi duyacağımı tahmin etmezdim.
    7 ...
  12. anne fıttırdığında bile dayak yemeyen gözde kardeş

    1.
  13. vocabulary:

    fıttırmak: eski mısırda bir tanrı.

    şu olayda bahsi geçen kardeştir de aynı zamanda:

    anneyle takışınca kardeşin anneyle yakınlaşması

    bu kardeş demeye insanın dilinin varmadığı ekose kare; aynı zamanda odada diğer çocuklar oynarken anne içeri hiddetle daldığında, aniden uslanan kardeştir de.

    Pis köpek !
    5 ...
  14. yeni ressamın görüş alanında bulunan zavallı vazo

    1.
  15. bir bu zavallı vazo'cuğum, iki meyve tabağı.

    arkadaş hiç mi vicdanın yok hevesli ressam kardeşim? yemin ederim delirecem yahu. hani nerde lan yeni akımlar dediğiniz naneler, postmodernizm yok sanatta özgünlükler tırı vırıları?

    ne zaman iki artı bir dairede mutfağa girsem orada belirir hemen bir yağlı boya resmi. ya vazo var, ya da meyve tabağı. Meyve tabağının içindekiler de üzüm, muz belki insaflıysa da portakal. Bari bir bostan karpuzu çiz de görelim yiğidoluğunu edivardocuğum.

    Şu halde hitler gelse, benden sabun yapmak için insan talep etse, hedef gösteririm sizi bak tansiyonum düştü.

    bak yanlış anlamayın benim ressam arkadaşlarım da var, benim babaannemin de başı bağlı.
    3 ...
  16. sözü merkez stüdyosuna bırakmış muhabir karizması

    1.
  17. hayatımda sahip olmak istediğim tek ve tek karizma. O nebçim etkileyici bir sözü başkasına bırakış yalebbim. O muhabir savaş muhabiri de olsa, dünyanın en tırt haberini yapan semt pazarı muhabiri de olsa, sözü merkez stüdyosuna bırakmadan önce o dudakların kıvrımı, o ses tonunun tokluğu.. eeeeh konuşamiyciğim.

    -frida kahlo, ortaköy, istanbul.

    yahut

    -Evet Gülgûn, söz sende.

    Hele de bunları söyledikten sonra kulağındaki kulaklığı o anda refleks olarak sağ eliyle düzeltme hareketleri yok mu?

    Gelecek nesillerden "sözü merkez stüdyosuna bırakmış muhabir karizması" na sahip olmalarını diliyoruz.
    5 ...
  18. çocukken alınan yiyeceği ibneliğine en son yemek

    1.
  19. çok zevkliydi. Kardeşler, akrabalar, arkadaşlar neyse hep beraber bakkala gider leblebi tozuydu, çokonattı, gofretti alırdık. Psikopat gibi herkesin yemesini bekler, kendi yiyeceklerimi sona saklar, aklım sıra "ibnelik" yapardım.

    Herkes eti pufunu bitirmiş paketin içindeki o uzun süsleri de ağzına dikerken ben daha yeni açardım eti pufumu. gözlerimden de hınzırlık akardı. peeh.

    ha sonunda ne olurdu?

    ağzını burnunu kırdığımın birisi gelip elimden kapar, kaçardı. Ben de yaptığım ali cengiz oyununun elimde patlamasıyla kalakalırdım. Yapmayın böyle şeyler.
    5 ...
  20. bebeğin yaşı verilirken oluşan bilimsel hassasiyet

    1.
  21. sosyolog değilim. bilim adamı hassasiyeti ile ilgili bir takım laflar hazırladım ama. daha bebek bir cenin halindeyken bahsettiğim bu bilimsel hassasiyet oluşur ama.

    -aaa sizinki kaç aylık?
    -yirmi sekiz haftalık.

    28' i, 4' e bölmeyi bilmiyorsan, kusura bakma da bir hiçsin o anda. Aynı kimseye başka bir şeyi sor mesela, tutarsızdır.

    -siz oturma grubunu ne zaman aldıydınız?
    -geçtiğimiz kış.

    Bak aynı kişiye soralım şunu:

    -sizin bebek kaç aylık?
    -Dokuz ayını doldurdu, onundan gün alıyor.

    -Annemizin doğum günü ne zaman?
    -Vallaha buğdaylar biçilirken.

    isterim ki biraz stil sahibi olalım.
    7 ...
  22. zall ın aydın doğan bey takımının adamı olması

    1.
  23. Bi dur, neden olmasın ama di mi? Başlığa da böyle Aşk-ı Memnu' nun moda deyimiyle "Melih Bey Takımı" kullandık ama, gelişmeleri görünce dayanamadım yahu. Bu kadar komik bir örnek hayatım boyunca duymamıştım. Öğretmenlerimiz dikte ederdi, biz yazardık ya, aynı o minvalde bir üslup olmuş.

    "Arkadaşlar, artık entry yazarken sözlük içinden link verebileceğiz, Örneğin Hürriyet, Radikal, Milliyet güzide yayın organlarımızdır."

    Asdjasdjasjdasj. Zall efendicağazım, tehlikenin farkında mısın, neden hep aydın doğan' ın yayın organlarını seçtin bebeğim ya? Bir de örnek verirken hakikaten biraz daha kreatif olabilirdin. Örneğin, "ritmik sayılar ünite 2 de karşımıza çıkacaktır" bile bundan daha iyi dururdu. Yine de sana karşı boynumuz kıldan incedir ağabey. Hilmi Bey çıkmış mı yahu diziden? Ama o ölürse dizi biter değil mi? (balık baştan kokar, hiç öyle bakmayın)
    2 ...
  24. altıncı nesille yedinci nesilin çok iyi geçinmesi

    1.
  25. çok önemli not: bu başlığı (belirtmeye gerek var mı bilmiyorum) calyx açmış. sonra da silmiş doğal olarak. zaten başlık info' yu kullanmaya kız bile vermiyorlarmış.

    sözlüğü ilköğretim sınıfı zanneden birisinin ortaya atacağı iddia. ne olcak? 8/a şubesi ile 8/b şubesi çok iyi geçinecek, diğer sınıflar göt olacak.

    acaba insanlar sözlüğü bu denli ciddiye alıyor olabilir mi?

    altıncı nesildeki bütün yazarları mı tanıyorsunuz?

    yedinci nesildeki bütün herkese mesaj falan yazmayı düşünüyor musunuz?

    - merhaba, ben altıncı nesil yazarlardan. bana baksana biz şöyle bir şey düşündük, bence biz kendi aramızda iyi anlaşalım, birbirimize artı oy verip başlıklarımızı canlandıralım, birbirimize nick altı perili böcekli entryler girelim, o zaman nasıl diğer nesiller göt olcak puhahahahahahahahahah.

    ben mi böyle anladım? asldjasldjaslsdx.

    diğer nesiller de zaten altıncı nesil yazarlarla yedinci nesil yazarların samimi olmasında korkuyorlardı. herkesin tek derdi buydu. bi gidin iki nick altı girin bi kendinize gelin, iyice kontrolden çıkıyorsunuz. ehehehe.
    5 ...
  26. yedinci neslin gelmesiyle yaşanan ayar şöleni

    1.
  27. yemin ederim tam bir görsel şölen. yeaaah be ne sevdaymış arkadaş bu "ayarcılık" "ayarmatörlük" ve daha ilk defa kullanacağım bir sürü alengirli kelime ile buraya kurulabilecek cümleler. sözlük bile ayar verdi şimdicek: siyasi konularda başlık açmayınız dedi bu başlığa. "şansımı denemek istiyorum" butonuna tıklayarak soruyorum kıymetli adminatör: neyi siyasi buldunuz? "yedi" sayısı mı, "nesil" galiba siyasi geldi, yok hayır başlıkta "gelmesiyle" kelimesini biraz derinlemesine düşünürsek pornografik düşünülebilir eyvallah, bu başlığın bana siyasi olduğunu birisi açıklasın, yoksa ssk' ya gidip "benim bu ayki sosyal güvenlik primimi yatırken nerelerden puan kırdınız" diye soracağım. alahala. nedir bu başlıklar yengecim: "altıncı neslin götü kalktı", "yedinci neslin sözlüğün kalitesini düşürdü", "yedinci neslin elit ve kemalist olması", yedinci neslin makyevalist ve sürrealist ve bir o kadar da romantik yanları" (gizli bakınız veremeyeceğim vallaha, çok üşeniyorum) bir de bunu gördüm dün: yedinci neslin altıncı nesilden beter çıkması. "yedinci neslin ağzına sıçmak" vallaha bak.

    son zamanlarda "avatar" filminin eleştirilerini çok okudum, oradan esinlenerek (serdar ortaç arap şarkılarından neden bu kadar çok etkileniyor bu arada) bu yedinci neslin gelmesiyle yaşanan ayar şöleni hakkında benim söyleyeceğim: senaryo çok bildik, tanıdık, ama tam bir görsel şölen.
    4 ...
  28. radyatörde kurumaya terkedilmiş zavallı sarı bez

    1.
  29. ah o sarı bez, senden benden daha işlevsel, hanımların sağ kolu sarı bez. sarı bez şu anda dile gelseydi eminim gözyaşları içinde okuyor olacaktı sözlükler tarihinde kendisine özgü açılmış ve açılacak bu ilk ve tek başlığı. dile gelseydi de değil de, göze gelseydi olur di mi o, hemen serbest çağrışım yaptı göte gelseydi falan, yok yahu ben entry yazmayı bir türlü öğrenemedim.

    hanımlar kızlarına genellikle iş yapmayınca konu-komşu kızlarıyla falan kıyaslar, benim annem de beni hayatta karşı karşıya gelmek istemediğim tek şey ile: sarı bez ile kıyasladı. çok duygusal bir konuşmanın ardından "şunceğiz sarı bez kadar işlevin yok" dedi bana. kırıldım. ama fazla belli etmedim, savunmaya geçtim: "sarı bezi de sonuçta yönlendiren benim" diyivermişim. neymiş yönlendirmeyi bu devirde cep telefonları otomatik bile yapıyormuş, bastıra bastıra temizleyemiyormuşum, derinlemesine nüfuz etme konusunda hala sıkıntılarım varmış, o konuda diğer sınıflar benden daha ilerideymiş falan bir şeyler söyledi, dinlemedim. benim gözüm şerefsiz sarı bezdeydi. tüm bu olaylar yaşanırken sarı bez ise sinsice radyatörün üzerinde kuruyan havayı nemlendirerek başka bir işlevi daha üstleniyordu. sustum, gururluydum.

    annemin bağrına bastığı öz sarı bezini radyatörün üzerinden alıp benzin ile nemlendirdim, bir kibrit ile de kurumaya terkettim. oooh canıma değsin.
    3 ...
  30. annelerin iş yaptırdıktan sonra kontrol etmeleri

    1.
  31. globalleşen dünyamızda yaşam koçlarından, "modern çocuk yetiştirme tekniklerinden" bihaber annelerimizin "güven" dersinden de sınıfta kaldığının göstergesidir. aslında vazgeçtim, tanım olarak "halkın kendi kendini yönetmesidir" diyeceğim. bu daha anlamlı oldu ilk cümlemden. avrupa birliğine girmeye zemin hazırlanmakta olan ülkemizdeki belki de aleyhdarlarımızın ayağımıza taktığı en ciddi çelmedir. arkasında hangi ülkeler, ne tip güçler var, kestiremiyorum tam olarak.
    -o yerleri sil, arkandan kontrol edicem bak.
    -bulaşıkları yıka tek tek bakıcam, parlayacak böyle anlıyor musun, par-la-ya-cak
    -süpürgeyi tak halının üzerinde beyaz tülbent gezdirecem (çok ilkel bir tür kontrol yöntemi)
    çalışamıyorum ki? doğrusu bana güvenmeyen, yaptığım işime saygı duymayan, güven sorunu yaşadığım bir ortamda özgün olamıyorum, kendi tarzımı geliştiremiyorum. bi kere işe konsantre olamıyorum: "acaba bulaşıkları nasıl kalıcı bir parlaklığa kavuştarabilirim, ne yapmalıyım ki o anda bulaşıkların üzerinde reklamlardaki gibi pırıltılar çıksın" konularına yoğunlaşmış bir haldeyim. "denetim esnasında bunu hayatımdaki tanıdığım en kararlı denetim organına kendimi nasıl ifade ederim, iyi niyetimi nasıl aktarabilirim, onun kontrol mekanizmasında kalıcı bir hasar nasıl bırakabilirim" gibi bir takım sorular aklımda uçuşurken, o anda yanlışlıkla elimden bardak kayıveriyor, annem mutfağa giriyor, tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkemin esmer bir kentinde bir yıldız kayıyor ve biz; susuyoruz.
    çocuklarımız geleceğimizdir, çocuklarıma güvenmeliyiz. hatta gelecek de bir gün gelecek. cnbce dizilerindeki gibi her kararıma saygı duyacak, bana sürekli "seni seviyorum" "ne yaparsan yap sana güveniyorum" diyecek bir anne istiyorum.
    6 ...
  32. müzik dinlerken göz hareketleri ile klip çekmek

    1.
  33. yıllardır içimde bastırdığım yönetmenlik aşkımı bu şekilde teselli ediyorum şu sıra. ortam ne olursa olsun, yolda yürürken, evde, ofiste, gayet de güzel klipler çekiyorum; kaydedemiyoruz ama, anlık sanat ihtiyacımızı gidermek maksat.

    alışveriş merkezinde kulağımda kulaklıklar ve ne diyelim: şebnem ferah var diyelim, "ben şarkımı söylerken" söylüyor.

    intro' yu yürüyen merdivenlere denk getiriyorum mesela, o an içimden öyle gelmiş. böyle güzel, afilli bir girişi oluyore zaten yürüyen merdiven sahneleri. yükseliyorum yükseliyorum, baterinin girdiği anda, mağazalar yükseliyor etrafımdan, yürüyen insanlar, kaotik alışveriş halleri, çılgınca ağlayan çocuklar. ehehe. tabi gözlerim dışardan fıldır fıldır görünmesin diye, teoman' ın bir aralar bir tekniği vardı kliplerde, ağırdan ağırdan hareketler vardı, o tekniği kullanıyorum (allaaam allaaam ciddi ciddi teknik falan yazdım, iyice havalara girdim)

    yanımdan geçen delüğanlılara tripsel tripsel bakıp: ben-şar-kı-mı-söy-ler-ken-is-ter-sen-se-si-a-çar-sın diyorum gözlerimle. adam deliye bakar gibi "ne iş apla" dercesine bakıyor. herifi durdurup;

    -ben şu sıralar yaptığım hobi kariyerimde, şimdi de göz hareketlerini algılayan ruhani bir kamera ile klip çekiyorum,

    diyemezsin ki?
    10 ...
  34. para üstü almayan var mı sorusuna ben diyememek

    1.
  35. ferhat göçer' in yeni çalışması. "dön diyemedim episode 2". ehehe, bazen kendi kendime soruyorum, senin hiç mi tasan yok kendi kendine anlamsız başlıklar açıp iki saat tanım kasıyorsun yengecim?

    küçük şehirlerde minibüslerde muavin olur. muavinlerin de, puştluğun en ince ayrıntısına işleyip ruhuna yedirmişleri oluyor bazı bazı. minibüste gözüne kestirdi mi bir ahuyu, "durakta inecem" dediğin an gözünün içine nemli nemli baka baka şoföre bakıp "abi hanımefendiyi durakta indir" der. genco kapıyı açar, çantalarını taşımana yardım eder. bilumum yazılma hareketlerını yapar bu evrede.

    he işte bı de bunların para ustu almayan var mı sorusuna ben dıyemeyen malları doğuştan hıssedebılme ozelliği vardır. genetik kodlanmaları böyle, değiştiremezsin. üstüne üstüne gıder bu malların

    (benım o mal)

    5 tl verirsin muavin sorar, ses edemezsin; gözünün içine baka baka sorar; gözgöze gelirsin, o kelime çıkamaz kat'a. bi ben diyemezsin (dön diyemedim repeat track)

    arabadan kös kös inersin. gözüne şey ilişir: arabaların arkasına konulan el sallayan bir obje vardır ya: şoförün tuttuğu takımın renginde olur, bir nevi arabaların arkasına konulan sallabaş köpek biblosunun atası hani. sen arabadan inip öylecene bakarken 5 TL' para üstüne ve muavine ferhat göçer romantikliğinde "saçmalama ne olur" dercesine bakarsın *
    8 ...
  36. kimi sözlük yazarlarının o muhteşem ayarcı yanları

    1.
  37. bu gönül telinin en nadide yerlerinden titrettiklerimin çok konuşulan "ne dinliyorum özellikleri" nin yanında bir de "muhteşem ayarcı" yanları varmış. kendilerince buluyorlar kolay bir lokma, üşüşüyorlar nick altlarına. güçlerinin yettiği kişilerde aradıkları üç adet altın özellik var,

    1. altıncı nesil olmaları.
    2. sözlükte pek tanınmamaları.
    3. karmalarının düşük olmaları.

    ürettikleri de bu dolaylarda;

    -imla kurallarından bihaber yazar! türkçe öğretmenin kimdi senin? (oohh yeaa)
    -sözlüğün kalitesini düşüren yazarımsı, biraz daha dikkat lütfen! (uuuuu)
    -kendisinin akıl sağlığından şüphe ettiğim, bir psikiyatriste gitmesini salık verdiğim yazardır (uu beybi)

    ugg başlığının altına milyon kere "ıyy iğrenç" aşk-ı memnu' ya "herkes birbirine çakıyor" yazdıkları da diğer gözlenen muhteşem tespitleri. troll başlıklarına troll bu diye bakınız vermek, sözlüğümüzü mahfediyorlar diye ağlamak da yine diğer romantik yanlarının üretimi.

    son zamanlarda da yakaladılar birkaç tane, coşkuyla ayar verip bu ağırlıkla sözlükteki köşelerindeki koltuklarına çekiliyorlar.

    en çok merak ettiğim ise; o akıl dolu sikindirik ayarı verdikten sonraki ruh halin, bundan sonraki yaptıkların. "bana derhal genelkurmay başkanını mı bağlayın" diyorsun sekreterine, yüzlerce mikrofonun uzatıldığını düşünerek basın açıklaması mı yapıyorsun paintte çizdiğin valiliğin önünde, nedir olayın senin güzel kardeşim?

    tibet tüv tüv ninca törtılls, tivet tüv tüv ninca törtıl, venisıraharvi, törtıls!
    12 ...
  38. otomatik oda spreyinin ruh olduğunu iddia etmek

    1.
  39. bir zamanlar babamın ruh sağlığını yitirmesine neden olmuştu "otomatik oda spreyi". o zamanlarda gün geçmiyor ki gavurlar yeni yeni icatlar çıkarmasın başımıza. benim annem biraz tuhaf, zavallı babamı korkutmaktan müthiş keyif alıyor. çocuklara düşen ise baba ile anne arasında bir katalizör görevini üstlenmek.

    -babacığım, biliyorsun annem şakacı bir kimse, onu böyle kabul edip evlenmiş olman gerekti, çok geç.
    -anneciğim, babam biraz korkak, huyu öyle. git başka alanlarda kullan yaratıcılığını, boşamak üzere seni.

    bundan birkaç ay önce annem oda spreyi almıştı, hepimiz ilk sesinde ne olduğunu anlayabilmiştik haliyle. zaten yanlışlıkla çok ağır bir leylak kokusu almıştı şakacı annem, kendimizi yumoş ayısı gibi hissediyor, yatağıma ters takla atarak atlıyorduk her "tısss" ta.

    işte o tıss, babamın sebebi oldu. ilk duyduğunda biz yokmuşuz yanında, annemleymiş (zavallı babam ve baba tarafı)

    -kıııııııııhhhhh!
    babam-o da neydi?
    annem-ne neydi?
    babam-kıııııııııh dedi, kimdi o, neydi neydi?
    annem-ne neydi yahu, iyice delirdin, git kendini delihane' ye kapattır. iyice bunadın.

    babam biraz da saf. duyduğuna değil, anneme inanır. fazla da üstelememiş. akşam olur ev halkı toplanır, sofrada -kıııhh, diye ses. annem göz kırpar ve biz de devam ettiririz. yazık babam her kaşıkta soruyor: "duydunuz mu, duydunuz mu sizde?"

    sıkıyorsa "duyduk" diyelim, annem fena bozulur.

    o hafta boyunca babam gece gündüz evin içinde ruhani varlıklar aradı, odalara sarımsak, soğan, arapça bir şeyler astı durdu. annemden gizli gizli gidip makinanın periyodunu değiştirdim, saatte bir sıksın bari şu spreyi, babam delihane' ye teslim olmaya gidecek neredeyse.

    en son babam çaresizlikle ve tüm cesaretini toplayarak anneme anlatmış durumu "hanım böyle böyle, benim peşime bir haftadır bir ruh takıldı, çocuklar sana emanet" annem öyle insafa gelip de anlatmış.

    o gün bugündür spreyin her "tısss" lamasıyla üç kulhuvallah bir elham okuruz ailecek.
    3 ...
  40. haber izlemeye sabahın körü bülteninden başlamak

    1.
  41. -baba kapat o televizyonu, o değil, kargalara ayıp oluyor.
    -sus konuşma, memleketi ne hale getirdiler vay vay vay.
    -baba işe gidicem, kapat gözünü seveyim, zaten gece haberlerini tekrar izliyorsun farkındaysan.
    -yavrum yat sen, bu memleket sahipsiz değil, yedirtmezler memleketi kimseye merak etmesinler.

    bütün spikerlerin sabah mahmurluğunu bilirim, gece yatmadan önce gidip "iyi geceler öpücüğü" kondurmuş kadar da samimiyeti kurduk.

    haber kanallarını neden reyting ölçümlerine katmadıklarını da daha iyi anlayabiliyorum; hedef kitle sağlıklı değil (çok afedersin).

    artık, medyadaki spikerlerin hangi habere ne yorumu yapacağını, yatarken kimin başucuna kadar beklediğini, haberi sunarken hangi noktalarda iniş-çıkış yapacağı yerleri falan kolayca anlayabiliyorum.

    mehmet ali birand' la o kadar çok dalga geçilmesin artık: ı ııııhh' lar azaldı, 15 gün sonra tamamen ortadan kalkacak.
    banu güven tekila içip "the doors" dinlediğinin ertesi günü lacivert kadife ceketini giyiyor.
    uğur dündar olay yerinden bildiren muhabiri dinlerken ağzını açık unutuyor ya; şeyden o, hanımının görümcesi mobilyalarını değiştirdi, hanım kıskandı, kavga yaptılar. ondan.
    5 ...
  42. misafirlikte maalesef bulaşıkları yıkama nezaketi

    1.
  43. dilekçe yazmasını bilen var mı aranızda hayatım? hemen şimdi herhangi bir kurul toplansın istiyorum, görgü kurallarının tekrar gözden geçirilmesi, kimilerinin kaldırılmasını, kimilerini güncellenmesini talep edeceğim. şimdilik yasal yollardan arıyorum hakkımı, daha sonra bir anarko bir örgüt kurup kökten kaldıracağım bu bulaşık mevzuunu. hayır reformizmi destekleyerek bulaşık makinasına bile somut destek verdim, yetmedi mi teyzem sana?

    sofrayı topluyorsun, gelenekler yerini bulacak ya, kimsenin gönlü kırılmayacak ya, hemen mutfağa ufaktan yazılıyorsun.

    -ay sen bırak teyzeceğim, ben yıkarım.

    bulaşık yıkanacak leğeni tespit ediyorsun, sıcak suyu ayarlıyorsun, bulaşık deterjanının miktarını suya oranlıyorsun, bunları yaparken de öyle her şeyi soramıyorsun: genç kızsın, bilmen gerek. ana rahminde bütün evlerdeki bulaşık sisteminin çalışma prensibini bilecek biçimde dizayn edilmişsin. öyle her şeyi de soramıyorsun ki; en son tıkanan lavaboyu açmak için "pompa nerde" diye sormaktansa şerefimle oracıkta amatör bir kimya laboratuvarı kurarak çamaşır suyu, sıcak su ve cif ile lavabo açıcı icat ettim, tellioğullarının şaşkın saftirik kızı diye laf çıkardınız arkamdan. ya neyse ben bir şey demiyorum, vatandaşlık haklarımı biliyorum, tubitakçığım'a dilekçe yazacağım.
    8 ...
  44. uludağ sözlük parmaklıklar ardında

    1.
  45. dün şöyle bir başlık gördükten sonra aklıma gelen dizi projesi (dostum sadece eğleniyoruz)

    (bkz: sözlükte yazdıklarından sonra hapse giren yazar)

    şimdi uludağ sözlük yazarlarının bulunduğu bir cezaevi olsaydı şöyle dialoglar gelişirdi:

    şimdi bu benim hayalim olduğu için: kadınlar koğuşundayız. nukleerella nam-ı diğer bitirim nuko, koğuşun gediklilerinden. galatasaray maçında hâlâ hagi leyhinde tezahürat yapmaktan içeri alınmış. firar etmekten suçlu olan zere ile konuşmaktadır.

    nuko: ahahaha kim bu zere'm? yeni mi düşmüş? şişttt kardeş suçun ne?
    zere: bilmıyorum ki nukom anlarız şimdi. şişttt gardıyancıks kim bu bebe? (peynirciks gardiyandır)
    peynirciks: koğuşumuza yeni mahkum olmuş yazar. koştursun efenim hücresinde.

    zere: bitirim mektup var mektup, haberler geldi.
    nuko: de bakayım ne var ne yokmuş?
    zere:ntv muhabiri ni bi daha başlık açmadığına söz verdirip şartlı salıvermişlerdi ya, yine içeri alınmış. fatal altıncı nesil katliamını hem yapıp hem tanımadığı için lock ile yollarını ayırmış imhotep sözlüğe el koyup lynyrdile uludağ dergi projesini hayata geçirmişler. ikisi bir olup zall' ı kovalamışlar sözlükten. pulp fictionhapishaneden kaçmayı başardıktan sonra adını esaretin bedeli olarak değiştirmiş.

    nuko: kız çok konuşma aşk-ı memnu var bu gece aç da bakak. terliklerimi de getir.
    zere: enee kız bihter behlül' ün dudağındaki pudingi yalıyordu bu bölümde. eheh.
    23 ...
  46. küsünce nick altı entrysini silen canımın içi

    1.
  47. kendimi çok da fazla ifade edemiyorum sinirlenince ama; nick altı entry' sine de, bunu silen kişiye de pis gıcığım arkadaş. şimdi senin de söylediğini duyar gibiyim: ho ho ho ho nick altı entry'sini silmişler de geçmiş karşımıza ağlıyor dediğini. yanılıyorsun bebeğim. böyle bir gelenek var, anladık. "yazılarını beğeeeendiğim sevgi partikülü canım benim" diye entry giriyorsun, sonuna da sevehaş eklemekten ar etmiyorsun da sonra fikir değiştirip, o yazdığın kitabe tadındaki muhteşem cümleni siliyorsun. ben düşünüyorum ya ciddi ciddi, ne oldu da bu insanlar oraya "canımın sevgi kelebeğinin kanadının ucundaki tüy parçacığı" yazarken acaba o sikimsonik entry' ni silerken ne düşünüyorsun, ondan da önce yazarken ne düşünüyorsun periciğim. kesin kafanda şöyle bir şey vardır: bu yazdığım onun için çok önemli, sözlükte herkes bu entryi okuyup ona göre bu kişiyi kafasında değerlendirecek, ben bu başucu yazıtımı silersem artık kimse onunla konuşmayacak. ben büyük referansım ya onlar için, benim her söylediğim ayet ya, ooohh, canıma değsin.

    sana bir şey diyemiyorum ki ama, sana baştan "canımın içi" dedim. kim bilir gelip senin eteğini mi kaldırdı, saçını mı çekti o dangozito? kim bilir neden küstünüz hayatım? bunu düşündükçe biraz rahatlıyorum inan buna. kimbilir sizin bağınızın kopmasına hangi kaka neden engel oldu? kim bilir şimdi nasıl buhranlar geçiriyorsun da, o haleti ruhiye içinde kendini damdan atmayıp gelip bu nick altı entry' sini silecek kadar da olgunsun.

    dalağının titreşiminden öperim seni.
    16 ...
  48. ekim sanat atölyeleri

    1.
  49. ekim sanat atölyeleri; bursa' da yirmi yıldır ayakta kalabilmiş (önceleri bursa ekim tiyatrosu idi) bir ömür boyu amatör sanat yapılabilecek, ehil hocaların gözetiminde kendi kendinin kâşifi olabileceğin sanat evidir. bursa gibi kültürel mekân sıkıntısı yaşanan kentlerde şöyle iki nefes alıp çıkabileceğin bir yer. müzik, tiyatro, sinema, dramatik yazarlık, santranç, drama, diksiyon vesair alanlarda kurslar vermektedir.

    http://www.ekimsanatatolyeleri.net
    4 ...
  50. çayın sıcaklığının zaten mikrobu dezenfekte etmesi

    1.
  51. tamamen bilimsel bir önermedir, tümüyle doğrudur. harfi harfine katılıyorum. kendi kendime katılmayı pek sevmem. çekilir misin entry yazıyorum?

    -frida, bana da çay getirir misin?
    -tamam bardağın nerde?
    -al canım, iyice bir yıka da öyle koy sana zahmet.
    -ne gerek var ki, çayın sıcaklığı zaten bardaktaki mikrobu dezenfekte ediyor.

    ömrüm boyunca bilimsel bir önerme vereceğim günü bekliyordum. sağolsun o da hayriye hanım' a denk geldi. her ne kadar bana pasaklılığını birkaç bilimsel kelime ile kapatmaya çalışıyorsun dese de, ortaokuldaki fen bilgisi donanımıyla bile bir insan bunu kolayca anlayabilir.

    çayı kaynatmadan içen var mı? yok. su yüz derecede kaynar mı kaynar ağbicim, mikropları öldürmek için o objeyi kaynatmakla steril hale getirdiğimize inanıyor muyuz (çamaşırlardan düşün) evet. (parantezime devam edeyim, çamaşırları yüksek derece ile yıkarken temizlendiğine inanınırız). eee bardaktaki mikrop da herhalde bize kozmik gezegenden gelen mutasyona uğratacak virüsler olamayacağına göre, her halûkârda bu önerme kendini doğruluyor. yani çay sıcaksa bardaktaki mikrobu öldürüyor ve ölü mikrop insana zarar vermez. hehe hatta aşının mantığı da direkt budur ve ben galiba çay aşısını da buldum şimdi.

    yahu bak tembellik çok yaratıcıdır. insana durup dururken keşif yaptırıyor. biz bardağımızdaki mikroplarla ve yüz derece kaynamış çay suyumuzla gayet iyiyiz. ama bak çay kesinlikle kaynamış olacak (bu konuda çok hassasım, bilemen)
    2 ...
  52. sözlük mesajlarında tanışma süreci ve angaryaları

    1.
  53. şöyle bir şey var: tanımadığın kişilere kendini anlatmak, tanıtmak, hele hele bunu sözlük gibi mizah ve yazım yeteneğini göstermekle hevesli bir çok gencin olduğu bir ortamda yapmak bazen çok sıkıcıdır.
    aşağıdaki örnekte bir altıncı nesil gariban yazarı (ben ve benim gibi vasat kişiler altıncı nesil ortak parantezine alınmıştır) ve onun yazılarını, tarzını beğendiği bir yazara bunu beğendiğini anlatmaya çalışmasını göreceksiniz.

    altıncı nesil gariban ın elinde bulundurması gereken formül şudur:

    (refere edilen entry) + (gülme efekti) + (onaylamak) + (daha önceden okuduğunu belli etmek) + (komiklik yapmaya çalışmak) +(takip edeceğine huzurlarında söz vermek)

    mesaj da şöyle: (#9874598749527345) ahahahahahahahahhaa, gerçekten de öyle, zaten sizin diğer yazdığınız da bu düşünceye göndermeler vardır (gönderme derken sakın size yazdığım falan anlaşılmasın burda :P), gerçekten sizin gibi çok az yazan var şurda, çok teşekkür ederim yazdıklarınız için. sen hep yaz, biz hep okuruz.

    süreç bu şekilde işliyor, kendini tanıtma angaryası, kibarlık yapmaya çalışmak, samimiyetsiz espriler yapmak, hakkaten ben de iyi bir yazar olsaydım böyle "ben zekiyim, sizi çok beğeniyorum" tadındaki mesajlara hep aynı kibarlıkta mesajlar yazmaya üşenir, onlar için ayrı bir şablon hazırlardım. ya da hazırlamazdım. bilmem ki, o kadar çok şeyi tek başıma ben bilemen.

    bence aramızdan seçeceğimiz bir grup insanın buna dur demesi lazımdır. mesaj bölümüne lütfen ama lütfen word' deki şablon cv' ler gibi şablon mesajlar hazırlansın.
    7 ...
  54. © 2025 uludağ sözlük