22 Nisan galatasaray - fenerbahçe maçından sonra öfkelerini kontrol altına alamayan taraftarların duyuru yaparak volkan'ı dövdürmek istemeleri sonucu açtıkları başlıktır. belki de sakin ol şampiyon bile denebilir. **
2. sezonun kitaplarını bitirmeden diziyi izlemeye devam etmeme kararı aldığım dizidir. her bölümde ayrı bir kitap spoiler'ı alıyorum. yanı sıra kitap da bir o kadar sürükleyici ve gerek anlatımı gerek çevirisi olsun kendisine kolayca bağlayan bir seri. 2. sezon başlamadan kitapları bitirmediğim için pişman olmakla birlikte, aynısını 3. sezon tekrarlamamayı düşünmekteyim.
--spoiler'ımsı--
bu arada kitabı okuyan arkadaşlar, melisandre'nin gerçekten stannis ile sevişip, gerçekten öyle bir * yaratık doğurup doğrumadığı konusunda beni aydınlatabilirlerse neşe dolacağım
--spoiler--
yayalara yol verdiklerini asla görmediğim sürücülerdir. hatta çoğu kez karşıdan gelen arabanın sürücüsü kadın olduğu için sevinirim, hemcinsim kesin bana yol verir, karşıya geçiveririm hemen diye düşünürüm, fakat bu zamana kadar bir kere bile yol veren kadın sürücüye rastlamadım. yanıt veremeyeceklerini bilsem de buradan kendilerine sormak istiyorum "ruh hastası mısınız?!". sordum, rahatladım. kadın dayanışması falan kalmamış bu ülkede, kınıyorum. *
cehalet. iş ve ev / okul ve ev arasında mekik dokumaktan, "asıl" olarak okumaya bir türlü vakit ayırmayan insanların, hiçbir şey bilmemesine rağmen muhteşem bir özgüvenle bir konu hakkında konuşmaları. hatta sizin mesleğinizi size anlatmaya çalışmaları, kendi yaptıkları işi en mükemmel ve en zor iş olarak görmeleri, cehaletlerinden bir türlü utanmamaları fakat bunu yüzlerine vurmak zorunda kalınca onlar yerine sizin utanıyor oluşunuz. uzun lafın kısası "cahil özgüveni" denen şey kadar delirten bir şey daha yoktur.
twitter'da müezzinin akşam ezanını kısa kesmesi üzerine alt tarafı "ne acelen var müezzin, akşam ezanını 22 saniyede okuyuverdin?" tarzı bir espri yapıp, milletin dinine dil uzatmamış ve hakaret etmemiş olmasına rağmen bir takım konuyu bile bilemyen klavye delikanlılarınca itin götüne sokulmuş, ülkenin en büyük müzisyenlerinden biridir. yanı sıra her çeşit düşüncedeki yorumları retweet etmiştir. burada cesaret bulup kendisine ait olmayan cümleleri, kendi kurmuş gibi yansıtan *adi medya yüzünden ise, konu apayrı yerlere çekilmiştir. bir konu hakkında konuşup eleştiri yapılacaksa, önce konu iyice öğrenilmelidir ki fazıl say hiç bir yazdığını ve rt'lediğini silmemiştir, olduğu gibi durmaktadır hala. yanı sıra aynaya bakmadan fazıl say'ın ağzına burnuna ilkokul çocuğu iq ortalaması ile hakaret edenleri de saygıya davet etmek gereklidir lakin kendilerinde beyin mi var saman mı emin olunamadığı için, vakit kaybedilmemektir. **
istanbul'da boğazdan bisikletle geçmenin yasak olduğunu bilmeyen aynştayn'ın beyanatıdır. hoş bunu bilse bu sefer de "kendi oturduğunuz yakada iş / okul bulun" gibi bir cümle kurabilir. kapasiteyi zorlamanın âlemi yok.
ola ki gecenin bir vakti paylaşım yapar ya da durum güncellerseniz, "canım kızım çok güzel çıkmışsın / yazmışsın / etmişsin hadi yat artık güzelim bak saat kaç oldu. iyi geceler tatlı rüyalar (gülücük, kalp, çiçek, böcek, solucan)" tarzı bir yorumla karşılaşmamanız işten bile değildir. mecburen "eheh tamam ben o zaman yatayım hemen iyi geceleer" gibisinden bir yorum da siz atarsınız ve uykusuzluğun getirdiği sıkıntı ile beraber uzay boşluğunda kaybolmaya doğru yol alırsınız.
sinirli bir anınızda shuffle'ın küçük oyunları vasıtası ile çalmaya başlayan under the surface parçası ile cinnet geçirtebilen gruptur. bağımlılık yapması olasıdır.
orange goblin'in 2012 yılında çıkardığı enfes albümü. Tracklist şu şekilde olup sıra "Death of auqarius"'a gelince tekrar tekrar başa almaktan kendimizi alamadığımız enfes bir şarkıya sahiptir.
01 - Red Tide Rising
02 Stand For Something
03 Acid Trial
04 The Filthy & The Few
05 Save Me From Myself
06 The Fog
07 Return To Mars
08 Death Of Aquarius
09 The Bishops Wolf
10 A Eulogy For The Damned
ayrıca albümün enfes kapağı aynı zamanda neurosis gibi gruplara da kapak tasarlayan jimbob isaac isimli ilüstratöre aittir ki kendisinin diğer işleri de bir o kadar takdire şayandır.
oldukça enfes bir sesi olan vokale sahip stoner metal grubudur. a eulogy for the damned albümü hem albüm kapağı hem de şarkılarla gönlüme taht kurmuştur. günde üç öğün "death of aquarious" dinlenmeli, dinlemeyenlere dinletilmeli ve her fırsatta övülmelidir.
söylese o ben söyleyemem şarkısının, nereden duyduysam dilime dolanması ile bir haftadır düzenli olarak dinlediğim şarkıcı olmayı başarmıştır. normalde rahatsız olacağım bir şekilde şarkı söylüyor ama bunu nasıl yapıyorsa, kendisine yakıştırıyor. ses tonunun hoşluğu da bu duruma katkı sağlıyor olabilir. bir müddet sonra biraz murat yılmazyıldırım'ı andırmaya başlıyor, hafif de olsa, ki onu da severim. şarkılarında hafif bir alaturkalık, "sahil kenarında rakı masası kursak ya"'lık mevcut. fakat tüm bunların yanı sıra adam çok güzel söz yazıyor. filler ve çimen'den başlanabilir, dinlenmeye efenim.
facebook'da ardı arkası kesilmeyen orçun videolarına göz gezdirip "tıhıh. ee video bitti bitecek, nerede gülüyoruz tam olarak?" diye düşündüren, televizyonda denk gelip izlediğimde ise "bora" karakterindeki öner erkan'a gülebildiğim *, hayvan gibi kadrosu olan fakat avrupa yakası'nı mumla aratan dizidir.
bunun yanı sıra orçun'u ilk izlediğimde libidosu yüksek ergen özelliği hariç *, istanbul'un altınları dizisindeki fahri altın'ı çağrıştırmıştı fakat 2-3 defa izlediğim dizide orçun'un 1 yılda güldürebileceği kadar güldürmüştü beni.
gülse birsel'den çok daha komik olacak bir iş bekliyordum, beklentileri alçak tutmak gerekiyormuş. ayrıca "über" ve "çok sert"i de piyasa yaptığı/yapacağı için kendisine kızmıyor değilim.
nickini görmemle birlikte "nisan gelsin artık dayanamıyorumh galiba halisünasyon görüyorummh" tepkileri vermeme yol açan 8. nesil, gerçekten de yazar imiş. nickinden ötürü tebrik edilesi.