saat 20:00'ı geçtiğine ve hala gelmediğine göre durumun vehameti baya büyük olan kesintidir. arada hat da gidiyor. baya gelişmiş bir ülke olarak giriyoruz 2017'ye hadi bakalım.
belki de doğrulamayı kimsenin yemediği için resmî kaynaklarca doğrulanmayan haber...hiç bir kanalda yok. oysaki yer gök sallanmalıydı yakılarak öldürülen iki asker için...nasıl bir 3 maymun oynanıyor, nasıl bir umursuzluk bu? memleket nasıl bitiyor? bir ülkenin itibarı nasıl iki paralık oluyor? yerle bir ediliyor?
bu ne demek şimdi? bu ülkede hiç bir yer güvenli değil arkadaşım demek, istanbul'un göbeğinde, ankara'nın göbeğinde, kayseri'de heryerde her dakika patlayarak ölebilirsin demek...hem de ohal ilan edilmiş güvenlik önemlerinin en had safhada olması gereken bir zamanda...ülke tam bırakıp kaçmalık olmuş daha ne olsun ki? ne olabilir ki?
tam tanım: kayseri de üniversite önündeki durakta içinde çok sayıda evci izninde olan asker olduğu söylenen halk otobüsünün patlaması...çok insan ölmez umarım...umarım durağın adı değişecek kadar çok insan ölmez! birileri de barışa niyet etsin artık! bu kadar kötü kalpli olamayız, olmayalım, lütfen!
burnu tıkalı olup da nefes alamayanlar için muhteşem ötesi bir olay. ilk yaptığınızda kafanızı denize sokmuş hissi yaratsa da nefes almanızı sağlıyor cidden. süper bir temizlik. öyle böyle değil. nefes alamıyorsanız, sinüsleriniz dolmuşsa, alerjiniz varsa, önce nefes alacak kadar otirvine sıktıktan sonra, nefesinizi gerçekten açar. ilk deneme için çok başarılı, sanırım artık soğuk kış günlerinde, nefes alamadığım günlerde baş ucu arkadaşım olacak.
hangi sana yazayım ki bu yazıyı. herkesin gördüğü mü benim gördüğüm mü? iÇimde bildiğim mi yoksa senin sürekli gözüme sokmaya Çalıştığın seni mi? sen merhametlisin sevdiğimsin gönlü güzelsin vicdanlısın ama öte yandan sertsin vurdumduymazsın umrunda değil dünya... kavgacısın Çapkınsın bir anda silip atansın... ama o kadar da sahiplenip sevdiğini söyleyesin...kimsin ki sen? sevince sevdiğine inanayım mı yoksa ardına bakmadan gideceğin gerÇeğini kabulleneyim mi? hangisisin sen sevgilim? Yüreğini gördüğüm dışardan Çok sert iÇi pamuk olan mısın yoksa dışardan gösterdiğin piÇin önde gideni alemlerin adamı sen misin? hanginize yazayım bu Yazıyı?
insanın ağzına sıçan şarkı...eşsiz ve benzersiz...
murathan mungan yazmış, müslüm baba babalığını yapmış,ağlatır, içinizi kanatır, kanırtır, kapadığınız tüm yaralarınız sızlar bi'an...
sonra dersiniz ki yaralarım beni bugün ben yapan şey, teşekkür ederim gidenlere ve hoşgeldi tüm gelenler, iyi ki varlardı gidenler ve iyi ki varlar şimdi hayatımda olanlar...
bir gişe memurundan "tırnaktaki beyaz yarım aylar var ya ay onların adı bile ayça, biliyor musun?" monoloğu ile yeni bir anlamını öğrendiğim dişi ismi.
Sema Ali Erol'un yazıp / yönettiği oyunda Filiz Ahmet, Yeliz tozan, Nilgün Atılgan, Kutay Şahin, Ozan Sevin, Slagjana Vujoshevıkj rol alıyor.
Oyun hakkında;
"küçürekkız mutsuzluğun içinde aslında bir kurbandır. bu çocuk hem kendi içinde hem de dış dünyada hapse mahkumdur. suçu mu? herkes kadar. günahı mı? herkes kadar. etrafındaki insanların yüklediği suçları ve günahı taşır. tıpkı ailesi ve yaşadığı toplum gibidir oyunun yapısı da paramparça!
aslında küçürekkız oyunu ismi cismi bile olmayan bir genç kızın çarpık ailesine ve kuralsız bir topluma açtığı savaşın trajik bir çığlığıdır."
içinizde kocaman bir yalnızlık varsa, kendinizden parçalar bulursunuz oyunda.
Tiyatro salonundan içeri girip koltuğunuza oturduğunuz andan itibaren oyunun içindesinizdir ve çıktığınızda fark edersiniz ki aslında oyun çoktan sizin içinizde oynanmıştır bile...
Öyle cümleler duyarsınız ki kalbinizden geçeni anlatır, öyle bir çığlık görürsünüz ki yüzlerde aslında çoktan içinizde kopmuş...
Hele ki siz de küçük bir kızsanız, kendinizi bulursunuz bazı sahnelerde...