fraktal
770 (şahane)
sekizinci nesil yazar 1 takipçi 96.00 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    yusuf eren

    1.
  1. yaklaşık bir yıldır haksız yere cezaevinde bulunan, özgürlüğünden ve eğitiminden alıkonulmuş dicle üniversitesi tıp fakültesi öğrencisi.

    http://www.bianet.org/bia...49-ideolojik-halay-cektik

    arkadaşlarıyla birlikte yazdığı mektup:

    "biz uzun süredir diyarbakır d tipi cezaevinde tutuklu bulunan üniversite öğrencileriyiz. bu uzun tutukluluk süreleri eğitim hakkımızı engellemekle beraber, birçok açıdan bizlere ağır mağduriyetler yaşatıyor.

    toplumsal sorunlara karşı gösterdiğimiz duyarlılıktan dolayı cezaevine alındık. türkiye'de öğrenci profili duyarsız, tepkisiz, alakasız ve hiçbir şeyle ilgisi olmayan bir tipoloji olarak bilindiğinden, bilinmek istendiğinden, biz öğrencilerin toplumsal sorunlara müdahil olması doğru görülmez ve ağırca cezalandırılıyor. yargılama aşamaları ile uzun tutukluluk süreleriyle nötrleştirilmek isteniyoruz.

    on yılın altında ceza almak istisna gibi. bir öğrencinin bu kadar ağır cezaları hak edebileceği "suç"u ne olabilir? basın açıklaması mı? demokratik ölçülerdeki protestolar mı? boykotlar mı? bu ülkede yaşayan ve bu ülkedeki sorunlara müdahil olmak isteyen demokratik itirazlar mı? bir ülke düşünün ki kendi öğrencilerine "ideolojik halay çekti, elinde taş izi var, kimi görüntülerden yola çıkarak ağzı açık slogan atıyor" gibi tümü sübjektif algıya dayalı cezalar verilebiliyor.

    roboski katliamı görülmüyor ama öğrencilerin oldukça demokratik ve hak düzeyindeki tepkilerine vicdansızca cezalar yağdırılıyor. şunu tüm açıklığıyla belirtiyoruz ki: bu ülkede sorunlara duyarsız olmayacağız, refleksleri ölmüş insanlar haline gelmeyeceğiz. hakikat arayışçısı ve doğruları dile getirmenin duruşu içinde olacağız. demokratik, insani, kimliksel, dilsel ve doğuştan gelen özgürlüğe dayalı haklarımızı koruyacağız. bunlar suç olamaz.

    demokrasi özgürlük ve gerçeklerin peşinde olan herkesi hakikate davet ediyor ve destek vermesini istiyoruz. çeşitli zamanlarda bakanlık cezaevlerinde bulunan öğrenci sayısı hakkında açıklamalarda bulunuyor. gerçeğin bu açıklamalar doğrultusunda olmadığını bugün itibari ile (çünkü her an bu sayı artabilir) sadece diyarbakır d tipi cezaevi'nde bulunan 53 öğrenci kanıtlıyor.

    salih tekin - yusuf eren, diyarbakır d tipi kapalı cezaevi"

    mektubun aslı: https://www.facebook.com/...40&type=1&theater

    bu da kendisi için açılan imza kampanyası: http://imza.la/yusuf-eren-e-ozgurluk
    2 ...
  2. şifa eczanesi nin olmadığı şehir

    1.
  3. sanıyorum türkiye sınırları dahilinde değil bu şehir. hadi her ilde olmasını geçtim, her ilçede mi olur bu şifa eczanesi denen saçmalıktan? il olunca başbakanlıktan yolluyorlar bunu herhalde.

    bunlar aslında üç kardeş. bir de sağlık eczanesi ve şule eczanesi var. her yerdeler.

    edit: ahaha, yalnız şule eczanesi muhabbeti yapılmış bile hemi de üç gün önce. ayıp olmasın, sadece rastlantı olsa da kredisini verelim.
    1 ...
  4. kadıköy ü çekici yapan detaylar

    1.
  5. boğa ve taşaklarıdır. evet, ben bir ineğim.
    2 ...
  6. westboro baptist church

    1.
  7. nefretin dinle kesişim kümesi. kırk kadar üyesi olan, aşırı muhafazakar ve fred phelps adında nefret topu bir adam tarafından yönetilen bir cemaattirler.

    kendilerini her cenazede pankart açarken görebilirsiniz. ilk kez matthew shepard' ın cenazesinde boy gösterdiler. fag matt in hell gibi pankartları vardı. ben de o vesileyle öğrendim bunların varlıklarını. aradan geçen on beş senede dio' nunkine varıncaya dek her cenazede vardılar, amerikan şehitlerinin cenazelerinde de çıkıyorlardı iyi ki tanrı onu yanına aldı diye. (savaş karşıtlığı değil azizim, amerika' dan da nefret ediyor bunlar. sebep hıristiyanlığa hizmet etmemesi)

    şahsen başarılı bulduğum bir film var haklarında: red state tavsiye edilir.
    1 ...
  8. what can i doo

    1.
  9. dokuzuncu nesil yazardır. ayrıca kendisi bana bir yerlerden tanıdık gelmektedir, eğer doğru kişiyse ve doğru hatırlıyorsam nicki scooby doo ile fatih terim kombinesidir. değilse uyarsın da düzelteyim.
    0 ...
  10. güneşspor

    2.
  11. galatasaray içinde çıkan anlaşmazlıklar sonucu takımdan ayrılan bir grubun kurduğu futbol takımı. şampiyon olduğu sezon (1937-38) fenerbahçe' yi 4-2 ve 5-2, galatasaray' ı ise 6-0, 7-0 ve 4-2, beşiktaş' ı ise 1-0 yenmiştir. averajdan şampiyon olduğunu da ekleyelim.
    2 ...
  12. raising my rainbow

    1.
  13. 4 yaşındaki eşcinsel çocuğunu nasıl büyüttüğünü anlatan bir annenin blogu.

    http://raisingmyrainbow.com/

    eşcinselleri her zaman destekledim, ayrımcılığa uğradıklarında elimden geldiğince yanlarında oldum, oluyorum ve olacağım da... ancak, ilk defa eşcinsel temalı bir şey beni rahatsız ediyor. bilmiyorum, 4 yaşındaki bir çocuğun eşcinsel olduğunu nasıl anlayabilirsin? anne çocuğunun efemineliğini anlatıp duruyor, 4 yaşındaki oğlunda "she" diye bahsediyor ve prensesim diyor. bilmiyorum, 4 yaşındaki bir çocuk nasıl efemine olabilir, ya da 4 yaşındaki bir çocuktan nasıl bir erkeklik gösterisi bekliyordu? benim gözümde bu çocuğun cinsel kimliğini kabullenmek değil, bu başka bir şey. her neyse...
    1 ...
  14. masanobu sato

    16777209.
  15. japonların "vermeyince mabutu, neylesin masanobu" deyişindeki halk kahramanı. mabutu da sevgilisinin adıymış. (kaynak: makatu)
    0 ...
  16. mandalina kabukları

    1.
  17. gerçek bir hikayeden uyarlanan paşhan yılmazel ve pelin batu' nun rol aldığı mehmet inan kısa filmi.

    http://www.sinematurk.com...41491/mandalina-kabuklari

    filme ismini veren mandalina kabukları nedir, onu da pozitif yaşam derneğinin ilgili sayfasından çalayım:

    --spoiler--
    yolda karşılaştığımızda
    mandalina kabukları koyardık gözlerimizin üzerine,
    artsın acılara dayanıklılığımız diye

    yıllar sonra, ne olmuştur acaba
    o bir zamanlar mandalina kabukları konulan
    göz kapaklarına

    o sonu mutlaka ayrılıkla bitecek çocukluk
    ama tüm yaşamın tek gerçek aşkına

    neler gösterilmiştir o iki çift göze
    artık neleri görmesi istenmemiştir o iki çift gözün
    değmez yağmurlar yağarken yanaklara
    ve kim
    bir daha, hangi başka gözün üzerine koymuş
    koyabilmek için yanıp tutuşmuştur
    bir başka mandalinanın kabukalarını
    dayanıklılığı artsın diye acılara

    kaç saniyede
    kaç göz açıp kapayışında geçer uzun seneler
    yağmaz yağmurları beklerken çorak yanaklar
    gözlerin altındaki torbalar
    geçmişi göremezken büyükler
    geleceği mi görür çocuklar

    "haris alexiou"

    -1-

    nisanın biri-istanbul/2004

    rutin kontroller için istenilen hiv + testinin sonucunu almak için hastaneye gidiyorum. bir gün öncesinde de arkadaşımla dalga geçiyoruz "ya pozitif çıkarsa" gibilerinden...

    laboratuvardaki görevliye ismimi söylüyorum, hemşireyi görmeniz gerekiyor diyor, bir an kasılıyorum. herkese ne kadar uzaksa bu virüs, bana da bir o kadar uzak diye düşünüyorum. virüsü taşıyan hep başkaları olmuştu şimdiye kadar,ölüme giden hep başkaları idi. televizyonlarda ve aids gününde gazetelerde denk geldiğim bir haber konusuydu sadece benim için....bana bu kadar yakın olabileceğini düşünemiyordum.

    "testiniz pozitif" diyor hemşire ve elime bir kağıt uzatıyor, il sağlık müdürlüğüne verilmek üzere. "ama korkmayın" yalancı pozitiflik olabilir diye de ekliyor. hemen dışarı çıkıyorum, bir nefes almam lazım. kendimi kandırmak istiyorum ama bir tarafım evet işte pozitifsin diyor. ankaradaki, dün gece birlikte dalga geçtiğimiz arkadaşımı arıyorum. "pozitif çıktı" diyorum."emin misin" diyor, konuşamıyorum, sesim titriyor ve kapatıyorum telefonu. akşama kadar kimseyle görüşmüyorum, koşuşturuyorum. i.ü çapa hastanesinin önünde tramvayı beklerken ilk annem düşüyor aklıma, ağlamak üzereyim, durağın ucuna gidiyorum. nasıl yani... -pozitif- birden bütün dünya çekiliyor, uzaklaşıyor ve anne diyorum sessizce, artık akıyorum.tramvayda kendimi canlı bir bomba gibi hissediyorum, elimin değdiği her yer beni ürkütüyor. ikinci soru geliyor peşisıra, işyeri...evet ölümü düşünemiyorum, ölümü düşünemeyecek kadar korkuyorum. nisanın biri, artık biri bu şakayı bitirsin diye bağırıyorum içimden.

    doğrulama testi yapılması için hastanenin koridorunda bekliyorum, çığlıklar atıyor birileri ama içerisi buz gibi sessiz. hemşire, kanımı alırken ellerim titriyor "sakin ol" diyor, konuşamayacak kadar doluyum.ve pozitif olduğum resmen onaylanıyor.

    -ikinci gün –

    bu günün saatleri yok aklımda, akşam ankara'dan üç arkadaşım -ben ne kadar gelmeyin dediysem de- çıkıp geliyorlar, hiç konuşamıyoruz, sarılıyoruz birbirimize, söyleyeceğim hiçbirşey yok o anda. ve o gece evde bir sürü boş yatak olmasına rağmen, biz dört çocuk, birbirimize sarılarak yer yatağında yatıyoruz. çok korkuyoruz çünkü. -korkuyorum- sabah evde duramıyorum. ortaköyden-rumelihisar a kadar o rüzgarda yürüyoruz, fotoğraf çektiriyoruz. ben son fotoğraflarım olduğunu düşünüyorum.çay içtiğimiz yerde küçük bir çocuğa uzun uzun gülüyorum. bilmiyorum. ben güldüğümü zannediyorum o an....

    akşam dönmek zorundalar, son vedalaşma diyorum içimden, gidiyorlar. yeğenime, anneme söylenecekler konusunda bir mektup yazıyorum, kitaplarımı dağıtıyorum sonraki günler. -gelecek yok- yaşamımı dağıtıyorum, yaşamımı dağıtıyor muyum, yaşamımı çalıyorlar. tek hissettiğim bu, " yaşamim çalindi"...

    -2-

    doktorlardan biri, internette bir grubun varlığından bahsediyor, hemen ölmeyeceğimden, hatta uzun bir süre yaşayabileceğimden. ben hiçbirşey duymuyorum.o gruba üye oluyorum. sakin ol diyorlar, alışırsın, kendini koyverme diyorlar. hıv + insanlardan oluşan grubun, benimle dalga geçtiğini düşünüyorum.

    aylar aylar sonra anlayabiliyorum onları ancak ve sonraları bu gruba giren kişilere aynı şeyleri ben söylüyorum. ama ilk günler herşey benim için koca bir yalan ve o günlerin birinde gruptan elif bana mandalina kabuklarını gönderiyor artsın acılara dayanıklılığın diye..... günlerce bu sözleri okuyup bu şarkıyı dinleyip ağlıyorum. bir yandan da dayanıyorum.. gözlerimin üzerine koyuyorum o mandalina kabuklarını. acılara dayanabilmek için ve o mandalina kabukları şimdi yeni gruba giren hıv+ lerin gözkapaklarının üstünde, acılara dayanabilseler diye..........

    -3-

    alıştık mı
    hayır...

    dayanabiliyor muyuz
    belki...

    ama her ne olursa olsun yaşıyoruz, kimimiz kahkahalarıyla, kimimiz şiirleriyle, kimimiz hüznüyle, kimimiz fiziksel acılarıyla, kimimiz kitapları ve filmleri ile

    kimi çocuğu için, kimi yine birisine sarılıp onunla yürümek için, kimi sevdiğini daha çok görmek daha çok koklamak için.

    yaşıyoruz...

    hem de zamanımızın çok değerli olduğunun farkında olarak.

    yürüyoruz....

    taksim meydanı'ndan geçip i̇stiklal'e dalıyoruz, binalara bakıyoruz, size değiyoruz, canlı bomba olmadığımızı biliyoruz artık. bunun sadece bir virüs, tıbbi açıklaması olan bir hastalık olduğunu ve suçlu olmadığımızı biliyoruz. daha çok koruyoruz karşımızdakileri, daha çok korunuyoruz. temkinli ama daha sıcak sarılıyoruz sevdiklerimize, çocuklarımızın bebek kokusunu daha çok içimize çekiyoruz. film festivallerinde bilet kuyruğuna giriyoruz, konserlerde dans ediyoruz, yağmur altında koşuyoruz, bozuk kaldırımlara küfrediyoruz ve ne olacak bu memleketin hali diye yine ahkam kesiyoruz.

    devam ediyoruz....

    her nasıl olursa olsun

    işte böyle...

    göz kapaklarımızda

    mandalina kabukları
    --spoiler--
    1 ...
  18. tıp eğitimi

    1.
  19. azalarak bitmekte olan eğitimdir. eğer ki bugün bir öğretim görevlisi derse beyaz yerine siyah önlük giyerek geliyorsa, bunun aksini iddia edebilecek kimse yoktur.

    ek: az önce önümde üç tane entry vardı sanki ne oldu onlara?
    0 ...
  20. pozitif parti

    1.
  21. 2 aralık 2011 cumayı cumartesine bağlayacak gece balans volt' ta katkılarıyla ve turkmsic istanbul yerel kurulu, taksim rotaract kulübü ve pozitif yaşam derneği tarafından gerçekleştirilecek etkinlik.

    --spoiler--
    Dönemin, eşi benzeri olmayan konsepti, şovları ve mini konseriyle karşınızdayız...

    ... HIV/AIDS bilinclendirme seminerleri ve Taksim'deki 1 Aralik Dunya AIDS günü yürüyüşünün ardindan, 2 ARALIK CUMA aksami alternatif müziğin sevilen isimlerinden GÖKÇE'nin vereceği mini konserle HIV / AIDS bilinçlendirme projemizin sıradaki adımını BALANS VOLT'ta Pozitif Yaşam Derneği'nin katkilariyla gerçekleştiriyoruz.

    Giriş: Bir içki dahil * 15 TL
    --spoiler--
    0 ...
  22. walden schmidt

    1.
  23. bir anadolu hikayesi

    1.
  24. cher' in meşhur bang bang' şarkısının cem karaca tarafından yapılmış türkçe aranjmanı. kralların öfkesi filminde kullanılmıştır.
    1 ...
  25. the original sin

    1.
  26. atari kasetleri

    1.
  27. lahana turşusu

    9.
  28. dragonoloji

    1.
  29. büyüzooloji' nin ejderhalarla ilgilenen alt dalı.

    (bkz: harry potter)
    1 ...
  30. gülşiir

    1.
  31. teoman tarafından sevişirdik bazen adıyla bestelenmiş ahmet erhan şiiri. tabi budana budana dörtte birine düşmüştü şiir bestelenirken.

    geceyarısı, karanlık bir bozkırda
    işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım
    içinde onca insan, içinde dünya...
    soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum
    ve bilmeyen sonsuzluk nedir,
    haklı olan kim bu kargaşada?
    ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir
    ucu bucağı olmayan bu çığlığın
    ortasında nasıl barışılabilir?
    anlamak isterim, hangi yasa
    bir beşikle bir darağacını
    aynı ağaçtan, ne adına varedebilir?

    sorular sormak için geldim şu dünyaya
    yasım acıların yasıdır
    boynumu üzgün bir çiçek gibi kırıp da
    yollara düştüğümde, başımda deniz köpüklerinden
    ya da sabah yellerinden bir taçla
    yürüdüğüme inanırdım - yanılırdım
    geceyi günle, acıyı sevinçle kardığım
    bu söylencenin bir yerinde durakladım
    ve anlatamadım, konuşamadım bir daha.

    acını ödünç ver bana, gözyaşlarını
    damarlarında uyuyan sevinci ödünç ver
    yitirdim çünkü onları da..
    i̇lenmiyorum, el çırpmıyorum artık
    ne aklımda yaşadıklarım üstüne düşünceler
    ne de geleceğime dair bir tasa.
    gelirken çan çalmıyor yalnızlık
    bir adam, bir sokak, bir ev
    yüzle, gülüşler, susuşlar boyunca

    soruların vardı senin, ne çok soruların
    gözlerin dünyayı eleyip dururdu boyuna
    bir fısıltı gibi başladı sevgim
    çığlık oldu, kağıtlarda çiçek açtı sonra
    sonrası...mutlu bile olduk bazı
    artık sen yadsısan da ne kadar
    ya da ben bilmiyorum mutluluk nedir
    anlatsın yollar, yollar, yollar...

    şimdi gece, soluğumu verdim içime
    az önce kağıtlara gül kuruları serptim
    dolaplardan kekik, nane kokuları çıkardım
    öylece serptim, seni yazacağım diye
    sen ki, deniz görmemiş bir deniz kızısın
    aklımın almadığı bir yerde, öylesin
    şimdi gece, iki kişilik bu yalnızlık
    bize artık yeter de artar bile...

    dünyanın ölümünü gördüm, suyun toprağın
    en yakın dostlarımın birer birer
    vakitsiz açan çiçeklerin, vakitli doğan çocukların
    ölümünü gördüm, ama kimse
    i̇nandıramaz beni öldüğüne sevgilerin!
    yaşam ki bir kum saatidir usulca akan
    dolan sevgilerimizdir biz boşaldıkca
    yaşımız biraz da sevgilerimizin akranıdır
    vereceğimiz tek şey budur dünyaya.

    şu dağılgan yüreğimi, şu köpüklere imrenen
    yüreğimi bir gün yollara atarsam
    bir gün bir nehir yataklarına dolarsam, korkarım
    suyumun çoğu senden yana akacak
    bütün sözcüklere adını ekleyeceğim
    güldeniz, gülekmek, gülyağmur, gülsarap
    gülaşk, gülsiir, gülahmet, gülerhan
    ey gül yaşamım, yitip giden düşlerim!

    gecelerdi, solgun - sessiz tüterdi yüzün
    yatağımda bir kımıltıydın, dilimde türkü
    uykusunda konuşurken sesini öptüğüm
    varmak için beyninin kıvrak dağ yollarına
    kokundu, bedenimi saran o ince buğu
    esintisinde usul usul yürüdüğüm
    ki değişmem yaseminlerle, portakal ağaçlarıyla..

    sanki bir kız yürürdü yollarda
    evimin sokağına girer, paspasa ayaklarını silerdi
    kapımı açardı gümüş bir anahtarla
    sanki hep gelirdi, sevişirdik bazı, konuşurduk
    tozlu kitapların yığıldığı odalarda
    kalırdı duvarlarda gülüşünden bir tini
    yatağımda bedeninden bir oyuk.

    benimse ellerim titrerdi, alnının aklığından
    saçlarına saçlarına doğru titrerdi
    şimdi kağıtların üstünde gidip gelen ellerim
    titremiyor artık , yolunu biliyor şimdi
    geceyarılarını çoktan geçti
    bu şiir bitmeyince varolmayacak ellerim
    ellerim uykusuz, ellerim geberesiye yalnız
    süzülüp alçalıyor karanlığa doğru.

    bütün yaşamım seninle geçiyor belleğimden
    seninle var ve seninle sürüp gidecek artık
    bir akdeniz kentinde limon koklayan
    ve hep ufkun ardına bakan çocuk
    acıyı buldu sonunda, kanayan bir gülden
    çaldı yüzünü bir yaşamlık
    geçer şimdi dumanlı bir kentin sokaklarından
    şaire çıkar adı - az buçuk kaçık.

    yeryüzünden silinmiş ırkların sonuncusuyum ben
    oturup da şimdi aşk şiiri yazmam bundan
    gülsün köpek sürüsü, lime lime edip
    bu dizeleri, satsınlar haraç-mezat
    doğru, benden sonra da tufan kopmayacak
    ama haykıracağım laflarını tuzla kesip
    yitip giden bu aşkı, nefesim tükenene dek.

    beynime bir sarkaç gibi vuruyor sorular
    neresinde yanıldık biz bu yaşamın?
    hangi el bozdu büyüyü, hangi yazı
    acılara hüküm verdi, soldan sağa taşarak?
    kalbimde yıllardır kabuk bağladı yaralar
    ödüm kopuyor, bir gün hepsi birden kanamaya başlayacak diye
    yenilmeyeceğim, boyun eğmeyeceğim hiçbir şeye
    hep direnen bir yanım kalacak
    adımın soluk izi, acının seyir defterinde.

    şimdi gece, bindokuzyüzseksenikiyle
    üçyüzaltmışbeşi çarp - oradayım işte
    yorgun değilim, umarsızım yalnızca
    geçmişle geleceğin öpüştüğü yerde bir nokta
    gibiyim ve çoktan dürüldü defterim
    uçurumlar üstünde uçuşur dizelerim
    onlara köprü olacak bir beden yoksa da..

    bu benim yalnızlığım, dalsızlığım benim
    kana kana içtiğim çeşmelerden susayarak ayrılmak
    titreyen bir ışık karanlıklarda
    onu kim görebilir, kim tanıyabilir?
    sonuda hep bir soruyla karşı karşıya kalmak
    boynumun borcu bu, ödenmedi yıllardır.

    her aşktan böyle bir şiir kaldı bende
    yaşamımın bir dilimini özetleyen
    unutuşun çiçekleri bunun için hiç açmıyor
    donuyor bir gülüş tek bir dizede
    yaşanmış yüzlerce anı, buruk bir özlem
    çivileniyor beynimin bir yerlerine
    geride -hayır- acılar filan da kalmıyor
    bir boşluk yalnızca, uçurumlara özenen.

    nefret ediyorum ve seviyorum seni
    girdiğin bütün kapıları açık bırak
    birazdan git diyebilirim çünkü..
    çağım yalnız bırakmıyor beni, ellerini
    tutuşumda, usulca öpüşümde dudağını
    çağım aramızda çekilen kanlı bir bayrak
    uzayan, akan bir irin yolu gibi.

    sözcükleri güden çobanları var kalbimin
    beynimin yaşamı saran kıskaçları
    bitsin dediğim yerde bunun için başlıyorum
    yitirdiğim her şeye dönüp de bakmam bundan
    sensin yalnızlığa uzanan yolların düğüm yeri
    ama şu anda içimde öyle çoğulsun ki
    böyle irkilmezdim dünyayı kucaklasam.

    çapraz yalnızlıklar astım göğsüme
    yollarda bir savaşçı gibi yürüdüğüm doğrudur
    gözlerle, dillerle kuşatılmış bir ülke
    kalbimdir ona tek sınır
    susmayı bunun için severim bir çığlık gibi
    donup kalır sesim kendi göğünde
    onu ne anlayan, ne de duyan bulunur.

    yaşamım sonsuz bir hac yolculuğuna dönüşüyor burada
    kendi içimde ya da uzak yollarda
    bulduğum ve yitirdiğim bütün varlıklar
    bir mozayiğe biçim veriyorlar sessizce..
    bende dünyanın acısıyla sevinci öpüşüyor
    irmakların birleştiği o nokta benim
    i̇tilip tekmelendiğim bütün kapılarda
    bana atılan her taş şimdi çiçek açıyor.

    bir gün anlarsın beni neden suskunum
    dünya içimde konuşurken böyle
    bedenimi aşıyor yorgunluğum
    karşında oturduğum masalardan dökülüp saçılıyor
    bu öyle bir çığlık ki, susuşlar kalıyor geride
    ondan öte her söz bir saçmalığı büyütüyor.

    adını çoktan unuttun yüzün aklımda
    ve bu şiiri neden sana adadığımı bilmiyorum
    ama her güzellik nasılsa kendi adını bulur
    bunun için ben gül dedim sana..
    yine de bir çiçeğe bunca yağmur yağarsa
    kökleri toprağı saramaz olur
    üstüne titrediğim her şeyi yitirmeyi öğrendim çoktan

    söylenecek bir tek sözüm kalmazsa
    çizerim yüzünü kuşların kanatlarına
    her çırpınışta gökyüzüne dağılır
    yüzün, hücrelerine varana dek uçuşur.

    kağıtların aklığına aşkın tortusu çöküyor
    parklar, sokaklar, söylenmiş ya da söylenmemiş sözler

    yazdıkça biraz daha unutuyorum seni
    ve her yerde düş tacirleri, şiirseviciler
    bir şeyleri yorumlayıp duruyorlar aptalca
    büyüteçlerle inceliyorlar şu yitik ömrümüzü
    ben aşkın son hasatçısı, son peygamber
    gülünç, soyu tükenmiş bir varlığı oynuyorum boyuna.

    sana artık bir sığınak olsun bu şiir
    noterlere ver onaylasınlar - her hakkı saklıdır
    düşün, kalemimi sen tuttun yazarken
    yeni okula başlayan bir çocuğa yardım eder gibi
    öyle acemilikler yaptım ki ben
    hiç kalır bu şiir onların yanında ve
    nasıl ayaktayım diye şaşıyorum bazen.

    görüp göreceği son şey bu şiirdir dünyanın
    çığlığımdan arta kalan bunlar olacak
    aklımın son kırıntılarını da burada harcıyorum
    bundan böyle ibreler hep eskiye vuracak
    yakınmıyorum, yerinmiyorum hiçbir şeyle
    kalırsa odalarda unutulmuş birkaç şiir
    bir yeniyetmen in altını çizeceği dizeler benden
    senin adın nasılsa bir gün hepsini tamamlayacak...

    ahmet erhan
    1 ...
  32. ask neyin kısaltması

    1.
  33. yanlış hatırlamıyorsam tuna kiremitçi tarafından allahın şaşkınları kulübü şeklinde cevaplanan soru (idi).

    ek: yanlış hatırlamıyorsam, bu entry de dördüncü sırada idi. başıma kaldı başlık.
    1 ...
  34. mürekkep izi

    1.
  35. amatör edebiyat sitesi. açılalı üç hafta kadar oldu. kendilerini şöyle tanımlıyorlar:

    --spoiler--

    mürekkep i̇zi; yazmayı, okumayı, başka insanların yazdıklarını takip etmeyi seviyorum diyen herkesin buluşabileceği bir internet sitesidir. mürekkep i̇zi forum sayfasında isterseniz kendi amatör yazılarınızı paylaşabilir, isterseniz başka amatör yazarların paylaşımlarını takip edebilirsiniz. tüm bunların dışında geniş forum ortamından yararlanabilir, güzel vakit geçirebilirsiniz.

    tüm ziyaretçilere hoşgeldiniz diyor, sizi forumumuza davet ediyoruz. bgv
    --spoiler--

    elbette bu henüz çok çok çok yeni bir site ve çok fazla eksiği var. ama bu eksiklerin giderilebilmesi için üyeye ve o üyelerin kollektif çalışmasına ihtiyacı var sitenin. sonuçta edebiyat alanında fazla site yok türkiye' de, bana sorarsanız kaliteli hiçbir site yok. siteyi açan arkadaşım, bu konuda güvendiğim birisi. kaliteli edebiyat sitesi açığını kapatabilmek adına, ilgilenen yazarları varsa kendi yazılarını paylaşmak, yoksa da okumak, eleştirmek ve böylece diğerlerini teşvik edip onların ilerlemesine katkı sağlayabilmek adına siteye davet ediyorum. dediğim gibi, birkaç haftalık bir site bu. bu kadar erken bir döneminde temelleri iyi atıldığı takdirde, dediğim gibi, edebiyat sitesi açığını kapatabilir.

    anasayfa: http://murekkepizi.com
    forum: http://murekkepizi.com/forum/
    0 ...
  36. flagyl

    1.
  37. metronidazol içerikli, mikrobik ishal tedavisinde kullanılan ilaç.
    0 ...
  38. on this day in 2010

    ?.
  39. facebook un yeni zırzop'u. sağ kısımda görünüyor. sanırım 2010'da o günde ne yaptığınızı gösteriyor. misal ben şunu yazmışım:

    --spoiler--
    o "pkk hayır dediği için evet" afişini asan il başkanlığına da, onu kaldırt(a)mayan xhp ve yhp il başkanlıklarının da ...
    --spoiler--
    0 ...
  40. katie white

    1.
  41. the ting tings' in solisti. bizdeki evlendirme programlarına konuk olarak katılmış yorumcu teyzelerinkine eşdeğer bir enerji var kadında, zıp zıp zıplıyor, hoppidi hoppidi hopluyor. sesi de güzel, daha ne?
    0 ...
  42. zaman döndürücü

    1.
  43. harry potter'da her çevirişinizde zamanı bir saat geriye alan kum saati şeklindeki aygıt.
    0 ...
  44. islam ın gelişememesinin nedeni türk lerdir

    1.
  45. or vice versa da denebilecek önerme. geçmişe göre biraz azalmakla birlikte hâlâ devam eden, her gelişmeye dine aykırı diye itiraz eden bir toplumuz hani. matbaa kaç yüzyıl sonra gelmişti?
    0 ...
  46. arzu aydınoğlu

    1.
  47. eğer bunca yıl sonra yanılmıyor isem

    akkavak sok. 25/1
    teşvikiye/istanbul

    adresinde oturmakta olan fantastik kişi.

    ek: oha ben halüsinasyon falan mı gördüm az önce burada dört beş giri var idi ben yazınca niye hepsi kayboldu bunların? ben geldim diye mi gittiniz, yapmayın çocuklar ayıp oluyor ama.
    0 ...
  48. ancak makyajla güzel olabilen kadınlar

    ?.
  49. her on hollywood güzelinden dokuzu. hepsi mi şişirme olur anlamıyorum ki? hayır biz erkekleri önce o sahte güzelliklere hayran bıraktırıp sonra "al sana makyajsız hali" deyü yarı maymun yarı insan bir yaratık fotoğrafını basman nedir sayın magazin basını? insanda heves bırakmıyorlar ki...
    1 ...
  50. turkcell sahur internet kampanyası

    1.
  51. turkcellliler'in sahur yazıp 2222'ye gönderecekleri ücretsiz bir mesaj sayesinde ramazan ayı boyunca 02:00 ile 06:00 saatleri arasında kullanabilecekleri 250 mb internet kullanım hakkı kazanmalarına olanak veren kampanya. gece başına beleşten 250 mb işte fena mı...

    kampanya 1 milyon kişiyle sınırlıymıştır. mesaj bir kere atılıyor ayrıca.

    http://www.turkcell.com.t...urinternetkampanyasi.aspx
    0 ...
  52. bekire değilim

    1.
  53. bekirle ilgilenmiyorum anlamındaki söz öbeği.

    (bkz: bakire değilim)
    1 ...
  54. zallzele

    1.
  55. bir tür doğal afet. ayrıca zallanmak fiilinin isim hali.
    1 ...
  56. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük