--spoiler--
"Kadınlar arasında adalet (ve eşitlik) icra etmenize-göstermenize, ne kadar hırs gösterseniz (gayret etseniz) asla güç yetiremezsiniz... " (nisa 129)
Bu ayet-i kerime kesin olarak göstermektedir ki, islamiyet'in erkeklere öngördüğü evlilik tek evliliktir. islamiyet tek evliliği tavsiye ettiği halde bazı şartların oluşması durumunda, birden fazla dörde kadar evliliği de kesin olarak yasaklamamıştır.
--spoiler--
hemen çıkardım yanlış anlaşılmasın ama alıcı gözüyle baktım şöyle bi gerçekten şahane bir şey tam ayşe'ye göre. (pm'den mesaj at ayşe benimki çok şahane bekliyorum cnm bye).
farzedin futbolcu oldunuz şampiyonlar(devler) liginde bir maçta çok iyi oynadınız ve attığınız golde başkasının hareketlerini taklit ettiniz... kulağa ne kadar malca geliyor değil mi?
bir sebepten ötürü sivas'ın kangal ilçesinde bulunmuştum. neredeyse her binada bir türk bayrağı asılıydı. aynı ortamda bulunduğum kızılbaş bir "öğretmen" ne dese beğenirsiniz? "yahu niye her yerde türk bayrağı var? yasak bu yahu asamazlar bu ne böyle!?"
ondan sonra muhabbet nasıl ilerledi ne siz sorun ne ben anlatayım.
özet: türk bayrağından nefret eden orrrrrrrrospu çocuklarını her gördüğünüz yerde mümkünse çok kişiyle dövünüz. çünkü onlar fırsatını bulsa-bulduğunda asla 2 kere düşünmezler. not: bu bir iç savaş çığırtkanlığı değil, acı gerçek.
not: obama'nın açıklaması şöyle; "ben o sırada suriye'yi konuşuyordum erdoğan'la.. e o zaman niye siteye koyduğunuz resime sadece erdoğan'la konuşurken diye yazıyorsunuz?
Enam Süresi 153.ayet: ''Bu benim dosdoğru yolumdur.bu yolu izleyin.başka yolları izlemeyin.Yoksa Allah'ın yolundan uzaklaşıp parçalanıp fırkalara bölünürsünüz.Sakınıp korunasınız diye o size bunu önermiştir.''
Enam Süresi 159.ayet: ''Dinlerini parça parça edip fırkalara ayırıp hiziplere bölenler var ya senin onlarla hiç bir ilişkin yoktur.Onların işi Allah'a kalmıştır.Allah onlara yapıp ettiklerini haber verecektir.''
--spoiler--
MEZHEPLER
Bir kere Kuranın dinin tek kaynağı olduğu göz ardı edilip hadisler dinin kaynağı kabul edilince, birçok mezhebin ortaya çıkması da kaçınılmazdı. Nitekim öyle oldu ve yüzlerce mezhep ortaya çıktı. Bugün dört mezhep olarak anılan mezhepler, işte bu birçok mezhepten zaman içinde daha çok kabul görüp, günümüze kadar gelenlerdir. Bir hadise göre erkeklerin baldırını örtmesi gerektiği, diğerine göre baldırın gözükebileceği anlaşılır. Bir hadis yorumuna göre kan akması, diğer hadis yorumuna göre ise kadının ve erkeğin ellerinin birbirine değmesi abdesti bozar Tüm bu örneklerdeki gibi farklı izahlarda doğruyu kim, nasıl bulacaktır? Kuran dışında başka kaynaklara kapı açılıp kargaşa çıkınca, mezhepler ortaya sürülüp bu kargaşa önlenmeye çalışılmıştır. Böylece Kuranda anlatılan din, yani Allahın gönderdiği islam; mezheplerin dinine, mezheplerin islamına dönüşmüştür. Mezhep kurucularından biri çıkar diz ile göbek arasını örtünüz denilen hadisi alır, diğer hadisi inkar eder ve böylece dine yeni bir haram sokar. Diğer bir mezhep kurucusu ise baldırın gözükebileceği sonucu çıkan hadisi doğru, diğer hadisi yanlış kabul ederek, baldırın gözükebileceğini ilan eder. Mezhep kurucularından biri, Peygamberin sivilcesinin sıkılması ile ilgili hadisten, kanın abdesti bozduğu sonucunu çıkararak dine bir ilave yapar. Diğeri ise kadın elinin değmesiyle abdestin bozulduğu yorumunu yapar, diğerinin ilavesini reddedip kendi ilavesini dine katar.
BiZiM MEZHEPLERiN HIRiSTiYAN MEZHEPLERDEN FARKI NE?
Mezhep imamları nasih-mensuh ile Kuran ayetlerinin hükmünü iptal ederek (25. bölümü okuyunuz), farklı hadislerden diledikleri birini seçerek, kendilerine göre hadisleri yorumlayarak ve kendilerini içtihad yetkisiyle Allahın serbest bıraktığı konuların açıklayıcısı konumuna getirerek (39. bölümü okuyun), yepyeni bir dinsel yapı oluşturmuşlardır. Bazıları bu mezhep imamlarının çok iyi niyetli olduğunu veya din için fedakarlıklar yaptıklarını anlatarak eleştirileri görmezlikten gelmektedirler. Peki, Ortodoks ve Katolik rahiplerin de iyi niyetli oldukları ve kendi mezhepleri için çalıştıkları söyleniyor, biz ne yapalım? Katolikliğin ve Ortodokluğun yanlış dini yorumlarını, bu iyi niyet söylemlerinden ötürü Allahın gönderdiği Hıristiyanlıkla bir mi tutalım? Mezhep imamları öyle bir konuma getirilmiştir ki; sahip oldukları yetkiyle diledikleri gibi bazı hükümleri iptal etmiş, diledikleri gibi bazı hükümler getirmiş, kişisel yorumlarını genelleştirmiş, kendi kabullerine uygun hadisleri benimseyip çelişenleri dikkate almamış, Kurana ya da hadise dayandıramadıkları konularda ise içtihad ederek Kuranın otoritesinin de üzerine çıkmış ve Kurandaki hükümlerden kat kat fazla hacimde sünnetler, farzlar, helaller, haramlar oluşturmuşlardır. Kuranın otoritesi dışında oluşturulan bu mezheplere Hanefi, Şafi, Maliki, Hanbeli, Caferi adları verilmiş, bu mezheplere uyan mukallitler (mezhep taklitçileri) ise mezheplerinin adlarıyla anılmışlardır. Oysa bakın Kuranda ne diyor:
Dinlerini parça parça edip hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allaha kalmıştır. Allah onlara yapıp ettiklerini haber verecektir.
6-Enam Suresi 159
BiR MEZHEBE GÖRE CENNETLiK, DiĞERiNDE CEHENNEMLiK OLUYOR
Kuranda dinimize islam adı verilip, hiziplere ayrılmamız yerilirken; kendimize Hanefi, Maliki gibi isimler vermeyi, bu mezheplerin ayrı helal, haram ve farzlarını kabullenmeyi ve her biri birbirinden farklı uygulamalara sahip olan apayrı mezheplerin herbirinin de islama tam olarak uygun olduğunu, kendi aralarındaki çelişkilerine ve Kurana aykırılıklarına rağmen, hepsinin de doğru olduğunu nasıl kabul edebiliriz? Örneğin Hanefi mezhebinde namaz kılmayan kişi dövülür; Hanbeli, Şafi ve Maliki mezheplerinde ise öldürülür. Mezhepler açısından bu duruma bakarsak; Hanbeli, Şafi ve Maliki olanların Hanefiye göre en büyük günah olan adam öldürme fiilini işleyip günaha girdiklerini, Hanefi olanların ise sırf dövdükleri ve öldürmedikleri için diğer mezheplere göre Allahın bir hükmünü inkar edip uygulamayarak zalim olduklarını söylememiz gerekmez miydi? Oysa ayrılıkta hayır gören zihniyete göre Allah, ahirette Müslümanları mezheplerine göre ayıracak, Hanefi ise Sen Hanefiydin dövdün doğru yaptın, Şafi ise Sen Şafiydin öldürmeliydin, öldürüp doğru yaptın diyecektir! Namaz kılmayanı eğer Hanefi biri öldürürse katil olup cehennemlik bir fiil yapacaktır, oysa namaz kılmayanı öldüren Şafi, Allahın hükmünü yerine getirdiği için cennetlik bir fiil yapmış olacaktır! Yani aynı fiili yapan iki kişiden biri cehennemlik, diğeri ise Allahın emrini yerine getiren kişi olacaktır. Bu mezhepçi yaklaşımları doğru kabul edenlerin sayısı ne olursa olsun, gerçekte haklı olmaları mümkün müdür? Ne yazık ki günümüzde bu mezheplere uyan geniş kitlelere bu soruyu sormak zorundayız. Aklı kullanmak yerine taklitçiliği esas alan, Kuranı insanların hepsi anlayamaz, seçkin bazı insanlar bunları anlayıp, insanlara aktarmıştır diyenlerin, insanları getirdiği nokta budur. Allah, dinini, yalnız bu mezhep imamlarının anlayacağı şekilde mi indirdi ki insanların sadece hak olduğu söylenen bu dört mezhebe uymaları bir zorunluluk oluyor? Allah dinini ancak bu dört kişi anlasın diye indirdiyse, Kuranda niye birçok defa Ey insanlar diye insanlara doğrudan hitap ediliyor da Ey Şafi, ey Hanbeli, ey dört imam, siz bunları anlayın, benim dediklerimi anlamayan diğerlerine de siz anlatın denmiyor?
Yukarıdaki örneği ele alırsak, Kuranın dinde zorlama olmadığını söyleyen ayetlerine ve namaz kılmayanlara Kuranda dünyevi hiçbir ceza öngörülmemesine rağmen; namaz kılmayanın öldürüleceğini söyleyen üç mezhep ile dövüleceğini söyleyen bir mezhebin dördünün birden, büyük hatalar içinde olduklarını ve bu mezheplerin dinimizi temsil edemeyeceklerini söylememiz gerekirken, nasıl dördünün birden doğru ve hak olduğu iddia edilmektedir? Peki, bu mezheplerin dördü birden, dördü de böylesine farklıyken nasıl herbiri gerçek islam olabilirler?
Bazıları, Mezheplerdeki farklılıklar ufak tefektir, biri namazda elini bağlar, biri salar. Şehirlerde olana Hanefi, köylü olana Şafi uygundur. Dolayısıyla tüm bu ihtilaflar rahmettir gibi izahlarla farkları ufak tefek göstererek, mezhepleri sorgulanamaz kılmayı istemekte, halkın taklitçiliği kabul etmesi için uğraşmaktadırlar. Oysa mezhebin birinin öldürülmesini emrettiğini diğer biri sadece dövüyor, bir mezhebe göre helal diğerine göre haram oluyor, birinin farz bildiğini diğeri farz kabul etmiyor. Yani mezhepler helalleri ve haramları ayrı yapılara dönüşmüş vaziyetteler. Mezhep imamı dilediği hadisi seçerek, nasih mensuh ile oynayarak, hadisleri kendince yorumlayarak; Kuranın da uydurmalarla dolu hadislerin de üstüne çıkmaktadır. Din, mezhep imamının bakışına göre şekillenmiş, oluşturulmuş oluyor. Ayrılığın iyilik ve rahmet olduğu Kurana aykırı bir mantıktır ve uydurma bir hadisten gelmektedir. Oysa Kuranda şu şekilde buyurulmaktadır:
Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra çekişmeye girip fırkalar (mezhepler) halinde parçalananlar gibi olmayın.
3- Ali imran Suresi 105
AYRILIK RAHMET DEĞiL FELAKETTiR
Ayrılıkta rahmet arayanlar, uydurma hadisler yerine anlamak kastıyla Kuranı okurlarsa, fırkalara ayrılmanın, mezhepler kurup helali, haramı, farzı birbirinden farklı yapılar oluşturmanın felaket olduğunu görürler. Ayrılığı teşvik eden diğer bir uydurma hadis içtihad eden yanılırsa bir sevap, isabet ederse iki sevap alır şeklindedir. Bu hadisle, kişilerin kendi görüşünü içtihad adı altında dine sokması kolaylaştırılmış ve hata yapanın sevap alacağı şeklindeki rahatlatmayla, adeta Dinde hata olur, içtihatta yanlış yapanın az da olsa, yine de sevabı olur denilmiştir. Bu hadise dayanan mezhep imamları, olaylardan çıkarttıkları sonuçları ve kendi görüşlerini rey, kıyas, içtihad ve fetva gibi isimlerle dinin bir parçası haline getirmişlerdir. Peygamberin olduğu iddia edilen davranış ve sözler gibi, sahabelerin de davranış ve sözlerinin, aynı Kuran gibi dinin kaynağı kabul edilmesine, bunun üstüne binlerce uydurmanın sürekli olarak eklenmesi, ardından mezhep imamlarının şahsi görüşlerinin ve evvelden saydığımız tüm kaynaklardaki çelişkiler ile farklılıklar arasından kendi tercihlerini seçmeleri ve sonuçta yapılan bu son seçimlerin neticesinde oluşan yapının din ilan edilmesi bugünkü mezheplerin islamının hikayesidir. Yani mezheplerin islamına göre din şunlardan oluşur: Kuran + hadis imamının seçtiği hadisler + mezhep imamının nasih-mensuhla yaptığı yorumlarla Kuran ve hadisler hakkındaki değerlendirmeleri + mezhep imamının kıyas ve içtihad ederek olaylardan çıkardığı sonuçlar + mezhep imamının sahabeyi değerlendirmesi neticesindeki çıkarımları + yeni oluşan olaylara göre sonradan yeni mezhep imamlarının verdiği fetvalar + vs. Mezhep imamlarının tüm değerlendirmelere son noktayı koymaları, son makası vurmaları ve son eklemeyi yapmaları sonucu; bizim geleneklerin dini, mezheplerin dini, hadislerin dini dediğimiz yapı ortaya çıkmıştır. Yeni gelişen olaylarda ise bu mezheplerin bağlıları olan sonraki devir imamlarının verdiği fetvalar, yaptıkları içtihadlar da sonradan dine eklenmiştir. Örneğin kolonya çıkınca, necis (pis) olup kullanılamayacağı, üstümüze dökülürse namaz kılınamayacağı; televizyonun seyredilmesi ile ilgili farklı fetvalar; sigaraya hem helal, hem haram, hem mekruh diyen ayrı içtihadlar; sonradan ortaya çıkan durumlara karşı ilerki dönem mezhep imamlarınca yapılan yorumların, nasıl dine ilave edildiklerinin örneklerindendir.
Tüm bu hazin manzarayı daha da hazinleştiren uydurmalardan biri ise ümmetin yetmiş üç fırkaya ayrılacağını ve bu fırkalardan ancak birinin cennetlik, diğerlerinin cehennemlik olacağını söyleyen hadistir. Bu hadisi nakleden de tüm bu olumsuz manzaranın baş aktörlerinden -yaptıklarına daha evvel de değindiğimiz- Muaviyedir (Darimi, Siyer). Bu hadise dayanıp, her mezhep kendini cennetlik diğerlerini ise cehennemlik ilan etmiştir. Sunnilerin Şiileri sapık, Şiilerin de Sunnileri sapık ve cehennemlik yetmiş iki mezhepten biri ilan etmelerinde, her iki tarafın da delil gösterdiği hadislerden biri bu hadis olmuştur. Ehli Sünnet veya Sunnilik diye anılan dört mezhebin taklitçileri ise başta birbirlerine karşı hadis uydurmalarına, birbirlerini sapık ilan etmelerine, birazdan tablolardan göreceğiniz gibi helalleri ve haramları ayrı yapılara dönüşmüş olmalarına rağmen, sonradan Ehli Sünnet, Sunilik gibi ortak adlarla, bu mezheplerin dördünün birden doğru olduğunu, böylece ancak bu dört mezhebin cennetlik olabileceklerini söylemek gibi bir tevile (yoruma) sapmışlardır. Ehli Sünnet olanlar bir mezhep imamına uyar ve adeta Kurandaki bir hüküm gibi onun koyduğu helali ve haramı uygular. Aynı şekilde bir Şii kendi imamına uyar ve adeta Kuranın koyduğu hükümmüş gibi onun koyduğu farzı ve haramı kabul eder. iki taraf ise birbirini sapık ve cehennemlik ilan eder. Peki nedir sizin farkınız? iki taraf da Kuranı yetersiz bulup, imamlarına, yani bir insana uyuyor ve onun izahını Allahın vahyiymiş gibi kabul ediyor. iki tarafın temel zihniyeti aynı taklitçilik, ama biri % 100 doğru, öbürü sapık oluyor Sonuçta temeldeki taklit mantığında bir fark yoktur.
ericsson'da çalışan bir turistte vardı bundan. kulaklığı takmanızla sağır olmanız bir oluyor. yani resmen hiçbir şey duymuyorsunuz üzerindeki bir tuşla dışarıyla irtibatınızı tamamen koparıyor. nasıl bir teknolojidir halâ anlamış değilim. ses kalitesi olağanüstü. fiyatı 350 dolar.
arada bir fox tv'ye denk geliyorum. kamu spotu desem değil film desem değil dizi desem değil program desem değil konu ofsayt, oyunculuk ofsayt, senaryo ofsayt, çekim ofsayt... ama demek ki var izleyeni...
bundan sonra seni gördüğüm her yerde eh işte oyu vereceğim. yorumunu okusam da okumasam da... heh, aldın mı şimdi başına belayı? artık yorumunun okunup okunmadığını da bilemeyeceksin.
--arka kapak--
Katoliklerce "gizli-Yahudi" olarak tanımlanan Martin Luther, reform hareketiyle hem Katolik Kilisesi'ne ölümcül bir darbe vurmuş, hem de geliştirdiği dini doktrin için asıl kaynak olarak Tevrat'ı esas almıştır. Yahudilerin "seçilmiş halk" olduklarını kabul eden Luther'in Roma Katolikliğine getirdiği yıkıcı darbeye ilk olarak Yahudiler tarafından sahip çıkılmıştır. Bugün de aynı yol izlenerek F. Gülen cemaati üzerinden islam Protestanlaştırılmak istenmektedir. Bugün, parayla tanışan ve lüks yaşama alışan dindarlar, hızla kapitalist sisteme katılmaya çabalıyor.
Hedef, güya radikalleşen islam'ın Protestanlaşması ve bu yolla kontrol altına alınmasıdır. 16. yüzyılda Orta Çağ karanlığında kıvranan Avrupa'nın çıkış yolu olarak bulduğu Protestanlık, bu sefer de tüm ağırlığı ile islam dini üzerindedir. Sapkın düşünce, din ve vicdan özgürlüğü örtüsünü islam'ı başkalaştırma projesinin üstüne örtmeye kararlıdır.
Amaçları ise insanların sosyal bilinçlenmesini de kontrol altında tutarak cemaatleşmesini sağlamaktır.
--arka kapak--