bir bira içtim ama kafam iyi.. hem de nasıl.. şimdi yatıp bir daha uyanmasam diyorum bir yandan. aşk acısı çekmiyorum da elimde cigaram fonda kum gibi çalıyor.. ben bu gece ne yapsam onu düşünüyorum....
yeni sezonda kombinesi almış galatasaraylı söylemidir. onurlu futbolsever kombinesini almış, yeni sezonda futbol şölenini izlemek için sabırsızlanmaktadır.
şu cihan mülkünü kaf'tan kaf'a tuttun, bütün cihan malını bir zar ile üttün tut.süleyman tahtına oturup, cinlere ve devlere hükmettin,firavun'un ve nüşirevan'ın zenginliklerine sahip oldun tut.üstüne bir de karun'un hazinelerini ekledin, ağızda çiğnenmiş br lokma olan şu dünyayıdahi yuttun tut.ömür bir ok, zaman bir yay, bir el o yayı germiş, sen o yayı attın tut.aldığın her nefes, keseden akmakta olan bir kum tanesi, kese ortalanmış ve sen kumu tükettin.
iskender pala-od
ey aşık!sevgili geldi, bak ben geldim.aç eteğini doldurmaya inci getirdim.nefesin kesildiyse ben sana nefes vereyim, gönlün öldüyse ben onu dirilteyim, sana taze can ihsan edeyim.ey can, vuslat kapısını açtık, dön geriye, gel bize!...bak dilsiz, dudaksız sana o eski sırları söylemekteyim, aç gözünü.ey zümrüdüanka, kaf dağı'ndan dön aramıza!...
iskender pala-od
hem fuzuli aşkı anlatırken hep acıdan, elemden, ayrılıktan, yanmaktan, parçalanmaktan bahsediyordu.aşk ayrılığının bir azap olduğunu söylüyor, sonradan azabın "a-z-b" kökünden türediğini, bunun da "lezzet" demek olduğunu söylüyordu.demek ki aşkına azabında bir lezzet vardı ve dertleri zevk edinmeyince aşkın tadı çıkmıyordu.
iskender pala-babil'de ölüm istanbul'da aşk
ey dil hele alemde bir adem yoğ imiş
var ise ehli dile mahrem yoğ imiş
gam çekme hakikatte eğer arif isen
farz eyle ki el'an yine alem yoğ imiş
nefi
ey gönül!hele şu dünyada adam gibi bir adam yokmuş.var ise de gönülden anlayan bir sırdaş bulunmuyormuş.eğer bilge isen bu dünya için asla gam çekme ve tut ki dünya diye bir şey de zaten yok imiş.
özlüyorum bazen be... boşandım, ben istedim, aleme de ilan ettim sevmediğimi ama bazen kalbimin ucu yanık diyorum hala. gerçi zehirli bir bal gibiydi o. sonra diyorum ki yok be fossil senin özlediğin o değil. aşkı özledim ben onu değil! sadece karşıma içimi ısıtacak biri çıkmadı. evet yapıyorum özeleştirimi! şimdi karşıma çıksa seni özledim deyip sarılmaya kalksa sıcacık ben engel olurum. zor olur ama engel olurum.yaptıklarını seven yapmaz vicdanı olan yapmaz çünkü... evet evet aşkı özledim ben... ama onun gibi sıcaklığıyla zehirleyecek biriyle değil, sıcaklığıyla içimi ısıtacak biriyle!
kızlarımız kadınlarımız bu dalda son yıllarda olimpiyatlarda ülkemizi başarıyla temsil etmektedirler.müsabakalar başladığında sonucu düşündürtmüyorlar bile. biz sadece ikinciye şaşırıyoruz sayelerinde.
burası kalbinin en değerli yeridir.burada siyah bir nokta vardır.canın canı, sevenin cananı buradadır.o nokta, yoğun bir damla kandan ibarettir.adına 'süveyda' yahut 'sevda' derler.siyaha çalan rengi yüzündendir bu isim.çünkü sevda, kara talih içinde, o kara kan damlasında büyür.bütün tecelli denizleri, bütün aşk fırtınaları, işte o bir damla kanda dalgalanıp çırpınır.aşırı sevgi bu damlayı tahrip edip dağıtırsa, parçaları bütün vücuda dağılır.aşk, işte bu dağılmanın adıdır ve o dağılırsa aşık artık ne yaptığınızı bilmez olur.
Azgın suratlı, bereli adamlar, gözleri velfecr okuyan, camiden Allahla yaman bir dövüşten çıkmışcasına, yüzlerinin olanca nurunu orada, içerde bırakmış çıkan insanlar, mümin mi bunlar, bu öfkeden bastıkları yeri çatlatanlar, bunlar mı mümin?Kuşlar da başını alıp gittiler, çoktaan...
Şu Taksim alanında birbirini ezenler, o kadar insanın içinde hak tu, diye ortalığa tükürük savuranlar, sümkürenler, sümüklerini ağaç gövdelerine sürenler, hasta yüzlüler, vıcık vıcık boyalılar, suratlarından düşen bin parça olanlar, düşman gözlüler, gülmeyenler, biribirlerine düşmanlar gibi, biribirlerini yiyeceklermiş gibi, biribirlerinin gözlerini oyacak, kuyusunu kazacaklarmış gibi bakanlar, korkanlar, utananlar, bunlar mı, korkanlar, ben ben, ben, diyenler, bunlar mı? Kuşlar da gitti...Giden kuşlarla...
Yaşar Kemal-Kuşlar da Gitti
mükemmel orhan gencebay şarkısıdır. ama ne gerek var gecenin bu saatinde diye insan düşünmüyor değil!
face de gördüğüm amatör videolar paylaşılmasa aslında hiç gerek kalmayacaktı!
gecenin bu saatinde ne gerek var bir kadeh rakıya şimdi?
geçen gün komşumuzun ailesinin üzerine karşı şeritten gelen bir arabanın uçması sonucu yeniden aklıma durumdur.madem ki hayat bu kadar kolay bitiyor ve hayat bu kadar boş, madem ki ömür bir an gibi gelip geçiyor ve yaşadığın iyi ve kötü şeylerin bir rüzgar gibi geçtiğini görüyorsun ömrünün 70. yılında, o halde ne gerek vardır yaşamaya?
insanlar neden bir ömür boyu bir hayat peşinde koşuyor (lüks veya değil)?
hem yaşanan güzel anlar kısaysa, kötü anlar yıllar yılı peşini bırakmıyorsa, kader kitabının çoğu bir çoğumuz için çok zor yazılmışsa ne bileyim 30 yıl yaşayacağın bir ev için, 6-7 sene bineceğin bir araba için yada yeniden acıkacağını bile bile sadece yemek için yaşamanın ne anlamı var?
üstelik insanlar bu kadar zalim ve kadir kıymet bilmezken aslında herkes bir çok zaman sadece kendi için yaşıyorken ne gerek var bu lüzumsuz hayata?
hepimiz yalnız doğuyoruz, yalnız yaşıyoruz ve yalnız öleceğiz!
hem yalnızlıktan sıkılmaya ne gerek var ki?
(bkz: ah şu hayatımıza şekil veren inançlarımız!)
*gazete küpürünü ikiye katlıyor, sonra da büküyorum.bir dikdörtgen, bir kare, iki üçgen...köşeleri birleştirip üçgenleri ayırıyorum.kağıttan bir gemi oluyor.yere bırakıyorum.ne yüzdürecek su var ne de yelkenlerini dolduracak rüzgar.sanki betondan yapılmış.hç bir yere gidemiyor.tıpkı göğsümdeki ağrı gibi.
*ruhum!belki bu akşam artık
son akşamım olacak.aşkım içimde kaldı.
iş adamı bunu bilmiyordu ama bu dizeler bir romanda cyrano nam karakterinin sevdiceği roxane'a vedasıydı.
*insan doğası böyle işte, en çok nefret ettiklerimiz en fazla sevdiklerimiz oluyor hep.
*omuzlar aşağıda, karın içeride, ellerim yumruk, kaslarımı sıkıyorum.bir mesafe olmalı.düşmanınla senin aranda, yediği darbeyle iç organların arasında, bireyle toplum arasında, geçmişle bugün arasında, anılarla vicdan arasında...bu hayatta yaptığın ya da hissettiğin her şeyde biir mesafe olmalı.mesafe seni korur.sıkı bşr yumruk yemenin püf noktası, mesafeyi nasıl yaratacağını bilmektir.
*bütün erkeklerin arzuladığı tam da bu değil midir, derdi.karmaşık olmayan bir kadın - onları sorgulamayacak, dırdır etmeyecek,zıtlaşmayacak, eleştirmeyecek biri.yine de, diye eklerdi annabel, boş bir fantezi bu, çünkü karmaşık olmayan kadın yoktur.kadınlar ikiye ayrılır, derdi.bariz biçimde karmaşık olanlar ile karmaşık olduğu ilk bakışta anlaşılmayanlar.
*gece durgundur, perdesi saklar hayallerimizi...
*kimse görmek istemiyordu güzelliğin zamanın siyah kadifesinde erimeye mahkum bir kar tanesi olduğunu.
*zişan diyor ki, "her zaman kendi içine bakmak en emin yol.başkalaryla uğraşmayı bırak.her gazap, her kahır ağır bir çanta.niye taşıyasın?at onları.sıcak hava balonu gibi hayat.yukarı mı gitmek istersin, aşağı mı?hiddeti, intikamı, rekabeti bırak.torbalardan kurtul."
*boş ver sen dünyayı.yarın yel savuracak toprağımızı, içelim, hoş geçsin üç nefeslik ömrümüz.(ömer hayyam)
*allah'a dua ediyorum, muhabbet dilini konuşan kalp ehli birini ona yoldaş yapması için.
*ancak mektupları gelince anladım onun ikinci ve son kez öldüğünü.