yıllar önceydi sol kardeşlerim. cahildim memenin irisine kandım. evet, yanlış okumadınız sol bir kızla evlilik hayali kurdum vakti zamanında. *
ama dediğim gibi cahildim o yıllarda, gençlik başımda dumandı. iri memelerini görünce yengenizin gözümü alamadım, tabi kendisi de durumun farkına vardı anında, işe uyandı. ee solcu işte, yeni yeni anlıyorum hep bunları.
her neyse, fırsatını bulunca teklifi bastım kendisine. o da annesine açmış konuyu, o da kocasına. ulan ne geniş bir aile yapıları varmış amk. akabinde de, babası yeşil ışık yakmış teklifime. babamı tanıdığı için.
övünmek gibi olmasın da, babam bizim semtin tanınmış simalarındandır. seveni, sayanı çoktur. her neyse, ilişkimiz başladı tabi. tanışma süreci ardından öpüşme, yiyişme seansları falan filan derken evlilik konusunda karar kıldık.
lakin ilişkimizin başladığı günden beri kafamı kurcalayan bir sorun vardı. giyimine dikkat etmiyordu benim hatun. "dikkat etmiyordu" dediysem öyle pejmürde halde gezmiyor, bilakis temiz ama dekolte giyiniyordu. bir gün mini kot şort giyip gelmişti dükkana.
babam da, "töbe bismillah dükkanın bereketi kaçacak" diyerek bunu dışarı çıkarmıştı, haklıydı. namuslu, edepli, aile terbiyesi almış bir kız mini kot şortla dışarı çıkmamalıydı. "baba sakin ol, ben halledeceğim" diyerek babamı sakinleştirdim o sırada.
ama, kan beynime sıçramıştı benimde. bu durumu halledip ipleri elime alamazsam ileride daha çok ezecekti beni çünkü. mini kot şortla yetinmeyip altta külot yok tayt kombini ile çıkacaktı sokağa belki. lakin, bunu kabul edemezdim.
usulca tokatladım kendisini tenhada. "no yopoyorson son yoo, hoyvon" diyerek karşılık verince de kendimi kaybettim. zira bir hanımefendiden, sevgilinden böyle ağır sözler duymak delikanlıyı derinden yaralamaya yeter, artardı.
ardından, istemeyerek masanın altındaki haydarı alıp giriştim buna, belki özür diler de kırgın yüreğim kendisini affeder düşüncesi ile ama, nafile. iyice ağzını bozdu bu terbiyesiz. küfürler, hakaretler havada uçuştu. babam sesleri duyunca koşup geldi.
"oğlum bundan sana karı olmaz, bırak bunu annen sana bir tane bulmuş gel gidip onu alalım" deyince bir ampul ışık saçtı kafamda. "tamam hacı baba, sen ne dersen o" diyerek kabul ettim.
ex sefkilimi bok çuvalı gibi dükkanın önünde bırakıp kızı istemeye gittik maaile toplanıp. kızı aldıktan sonra da halıya sarıp nikah salonunun yolunu tuttum tabi. şimdi çok mutluyum, geçenlerde de 0 km vw polo aldım karıya mesela. evet.
başlığın tam hali, "tükenmişlik sendromuna yakalandım tavsiyeleriniz nelerdir" şeklindedir, "böyle tükenmeye can kurban, fakirlikten iflahım s*kildi ne tavsiyesi amk" şeklinde tepki gösterecek kardeşlerim.
umarım bulunduğum durumdan kurtulmama yardımcı olacaktır, tavsiyelerinizi dört gözle bekliyorum arkadaşlar. zira, kendimi 16 yıldır hoplatılan solcu gibi hissediyorum.
ayıptır söylemesi, üç-beş asgari ücretli ulu sözlük yazarının 2 yılda kazanacağı parayı bir ayda kazanabiliyorum. o da hiç çalışmadan. sağ olsun hacı babam (arabistan da şu an)bütün kira gelirlerini biraderle aramda paylaştırdı.
araç desen zaten gırla. garaj da birbirlerini s*kiyorlar. muhtelif marka ve modeldeler, yanlış anlaşılmasın ama, birini görseniz götünüz düşer. "bizimki araba ise bu ne amk" diye iç geçirirsiniz. he, bana belli etmezsiniz o ayrı ama, benden de kaçmaz.
her neyse arkadaşlar, durum gerçekten çok ciddi ne yediğim yemekten, ne içtiğim sigaradan ne kazandığım paradan tat alabiliyorum. hiçbir şeyin tadı yok yani. umarım tavsiyeleriniz sayesinde intihar etmekten vazgeçerim.
şüphesiz ki kullanıcı adı alırken klavye yerine gözü s*ke bakan yazar. dakka bir gol bir amına koyim. lakin, videodaki yoldaşımızın 28. saniyede dediği gibi, "geri döndü işte." evet.