zor şartlarda büyümüş, çalışmış; harcamalarında beğeniden çok fiyat vs değer politikasını güden babadır. alınan her kıyafetin kumaşını elinde test edip "hımmm, pamuklu", her mobilyanın tahtasına iki vurup "hımmm, ceviz" demeden rahat etmez. kolay kolay beğenmez ve çoğu şeyi israf görür. hediye olarak aldığınız şeyi ise çok fazla eleştirmeden mutlulukla kullanır. *
x kuşağının son demleri ile y kuşağı kadınlarının da iş hayatında erkekler kadar boy göstermesi ile ortalama 5-6k seviyelerine gelmiştir. bu nedenle her türlü tüketimde (giyim, kira, beslenme, vb) daha yüksek fiyatların karşılanabilmesi ile özellikle son 5 yılda hissedilmeyen bir enflasyon artışına sebep olunmuştur. burada asıl etken satıcıların yüksek fiyatlı arzına alıcıların itiraz etmemesi / tepki göstermemesi olarak nitelendirilebilinir.
maltepe cevizli'de bir cadde adı. Cadde boyunca bulunan tüm fabrikalar bir nevi kentsel dönüşümle sitelere dönüştü. Şuanda bir de hastane yapımı başladı. Omsan, Gür-iş ve Pamukspor ayakta kalan yerler.
düşük gelirli mahallelerde meb veya herhangi bir kurumun denetlemesi dışında hizmete başlamış yeni bir örgütlenme. ışık evlerinden farkı giden çocuklarının yaşlarının kreş/anaokulu seviyesinde olması. hadi devlet bu tür yapılanmalara karşı çıkmıyor, önlem almıyor ama bu kadar paralel olaylardan hele hele 9 aylık bebeklere bile cinsel istismar davaları ortadayken ailelerin hangi vicdani sorumlulukla bu evlerdeki kişilere güven duyduğu bilinmiyor ve bu ülke için gerçekten çok korkutucu.
güzel ülkemdeki en büyük inanışlardan biri büyük ikramiyenin çeyrek bilete çıkacağı. burada basılan çeyrek bilet sayısının basılan tüm biletlere oranından bahsedip istatistik 1/2 dersinden alıntılar vererek asıl konuyu es geçmek istemiyorum. adeta bir gelenekmiş gibi çeyrek biletler alınır, yılbaşı gecesi fakir umudu olarak sadece amorti öğrenilir ve amorti çıktıysa verilen 12.5 liranın geri alınacağını hazzı ile kendini şanslı hissederek uykuya dalınır. asıl komedi sabah kahvaltısında yaşanır. evin babası çocuklarına listeden bakın şu bilete diye uzatır biletini ancak y ve z kuşakları hemen cevabı patlatır, "internetten sorgularım" diye. milli piyango sitesinde ikramiye çıkmadığı görülüp babaya söylendiği tam o anda babanın kısık gözünde o parıltı gözükür: "ya o yanlıştır sen listeden bak" diye. çocuk ne yapsın netten 2 kere daha kontrol eder ve yeminlerine başlar. geri alınan bilet ve liste kontrolü babaya bir şey kazandırmayacak ancak az önce belirttiğim o gözdeki parıltıyla bir dna nakli sağlayacaktır. aradan yıllar geçer çocuk evlenir, eşiyle sabah kontrolü yaparken birden kendisinde babasını görür. kendine bir adet koymalı küfür iletip 12.5 lira için dert etmeye değer mi diye kendine sorup bir gülümsemeli es verir, ama o parıltıyla yine " ya çıktıysa..."
güzel ülkemde bir kişinin 1.5 yıl, 3 kişinin ise 343er lira para cezasına çarptırılması. acaba şehir farklı olsa durum ne olurdu diye insan düşünmeden edemiyor maalesef. http://www.milliyet.com.t....2010/1298809/default.htm
"böyle bir kara sevda" ile tahta kurulmuş, kim olduğu hakkında google ın bile çaresiz kaldığı, türk sanat musikisi yorumcusu. bulunabilinen şarkıları:
bir kızıl goncaya benzer dudağın
böyle bir kara sevda
ankara rüzgarı
inleyen nağmeler
için için yanıyor
körfezdeki dalgın suya bak
ben bir küçücük sevdalı kuştum
vuslatından gayri el çektim
malumunuz önümüzde 12 eylül referandumu var. duyarlı-bilinçli bir vatandaş olarak bu değişikliklerin neler olduğunu ve neleri nasıl etkileyeceğini okumaya, etrafımla da paylaşmaya başladım. ve şuanda nasıl oy vereceğim de belli.
etrafımdaki insanların da gerçekleri bilip bilmediği ve neye göre oy vereceklerini merak ediyor, onları da kendime görev bilerek ellerimden geldiğince bilinçlendirmeye çalışıyorum.
şu aşamada gördüğüm, yaşadığım bir durum var:
şuana kadar halkın anlayacağı dile indirgenmiş bir açıklama yapılmadı, sanıyorum ve umuyorum ki referandum öncesinde televizyonlarda evlilik-yemek programları yerine bu konular anlatılacak. etrafımda bu konuda aydınlanmamış kişilere tercihlerini sorduğumda maalesef şu şekilde cevaplar duyuyorum:
Örnek 1:
* evet diyeceğim.
- neden?
* akp ye güveniyorum.
- neyine güveniyorsun? kendi döneminde fark yaratan birşeyler söyleyebilir misin? ben sana aksi yönde bir sürü açıklama yapabilirim.
* niye ki, herşey yolunda değil mi? ekonomi falan iyi değil mi?
- z!?dfaf*xx0... peki referandumla iyi olacak şeyler neler, ondan bahset bana, beni aydınlat. ben niye evet demeliyim?
*hımmm... (ses yok)
Örnek 2:
* hayır diyeceğim?
- neden?
* çünkü neleri etkileyeceğini detayını bilmediğim birşeye evet demek istemiyorum
- mantıklı, tebrikler. *
hükümet-referandum-anayasayı geçtim spor da bile körükörüne bağlı, mantıksız düşünemeyen bir millet olma yönünde ilerliyoruz. seçeneklerimizi bilmiyor,alternatiflerimizi maalesef seçemiyoruz. gün be gün bu karanlığın çökmesi ne kadar benim de içimi karartsa da daha da kuvvetlendiğimi hissediyorum.
12 eylüle kadar ister evet ister hayır desin ne kadar insanın bilinçlenmesinde yararlı olursak o kadar sorumlu bir millet olacağız.
öncelikle asılmanın kelime anlamından başlayarak duruma açıklık getirelim:
tdk: (argo) Karşı cinsin ilgisini çekmek için rahatsız edici davranışlarda bulunmak: Bir kıza asılmak.
bir kıza asılmanın en masumanesi ilkokulda önlüğünün kurdelasını çözüğ kaçmaktı sürekli. ama minik oğlan erkekleşme sürecine girdikçe bu masumane davranışlar farklı yollar alabiliyor. biz yine de masumiyetten fazla uzaklaşmayarak devam edelim..
aynı ortamda bulunulan kıza sürekli sorular yönlendirerek ilgi çekilmeye çalışılılır, bu konuşma süresince ise sürekli göz teması sağlandığından bu fırsatı da değerlendirerek arada sincise gülüş ve bakışlar serpiştirilir. böylece karşı tarafa aslında seni tam olarak dinlemiyorum, ne dediğini de anlamıyorum ama sende kayboldum imajı verilir.
bunun yanında klasikleşmiş bir şekilde fotoğraf çekimlerinde hemen malum kıza yaklaşılır ve eli omuza atma tabiriyle hafiften bir sarılma içine girilir. özellikle ikili fotoğraflarda gözüm kapalı çıktı denerek bu süre uzatılabilmektedir.
son olarak anket kıvamına kaçırmadan şu not edilebilir: dans herzaman işe yarar ;)
adam gibi adamdır, gerektiğinde karısının yerine çıplak poz verip magazin basını görevini yerine getirir. ayrıca haftalardır iş görmeyen pipisini eliyle kapatan erkektir.
yaz aylarında giydiği body ya da bir davette giydiği dekolte kıyafetler ile pozlar vererek kendinden geçen hanım kızlarımızın, aman ben bu dekolteyi veriyorum ama bir mischa barton gibi frikik de veremem diyen bilinçaltıyla elini göğsünün üstüne koymasıdır,komiktir.
(bkz: eyvallah çekme hareketi)
1 Haziran 2010 da 1 dakikalığına da olsa saat 21:00 de madencilerin girdiği karanlığın ne olduğunu anlamak ve maden ocaklarındaki katliamları protesto etmek, gerekli önlemlerin alınması için yetkilileri uyarmak için 1 dakikalığına karanlıkta kalınması öngörülen tepki niteliğindeki eylem.
yönetmen Takashi Shimizu nedeni ile gidilmiş, 3 boyutlu olmasına rağmen hayal kırıklığının ötesinde hüsran yaşatmış film. kısacası gitmeyin. o kadar ki birara çocuk filmi olduğunu sanıyorsunuz.
çözemedim sözlük, hadi millet bu farmville denen oyunu koyunlar gibi oynuyor. peki bu köy resimleri ne oluyor cidden çözemedim. gitmediği, görmediği, orada, uzakta olan köylerine hasret giderircesine mi milletle paylaşıyorlar çözemedim. utanasalar kendilerini ırgatlık yaparken monteleyecekler. kaldı ki şu "tag" olayına zaten girilmiş. çözemedim.
diskonun erkek çekmek için kullandığı kadındır. bir ağır abi yanında oturur ki kimse yavşamaya cesaret edemesin. ama dekolteli elbisesiyle en seksi danslarını yaparak abazanların gözlerini üstüne çekip içkiye yönlendirir ki kavgaya bile sebeptir. arada ağır abiye de sürttürür dans ederken. gece sonunda ne olur hep bir fantezi bir muammadır.
genellikle halı saha - mahalle maçlarında kaleye geçmek istemeyenlerin kullandığı tabir, sondan 2. anlamına gelir.
-kim kaleye geçecek?
+ son
* dan bir
/ dan iki...
1. 20 eyes
2. night of the living dead
3. astro zombies
4. horror business
5. london dungeon
6. nike a go go
7. hatebreeders
8. devils whorehouse
9. all hell breaks loose
10. horror hotel
11. ghouls night out
12. we are 138
beyaz çiçekli, gölge yer seven, ilk ve sonbaharda olmak üzere yılda iki kez açan çiçek.
sessiz sedasız açardın gecelerde
kimse bilemez göremez kuytularda
sonsuz ve dipsiz sevdalarda duygularda
sakin kimsesiz ve sahipsiz uykularımda
şimdi artık seni koklar yalnızlığım
seni arar seni sorar sevda çiçeğim
bir eylemdeki en önemli duruş şekli. eğer bir haksızlık karşısında toplu halde hareket edilemiyorsa büyük ihtimalle haksız / işveren kazanır.
(bkz: şişli belediyesi temizlik işçileri)