şüphesiz albümün en nadide parçası william wordsworth’a ait “ode: erken çocukluk anılarından ölümsüzlük yakınlıkları” şiiri. zira şiir dilimize ilk defa (bkz: Ayten Mutlu) tarafından çevrilmiş ve yine aynı ekibin çıkardığı (bkz: tamu yolcuları) adlı fanzinde yayımlanmıştı. yine ilk defa gündüz yarasaları:füg albümünde seslendirildi.
Karanlık ve mistik bir oruç aruoba şaheserinden yola çıkan iki gündüz yarasasının sohbetleri esnasında penny dreadful’dan, john clare’den, comte de lautreamont’dan ve daha birçoklarından bahsederken “neden seslendirip dünyanın sonuna dek yaşayacak bir şeyler bırakmıyoruz?!” diye düşündükten sonra toplamda 40 şiir ve 28 şair ile hazırladığı 2 albüm; Füg ve Katarsis.. Spotify ve YouTube aracılığıyla dinleyebilirsiniz.
1976 yılında Bulgaristan'da doğdu. Bulgaristan'da çalışmalarını kendine ait bir sanat okulunda yürüten Dimchev, heykeltıraş, şarkıcı ve bir koreograf olarak Deneysel doğaçlamaya dayalı opera şeklinde tanımladığı performansıyla gerek Bulgaristan'da gerekse yurt dışında geniş bir hayran kitlesi oluşturmuş durumda. 2017 yılında istanbulda orphaville adlı performansını sergiledi. Bu güne dek birçok festivalde ve organizasyonda yer alan sanatçı ( ki kendisi sanatçı tanımını yavan bulduğunu söylüyor) asıl çıkışını yurtdışında katıldığı bir televizyon programında yakaladı. Sanatındaki “akışkan cinsiyet” yanii cinsiyetsizleştirme çabası, sesi ve vokallerindeki güç, yine kurgudan uzak, spontane, özgün performansı onu özel kılmaya yetiyor. Yetmiyor mu? Birkaç performansını bırakalım.
hayata sarıl derneği "hayata sarıl bir sosyal sorumluluk projesidir. hayatlarını değiştirmek isteyen evsiz insanların bir umut kaynağıdır." diye tanımlamış kendini. ancak apostrof'un içinde yazanlardan çok daha fazlasını vaat ediyorlar. onlar görülmeyenleri, duyulmayanları, duyumsuyor. doymadan uyuyanları doyurmak için yardımlarınızı bekliyorlar. ilki taksimde bu ay başında faaliyete başladı. adresi ve hakkında kısa bir bilgi;
kendine özgü sevimli şarkılar besteleyen, basarili klipler ceken, besteci, şarkıcı, hem sanat yönetmeni, hem prodüktör, hem de cafcaf ve hacamat gibi dergilerde başarılı bir çizerdir kendisi.
Yerel Düğünlerde ve eğlencelerde söylenen eğlenceli bir Kafkas / inguş türküsü. Dili gürcücedir. Bilindiği gibi Kafkasya halklarının birbirleriyle olan yakınlıkları sebebiyle ortaklaşa oluşturduğu bir üst kültürü vardır. Bu kafkas kültürünün oluşturduğu ortak paydada kavkasiuri Bala'da nın Abhazca, Rusça, adigece versiyonları mevcuttur.
1829-1880 arasında yaşamış, şinası ve Namık Kemal ile beraber batıcılık fikrini ortaya atmış önemli bir aydın olan Ziya paşa'Ya ait derin bir şiir.
---
her şahsı harîm-i hakk’a mahrem mi sanırsın?
her tâc giyen çulsuzu edhem mi sanırsın?
her dokunulmazlığı olanı allah'a yakın mı sanıyorsun?
her taç giyen çulsuzu edhem mi sanıyorsun?
(edhem: tacını tahtını bırakıp evliyadan olan belh şehri şehzadesi)
dehri arasan binde bir âdem bulamazsın,
âdem görünen harları âdem mi sanırsın?
dünyayı arasan binde bir insan bulamazsın,
insan görünümündeki eşekleri insan mı sanıyorsun?
çok mukbili gördüm ki güler, içi kan ağlar,
handân görünen herkesi hurrem mi sanırsın?
çok mübârek insan gördüm ki güler, içi kan ağlar,
güler görünen herkesi mutlu mu sanıyorsun?
bil illeti, kıl sonra müdâvâta tasaddî,
her merhemi her yâreye merhem mi sanırsın?
önce hastalığın ne olduğunu bil, sonra tedaviye başla,
her merhemi her yaraya merhem olur mu sanıyorsun?
kibre ne sebeb? yoksa vezîrim diye gerçek,
sen kendini düstûr-ı mükerrem mi sanırsın?
kibire ne gerek var? yoksa vezirim diye gerçekten
sen kendini nizamın sahibi mi sanıyorsun?
ey müftehir-i devlet-i yek-rûze-i dünyâ,
dünyâ sana mahsûs u müsellem mi sanırsın?
ey dünyanın geçici nimet ve devletiyle iftihâr eden,
dünyanın sana ayrılmış olduğunu ve teslim edildiğini mi sanıyorsun?
hâlî ne zaman kaldı cihân ehl-i tama’dan,
sen zâtını bu âleme elzem mi sanırsın?
bu dünya ne zaman açgözlülerden yoksun kaldı,
sen kendini bu dünyaya çok gerekl mi sanıyorsun?
en ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun,
sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?
en ummadığın senin içyüzünü keşfeder,
sen herkesi kör, halkı sersem mi sanıyorsun?
bir gün gelecek sen de perîşân olacaksın,
ey gonca bu cem’iyyeti her-dem mi sanırsın?
bir gün gelecek sen de perişan olacaksın,
ey gonca bu topluluk hep böyle [yanında] olacak mı sanıyorsun?
nâ-merd olayım çarha eğer minnet edersem,
cevrinle senin ben keder etsem mi sanırsın?
korkak olayım eğer bu çarka (döngüye) minnet edersem,
senin zulmünden kederlendiğimi mi sanıyorsun?
allah’a tevekkül edenin yâveri hak’dır,
nâ-şâd gönül bir gün olur şâd olacakdır.
allah'a güvenenin yardımcısı allah'tır,
hüzünlü olan gönül bir gün gelecek bahtiyâr (mutlu) olacaktır.
---
Ve aynı zamanda kalenderi tarafından seslendirilmiş etkileyici bir eserdir.
Cosimo Medici hanedanının kurucu ATA'sı sayılır. giovanni di bicci de medici bankacılıkla ilk uğraşan mediciydi ve floransada etkinliğini arttırdı. Oğlu cosimo de medici 1434 yılında floransa şehrinin gayri resmi yöneticisi oldu. Cosimo’nun babası Giovanni di Bicci de’ Medici Roma’da 1393 yılında kurmuş olduğu bankacılık faaliyetlerini Floransa’ya taşıyarak Medici Bankası’nı 1397 yılında kurmuştur. Daha sonra oğlu Cosimo bu bankada bankacılık eğitimi alarak ve yine bu bankada staj yaparak bankacılık işlerini öğrenmiştir. Dönemin güçlü ailelerinden Albizzi’ler ile aralarında siyasi bir çekişme olsa da Zafer roma ile ekonomik bağları olan medicilerin olmuştur ve arka perdede floransa yönetimini ele geçirmişlerdir. Alessandro Medici ise 1537 de ilk floransa dükü oldu. Böylece floransada Medici etkinliği arttı. Medici ailesi sadece floransa değil Milano,Venedik, roma gibi italyan şehirlerininde ekonomik açıdan kalkınmasına ve bunun bir getirisi olarak kültürel gelişimine olanak tanıdı. Rönesansın nüvesi ekonomik kalkınmayla atıldı. Medici ailesi en hanedanın başından beri sanatçıları himaye ve teşvik etti. Yine de siyasi manevra hataları bu hanedanın italyan şehri floransadan kovulmasına yol açacaktı.
(bkz: Medici)
Rönesansın kilit siyasilerindendir. 1452-1508 tarihleri arasında yaşamış ve yaptığı ittifaklar ile Milano dükü olmuştur. Yine de En önemli rolü sanatçılara karşı koruyucu yaklaşımı oldu. Sanatçılarla bilginleri korumasına alan Ludovico düklük sarayını yalnızca italya'nın değil, Avrupa'nın en seçkin kültür odağı durumuna getirdi. (bkz: Leonardo da Vinci), mimar (bkz: Donato Bramante) ve daha birçok ressam, şairi Milano'da topladı.
Ancak siyasi eğilimleri italya'nın Fransız etkisinde kalmasına yol açtı. Döneminin en önemli Aydınlarından (bkz: Machiavelli) prens adlı eserinde onu Fransız kralına davetiye çıkarmakla suçladı. Bu sebeple italyan milliyetçileri tarafından sevilmedi.
kıvrak ve zarif bir gürcü halk dansıdır. özellikle ülkemizde kafkas göçmenlerinden çerkeslerin tleperuj'uyla benzer. yöresel olarak tinikana ismini aldığını duymuştum. akordeon ile çalınır. ellerle yada tahta zemine vurularak ritim tutulur.
ehil olmayan, osmanlı Lonca sisteminde bağımsız çalışma ehliyeti bulunmayan zanaatçı. 18.yüzyılda sayıları artmış 19. yüzyılda ahkam ve şikayet defterlerinde sık sık şikayet konusu olmuşlardır. çoğunluğu gayrimüslimlerden oluşur.
Osmanlı Devletinde ekseriyetle padişahların özel kalemi olarak anılan ve hem devlet meselelerini hem de padişahın özel yazışmalarını yapan kişidir. Sır katipleri aynı zamanda padişaha yakınlıklarıyla da bilinir. 17. Yüzyılın sonundan itibaren her devlet içi kurum gibi bab-ı aliye kaydırılmış ve hizmetinde daha çok sadrazamın yanında devam etmiştir. Ancak dönem dönem yine baskınlığına göre siyasi meselelerde padişahların yanında bulundukları da bilinir. giderek artan bürokratlarla siyasetin yönü ve yöntemi el değiştirdikçe kendilerine olan ihtiyacın ortadan kalkması sonucu varlıkları sona ermiştir.
Son yıllarda yapılan antropolojik incelemeler Türklerin beyaz ırka mensup olduklarını göstermektedir.
Türkler beyaz ırkın Turani koluna mensup bir ırk olup şu özellikleri gösterirler: koyu renkli saç, buğday ten, değirmi yüz, sağlam yapılı erkek ve kadınları ile uzunca boy, mongoloid olmayan hafif çekik göz(badem), orta gürlükte sakal ve bıyık.
bu özellikler arkaik çağlarda Türklerin yaşadığı Baykal Gölü'nün güney batısında ki minusinsk bölgesindeki kurganlarda ele geçen korunmuş, kısmen korunmuş iskelet ve kalıntılarına göre tespit edilmiş olup moğollardan ayrı olduğu gibi hint-Avrupa sekmentinden de ayrıdır.
bu görüş zeki velidi togan bey başta olmak üzere bir çok Türkolog tarafından delilleriyle kabul görür.
bu bilgilerin ışığında bir kavmin yaşadığı coğrafyanın menzilinde ki diğer kavimlerle gen transferinde bulunmaması da imkansızdır. Her ne şekilde olursa olsun Türk soyu menşeisi ve hüviyeti bellidir.
Aksi deliller sunulmaksızın karalama yahut muğlaklaştırma çabasından ileri gitmeyecektir.
çekirdekleri çıkartılarak haşlanmak suretiyle yumuşatılan, kahvaltıdan ziyade pasta süslemesinde daha yaygın kullanılan lezzetli bir reçel türü. ege havzasında yaygın tüketilir. yunanıstan adalarında çilek reçeli kadar yaygındır. güneşte kurutularak da yapılabilir.
At,avrat,pusat üçlüsünün ikincisi.
at savaşçının kendisini temsil ederdi. Atının Kuyruğunu kesen yiğit çarpışmaya şehitlik için dönmemek üzere gidiyor anlamına gelirdi. At kuyruklarından ve yelelerinden bu kutlu sebeple tuğlar dikilirdi.
avrat savaşçının döneceği yeri, evini,ne için savaşmakta olduğunu temsil ederdi. Pusat ise evine dönmek için vereceği savaşta ki tek dostları olurdu.
Askerlik, Harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyeti şeklinde tanımlanıyor.
-TSK iÇ HiZMET KANUNU'NUN 35. MADDESi DEĞiŞTi-
Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı
Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına
yardımcı olmak olacak
-"SiYASi FAALiYETTE BULUNAMAYACAK"-
Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları siyasi faaliyette bulunamayacak. Erler askerlik hizmetine girdikleri tarihten, erbaşlar ise terfi tarihlerini takip eden aybaşından itibaren harçlığa müstahak olacak.Darbelere dayanak olarak gösterilen iç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinde yer alan, 'Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır" ifadesi ise, 'Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır" olarak değiştirildi.
Kanuna göre Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları siyasi faaliyette bulunamayacak
Böyle bir saçmalık olabilir mi.
Türk ordusu tüm siyası oluşumlardan uzak ve üstündür maddesi çıkarılıyor, yerine tsk mensupları siyasete giremez yazılıyor.
düzenlemenin hizmet ettiği amaca karsı olmamakla beraber ordunun siyasete elbette karışmaması gerektiği doğrudur. Ancak bu durum her iki maddede de aynı amaca hizmet etmektedir. Tek farkla; birinde askeri oluşumlar, ordu ve mensupları hak ettiği değere ve ulviyete sahipken diğerinde adeta noksanlı yada yasaklı bir kesime hitap söz konusudur.
meclis bu tarz kelime oyunlarından evvel büyük iltimas geçtiği "açılım sürecine" ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kanseri pkk, dhkpc meselelerine el atmalıdır. Şiddetle kınıyorum.
Örgüt devinim sürecindedir. Bu gösterilen "müsamahalar" ne yazık ki bölge illerdeki sivil halk ve ordu mensuplarımızı zor durumda bırakacaktır. Bu alişilmamış durum 92-97 dönemlerinde yaşanılan buhranı ve katlanarak artan şehit sayısını tavan seviyeye ulaştıracaktır. Zira imralı süreci tarafları tatmin olmayacak kanlı eylemler tüm hızıyla sürecektir. Yirmi seneyi aşkın geçmişi olan orduyu yıpratmaya yönelik davalar sebebiyle dışardaki insanlık ayıbına bu kez dur diyebilecek paşalar komutanlar ve yetenekli subaylarımız taş duvarlar ardına hapsedilmiş, cezalandırılması gereken şahıslarsa sınırlarımızdan güvenle geçiş izni almışlardır. Bu durum akıllara şu soruyu getirir;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti hukuk devletidir. Hukukun üstünlüğü kabul edilmiş,eşitlik esaslarına tabiidir. Peki bu adalet kim için, kime hizmettedir?
bu müsamahaların doğuracağı tek sonuç daha aç daha pervasız daha doyumsuz düzen karşıtı yetiştirmek ve desteklemek değil midir? bu kaosu parselleyecek adamları hapiste çürütmek mi adalet? Yoksa yeni Osman Pamukoğulları, Erseverler , bitlisler den çekindikleri için mi?
Allah sonumuzu hayır etsin.
Ne ilk ne son olan durumdur. Zira elçiliklerimizde çalışacaklara ilk öğretilen statüko ve sansürdür. Türkiye bu tarz durumlar için en uygun şartlara sahip ülkedir. En azından 1946'lı yılların son çeyreğinden itibaren böyle olmuştur.
Sadri alışık ve Öztürk Serengil'in rakılı, havuçlu kıpır kıpır 1964 tarihli 45'lik düeti. Girişinde ki diyalogda oldukça komiktir. Ne varsa eskilerde var be. Şepke'ye selam.
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
mekanım tophane, hergele meydanı,
yazları, sayfiyem istanbul limanı,
yan gelirde yatarım, sefama da bakarım,
alırım yanıma, esrarkeş lemanı.
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
üzerimde yırtık esvap, ayağımda patlak pabuç,
oooyyyy ooooyyyyyy.....
bir cebimde rakı var, bir cebimde de havuç...
ooofff ooofff ooooffff....
boş veririm dünyaya, sokaklarda yatarım,
bazı anafor yapıp da, dalgama da bakarım.
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
bendeniz Öztürk'üm, bilakis bekarım,
hürriyeti severimde, gezer tozarım.
kel kafamın yüzünden, düştüm gurbete dünden,
kaynanayı istemem, görünce onu ga ga gagarıımm..
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
üzerimde yırtık esvap, ayağımda patlak pabuç,
oooyyyy ooooyyyyyy.....
bir cebimde rakı var, bir cebimde de havuç...
boşşşşverrrr....
boş veririm dünyaya, sokaklarda yatarım,
bazı anafor yapıpta, dalgama da bakarım.
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
ben sadri alışık, şakayla karışık,
evlensem, katiyen yıkamam bulaşık,
kocalarda içirsin, çocukların sütünü,
karılar Hilton'da, alır mı yakışık.
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
üzerimde yırtık esvap, ayağımda patlak pabuç,
oooyyyy ooooyyyyyy.....
bir cebimde rakı var, bir cebimde de havuç...
anaaamm anaamm heeeyy...
boş veririm dünyaya, sokaklarda yatarım,
bazı anafor yapıpta, dalgama da bakarım.
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
bam bara bam bara bam ba
üzerimde yırtık esvap, ayağımda patlak pabuç,
oooyyyy ooooyyyyyy.....
bir cebimde rakı var, bir cebimde de havuç...
boşşşş verrr...
boş veririz dünyaya, sokaklarda yatarız,
bazı anafor yapıpta, dalgamıza bakarız.