eski kız arkadaşı yaptıklarından dolayı, siyah volkswagen transportera çekip, haydarlarla 10 kişi dövmek. malum 50 karakter.
çok zevkli olacağına inandığım eylemdir. eski kız arkadaş, neeli neşeli evine giderken araba yanaştırılır ve sürgülü kapı açılıp kızımız içeri çekilir. takriben 5-10 dakika haydarlarla dövdükten sonra serbest bırakılır.
kızartmanın hem daha sağlıklı hem daha lezzetli olması demektir. hoş kızartma ne kadar sağlıklı tartışılır. gerçi daha lezzetli olup olmayacağı da tartışılır. ama bence daha güzel oluyor. deneyiniz.
ülkenin sözde aydınlarının gerçekmiş gibi sunduğu yalandır. onlara göre pkk siyasal anlamda ezilmiş, kültürel anlamda asimile edilmiş, hor görülmüş kürt halkı için savaşmaktadır. onu korumak için kendini kanını vermektedir. ancak kazın ayağı ne yazık ki öyle değil. bu iddiaları ortaya atanların görmediği ya da görmek istemediği en temel nokta pkk nın yaptığı sivil katliamlarıdır . emniyet, jandarma ve genelkurmay raporlarına göre 5.600 kadar sivil vatandaşımız - ki bunlar arasında çok sayıda çocuk vardır- pkk tarafından çeşitli nedenlerle katledilmiştir. böyle bir durumda hala böyle iğrenç bir örgütü savunmanın anlamı yoktur olamaz da. konuyla ilgili olarak prof.dr ümit özdağ'ın pusu ve katliamların kronolojisi adlı kitabının şiddetle okunmasını tavsiye ediyorum. istatistiki bilgilerle katliamların boyutunu görebilir, açıklamalarıyla da hainliğin boyutunu anlayabilirsiniz. çok umutlu değilim ama bir kişi bir kişidir.
kaçınılmaz olandır.
Terör gittikçe yükselmektedir. Özellikle son bir-iki aydır, yaz aylarının da gelmesinin etkisiyle terör saldırıları artmıştır. Bunda, örgütün lideri, eli kanlı Abdullah Öcalan'ın açıklamaları da etkili olmuştur. Önce kırsalda verilen şehitlerimiz, sonrasında iskenderun'da roketli saldırıda şehit olan askerlerimiz ve polis noktasına yapılan saldırı terörün yükselen bir grafik izlediğini göstermektedir. Bu akşam da (1 Haziran) teröristler bir askeri birliğe taciz ateşi açmıştır. Görülen odur ki bu saldırılar şiddetini arttırarak ne yazık ki devam edecektir.
Ama burada asıl endişe verici olan, herkes tarafından da dile getirildiği gibi eli kanlı örgütün savunma pozisyonundan çıkmasıdır. Bu da 2000 öncesi özellikle de 91-92-93 dönemlerine dönüşün bir habercisi olarak yorumlanıyor kimileri tarafından. Her gün çok sayıda şehidimizin bayrağa sarılı tabutlarına sarılan annelerinin, daha 2 yaşında öksüz kalmış çocuklarımızın hiçbir şeyden habersiz bakışlarının ne yazık ki ana haber bültenlerini doldurduğu günlerin. Bununla birlikte örgütün savunma pozisyonundan çıkması bölge halkı ve sempatizan kitle üzerindeki etkisini arttıracak,bu da sokak eylemlerinin daha sık yaşanması anlamına gelecektir. Bu süreçte Serap Eser gibi kardeşlerimizin hayatlarını, iğrenç yaratıkların ellerinde kaybetmesi olasıdır. Dolayısıyla halkta büyük bir infial oluşacaktır. Kürtçülüğün yükselmesine, kürt mağdur-mazur psikolojisinin aşılanmasına bir tepki olarak Türk sorunu bir patlama noktası bulabilecektir. Özellikle de açılım sürecinde yaşananlardan sonra sinirler daha da gerilmiş ve kopma noktasına gelmiş ve bu patlama noktasına uygun zemin hazırlamıştır. ODTÜ stadyumunda yaşananlar, Muğla olayları da göz önüne alındığında gidişat endişe vericidir.Planlanan ve beklenen Türk sorununun şiddet yöntemlerini kullanarak patlak vermesi ve olayın bir Türk-Kürt çatışmasına dönüştürülmesidir. Elbette ki böyle bir çatışmanın galibinin pkk ve yandaşlarının değil, Türk devleti ve milleti olduğu ortadadır. Gerek nüfus üstünlüğü, gerek silahlı kuvvetler gerek emniyet güçlerinin gücü ve kahramanlığı "normal" koşullarda kanlı bir biçimde de olsa böyle bir çatışmayı kazanacak güçtedir. Ancak asıl planlanan böyle bir durum söz konusu olduğunda ülkeyi dış müdahaleye açmaktır. AB ve ABD deki müthiş "demokrat" ve "insan hakları sevdalısı" zihniyet takdir edersiniz ki konu "çok sevdikleri" kürtler olduğunda Srebrenica katliamındaki gibi, Boşnak katliamındaki gibi hoyrat olmayacak, askeri müdahale de dahil her türlü seçeneği "kürt soykırımı" yapılıyor diye masaya yatıracaktır. Sonucunda da "kendi kaderini tayin hakkı" öne sürülerek bağımsız kürdistan'ın ikinci/üçüncü parçası da yap boza eklenmiş olacaktır. ilki Kuzey Irak'ta yapılanan çeteci aşiret yapılanmasının yönettiği bölgesel Kürt yönetimidir.
Tüm bunlar göze alındığında :
1. PKK terör örgütünün etkisini, gücünü kırmak, eylem yeteneğini elinden almak için
2.iç savaşa sebebiyet verecek , Türk milletinin haklı kızgınlık duygularını deşarj etmek için
TSK sınır ötesi harekata bir an önce başlamalıdır.
Tüm bunlarla birlikte bir sınır ötesi harekat tartışılmaya başladığı anda bir kısım iyi niyetli aydınlar ile, bir kısım örgütten nemalanan, Atilla ilhan'ın deyimiyle "batının manevi ajanı" olan sözde aydınlar olaya karşı çıkarak bilerek ya da bilerek bir psikolojik savaş başlatacaklardır. Bu psikolojik savaşın en çok kullanılan aleti "defalarca girdik ne oldu?" sorusudur.Bu soruyu sormak bile saçmadır. Sınır ötesi operasyonlar başlamadan önce kimi zaman bir günde verilen 30 şehit,40 şehit haberlerini hatırlamamaktır. Üzümlü karakol baskınını, geçmişteki Aktütün (2000 öncesi) baskınlarını hatırlamamaktır. Teröristlerin şehir merkezlerinde kol gezdiği günleri unutmaktır. Sınır ötesi operasyonlar neticesinde Kuzey Irak örgüt için bir arka bahçe ve lojistik merkezi olmaktan çıkmış bir çatışma alanına dönmüştür. Neticesinde sızmalar da örgütün gücü de azalmış, buna bağlı olarak verilen şehit sayısı da azalmıştır. Sonuç olarak bu operasyonlar TSK nin PKK ile olan mücadelesinin zaferinin en önemli adımı olmuştur. Ancak Apo'nun yakalanmasından sonra gerek siyasi iradenin yaptığı çok vahim hatalar ve askeri anlamda yok edilmiş bir örgüte gerekli politikayı üretememe, gerek silahlı kuvvetlerin o dönem için gösterdiği gevşeme(bölgedeki asker sayısının azaltılması, kimi birliklerin çekilmesi, alan hakimiyetinin terkedilmesi vb) terörün yeniden doğmasında etkili olmuştur.
Ancak yapılacak operasyon Güneş harekatı gibi kısıtlı olmamalıdır. Güneş Harekatı son derece başarılı bir harekattır. Ancak sınırlıdır. Eğer TSK sınır ötesine çıkacaksa terör örgütünün tümüne olmasa da birçok kampına yıldırım gibi girmeli ve terör örgütüne ağır bir darbe indirmeden çıkmamalıdır. Bunu yapacak teknoloji, askeri personel niteliği ve komuta yeteneği TSK da fazlasıyla mevcuttur. iş siyasi iradeye kalmıştır.
prof.dr ümit özdağ'ın kitabıdır. pkk nın sivil vatandaşlara yaptığı katliamları kronolojik bir sırayla veren kitap emniyet genel müdürlüğü, jandarma genel komutanlığı ve genelkurmay kaynaklarına dayanmaktadır ve bu konudaki tek kaynaktır. özellikle bugün, pkk yı halkı için savaan bir örgüt olarak gören , entel-sözde aydınların *,* ve grupların suratına bir tokat gibi çarpacak niteliktedir. katledilen 5.669 vatandaşımızın birçoğunun öyküsünün anlatıldığı kitap okul kütüphanelerinde muhakkak bulunmalıdır.
sözlüklerde bolca bulunan stratejistlerdir. olayın derinliği, geçmişi ve hatta bugünü ile bile yeterli bir bilgiye sahip olmamalarına rağmen müthiş çözümlemeler ve öngörüler sunarlar. bunların en önemli özelliği haber taşıyan bir olay meydana geldiği zaman ortaya çıkmalarıdır. Asla Türkiye'nin Kafkasya politikasıyla ilgili fikir üretmezler. Kafkasya politikası bir örnektir. Uzun vadeli konular hakkında bu bireylerin suskun olduğu görülür. Ancak bugünkü gibi olaylarda hemen ortaya fırlarlar ve bir düz mantıkla, "israil bizim vatandaşımıza ateş açtı, iran israil'e düşman, müttefik olalım biz yaa" derler. iran'ın zamanında Türkiye'ye yaptığı rejim ihraç çalışmalarından, iki ülke arasındaki mezhepsel farklardan, rejim farklılıklarından ve çıkar farklılıklarından habersizdirler bu şahıslar. Ciddiye alınmamalıdırlar.
fiziki özelliklerinde gerileme olacağından, özellikle de bu hızına yansıyacağından şimdi ki kadar sansasyonel hareketler yapamayacak messidir ki bu normaldir. ama tekniğini koruyacak, hatta daha fazla geliştirecektir. bununla birlikte tecrübesi , pozisyon bilgisi, oyun zekası gelişecektir. o yaşta bir katar takımına gider mi? bence gitmez. sevmesem de barcelona adlı takımı hala orada oynar. efsane olacaksa onu efsane kılacak en önemli özelliği takımına bağlılığı olacaktır bence.
ülkemizde pek karşılaşamayacağımız üniversitelidir. kendisini geliştirdiği için üniversiteden sonra bölümü ne kadar önemsiz olursa olsun iş sıkıntısını diğer arkadaşlarına göre daha az yaşayacak olandır. alkol - kız- ot üçgeninde kendisini tüketmemiş ve okulunun hakkını verip kendisini geliştirmiştir.
oldukça rahatsız edendir.
Nasıl anlatsam, nereden başlasam? Fuzuli demiş ya söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil diye, ben de, benim gibi düşünen çok sayıda insan da bunu düşünüyor, bunu dile getiriyor. Ama yine de susamıyoruz, yine de gönül razı olmuyor konuşuyoruz. Tesiri olmasa bile konuşuyoruz, şimdilik elimizden gelen bu çünkü.
Malum, memleketimizde hakaret edilmeyen, tahrip edilmeye çalışılmayan hiçbir değer kalmadı. Millet bilincimiz, Bayrağımız, istiklal Marşımız, Milli Mücadelemiz ve daha birçok şey. Uç noktalarda bulunan sağ ve sol görüş olsun, kendine liberal diyen kesimler olsun, o olsun, bu olsun hepsi ama hepsi bir anda başladılar elimizde ne varsa, sırtımızı dayadığımız ne varsa saldırmaya. Bunların kimilerini bir şekilde anlayabiliyorum. Millet bilinci olmayan, soya yaklaşımı bir hayvanınkinden farklı olmayan, sosyalist bir kişinin istiklal Marşını sevmesini beklemem, sevmesini geçtim o marşı hissedebileceğini, anlamak için kapasitesinin yeteceğini sanmam. Yine ,katı liberal düşüncedeki bir şahsın Gazi'nin devletçilik ilkesini benimsemesini de beklemiyorum. Ancak insan olan herkesten ama herkesten içinde biraz karakter ve vefa kırıntısı olduğunu düşünerek saygı bekliyorum.
Bir insan cahil olabilir, bir insan hayatı boyunca bir kitap okumamış, gazeteye göz gezdirmemiş olabilir. Ama bu asla ama asla bu ülkenin kurucusuna saydırmasına mazeret değildir. Karaktersiz ve kör cahil insanların durumunu daha sonra kendimce açıklayacağım.
Öncelikle Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde bir kuş severler lokali değil yeni bir cumhuriyet kurulduğunu kavramamız gerekiyor. Cumhuriyetin de yıllardan bu yana, hatta millet oluşundan bu yana hükümdarın yönettiği bir millete getirildiğini görmeliyiz, zorluklarını kabul etmeliyiz.Kökleşmiş fikirler paslanmış çivilere benzer, kolay kolay yerlerinden sökülemez diye bir söz vardır. Bu durumu çok iyi tanımlıyor aslında. Kuruluş yıllarında da bu çivileri oynatmak hiç kolay olmamıştır ve bu yüzden yeri geldiğinde çivi çiviyi sökmüştür. Devrimin kanlı olduğunu söyleyenler, daha doğrusu bunu utanacak bir şey olarak göstermeye çalışanlara dünyada kansız bir devrim olup olmadığını sormak lazım. Fransız ihtilali kansız mı olmuştur bunun cevabını vermeliler. Ayrıca, uçlardaki solcu arkadaşlar da Bolşevik devrimi sırasında olanları önce kendilerine itiraf etmeliler. Biz biliyoruz çünkü. Romanov ailesinin başına gelenlerden haberdarız. Ama bunu da bir devrim olduğu için normal karşılamak en azından acı da olsa böyle olacağının farkında olmak gerektiğini de biliriz.
Gazi'nin dini ile ilgili birçok dedikodu da dolaşıyor etrafta. Dedikoduların amacının da "tartışmak, insani yönünü ortaya çıkarmak" olmadığının da farkındayız. En azından böyle olduğunu düşünecek kadar saf insanlar olduğuna inanmak istemiyorum. Öncelikle türban yüzünden üniversiteye giremeyen kızlar söz konusu olduğunda "böyle laiklik olmaz" diyenlerin, bir şahsın, Gazi'nin dini hakkında bu kadar konuşması ilginçtir. Kaldı ki ulu önderin Elmalılı Hamdi Yazır'a yazdırdığı tefsir ortadayken ve bu tefsir islam alimleri tarafından da önemli bir tefsir olarak görülürken, kısacası insanlara kendi dinlerini doğru dürüst öğrenmeleri konusunda bir imkan sağlarken bu tarz tartışmaların yapılması ayıptır. Tüm bunları bir yana bırakalım ve komşumuz olan Irak'a bakalım. Her gün kocalarının önünde tecavüze uğrayan kadınların olduğu ülkeye. Siz, kendinize müslüman diyorsanız, bu ülkede direnişi örgütleyecek , sizin deyiminizle "dinsiz" bir Atatürk'ün gelip te "geldikleri gibi giderler" demesini mi isterdiniz yoksa her gün namusum dediğinizin tecavüze uğramasını mı? Bir hayatı kurtarmak insanlığı kurtarmaktır demiyor mu inandığımız? Bir ulusun canını, malını her şeyden önemlisi NAMUSUNU kurtarmış bir kişiye bu yapılanlar ayıp değil midir? Elbette kimsenin Allah ile arasına girilmez ancak bu nankörlüğünüzün hesabını nasıl vereceksiniz Allah'a bilmiyorum.Ne yazık ki, sıcak evlerimizde , sokaklarımızda polislerimiz, sınırımızda askerimiz varken ve bayrağımız dalgalanırken bazı şeyleri göremiyor, anlamıyoruz. O günleri gören, istiklal marşımızın yazarı olan M.Akif'in "Allah Bu Millete Bir Daha istiklal Marşı Yazdırmasın; derken ne kastetmiş olabileceğini düşünmüyoruz. Gün gelecek, çok pişman olacaksınız. Umarım iş işten geçmez.
zaman zaman eski sevgilimle ilgili kurduğum hayaldir. gerçek olmasını ister miydim? hem de nasıl isterdim. yapar mıyım? şu an için hayır. belki bir gün?evet. neden siyah kartal diye sormayın ben de bilmiyorum. siyah kartal olsun, murat 131 olsun bana her zaman en romantik arabalar gelmiştir. eski türk filmlerinden midir nedir bilemem artık. gideceksin takır takır saydıracaksın arkadaş. bir de yanında varsa sevgilisi, yavşayan erkek arkadaşı ikisini de çizdireceksin olay yeri incelemeye , yere beyaz tebeşirle.gel dedik vicdansıza gelmedi arkadaş, suç bizde mi?
aynı dine mensup olduğum, ancak yaptığı nankörlüğün herhangi bir mazereti olamayacağını düşündüğüm müslümandır. ayrıca cahildir ve düşünme yeteneği gelişmemiştir. burnunun dibini göremez. örnek isteyenlere çevremizdeki örnekleri sunalım. ırak mesela... amerikan askerlerinin kadınlara , kocalarının önünde tecavüz ettiği bir ülke. tıpkı kurtuluş savaşı verilmese , yunan askerlerinin bizim kadınlarımıza yapacağı gibi. bunu görebilmek pek zor olmasa gerek diye düşünüyorum ben. namus bir anlam taşımıyor da olabilir sizin için. bunu da anlarım elbette. herkesin midesinin kaldırabileceği şeyler farklı. peki camilerinizi yanlışlıkla vuranları görünce neler hissediyorsunuz çok merak ediyorum. bir terörist karagahı muamelesi yapanları görünce hiç mi acımıyor içiniz? hiç mi utanmıyorsunuz dediklerinizden? elmalılı hamdi yazır size hiç mi bir şeyler hatırlatmıyor? bir din düşmanı(!) niye bu kadar çabalıyor dersiniz? hesabınızı sözlükte verirsiniz. gerek küfrederek, gerek iftira atarak. ama yaptığınız nankörlüğün bedelini allah'a nasıl vereceksiniz, hiç bilmiyorum.
uçan diz anlamına gelen ingilizce kelime. daha çok muay thai maçlarında görülür. oturtması zordur ancak oturtulanın da yerinden kalkması pek kolay değildir.
türk insanının esnaf lokantasındaki tüketim şeklidir. eğer ekmek tüketimi çoğu da aşıp hayvani bir boyuta geldiyse işletmeci tarafından "ekmeğin parasını verin yeter" denmesi de olasıdır. evet, başıma geldi.
uyku öncesinde özellikle bel ve bacak bölgesiyle ilgili açma germe yapmak, size iyi bir uyku sağlayabilir. yarım/bir dakika boyunca yapılacak çeşitli açma germeler ve son olarak 5 dakikalık bir kelebek pozisyonu duruşu vücudunuzu rahatlatacaktır.