Roberto Carlos cangele'nin omzuna dokunup, bırakın düşmeyi cangele'nin hızı bile kesilmemişken adamın durması ve hakemin penaltı vermesi hakkında "roberto Carlos bariz gol şansını engelledi. kırmızı kart görmeliydi" diyen de bu adam, Gökhan Gönül'ün düşmesine penaltı değil diyen de bu adam. adam diyorsam lafın gelişi.
TRT'de mi çıkıyor televizyon ekranlarına? o da "Fenerbahçe lehine verilen hatalı kararlar" diye klip yapan devlet(!) televizyonu. hükümetin yayın organı bu klibi yapıp, bu yayın organının yorumcusu bu birbirine tezat yorumları yapıyorsa, aklı olan kimin önünün kesilmek istendiğinin ayırdına varabilir bence. değdi mi değmedi mi, penaltı mı değil mi den önce şu somut verilere bakalım da öyle karar verelim.
kucakta hoplamak deyince aklıma beleş stadyum ve vergi borcu ile cezalarının silinmesi için domalanları hatırlıyorum.
özgür Şef'in yeni restoranı. 100 gram et 15,75 TL'den satılıyor. Babamın 10 TL ye kilosunu aldığı dana kuyruk etini bu fiyattan satıyorlar. babama bize dananın kıçını yediriyor diye kızıyorduk ayıp etmişiz. en yağsız yeriymiş meğer. her gün et yiyorduk artık ticari değeri fark edildiğine göre biz de et yeme sıklığımızı azaltmak zorunda kalacağız herhalde.
not: avrupa'da kilosunun 35 Euro olduğunu söyleyip tüm etleri alan yabancı uyruklu amca yüzünden kasapta bulmak da zorlaştı zaten.
Elinde hiç iyi bir sağ bek olmayan Galatasaray bir tane iyisinden alsa bile bu adamdan iyi yedek sağ beki bulunmamaktadır. Neden o kadar çöp futbolcusu varken ille de sabri gönderilmek isteniyor inatla? yüzü mü eskidi?
"kaç ismail" olayına atıfta bulunarak Mahmut Tanal için "Sorgu hâkiminin, bir MiT mensubuyla görüştüğünü öne sürdü. Bu iftira günlerce tartışıldı. MiT'çi dediği kişi polis memuru çıktı." diye yazmış. Polis memuru olduğunu sadece oradaki polis amiri söyledi. Ortaya çıkan bir şey yok. Hakim neden "kaç" diyor o ortaya çıkmamış ama. Kim inanır bu habere? tabi ki gözünü kazanan tarafta olma hırsı bürümüş akp taraftarları(seçmen demeye dilim varmıyor).
Ayrıca Bank Asya'nın "katarlılar ile görüşüyoruz" açıklamasını "oyun" olarak nitelendirip başbakanın bunun için spk'yı göreve çağırmasını eleştirenleri topa tutmuştur. Halbuki gerçekte katarlılar ile görüşüldü ancak istenilen fiyatı vermediler. bunu piyasaya hakim olanlar biliyor.
işin en acı tarafı ise bu hareketlerin oy toplaması. yanlış anımsıyor olabilirim ama sanırım marco polo söylemişti (uyduruk sitelerden değil akademik bir kitaptan okumuştum ona göre değerlendiriniz); "Türkler çok enteresanlar. Devlet olarak bile karlı olanı değil doğru olanı yapmak gibi bir eğilimleri var" gibi bir şeydi. Ama artık dna'larımız bozulmaya başlamış sanırım. Araplaşıyor olabiliriz. Adam 13. yüzyılda türk dünyasını dolaşmış. O zamandan bu zamana ohooo.
başbakan şık goller atabilecek kadar tekniğe sahip, sıcak mesaj vermek amaç falan eyvallah.
lakin bu maç oynanmadan iki gün önce hükümetimiz 3 günlük yas ilan etti. neden? siviller, çocuklar ölüyor diye. hala da ölüyor!
3 günlük yas ilan edenlerin gülüp eğlendiği maçtır efendim.
not: orada burada "vay be büyük usta, helal olsun uzun adam, sen nereye biz oraya büyük topçu" nidalarıyla gollere yorum yapanlar "top" dediğinin sadece o masum yuvarlak cisim olmadığını ne çabuk unuttular.
yanına almış özel harekatçıları, korumaları adam tokatlıyor tokatlarken de "niye kaçıyorsun kendine güvenmiyor musun?" diye soruyor. biz de ona soralım; sen niye yanında ordu ile geziyorsun?
elalemin kendine avantaj sağlamak için ceza erteleme taleplerini hep kabul etmiş olan tff'nin şampiyonluk kutlaması için erteleme talebini kabul etmediği spor kulübüdür.
keşke beşiktaş yönetimi açıklamasında bu duruma da dikkat çekseydi. ama galatasaray'ı o kadar da karşılarına almak istemediler sanırım.
dünyadan bi haber, atalarının saltanat sürmüş olmasını kullanıp para kazanma peşindedir. hiç bir yetkinliği yok ve kendini sultan olarak hissediyormuş. kan ile geliyormuş sonuçta. bir de egom yok diyor. o kadar bilgisiz yani.
napolyon'un abdülhamit hakkında sözlerinden bahsetmesiyle iyice gülünç olmuş. adam kendisi öldükten sonra doğacak adam hakkında neler demiş öyle!
devletin takımıdır, milletin sırtındaki kamburlardan biridir.
bir kombineyi 150 TL'den verdiklerine inanan taraftarı var ise o taraftarları tebrik ediyorum. siz tek bir bileti bile kaç paradan alıyorsunuz kuzum? peki siz 75 milyon doların yüzde 90'ı ne kadar yapıyor hesaplayabiliyor musunuz?
şimdi gidip 15 sene daha kupa kupa diye anırın. ama kalkıp da bizim yöneticilerimizi "kalp kırıcı" diye tanımlamayın. hırsıza hırsız demek artık bu ülkede suç olabilir ama vicdanı olanların vicdanında hala haktır.
bankalarla ilgili şikayetler için hakem heyeti kurup, şikayette bulunduğunuzda kendi formlarında açtıkları alana doldurduğunuz tarih bilgisini bir de şikayet metninin içinde görmek isteyen kurum. sözüm ona hakem heyeti. bildiğin oyalama heyeti kurmuş adamlar. tarih için yer açmışsın doldurdum diyorum "yanlış anlaşılabiliyor bazen" diyor. ben doğru anladım doldurdum arkadaş. başlıycam hakeminize de heyetinize de. sizi nereye şikayet edebiliyoruz?
açıkladığında yer yerinden oynayacağını ve kimsenin hayalinin bile erişemeyeceğini belirttiği merakla beklenen çılgın projesi unkapanı köprüsünün yıkılıp alttan tünel geçişi yapılmasıymış.
kimse böyle bir saçmalığı hayal edemezdi adam haklı. bütün bağlantılar da değişecek tabi. köprü bir tarafımıza değdi, paralar da fazla geldi herhalde. hangi sorunumuzu çözdüğü de merak konusu.
önce haberlerde galata köprüsü de yıkılacak yazarken sonradan kalkmış. ağzımızı bırakıp başka tarafımız ile gülerdik ama sildiler madem ağzımızla gülelim.
şarkısı mesam'da kayıtlı olmasına rağmen insanların çıkıp "biz anonim sanıyorduk, etrafta da raştırdık" diyebildiği sanatçıdır. etraf dedikleri komşular falan olsa gerek.
güvenilmez satış sonrası desteğine sahip marka. ek garanti formundan ek gelir imkanı yaratmışlar. ek garanti yapmak için paranızı alıp servis formuna falan yazıp elinize tutuşturuyorlar. ek garanti formunun varlığını bilmiyorsanız garantiyi yok sayacaklar haberiniz olsun. hatta "çağrı merkezini arayıp teyit etseydiniz" de deriler. servislerine niye güvendim ki suç bende dimi ama! "peki bu servis formunun bendeki nüshası var da bunun diğer eşi de sizde değil mi?" deyince kalakalıyorlar. benim cihazı servisin monte ettiğini kabul ediyorsun bu belge ile de garantiye gelince neden "o belge değil" diyorsun dediğimde kıvırmalar kıvırmalar. ulan belge değilse hobi olarak mı veriyorsunuz!
ha bir de ek garanti formunu bilseniz de iş bitmiyor. parayı veriyorsunuz form adresinize gelecek diyorlar. defalarca ara sor gelen giden yok. sonra bir arıyorsun ki aaa o da ne; sizin öyle bir işleminiz görünmüyormuş ve ek garanti ilk iki ay içinde yapılıyormuş. paranızın üstüne soğuk su içiniz diye tavsiyelerde bulunabilirler.
kavga etmek, bağırmak, çağırmak isterseniz tam size göre.
müşteri memnuniyetsizliğine kendini adamış mücevherat markası. bir yüzüğün taşı daha takmadan düşer mi? 2 ay sonra bir daha düşer mi? "hani düşmezdi" dediğinizde "öyle dememişizdir zor düşer demişizdir" diyen müşteri temsilcisinin "2 ayda 2 kez mi zor oluyor" dediğimde "istisna olmuş" demesi de cabası. parası neyse vereyim diyorum ille de aynısından yeni yapacağız diyorlar. manyak mısınız siz diyorum "prosedür" diyorlar. kavga dövüş değişmeyi kabul edip takım halinde değiştireceğiz diyorlar mağazaya eskilerini teslim etmeye gittiğimde "arkadaş yanlış söylemiş diyorlar. birini değişip birini boyarız dediler onu da 3 haftada becerebildiler. 15 lira da fark aldılar.
"defalarca gittim geldim, telefon ettim, haftalarca alyanssız gezdirdiniz bizi, 15 lira fark var demeye de utanmadınız" dedim. hırsımı alamadım buraya da yazıyorum. birinin dediğini öbürü inkar ediyor. bir daha altınbaş'ın kapısından adım atmam. ille de oradan alacağım iyenler yazılı taahhüt alsınlar. ne firma müşterisinin yanında ne çalışanlar sözlerinin arkasında.
herkesin suçlamaların gerçekliği, operasyonun gelişimi, emredenin kimliği gibi öğelere takıldığı ama en bariz şekilde akp'nin tüm ipliğini pazara çıkaran olaydır.
israil yapmış, abd yapmış, masonlar yapmış, para sayma makineleri yataklardan çıkmış, eurolar kutulara girmiş, aslında ülkeye büyük yararları olan işler sekteye uğramış vs, vs... yahu arkadaş ben bakınca tartışılan bunca olgunun dışında bir şeyi çok net gördüm; bu akp'li denilen kişiler bundan önce bir sürü davada uygulanan ve kendilerinin çıkıp çıkıp sonsuz destek verdikleri yöntemleri yerden yere vurup, aynı polis ve savcılara kin kusup, hoca efendi diye diye bitiremedikleri zat ile kanlı bıçaklı düşman olmuş durumdalar. dün ak dediklerine bugün hep kara diyorlar. olayın tüm olgularının dışında bu bile, akp hakkında aklı olan, dürüst insanların kafasında bir fikir netleştirmiş olmalıydı.
önceki olaylarda ölen, sakat kalan, yaralanan, uzun süreli tutuklu kalan, mahkum olan insanlar için bu yöntemler son gaz uygulandı. şimdi akp seçmeni şapkasını önüne koyup o zaman destekledikleri bu yöntemler için vicdan azabı duyuyorlar mı? gördüğüm kadarıyla hiç de duymuyorlar. aziz nesin'in bu milletin aklı ile ilgili söylediklerinin üstüne vicdansızlık ve dürüstlük de eklenip yüzdeye vurulmalı bence.
aniden masumiyet karinesi ve soruşturmanın gizliliği gibi ifadeleri hatırlamaya başlamış hükümetimizin kralı. kralı diyorum çünkü partisi içerisinde demokrasi yok. ş
u anda geniş pencerede aşağıdaki enrtyde behsi geçen taktiği uyguladıgı görülebilmektedir;
(#22052013)
george orwell'in bin dokuz yüz seksen dört isimli eserinde, kitlelere sürekli hükmedebilmek için kullandığı yöntemi çok iyi betimlediğini görünce hayrete düştüğüm başbakan.
"... hem bilmek hem bilmemek, bir yandan ustaca uydurulmuş yalanlar söylerken bir yandan da tüm gerçeğin ayırdında olmak, çeliştiklerini bilerek ve her ikisine de inanarak birbirini çürüten iki görüşü aynı anda savunmak, mantığa karşı mantığı kullanmak, ahlaka sahip çıktığını söylerken ahlakı yadsımak (burası çok iyi olmuş), hem demokrasinin olanaksızlığına hem de Parti'nin demokrasinin koruyucusu olduğuna inanmak (off be george amca ne ince görmüşsün), unutulması gerekeni unutmak, gerekli olur olmaz yeniden anımsamak, sonra birden yeniden unutuvermek, en önemlisi de, aynı işlemi işlemin kendisine de uygulamak..."
maç sonunda rakip takımın formasını şortuna sıkıştıran tek futbolcu olmamasına rağmen rasim ozan kütahyalı denen suni gündem yaratıcısı tarafından hedefe konan futbolcu. galatasaray taraftarları da mal bulmuş mağribi gibi atlıyorlar.
emmanuel eboue'nin yine vurulmuş gibi kıvrandığı bir pozisyonda "otur aq otur ya bir şey yok" diye sağlık görevlilerine seslendiği dudaklarından okunmuştur. çirkefi herkes kabullendi artık.
nişan öncesi fotoğraf çekmek için izin isteğimize 2000 euro+kdv ücret talebiyle cevap verilen yer. mail atarak düğün organizasyonu için de fiyat sordum. cevabı merak ile bekliyorum.