2004 yılında Burdur KOSGEB'de görev alan en genç müdür olan Ahmet Sarıtaş 2 yıl burada çalıştıktan sonra halen Akdeniz Üniversitesinde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaktadır.
Öğrencilerin bu hocanın derslerine olan katılımı okul çapında maksimum olup, her zaman öğrencisiyle en iyi iletişim kuran genç hocalardandır.
Koyu bir fenerbahçelidir. Bu konuda taviz vermez. Hatta daha da ileri giderek futbol konusunda objektif olduğunu iddia eder. **
Derste anlattığı veya sınıfça tartışılan herhangi bir konuyu, siz ders dışına çıktığını sandığınız bi anda, anında ders ile ilgili hale getirerek şaşkınlık yaratan bu hoca, aynı zamanda sınıfta öğrencinin her konuda fikirlerini söylemesini *** teşvik eder. Örneğin siyasi konuları sever. Ancak bu konuda herhangi bi tarafta değildir. ****
Parlak bi hocadır, gelecekte milletvekili olabilecek birisidir.
Ağızlarda sakız misali "yeni yılınız kutlu olsun", "yeni yıl sizlere sağlık, mutluluk getirsin", "nice mutlu yıllara" gibi söylemler 2010 yıldır devam ediyor -ki milattan öncesini saymazsak-... Bu yıl çok şükür ki, hiç kimsenin yılı ile ilgili bir temennide bulunmadığıma seviniyorum... Zira yıl denilen kavram, çok basit bir ifadeyle Dünya'nın Güneş etrafındaki turunu tamamlaması şeklinde gerçekleşiyor... Duruma tabiki bu kadar yüzeysel bakmamakla birlikte, herhangi bir "yıl"ın bize birşeyler katabileceğini düşünecek kadar da önemsemiyorum... Bir başka deyişle: aslında değişen sadece "rakamlar", heyecana gerek yok.
Kabaca bir hesap yapacak olursak, kendimden örnek vereyim; 25 yaşındayım ve 25 yıldır dilenen bu dileklerin, artık 24 yıldır süregelen Serkan'ı sadece bir yıla endeksleyemeyeceğidir... Yanlış anlaşılmasın, belki gereksiz bir saplantı haline dönüştürdüğüm izlenimi yaratmış olabilirim; demek istediğim yılbaşı günündeki eğlenceye, sevince ve coşkuya karşı bir fikir beslediğim tabiki değil; ancak her sene olduğu gibi 2011'den de beklentiler yine aynı yönde, yani bu yılda beklentiler büyük ve temenniler de aynı ölçüde... Bence hayatımızla ilgili "gerçek" sorunları, eksiklikleri veya ne bileyim sadece istekleri "yeni bir yıla" bağlamamak gerektiğini hatırlayarak, içi boş, gereksiz temennilerimizi genel bir çerçevede, içine yeni bir seneden beklenmemesi gereken istekleri katmadan hoşça vakit geçirmekten ibaret olmalı düşüncesindeyim.
insan içi boş hayallere çabuk kaptırıyor kendini, "yeni bir yılın hayatımıza bir şeyler katacağını zannetmek" gibi... Oysa her insan "öz"ünde ne ise onu yaşıyor, dünya diye tanımladığı bu yerde... Sözlerimin sonlarına gelirken, temenniler tabiki çok güzeller, ancak bunları "yeni yıl kavramına bağlamadan söymelekte fayda var, o zaman daha anlamlı oluyorlar" diyerek farklı bir cümle ile tekrarlıyorum... Yeni yılların değil de, ömrünüzü şekillendirebileceğiniz, "düş"leyerek geçireceğiniz mutlu bir hayat diliyorum herkese...
Uzun bir süredir, hatta facebook kuruldu kurulalı bugüne kadar devamlılığından hiçbir şey yitirmeden, farklı konularda ancak aynı amaçlarla kurulan gruplardır. Ancak bilinmelidir ki bu grupların kurulma sebebi tabi ki herhangi bir konuda birliği sağlamak değil, sadece grup kurucusuna para kazandırmaktır. Üye sayısına göre reklam alan grupların bu doğrultuda para kazanması.
Ancak benim takıldığım nokta buradan tamamen uzak. Kimin nasıl para kazandığıyla ilgilenmekten ziyade -hatta böyle bir yönünün olup olmaması umrumda bile değil- insanların bu gruplara katılarak kendilerini bir yolda gösterme veya kanıtlama amacının anlamsız çabası.
Bir de işin en kötü yanı da, bir başkasını örnek gösterip, "biz de bunun için" bilmem kaç milyon kişi olalım!!!
Bunun bir sosyal etkisi olarak, insanların fikir ve düşüncelerini eyleme geçirmede kişiliklerini soyutlaştırması var ki bence en önemlisi de bu. Çünkü artık toplumsal olarak bir şeylere tepki vermekte sadece sanal ortamda arkadaşlarımıza duyurabildiğimiz paylaşımlar olarak kaldığının farkında bile değiliz. Fakat kişinin kendisine sorarsan bazen sosyal ve toplumsal bazen de kültürel bir konuyla ilgilenerek içinde yaşadığı topluma olan duyarlılığını dile getirmekte. Örneğin açılan gruplara bakarsak "atatürk, allah, bayrak, millet, vatan, çocuklar, kadınlar, siyasi, politik" gibi bir çok konudaki düşüncelerimizi bu yolla dile getirerek gerçeklerden ne kadar da uzaklaştığımızı göstermekteyiz. Beğenelim veya beğenmeyelim, hayata monitörden bakmaya o kadar alıştık ki, etrafımız da olan bitenler sadece tek bir tık kadar uzaklıkta ve biz bunlara yine aynı yöntemle "tık" ile tepki göstermekteyiz.
Konunun sosyal/kişisel boyutları hakkında daha fazla yazmak mümkün, ancak bundan daha fazlasını yazmak gelmiyor artık içimden.
Kişinin etrafında olan bitene, sosyal yaşam alanına, çevresine, akrabalarına, arkadaşlarına, topluma, vatana, millete ve daha bir çok şeye tek bir yerden bakarak, tüm her şeye karşı kendisini soyutlaştırması.
elektro, klasik, akustik, bass gibi çeşitleri ile gitar çalma konusunda işin ehli haline gelmiş, gitar virtüözü saydığımız kişiler. örnek verilen kişiler hakkında çaldığı ensturmana yönelik bilinmeyenlerin veya az bilinen sandığımız özelliklerinden bahsedelim.
örneğin jimi hendrix. sol el bir elektro gitarı sağ eli ile çalabilen, herkesin bildiği o tarif edilemez insan. (bkz: uzaylı)