peki şu an 83 milyonluk ülkeye 1,5 milyon gönderilen bu sebeple alması ali cengiz oyununa dönen, eşdeğeri(muadili) olmayan, karaborsalara düşen, uğruna eczanelerin sağlık ocaklarının kapısı tırmalanan grip aşısı hangi firmaya ait ?
sanofi pasteur.
hangi ülkenin?
fransa.
diyeceklerim bu kadar.
Konuyla ilgili berat Albayrak; “son gelen veriler ekonomimizin büyüme patikasına girmesini destekleyecek şekilde rotasında ilerlediğini gösteriyor.”
Açıklamasını yaparken tc vatandaşı;
aynı ülkede yaşamıyoruz sanırım damat beyle. karşısındaki soruyu soran ahmet hakanın ekonomiden daha çok anladığına yemin edebilirim, ama kanıtlayamam.
Ya da kendi seçmen kitlesine mi bu açıklamayı yaptı acaba ?
ayrıca şey; biz dolarla maaş almıyoruz ve zaten benzini de hep 50 liralık alıyoruz. bize giren çıkan yok.
99 depreminden sonra çıkarılan deprem vergisi 20 yıldır hiç kesilmeden toplanıyor. toplanan para 50 milyar lirayı geçmiş, adamlar deprem olur olmaz para toplamaya çalışıyor. bu insanların daha ne yapması gerekiyor bu deprem olayında bir adım ilerleyebilmek için ?
bunları söyleyince de devleti suçluyorsunuz diyor ya çomarlar. kimi suçlayalım fay hatlarını mı ?
insanlar vardır;
gelip geçerler hayatlarımızdan..
kimi hiçbir iz bırakmaz ardından,
kimi hafifçe okşar ruhumuzu,
kimi de hüzün bırakır ardından..
insanlar vardır;
usulca sokulurlar içimize,
sonsuzcasına orada kalsın isteriz..
bazıları serap gibidir,
yokluğunda hayalleridir gerçeğimiz..
insanlar vardır; su gibi aziz, su gibi duru..
konuştukça su olur akarlar kalbimize, kan gibi, can gibi, canan gibi..
insanlar vardır;
soğuk duvarlar misali
gülümsemenin sıcaklığını bilmezler,
bilseler de sevmezler…
insanlar vardır;
gelip geçerler hayatlarımızdan kimi depremlerle gider,
kimi fırtınalarla…
ben kalanlardan yanayım.
gitmeyenlerin sadakatini ve sabrını severim,
sarılıp bırakmayanların sıcaklığını..
yani gerçekten bu sarkastik soruyu soran ergenliği atlatmış dişi ya da erkek kişisi var mı? evlenecek yaşa gelmiş hala bazı sevgilerin konumlarının ve yerlerinin farklı olduğunu hazmedememiş bir insanla zaten evlenilmez. ne sorarım ne de sordururum. annesini sevmiyorsa, o kadar emeği hiç görüyorsa zaten sizi de sevmez. Üzülüyorum böyle insanlara, kendilerini birileriyle başka birinin sevgisi üzerinden düelloya sokmak, acınası.
soruyla karşılaşanlar için alternatif cevap; “en büyük türkiye.”
zamanında bana da yapılmış ama şimdilerde geçersiz bir evlilik teklifi ben de almıştım. önemli olan düşünülüp yapılmasıydı, samimiyetti, orada ve ondan önce günlerce yaşadığı heyecandı, aslında cevabı bilmesine rağmen.
çok sade, beni ilk öptüğü parkta öncesinde gidip keşif yapılarak, göğe bakarken uzanmak için önceden gazete konularak yapılmıştı. bana yapılan zaten bana özeldi. ama işte bu ütopik evlilik teklifleri yüzünden kendisinde kompleks oluşmuştu, evet evet öyle bir şey ki kompleks artık kadınlarda değil, erkeklerde bile oluşuyor. instagramdakiler gibi olamadı, şatafatı eksik kaldı, suudi prenseslerle yarıştıramadım, acaba beğenmedi mi, kendini değersiz mi hissetti diye. beni mutlu ettiğine inanamadı, inandıramadım bu instagirller yüzünden. ya bırakın bütün bunları. gerçekten aşk; sevginin, değerin parayla gösterilmesinden çok daha ciddiye alınacak bir şey. bırakın etsin parkta, sokakta, evde mutfakta, markette, hiç fark etmez ama illa severek etsin.