Minimallik.
Sade, şık ve olabildiğince iç açıcı, soft renklerden oluşan minimal eşyalarla dekore edilen bir ev en güzeli.
Bu minimalliğe eşlik eden rengarenk bahçesinde kahve yudumlamak da milyon kat falan güzelleştiriyor.
Nar, fıstık ve hindistancevizi süslemesi. Aşure muhallebisi üzerine yalnızca bu üç malzeme konulmuş olursa afiyetle tüketebilirim. Başka herhangi bir malzeme konulduğunda çok karışık geliyor ve asla yiyemiyorum.
Teknoloji tasarım dersi vardı ve icat falan bulmaya çalışıyorduk. O icat bulma haftalarında ‘en iyisi, en mükemmeli benim icadım olmalı’ diye düşünerek ataklar geçirip, stres oluyordum hep, çocuk aklı işte, lalala.
çocukken, birçoğumuzun hayallerini süsleyen o dahiyane fikir.
hangimiz istemedik ki ışıl ışıl, rengarenk, şirin, butik ve hayallerimizdeki gibi süslenmiş bir cafe?
datça ya da portofino geliyor aklıma bu fikir geldiğinde hep. öylesine huzur dolu konumlarda, mini-butik bir cafe işletmek bence aşırı motive edici.
Kışın başından bu yana çokça istediğim durum.
Neredeyse kış bitiyor ama hala kar yok. Daha da kötüsü; aralıklı zamanlarla kar yağışı olacağına karşı bilgilendiriliyoruz ama yine yağmıyor. Bu haftasonu için de aynı ‘kar geliyor’ uyarısı verildi ama zannetmiyorum. Sanırım ‘öğrenilmiş çaresizlik’…
Bilmediği bir konu hakkında biliyor-muş gibi davranan kişilere asla ama asla tahammül edemiyorum. Herkes, her şeyi bilmek zorunda değil ki bu imkansız zaten. Birey, sürekli okuyan, araştıran, öğrenen ve kendini geliştiren bir varlık ve her şeyi bilmemek kadar doğal bir şey olamaz.
Diğer bir tahammül edemediğim şey ise; her şeye at gözlüğüyle bakan, takmış olduğu bu at gözlüğünü asla çıkarmayan ve kendi doğrusundan başka bir doğruya asla ihtimal veremeyen kişiler.
dünyayı gezip gören ve aynı zamanda o kültürü tanıyan bir gezi programı sunucusu olmak istiyordum, şimdilerdeyse uzman klinik psikoloğum fakat yine de her vakit bulduğumda bol bol seyahat etmeye çalışıyorum.
yepyeni bir yıla çok az kalmışken her yerin ışıl ışıl süslemelerle kaplı olduğu o görüntü ve tabi ki çocukluğumdan bu yana beni en az o günlerde olduğu gibi aşırı heyecanlandıran bembeyaz bir kar manzarası.
Eskiler gerçekten de çok güzeldi, özeldi. Ama ne geçmişe takılı kalıp depresyonu, ne de geleceğe takılıp anksiyeteyi tetiklemek hiç doğru değil. Bu yüzden de anda kalıp içinde bulunduğumuz zaman diliminin keyfini çıkarmalı ve de mutlu olabilmeliyiz.
Yazı sevmemek değil ama kışı çok sevmek diye bir gerçek var cidden. Bembeyaz karlarla kaplı bir manzaraya karşı yudumlanan kahvenin tadı bile bir başka güzel.
birlikte saçmalayabilmek, ortak mizah anlayışı ve ardından gelen bol kahkaha eşliğinde edilen kaliteli muhabbet. bilmiyorum, ama benzer şeylere, benzer tepkiler verip gülebilmek çok özel bir şey bence. öyle afallayarak suratına bakmadan, o mizahı gerçekten yakalayabilmek.
ve en ama en önemlisi; ortak paydada buluşabilmek.