sütü tencereye koyuyoruz, unu yavaş yavaş karıştırarak ilave ediyoruz, daha sonra şekeri, irmiği ve limon kabuğu rendesini/vanilyayı ekliyoruz.
kaynayana kadar karıştırıyoruz, kıvam koyulaşınca kısıyoruz altını, biraz daha karıştıyoruz.
iyice koyulaştıktan sonra geniş bir kaba alıyoruz kendisini, üzerini kaplayacak şekilde hindistan cevizi ile süslüyoruz. (isteğe göre bu hindistan cevizi sütün içine de koyulabilir). buzdolabında iyice soğuyana kadar bekletiyoruz.
habertürk magazin yazarı. rahşan gülşan - müge anlı karışımı bir şey. gazetede "şurda şu kişiler şu saatte şunu konuştular, şunu yaptılar" türü boş bir köşesi var. kadının işi bütün gece o bar senin, bu kulüp benim gezip, insanların naptıklarını gözlemleyip, yazmak.
son zamanlarda tv'ye de çıkmaya başladı kendisi. her sabah türkmax'taki her şey tadında isimli programda çıkıp, günün dedikodularını yorumluyor. bunu yaparken de öyle bir ciddiyet, öyle bir hava takınıyor ki, sanki o esnada dünyanın geleceği hakkında hayati kararlar veriyor. son derece suratsız ve "ayhh o bnm kankitom ona laf ettirmem, şöyle de böyle de, o işin aslı şu ben en doğrusunu biliyorum, onun haberini ilk ben yaptım" şeklinde konuşup duruyor. gerçekte nasıl bir insan bilemiyorum fakat ekrandan çok itici. keşke hiç tv'ye çıkmayıp, sadece köşesinde yazsaydı.
dünyanın en sikindirik şeyi. gün mantığıyla işleyen bir "sistem".
bir araya geldiklerinde bütün gün okulda çay kahve içip, pasta börek yiyerek, dedikodu yapan, arada bir buluşup yemeğe giderek, kah buluşup göbek atarak çocuklara yararlı olabileceklerini amaçlayan ilginç insanlardan oluşur. bir de dünyanın en önemli işini yapıyormuşcasına triplere girerler. ha tabii, bir de para vardır en birinci öncelikleri. para para diye beyninizi yerler. ama o toplanan paraların bir işe yaradığı henüz görülmemiştir.
almanya, belçika ve hollanda gibi ülkelerde geleneksel olarak tüketilen bir tür bisküvi. spéculoos ya da speculaas olarak da bilinir. aynen lebkuchen gibi daha çok kış -yılbaşı/noel- aylarına özel bir yiyecektir. neredeyse yılbaşı sembolüdür.
içinde yine bir sürü baharat barındırır. en belirginleri tabii ki tarçın, zencefil ve karanfildir bunların içinde. daha esmeri, tereyağlısı ve bademlisi en çok tüketilen çeşitleridir.
şekil itibariyle yine çeşit çeşit olup, değirmen, gemi ya da çam ağacı gibi şekiller en çok tercih edilenleridir.
çok keskin kendine has bir kokusu vardır. kimisi çok sever, kimisi hiç sevmez.
zannımca mükemmel bir tattır. almanya'ya giden yakınlardan getirmeleri rica olunur.
zencefil, tarçın ve daha bir sürü baharat içeren, şekerli, enfes kekimsi bisküvi arası bir şey. almanlara özel olup -tabii diğer avrupa ülkelerinde de başka isimlerle bulunabilir-, daha çok yılbaşına has bir yiyecektir. kokusu çok güzeldir. almanya'ya giden yakınlardan mutlaka istenmelidir.
ancak bu da ortası olmayan bir yiyecektir, kimisi nefret eder, kimisi de çok sever.
yılın her ayı bulunabildiği gibi, özellikle yılbaşına doğru satış patlaması yaşar. marketler bu şeyin her türlüsünü, her ebatını satar. içi dolgulu olanları vardır ama sade olanları zannımca çok daha güzeldir. nürnberg'e hastır tam olarak.
kaliteli, çok güzel ve bir hayli geniş renk seçeneğinde ojeleri olan marka.
içinde Formaldehit, DBP ve tuline yokmuş. bu yüzden kanser hastaları ve hamilelerin kullanmasında bir sakınca bulunmuyor. ancak, fiyatı biraz tuzlu. 25 tl civarı.
"hisarbuselik" isimli müthiş dizideki "aysel"dir. o dizide o kadar iyi bir oyunculuğu vardı ki.
şahsen çok sevmiştim onu ordaki rolüyle. hisarbuselik'in üstünden yıllar geçti, ne yazık ki ondan sonra hiçbir yerde görememiştim. daha doğrusu şöyle güzel, kalıcı bir rolde göremedim. birkaç dizide ufak oyunculukları olmuştu yine de. dün akşam da "türkan" dizisinde gördüm kendisini. sevindim ne yalan söyleyim. "sevinç" karakterini canlandırmakta.
evlenmek, evlendirmek ve evlilikle alakalı her şeyle beynini yemiş türk tv'sinin son icatı. bu sefer de 500 bin ödül var. gelinler ve damatlar her boku yiyecekler anlaşılan. ee ucunda para var ne de olsa.
o değil de, gelinlik, damatlık, duvak, nikah memuru, alyans, evlilik cüzdanı, düğün salonu gibi şeylerden tiksiniyorum artık yemin ederim.
magazin dergilerini açtığınızda, hangi ünlü çocuk doğurup, istinye park'a gezmeye gitmiş olsa, mutlaka kullandığını görebileceğiniz son moda bebek araba markası. isveç menşeilidir. görüntü olarak da alışılagelmiş bebek arabalarından bir hayli uzak, baktığınızda epey teknolojik duruyo. fiyatlar gene el yakmakta; 1000 avro ve üzeri. bunun da bi motoru eksik sanırsam.
kahve manyağı*, amerika'da ismindeki harflerin noktalarının silinmesinden şikayetçi, "sebepsiz öfke" sahibi, gömlek değiştirir gibi sevgili değiştiren, boston'da yatmadığı kız kalmayan ama en sonunda gail'in aklını başından aldığı, zaman kavramı yerine geçen süreyi dinlediği şarkılarla hesaplayan, takdire şayan bir müzik zevki olan doktora öğrencisi.
gerek maddi, gerekse de manevi değeri olan binbir türlü eşyanızın itinayla amına koyan çocuk kılığındaki yaratıklar sebebiyle ömrünüzü önemli ölçüde kısaltan misafirdir.
etkileri bir hafta geçmez, aksine zaman geçtikçe enkaz daha da ağırlaşır; sevdiğiniz bir süs eşyası kırılmıştır, küçüklüğünüzden kalma bir oyuncağınız meydanda yoktur, ya da o da tecavüze uğramıştır, şerbetli bir tatlı yenişse, kapı kolları japon yapıştırıcısıyla cilalanmış gibidir, anaları koca götlerini kaldıramamış, bu sebeple de kendi kendine hacetini görmeye çalışan veletler tuvaletlerinizi umumi helaya çevirmiştir, evdeki bütün çekmeceler ve dolapların kapakları teker teker açılıp, içindeki nesneler oynanmış, karıştırılmıştır, veletin biri eline bir kalem geçirmişse, evin çeşitli yerlerinde saçmasalak karalamalar mevcuttur, veletin biri kumandalarla maç yapmış, onları telef etmiştir, bu esnada o koca götlü anaları kakaka kikiri peşinde olduklarından, çocuklarını saldım çayıra mevlam kayıra moduna terkettikleri için, veletlerin ne yaptıklarından haberdar değillerdir (haberdarlardır ancak görmezden gelirler). onlar pasta, börek, kek ve dedikodunun derinliklerine kendilerini bırakmışken, kan ter içinde kalmış ev sahibinin içinden kafalarını baseball sopasıyla patlatası gelmektedir. evinizde geçirdikleri süre 3 saat dahi olsa, sikmedik kafa ve beyin bırakmazlar insanlarda. kim ne diyor, ne yapıyor, sohbet nedir anlayan da yoktur zaten. ev kreşe, ordan da tımarhaneye döneli ve zavallı ev sahibi de psikopata bağlayalı çok olmuştur.
isminden de anlaşılacağı üzere fransızlara özgü bir tür tuzlu tart.
tart hamurunun içine bilumum sebze, peynir koyularak elde edilebilecek poğaça benzeri yiyecek.
tarzına göre gerçekten kaliteli denebilecek bir hadise şarkısı.
en azından bütün yaz bangır bangır bağırtılan "deli oğlan"dan daha iyi olduğu kesin.
klibi ve sözleri de epey cesur bu arada.
buyrun, bunlar da sözleri;
here we are, alone in a room
only dressed by a shadow, me and you.
my lips are dry, better kiss me quick
just put some pressure on it.
that´s it, right there
that´s it, right there
that´s it, right there
that´s it, right there
tangled tongs, dancing aroud
your handson my skin, going down.
you got me weak in my knees, i cannot control this
you got me tamed, not many men can do this.
you know my body, like nobody
never felt so naughty, oh boy you got it
we don´t need no bed, at least not yet
it feels so good, when it´s unexpected
light as a feather, your fingertips
searching my body
you got me weak in my knees, i cannot control this
you got me tamed, not many men can do this.
you know my body, like nobody
never felt so naughty, oh boy you got it
we don´t need no bed, at least not yet
it feels so good, when it´s unexpected
i feel so good (so good, so good,so good)
i feel so good (i feel so good)
you know my body, like nobody
never felt so naughty, oh boy you got it
we don´t need no bed, at least not yet
it feels so good, when it´s unexpected
you know my body, like nobody (your touch)
never felt so naughty, oh boy you got it (your lips)
we don´t need no bed, at least not yet (your featherlight fingertips)
it feels so good, when it´s unexpected ( and it feels so good)
that´s it, right there
that´s it, right there
that´s it, right there
that´s it, right there