ekşi sözlük'te yer alan; çocuk istismarını, tecavüzü, devletin bu konudaki duruşunu ve sonuçlarını ele alan çarpıcı bir hikaye.
--spoiler--
olayı baştan anlatayım:
adım murat. 35 yaşımdayım. hoşlandığım kızı ilk olarak her gün işe giderken önünden geçtiğim bir ilköğretim okulunun kapısından karşıdan karşıya geçerken gördüm. çok güzel saçları vardı ve ahenkle dans ediyordu. etrafında birçok arkadaşı vardı ama onu ilk anda fark etmemek, bir elmas tanesi gibi diğerlerinden ayırmamak mümkün değildi. vücudu, pırıl pırıl cildi, masmavi gözleri direk albenisi ile aklımı başımdan almıştı. yanında arkadaşları olduğundan ilk başta yanına gitmedim. aracımı kenara çekip n'aptığını izledim. evine kadar takip ettim. ertesi gün de erken saatte evinin yakınına gidip okula gitmesini bekledim. evden çıktı ama yanında birkaç arkadaşı vardı yine. o sebeple yanına yaklaşmak istemedim. okula kadar takip ettim. onu görmek bile beni mutlu ediyordu.
bir süre onu yalnız yakalayamadım. uzaktan çektiğim fotopraflarını bastırıp odamın duvarına astım. masturbasyon yaparken bile hep onu düşünerek mutlu oluyordum. onun fotoğraflarına bakarak tahrik oluyordum. artık fotoğraflar yetmemeye başlamıştı. onu istiyordum. kendimde cesaret toplayıp tekrar gittim okulunun önüne. çıkışta aracımla yanına yanaştım. arkadaşları da vardı yanında. tam da evinin yanındaki bir adresi sordum. anlattı ve anlatırken safça ben de orda oturuyorum abi dedi. abi demesi beni biraz burksa da bozuntuya vermedim. buralara yabancı olduğumu ve arabaya atlamalarını söyledim. beraber gitmeyi teklif ettim. kabul ettiler. ilk başta tedirgin olsalar da takım elbisem ve kravatım onlara güven vermişti. buraya yeni taşınacağımı, ev baktığımı söyledim. işe gidip gelirken saatler uyarsa onları alabileceğimi söyledim. sevindiler. zira her gün yarım saat yürüdüklerini söylediler hem giderken hem gelirken.
birkaç gün böyle devam etti. hiç asıl muhabbete girmedim. bir keresinde yalnız kalmıştık araçta. arkadaşları gelmemişti ev dönüşünde. ben de biraz gezelim mi diye sordum. önce mırın kırın etse de ısrar ettim ve dolaşmaya başladık. durumu çok iyi değildi. lüks kafelere götürdüm. pahalı yiyeceklerden yedirdim. hoşuna gitmişti. ara ara da fırsat bulursak yalnız olduğumuzda, bulamazsak arkadaşları ile de tekrarladık bunu. hepsi beni çok seviyorlardı. varsa yoksa murat abi idi onlar için.
bir gün yine yalnızdık. yine gezelim dedik. ama bu sefer evime götürdüm. bir şey almam gerektiğini, beni içerde 5 dakika beklemesini söyledim. şüphelenmeden geldi. sonra içeride biraz oyalanıp yanına geldim. samimi davrandım. uzunca süre kanımı titreden güzellik karşımda idi. ondan hoşlandığımı söyledim. birlikte yaşayabileceğimizi, onu mutlu edebileceğimizi söyledim. ağladı, istemedi beni. gitmek istiyor ve dinlemiyordu. bir tokat attım. korktu. gözüme bakamıyordu. bense onu istiyordum. öpmeye başladım. bana karşı koymaya çalıştı ama koyamadı. ben de zorla ona sahip oldum. çok ağladı. küçük bedeni kollarımda daha küçülmüştü sanki. çok ağladı, çok acı çekti ama alışacağını, zamanla hoşuna gideceğini söyledim. alışması için ağlamasına dayanmaktan başka çarem yoktu. beni tanısa çok sevecekti.
her şey bittikten sonra giyindik. hala ağlıyordu. ailesine söylerse ona zarar vereceğimi söyledim. iyice korkuttum. onu sevdiğimi söyledim. ertesi gün yine okul çıkışı aldım onu. eve giderken arkadaşlarını bıraktık önce. ama eve götürmedim. bize gittik. ona doyamıyordum. tekrar birlikte olduk. bir süre bu böyle devam etti. ama anlamadığım şekilde yüzündeki güleçlik, ışıltı kayboldu. kimseye söylememişti bir şey. alışmıştı bana. ne desem yapıyordu. itiraz edemiyordu. titriyordu, korkuyordu ama biliyorum ki zamanla geçecekti.
sonra bi hata yaptı. ailesi sıkıştırmış onu. ondaki değişimden anlamışlar bir şeyler. psikoloğa götürmüşler. ailesi öğrenmiş durumu. ilk başta polise gitmediler olay duyulmasın diye. bu işime geldi. babası evimi bastı. kızını sevdiğimi söyledim. baktım anlamıyor aşktan sevgiden, şiddet göstermeye kalkacakken o, silahımı çektim. sonuçta benim evimdi ve haneye tecavüz vardı. bir şey yapamadı. istersen polise git dedim herkes duyar o zaman dedim. bunu istemedi. kızımın etrafında görürsem vururum seni dedi ama bana bir şey yapamazdı.
sonraki gün kızı almadım. uzaktan baktım. bir süre babası getirip götürdü. ben hep uzaktan izledim. babası artık gelmeyi bırakmıştı. gelmeyeceğimi sandılar bir süre sonra. hemen yanına gittim. arabaya bindirdim. eve götürdüm. biraz vurdum görünmeyen yerlerine. korkuttum. onu çok özlemiştim. bir süredir birlikte olamamıştık. zorla birlikte oldum. kimsenin bana bir şey yapamayacağını artık anlaması gerektiğini söyledim. eve gidince bir şey hissettirmemesi için korkuttum iyice. bir süre fark etmediler de. sonra babası tesadüfen bir gün ordan geçerken kızını almak istemiş. kızını alırken karşılaştık. birbirimize girdik. iş uzadı ve karakolluk olduk.
her şey ifşa olmuştu. mahkemeye çıkarıldım. tecavüzden. bu utancı bana yaşatan tüm ailesinden intikam almak istiyordum. böyle bir şey olamazdı. ben onu seviyordum. insan sevdiği birine tecavüz edebilir mi? rızası olduğunu ve bana karşı koymadığını söyledim. onunla evlenmek istediğimi söyledim. babası o daha çocuk diye ağlıyordu. bense ısrarla rızası ile birlikte olduğumuzu söyledim. çocuk da onu sevdiğimi söylediğimi hakime söyledi. ilk seferinde karşı koysa da sonraki seferlerde karşı koymadığını, korktuğunu söyledi. sonuçta beni doğruluyordu. karşı koymamıştı. istese engel olabilirdi. şikayet edebilirdi dedim. zaten istemeseydi ailesine söyleyebilirdi diye de ekledim. ailesi fark ettikten sonra sıkıntı olduğunu söyledim.
sonuçta hakim beni haklı buldu. çocuktu evet ama rızası ile birlikte olmuştuk. karşı koymamıştı. onunla evlenmek istediğim için de hakim onunla evlenebileceğimi, evlenmezsem ceza alacağımı söyledi. zaten istediğim en başından beri buydu. ben onla birlikte olmak istiyorum. yaşı maşı umurumda değil. 5 sene bizi denetleyeceklermiş. eğer ilişkimizde sorun olmazsa cezai yaptırımlardan serbest kalacakmışım. bunun için mahkemeye ne gerek var ki. bana 10 tane de onun gibi çocuk verseler 10'uyla da sevişirim. mesele bu değil. maalesef yasalar sadece 1'i ile evlenmeme izin veriyor. ama şimdilik. ileride belki yasalar birden fazla kadınla evlenmeme de izin verecek inşallah. o zaman eşimi çok sevsem de başkalarını da getirebilirim. sonuçta ben bir erkeğim. sağlıklıyım. allah bana bu gücü vermiş. tek çiçekle yaz da gelmez.
çolukları ile çocukları ile cümle erkeklere mutluluklar diliyorum. kurban olduğum yaradan başka acı vermesin. yasal olarak tecavüz edilen çocuklar, çaresiz aileler, iğrenç dramlar göreceğiz farkında mısınız? bu anlattıklarımdan çok da beterlerini göreceğiz etrafımızda farkında mısınız? çoluk çocuğa hallenmekten başka dertleri olmayanlar bunu yasallaştırmak için gece gündüz çalışıyor farkında mısınız? ülkenin içine ettiler farkında mısınız?
farkında iseniz ve susuyorsanız, sizin de sınanacağınız zaman yakındır. o beklediğiniz iç savaş geldiğinde siz acımadınız, ben de acımayacağım söyleyeyim.
--spoiler--
unutulduğu sanılan hikayer hiç bitmedi,
başladığı sanılan hayatlar hiç olmadı.
birileri, başka başka yerlerde
ve başka başka hayatlara karışırken
aslında hala düşlerini yaşadılar.
her yeni adımda
birbirlerini aldatıyormuşçasına sessiz bir çığlığın senfonisini dinlediler.
uzanmak isterken bazı bazı,
yabancılığı çöktü mesafelerin;
ya da haykırmak isterken amansız,
dizleri çözüldü umarsız.
o ilk heyecan kendini farklı zamanlarla,
farklı gölgelerle maskeledi.
bilmediler,
bilemediler,
bilmelerine izin verilmedi ya da.
unutulmuş köşelerden,
bitirilmiş şişelerden,
doğmayan gecelerden bir isyan faslıdır
arasıra parçalı bulutlu ışıyan...
kangren çiçekleri dudaklara dişiyle kazınmış
bir damla sevgiden yana hüzünlü bir kalp ağrısıdır bu.
geçmiş zamanda kazınmış,
uzun yıllar kanamış...
tv falan izlemem genelde. Ama nedendir bilmem bu gece aile toplanmış, ben de bir bakayım dedim. Bir güzel türk kahvelerimiz de geldi. Meyvedir, kuruyemiştir vs. derken baktım şu ali kaptan'ın olduğu diziyi izliyorlar. dedim kimmiş bu kerata falan. hah, öyle bir geçer zaman ki dizinin adı.
velhasıl mete denen bir çocuk var. böyle nasıl desem tam kalemim. Böyle her an patlamaya hazır bomba gibi, burnu her an sinirlenip duman çıkaracak bir boğa burnu gibi. bunlar bir müzik yarışmasına katılıyorlar. ailem gayet heyecanla mete ve gurubunun kazanmasını bekliyor. Ben de ailemin o enteresan heyecanını izliyorum. Dizi alt tarafı. Metenin ninesi hoplayınca neredeyse bizimkiler de hoplayıp alkışı basacak.
Bir an ben de mi gaza geldim noldum bilmiyorum ama nestle çikolatamı önce elime, sonra da ağzıma verince heyecanım yatıştı. "mmmmhhh" falan dedikten sonra baktım dizide yarışma sonuçları açıklanıyor. pezevenkler sanki yetenek sizsiniz yarışmasındalar. reklam falan girdiler hepi topu 3 gurubu açıklayamadılar. reklam sonunda heyecanla açıkladılar. 1. ya mete idi ya da değil. O sırada mete'lerin 1. olduğunu açıklayınca arasıra yaptığım dengesiz davranışlarımdan birini sergiledim. Sabri gibi "allaaaaaahhhh" diyerekten zıpladım koltuktan. Sonra bağırmaya devam ederek önce başımı eğme hareketini yaptım kolçağa, sonra da yere atıp kendimi dönmeye başladım annemin oraya kadar. tabi saniyelik iş. Nasıl bağırdımsa babamın boşluğuna mı gelmiş ne. bastı küfürü. erkekliğe bok sürmüyor ama baya korktuğu aşikardı. Tabi adam şekilden şekile girmiş vaziyette belki 15 dakika küfürü bastığı gibi biz de 20 dakika aralıksız güldük haline. karın kası yaptım yaza iyi hazırlık oldu.
dizi mizi ipimde olmasa da babam diziyi uçuşumdan sonra açmadı. oturma eylemi falan yapardım aslında televizyonun önünde ama iç çamaşırına birkaç damla kaçırdığını düşündüğümden ve totosundan belki biraz baş verip iç çamaşırına sürüldüğünü tahmin ettiğimden bulaşmadım kerataya. Sonra hemen bir tuvalete gitti geldi adamcağız.
insanların düşünmediği lakin benim aklımdan çıkaramadığım akıbet.
eleman damacanaya tecavüz ediyor asansörde, orada yapan kim bilir dükkanda, evde kaç kere yapmştır. ve her attırdığı damacanayı muhakkak çalkalayıp veya kurumasını bekleyip, yeniden dolum yaptırmak üzere su dolum tesisine yollamıştır.
içine attıracak zerzavatları da göze alarak sterilizasyon çalışması yaparlar mı bilmem, yapsalar da ne kadar sağlıklı olur onu da bilmem.
bu şey gibi, yemek yediğin kaba sıçıp sonra yıkadıktan sonra -yıkanırken özel bir uygulama yok diye düşünün- tekrar o kaptan yemek yemek gibi.
işbu sebeple o vakadan beri 5 litrelik tek kullanımlık sular alır içerim.
duygusal zencidir. diğer hemcinslerinden üstün taraflarını törpüleyerek kendisini bir birey olarak ifade etme çabasındadır. bu cihetle sadece kendisini ruhu için sevecek kadınları belirlemek için çükünün fazlasını ulvi amaçlar için harcar.
hayvansever zencidir. kesip attığı fazlalığından doğa canlılarının nasiplenmesine yardımcı olur.
megaloman olmayan zencidir. kesip de duvara asmaz. egolarını yenmiştir.
kendine güveni olan zencidir. boyu değil işlevi felsefesini özümsemiştir.
acıya dayanıklı zencidir. en hassas noktasından kaybıyla ve yaşadığı acıyla başa çıkmıştır.
gözü kara zencidir. inandıklarının peşinden sonuna kadar koşar. belki de artık yarısıyla bilemem.
kadınlar için de, erkekler için de, kendisini siyaseten takip edenler için de, kendisini takip eden diğer canlılar olan sinekler için de, oturduğu koltuklar ve içine emine ayna düşmüş yataklar için de talihsizliktir.
stk'ları ziyaret ediyorum ayağına televizyonlarda milleti uyutsalar da, hizbullahçıları hapisten salmayı sağlayacak kanunları çıkarmadan evvel birçok hizbullahçı dernek ve örgüt mekanlarını ziyaret etmesi olayıdır.
kanun çıkınca da hizbullah örgütü liderleri serbest kalıp firar etmiştir. sonra da ara ki bulasın.
18 martta çanakkale şehitliğini abdullah gül ile birlikte ziyarete giden bülent arınç, şehitlerin uyandırılmasını, başkomutanları abdullah gül'ün geldiğini söyledi.
şehitler uyanmayanca ve abdullah gül'e esas duruşlarını göstermeyince içerleyen bülent arınç, ergenekon davasının yandaş özel yetkili savcısı zekeriya öz'den çanakkale şehitlerinin ergenekon kapsamında yargılanmasını istedi.
gelen haberlere göre polis eş zamanlı olarak tüm şehitliklere gece operasyonu düzenleyecek.
çanakkale ve kurtuluş savaşı zaferlerinden haz etmeyen,
ninesini ingilizi, italyanı, amerikalısı, yunanı sikmedi diye dert yanan,
mezhebinin bir hayli geniş olduğunu düşündüğüm,
sözde dindar, alayına müslümancı tayfa.
18 mart çanakkale şehitlerini anma gününde de iyice görülmüştür ki,
ümmetçilikten başka bir halt bilmeyen,
aslen ümmetçiliği de anlamamış,
bu cihetle atatürk'e, cumhuriyete saldırmak için çanakkale savaşı ve şehitler üzerinden kendi tarihlerine,
kendi dedelerine, genlerine, geçmişlerine saldırabilecek kadar düşmüş,
belki o günün mandacı, işbirlikçi, amerikancı godoşları,
şimdinin sözde neoliberal işbirlikçi conconları
kurtuluş savaşını, çanakkale savaşını bile kazandığımız için birçoğu üzülen
en az bu savaşı kaybetmiş emperyalistler kadar dedelerimize ve onların kazanımı türkiye cumhuriyeti'ne kin kusan tiplerin
istiklal için de savaşmayı tukaka göreceklerse ne için savaşıp şehit olacakları sorunsalıdır.
atatürk düşmanı,
ümmetçilikten başka bir halt bilmeyip
hayatlarında bir kere bile ulus olmanın/türk olmanın milliyetçiliğini yapmadığı halde
osmanlı'Nın mirasını kendisine pay biçen,
sözde dindar,
sözde antiemperyalist,
sözde insan,
kimisi 70 yaşında tecavüzcü/pedofili şeyhler ve müritlerinden oluşan,
tarihinden bihaber,
onurundan/gururundan/şerefinden/haysiyetinden yoksun,
50'lerin marshallcı götelekleri,
80'lerin öğrenci katilleri,
2000'lerin amerikancı totoş ılımlı islamcı hırsız liboşları,
okumadan ilim(!),
görmeden irfan(!) sahipleri,
başlarındakilerin kuklası,
ceplerindekilerin köleleri,
şerefsizin/uğursuzun/dürzünün kulları
bir takım kimselerin çanakkale zaferinden dolayı tarihin en büyük hezimetini almış emperyalistlerin güttükleri ağızlarıyla dini sömürüp şehitlerden/vatanseverlerden/liderleri atatürk ve kazanımları olan cumhuriyetten nefretlerini çıkarmak için uydurdukları meleklerdir.
ibne dediğime bakmayın, ağzımdan çıkanları yazsam burdan analarına duble yol olur.
trollük adam gibi yapılınca hoş da, dikkat çekeyim derken orospu çocukluğu yapmanı alemi yok.
orospu çocukluğu yapıyorlar diyorum ya: küfür değil ha, hakikaten öyle.
hani birine olmadığı bir şeyi söylersin küfür olur,
ama gerçeği söylemek küfür değildir.
18 mart'ta çanakkale şehitlerini anarken son 2 kıtaya dikkat
isterseniz mutlu çelik açıklasın sebebini:
Ne ararsın Tanrı ile aramda
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözün yoksa haramda
Başı açığa neden türban sorarsın?
Rakı, şarap içiyorsam sana ne
Yoksa sana bir zararı, içerim
ikimiz de gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.
Esir iken mümkün müdür ibadet
Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et...
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soğuyacak bu millet.
işgaldeki hali sakın unutma
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz
Sen anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz
sebep her ne olursa olsun birini gerçekten sevip sevmediğini anlamanın bir yoludur.
isterse aldatsın, isterse az evvel kafanızda plastik makarna süzgecini kırmış olsun, isterse bütün gün sizi çıldırtıp bütün evi dağıtmanıza sebep olmuş olsun önemli değil.
Kavga etmekten yorulup yatıncaya kadar sizi ne kadar sinir ederse etsin, akşam o yatağa girdi mi eğer masumiyetinden başka bir şey görmüyorsanız, az evvelki kavgalarınızın sebebi dönüşü olmayan bir ayrılığa bile yol alacaksa, o artık bir yabancı bile olacaksa size; eğer o uyurken gözünüzde masum bir melek gibiyse, yaptıklarınız veya yaptıkları her ne kadar her şeyi kirletmişse bile içinizden gelen onu öpme arzusu ise, saçlarını okşayıp tenini koklama arzusu ise, bir aldatılmışlığın şüphesinde teninden tiksinmeniz gerektiğini hissetseniz dahi içinizden gelen onu öpme arzusu ve gördüğünüz masumiyet ise, onu seviyorsunuz demektir.
arkadaşımla yine kafayı çekip tecavüz için rastgele bir ev seçelim dedik. Önce gittik kadıköy'de bir güzel kafaları çektik. her zamanki barımızda efendi efendi yedik-içtik, ben işedim arkadaşım sıçtı falan. huyudur huysuzun, her sıçışında nasıl bir şey sıçtığını anlatır ben de tokadı çakarım ama yılmaz. bu sefer öyle bir sıçmış ki delik tıkanmış. tuvalet kağıdından sağlam bir rulo yapıp eline, boku öyle kırmış ve sonra da bol suyla nevaleyi temizlemiş. iğrendim ibneden.
Sonra kafayı dağıtmak için ortamdaki siyah saçlı, gözleriyse berrak bir nehir dibinde parlayan siyah bir çakıl taşı gibi gözleri olan kıza bakmaya başladım. beni görünce kafasını çevirdi. Sonra her zaman cebimde taşıdığım biskremimin de verdiği güvenle kızın masasına gittim. 3 kız oturuyorlar. bir şey söylemelerine izin vermeden oturdum. şaşkın şaşkın baktılar. sonra içlerinden biri höööööö diye bağırdı. yani o ses tonuyla bir adaya düşsek kalıcı iktidarsızlık yapardı yine bir şey olmazdı. ona bakmadım. benimkine çıkarıp bir biskrem uzattım. gülümsedim. tokadı yiyince bir de biskrem yedim üstüne. tekrar gülümsedim kıza ve şaşkın surat ifadesini izledim. sonra gittim yerime oturdum. bizim kerata ağzı pota çemberine dönmüş şekilde gülüyor falan. ağzına bir biskrem tıkadım. sonra bizimki sustu. arkama bakıyordu. başımı çevirdim benim kız gelmiş yanımda duruyor. "neydi bu şimdi" dedi. başımı yere eğdim. yüzüne bakmadan toparlanıp çıktım.
asabım bozuktu. entel muhitlerden çıkıp kimsenin bizi aşağılayamayacağı bir gecekondu semtine gitmeliydik. ancak ordan birine tecavüz etmek beni mutlu ederdi. bir ev seçtik. anlaşma şuydu. bok mevzusunu anlattığı için arkadaşm cezalıydı. ilk sıra benimdi. eve girdik. önce tüm odaları kontrol ettik. evde sadece bir kadın vardı ama karanlıktan ve etrafı kolaçan etmekten dikkatli bakamamıştık.
evde kimse yok diye edindiğimiz rahatlıkla benim arkadaşa git bir şişe kırmızı şarap kap getir dedim. bütün tecavüzcüler kaba saba olmaz ya. varoş yere niye geldik ki? Entel muhitlerin aşağılanmış tecavüzcüleri olarak varoş semtlerde entel tecavüzcüler olarak saygı hak etmek istedik. şarapları ve piyaleleri getirdi. ışığı yakmadan "kalk canım" diyerek yavaşça dürttüm kadını.
kadın kalktı. hiç korkmamıştı. sanki bizi bekler gibiydi. sanki rüyasında bir sevişme yarım kalmış ve bizimle devam etmek ister gibiydi. kadın üstüme atladı. sonra şarabı kafaya dikip üstümde tepinmeye başladı. daha önce nerelerdeydiniz diyerek çılgınca üstümü parçalıyordu. arkadaşım bu ne azgın kadınmış deyip lambayı yaktı.
kibariye'Nin annesi idi bu. çıldırmış gibi üstüme saldırırken diğer yandan soyunuyordu. arkadaşım bir kolumdan çekiyordu. kibariye'Nin annesi de paçalarımı dişleyip beni bırakmıyordu. boştaki elleriyle üstünü çıkarıyordu. bir anda takma dişleri pantolonumda kaldı. o sıra arkadaşım, kurtulduğumu sanıp kaçtı ama kibariye'nin annesi pençeleriyle beni yakaladı. tam kuru götünü dizimde hissederken ve ağzıyla bana hamle yaptığını görürken bağırdım. sonra annem iyi misin oğlum dedi. bir bardak su verdi. kabus gördün galiba dedi. annemi öptüm. bir portakal yedim. sonra bir daha götüm açıkta yatmamaya yemin ettim.