şu anda kendimi seviyorum, saçımı okşuyorum vsadszfsgdhfjhgkj
Facebook'ta, 'Annemin 1. ölüm yılı sene devriyesi mevlüdü' etkinliği var. Biri de "Allah şimdiden kabul etsin" yazmış.
tivaytır ne acayip bir ortam arkadaş, hiç tanımadığın insanlarla kadeh kaldırıyorsun, onun depresif tıvaytları favlıyorsun, o seni menşınlıyo vs. hiç bilmeyen birisi, ananeye anlatır gibi, gerizekalıya anlatır gibi bana tivaytırı anlat dese, ağzımı açıp iki kelime edemem lan. biz ne yapıyoruz ki orada acaba? ama bak facebook öyle mi? tivaytırda 7/24 goygoy yaparken orda cengaver olup vatan kurtarıyoruz, heeeyt beaa.
en son ne zaman düğüne gittim hatırlamıyorum sanırım nerden baksan bi 5 senesi vardır. bugün zamanı sıfırladım ve bir düğüne gittim. düğünlerde hem çok şey değişmiş hem hiçbir şey değişmemiş. organizasyon çok farklı bir hal almış. takı merasimi falan bi değişik, pasta kesmeler, gelin ve damatın misafirleri gezmesi vs. epey bi yol alınmış bu konularda. değişmeyen tarafı ise o kadar güzel şey varken hala insanların oynuyor olabilmesi, üstelik saçma sapan hem de. bi insan niye oynar diye yıllardır sorarım kendime, henüz bir cevap bulamadım.
unutmak istediğim bir şeyi unutmaya başladığımı anladığımda bir anda sevindirik oluveriyorum. sonra, buna sevinebiliyorsam unuttuğum falan yok hala aklımda, diyerek kendimi bir güzel göt ediyorum. kendime kızıyor, kendimle dalga geçiyorum.
itirafım aslında bu kadardı ama şimdi aklıma geldi bu entryde sadece göt kelimesi geçtiği için eksilenebilirim. (daha önceden başıma geldi ordan biliyorum) eksilenmek umrumda olmadığı için göt muhabbetini biraz daha sündürmek istiyorum.
şimdi ben burada bacak, kol, göz, burun, ağız gibi kelimelerle dolu bir yazı yazsam kimse bir şey demez ama am, göt, sik, meme deyince terbiyesiz mi oluyorum? ben bu oyunu bozarım, protesto ederim, üzerine yumurta atar, kırmızı fon üzerine sarı yazılarla pankart açarım. bunlar da organ değil mi arkadaşım niye ben şimdi terbiyesiz oldum allasen. elin yabancısı dick der, fuck der bi şey olmaz biz ne güzel sözcüklerimizi kullanınca tu kaka oluyoruz. cinsel organları tanımlayan türkçe kelimeler neden argo sınıfına giriyor ki, göt de burun kadar normal bir kelime bence. sokakta birine burun diye bağırmakla yarrak diye bağırmak temelde aynı şeyler ama ikincisinde dayak yiyebiliyorsun.çok saçma.
insan önce kendi vücuduna yabancılaşmış amk. ondan sonra gelmiş bana halkların kardeşliği, dünya barışı falan diyorsun. sen önce kendi vücudunla bir barış lan, namus bekçisi. kelime avcılığı yapma. bir organa bir tane 'kaba' bir tane 'kibar' isim koyma sevdası nedir mesela. pipimi ye demek çok mu naif geliyor sana. cinselliği çağrıştıran kelimelere neden brezilyalı futbolcu muamelesi yapıyoruz, neden hepsine souza diyelim ki? onların 7-8 tane ismi oluyo lan genelde.
kendi kendime sinir yaptım, konuyu biraz daha açmak istiyorum. sikmek fiili simekten gelir. anadolu'da hala kullanılan bir laftır. simek, işemek anlamına gelir. si de çiş demektir. sik de işemeye yarayan şey anlamına gelir. şimdi bunda ayıp olan bir şey mi var?
sınıf ayrımı olmaksızın tüm erkeklerde istem dışı gerçekleşir. midyecisinden, pop stara, zenginden fakire, gencinden yaşlısına, en abazanından, en kazonovasına kadar tüm erkeklerin gerçekleştirdiği, geliştirdiği refleks.
geçtiğimiz cumartesi ankara büyülü fener sinemasında yeraltı filmi söyleşisinde yine kendine hayran bıraktı. 3. kez bir zeki demirkubuz söyleşisine katıldım, daha önce kendisi ile bire bir sohbet etme şansı da yakalamıştım. film yapmasa da hep söyleşi yapsa bile sevdirir kendini. yönetmen gibi değil de seyirci gibi kendi filmini anlamaya çalışma çabası muhteşem gerçekten. 2 yeni film projesi cebinde hazır bekliyormuş, merakla beklemeye başladım bile.
sizin söylediğiniz ayrı iki cümleye, iki kere üst üste aynen öyle cevabını veren birisi varsa hemen o ortamdan uzaklaşın. yoksa sağlı sollu, kontralı, organize aynen öyle ataklarına maruz kalabilirsiniz. benim hayatım kabusa döndü bu yüzden.
neredeyse tüm hayatımı belli bir alana dijital bilgi sığdırmaya çalışmakla geçirdiğimi fark ettim.
15-20 yıl önce 45'lik, 90'lık kasetlere karışık şarkılar çektirirdik mahalledeki video kasetçiden, sonra 1,44 mb'lık disketlerle tanıştık onların içine ne kaydederdik şimdi onu bile hatırlamıyorum, yaklaşık bi 10 yıl önce 700 mb'lık cd'lere şarkılar, filmler yükledik onları takas ettik, sonra 4,7 gb'lık dvd'ler yetmez oldu bize, sd kartlar, harici diskler derken ömrümüz belli bir kapasiteye gereksiz bilgiler sıkıştırma işine dönmüş de haberimiz yok. geçenlerde bir adamın ben bu harici diski kaybedersem hayatım kayar dediğine şahit oldum. senin hayatın o disk kadarsa geber zaten amk. ne işin var senin bu hayatta. kaç terabaytlık adamsın ki'
epey bi zaman geçti üzerinden, konu neydi hatırlamıyorum.
google amcaya bir şeyler sordum, bana ilk verdiği cevap sözlükte kendi açtığım başlık oldu.
yine de teşekkür ettim kendisine.
haddinden fazla edebiyle içen insanlara sinir oluyorum bazen. Vişne suyu iç, soda iç o zaman pezevenk madem dağıtmıycan? Hayır neyin artistligi yani bu. alkolde bi sarhoş olma eşiği var, nerene içiyosun arkadaşım sen.
uçak rötar yapmıştır, 2 saat sonra biniş için uçağa yolcu alımı başlanmıştır. tam uçağın kapısından içeri adımımı atacakken önümdeki hatun kişi, soğuk gülümsemesiyle herkese hoş geldiniz diyen hostese şöyle der:
+pardon gecikme neden oldu acaba?
-teknik bir sorun efendim.
(korkak, ürkek ve tırsık bir ses tonuyla ve kekeleyerek)
+havada yakalamaz de mi bizi?
bu maçın laneti 29 sene sonra bu sezon kalktı bu iki takımın üzerinden.
o yıldan sonra küme düşen mersin idman yurdu o sezondan sonra ilk defa bu sezon lige çıktı. o yıl kupayı alan fenerbahçe o sezondan sonra yine ilk defa kupayı aldı. ya mersin seneye düşerse...
yeni yetme ergen önermesi 80'lerin sonunda 90'ların başında fener'in ilk 6'ya girmesi başarı sayılıyordu bazı sezonlarda. aziz yıldırım boşuna demedi yıllarca ben bu takıma başkan seçildiğimde takımın forveti benhur'du diye.
mesaj yazmaktan nefret ettiğimi bilmelerine rağmen bazı arkadaşcağızlarım benle ısrarla mesajlaşarak anlaşmaya çalışıyorlar. mesajla ayrıl benden, terk et beni daha iyi. alışkınım zaten. mesajlaşmak iyi bir şey değil. bir mesajla bitti sanırsın.
dün akşam cska moskova - olympiakos basketbol avrupa şampiyonluğu final maçının son periyodunun son anlarını seyrederken hatırladım, annem basketbolda son saniyelerin dakikalarca oynanmasını hiç anlamazdı, hep onu kandırdığımı düşünürdü. hani son 30 saniye kalmıştı 10 dakikadır bitmedi şu maç, gibi laflar söylerdi. umarım hayat fena halde futbola değil de basketbola benziyordur. *