us open tek erkekler final maçı. tsi ile 00:00 da oynanacaktır. eurosport'tan takip edilebilir eğer lig tv yoksa. turnuva boyunca üst düzey oynayan ve nispeten djokovic'e göre kolay rakipleri eleyen nadal daha ağır basan taraf. hem yorgun olmaması, hem formu ile karşısındaki djoko'nun ise yine roland garros yarı finalinde olduğu gibi çamura yatma ihtimali var. erkeklerde çok sürpriz sonuçlar olsa da finale beklenen iki isim kaldı.
işin en güzel yanı monte carlo sonrası ikiliyi finalde birbirlerine karşı görmek güzel olacak yine. bu sene için ikilinin karşı karşıya geldikleri maçlarda ki monte carlo tek finalleri djoko kazanmıştı, daha sonra roland garros yarı finali yine nadal'ın olmuştu en son ise kanada world tour master'ı yine nadal kazanmıştı.
ikili 2011 yılında yine us open'da finalde karşılaşmış maçı da djoko kazanmıştı. sonuç kimden yana olursa olsun çok zevkli ve keyifli bir maç bizleri bekliyor olacak.
wozniacki'yi us open'da geriden gelip yenen tenisçi. 1991 doğumlu, italyan, fiziği de gayet iyi kendisi de bir marya bir sabine olmasa da güzel ancak daha önemlisi bu yaşta tecrübeli bir rakibi geriden gelip yenmek olacak.
az önce gördüm şok oldum anasını satayım bu özgürlükmüş işte. yani hani bildiğin özgürlük böyle.
neyse derdim bunla değil tabi, şimdi siz her ne kadar görünce bekarete takmış bu çocuk diye düşünseniz de olayın aslı hiç öyle değil, ona göre on yargısız yargılamanızı rica ederim.
evet bir kadın kendi düşüncesi doğrultusunda istediğiyle sevişir, eder, eyler bu kısımları beni hiç ilgilendirmez. aslında kimseyi de ilgilendirmemeli onun eşi ve ailesi dışında. yani bu konuda bir laf söylemiyorum ben. yani ister bakire kalırlar, isterlerse kalmazlar beni ilgilendiren hiçbir tarafı yok bu olayın.
ancak kızlık zarı diktirip ben özgürüm diyen kadın, hani şu kelimeyi kullanmasam iyiydi ama düpedüz kezbandır, şarlatandır, dürüst değildir, yuva kurulmaz, yalancıdır, sahtekardır. madem bu senin özgürlüğün, madem istediğin ile sevişirsin e be sormazlar mı o zaman sana ''kuzum sen özgürüm diyordun gidip kızlık zarını diktirmişsin'' diye. hani özgürlüğünü arıyordun, e o zaman neden evlenirken de
kocacığım ben özgürüm, ondan böyle oldu diyemiyorsun. bunu kafaya takıyor diyorsan ve üstüne gidip bu adamla evleniyorsan zaten karakter sorunu vardır sende. sonuçta bunu özgürlük olarak kadın bunu kafaya takmayacak erkekle evlenir.
hadi yaptın, özgürlüğünde eyledin ama dürüst olacaksın önce evlendiğin adamın karşısına da o şekilde çıkacaksın. arkasından numara çevirerek, sahtekarlık yaparak değil. madem senin için bir zar parçasıydı diktirmeyecektin onu.
velhasılıkelam bakire olmayan bir kadına hiçbir lafım yok ama gidip kızlık zarı diktiren bir kadın düpedüz sahtekardır, yalancıdır, düzenbazdır, karaktersizdir. bu benim hayatım, özgürlüğüm der ama bunu kendisi dahi kabul etmez. hiç demeyin şimdi mahalle baskısı diye sözlükten göreceğiniz üzere bakire olmayanla evlenmeye gönüllü bir sürü erkek var. dürüst ol, sahtekar olma.
edit: uyarı ile özgürlük değil sahtekarlık olarak değiştirilmiştir, arkadaşın önerisiyle. bu haliyle daha mantıklı oldu.
bir erkeği reddeden kızın hissettikleri başlığı olduğu halde bu başlık açılmamış. erkeklerde reddeder kızları, reddedebilir işte bu anda erkek ne hisseder, ne düşünür?
misal:
-''hata mı ettim acaba iyice kontrol etseydim belki nefes alıyordur'' olabilir.
beyaz çoraptan kaynaklıdır. wimbledon'un beyaz hastalığından katılan sporcular beyaz, iğrenç çoraplarını giyerek kıroca topu bir oyana bir buyana vurur. ha ayrıca öyle kıro olunuyorsa bende kıro olmayı istiyorum arkadaş, bilsem ki wimbledon'a alacaklar 365 gün gece gündüz beyaz çorap, beyaz şort, beyaz atlet gezerim. ayrıca bu kırolar fıstık gibi kızlarla arkadaşlar. kıroluk iyidir, iyi.
gece gece adamı uyutmayan diş ağrısından sonra adamı süründüren ikinci ağrıdır. hadi dişin bir çözümü var, sebep ortada bu baş ağrısının bin bir türlü sebebi var arkadaş. kafayı duvara vurmak en etkili çözüm sanırım.
bir doktor dizisi olan house md ile bir avukat dizisi suits'in kıyasıdır. ikisi de bir kesime hitap etmemesi ve alakalı olmayanları bile bağlayacak derecede güzeldir.
house daha ilgi çekici konusu olması bakımından daha popülerdir, çoğunluk izler. ancak suits henüz o seviyeye ulaşmamıştır. ancak ikisi de diyaloglarıyla güzeldir. birinde bir karakterin yaşadıkları ve psikoljisi işlenirken suits de daha çok farklı karakterlerin sıradan olaylarıyla ilgilenir, bu da house'un bir artısıdır. zira house izlerken çok şey hissettirir, fark ettirir suits ise keyif verir.
imkansız olan olaydardan biridir. bırakın en beğenileni olmayı, geçen haftanın en kötü entrisi listesine bile girebilirsiniz, uludağ sözlüğe seviye atlattığınız için. ısrarla bilgi içerikli entriye eksi veren sözlüğe sızmış inciciler var aramızda sanırım. yakında bilgi içerikli entrinizin altında seviyeyi yükseltme piç diye bir bakınız bile bulabilirsiniz, onun için şükredin halinize.
şöyle de bir durum var gerçi bilgi içerikli giriye bir yazarın yazısıymış gözüyle bakılmamalı. yani sözlüğün amacı doğrultusunda bir bilgiyi verip geçmiştir. asıl önemli nokta artı oy bile amaçlanmayan bu entriye eksi oy verme mallığı. ancak bu sözlük kopyala yapıştır facebook entrileriyle en beğenilenler listesine girmiş bir sürü yazar var bir gün bunu bilgi içerikli entrilere de yapalım, skandalımız bile şanlı olsun derseniz bir kampanya düzenleyebiliriz.
dipnot: başlık karakter sınırına takılmıştır. tam hali şu şekilde ''bilgi içerikli entriyle hafatnın en beğenileni olmak.''*
insan artı da beklemiyor lakin bilgi lan bu, nesini eksilediniz amk. bir kere de kadın, bekaret, şakirt, kemalist dışına çıkınca sinirleniyor musunuz nedir amk.
ilginçtir insan sabah balkona çıkar, temiz hava alır, horoz seslerini dinler, rüzgarda üşür sabah sabah tavsiye mi verilirmiş arkadaş yatın uyuyun artık.
muhtemelen zengin, adonisli filan bir oyuncudur. herhangi bir erkek oyuncu ve sanatçının sayfasına girildiğinde bu gerçek görülebilir. en son lisede böyleydi sanırım kızlar. erkeklerde hocalarına aşık olurdu filan tuhaf. ayrıca sözlükte hiçbir cinsiyet, seçim, tür, cins, isimle sorunum yok. öyle sadece.
ya kutuplarda yaşıyorsunuzdur ya da sıçtınız kıyamet kopacak demektir. her sabah ilk iş güneşi kontrol etmek gerekir, bu sabah doğdu çok şükür kısmet yarın sabaha artık.
altı üstü 167 yazar varken ve genelde sol frame yavaş akarken olan ilginç olay. yeni güne hızlı girmesi gereken sözlük sabah sabah kasar acaba zall yatarken şalterleri mi indiriyor ne yapıyor?
genelde kötü şeyler olur bunlar. gün doğmadan neler doğar derler gün doğar hayatında bir bok olmaz sonra balkona çıkarsın sabah sabah ve tuhaf şeyler düşünmeye başlarsın.
uyku düzeninin bozuk olduğuna delalet eder. normal bir biyolojik saate sahip olan bireylerde uyku gece gece gelirken bu saati sapmış olanlarda sabah sabah gelir.
ilginçtir her sabah ısrarla yanar gözler. başta uykusuzluk dersiniz ama uykunuzu aldırsanız dahi her gün aynı saatte alarmı kurulmuş saat gibi yanar. ovala ovala gözü fırlayacak gibi olur insanın.
uludağ'ın 9. nesilinden önceki nesillerdir bunlar. entriden, nickten kim kız kim erkek ayırt etmeye çalışılırdı. üstüne bu erkekleri yaratıcı fikirlere sevk ederdi, düşünürdük. nasıl sazan avı yapsak, bu entride hehehe demiş bu kesin kızdır diye oturur entri analiz ederdik. şimdi ise twitter paylaşıyor kızlar sağ olsun, erkekler çok çaba çekmesin diye herhalde üstüne birde resimlerini koyuyorlar ki yanlış hedeflere yönelmesin erkekler.
ama ben yine de bu efsane nesili tercih ederdim, hani zor olanı makbul olduğundan değil ama atraksiyon ve heyecanından dolayı. ne bileyim hiç değilse mouse ile sevilen kızın nicki filan okşanırdı. şimdi ise her şey daha basit, daha sıradan.
not 1: bu efsane nesil olayından bende tiksiniyorum yavaş vurun onun için.
küçük ancak bir o kadar huzurlu olan, kendi kabuğuna çekilmiş ama ulaşım ve refahta dünya dördüncüsü olan bu ülkenin dünyaya kazandırdığı ve dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getiren şeylerdir.
tuhaf bir ritüeldir. misal yabancı dizi izlersen hemen yersin entel damgasını. onu bunu geçtim entelektüel kelimesinden de farklı bir kelime sanırım bu entel kelimesi. zira entelektüel olmak ya da daha türkçemize yakışan ifadeyle aydın olmak önemlidir. entel ise bir hakaret etme biçimi olmuş bazılarınca. bunlar hep çocuklar duymasın diye boktan bir dizideki taş fırın çakma haluk'un karısından tırsan selami'ye entel kelimesini yakıştırmaktan oldu sanırım. lan öyle bir hale geldi ki entelektüel olmak böyle puşt gibi ibne gibi bir şey olmak oldu milletin gözünde. sonra da neden türk dizisi izlemiyorsun ulan tecavüzü bir bok olmaz diye anlatan bunlar, entelektüel olmayı berbat bir şeymiş gibi gösteren bunlar, imamları aşağılayan bunlar. yabancı dizide illüminatı var azcık o kadar yani onu da sağ olsun aydınlattılar artık ne bunun simgesi, ne bunun simgesi değil biliyoruz. dış mihraklar bizim iç mihraklardan daha insaflı çıktı iyi mi?
velhasılkelam işte hep bunlar okumanın, aydın olmanın iyi bir şey değil diye sunanların pisliği. zira entel kötü hacı, bu enteller karı kız düşürmeye çalışan yavşaklar hep ondan böyle oldu. ah ah nerde o eski aydınlar belki böyle yaftalamasak şimdi yalamacıların yerine televizyonlarda üç beş aydın insan görür, dinler feyizlenirdik.
adamın yemeye parası yokmuş ama gidip iphone alıyormuş, bak sen şu göte nasıl alır lan o telefonu. oysa o telefonu sadece zenginler alabilmeli yani öyle olmalı lan. yani bu fakirlerden çektiğimiz nedir arkadaş, bırakın fakirler o telefona bir biz sahip olabiliriz siz gidin karnınızı doyurun.
evet adamların temel felsefesi bu herhalde. şimdi bir iphone'um yok lakin bunun fiyatı herhalde bir 2000 tl filandır en fazla. ayda 500 lira maaşı olan adam bunu aldı diye eleştirmek neyin kafasıdır arkadaş. muhtemelen bu şahıs hesabını yapmıştır belki ayda 50 lira kenara atıp böyle bir telefonu almak istiyordur. niye olmasın lan adam zaten arabam olmayacak, ev sahibi olmam uzun zaman alacak en azından bir telefonum olsun diye bunu aldı diye size giren çıkan ne? yani siz zenginsiniz ve onunla aynı telefonu kullanıyorum diye mi üzülüyorsunuz, kıyamam size. ha adam yemesinden içmesinden kısıyordur, sana ne? adam götüne don almıyordur gidip iphone alıyordur, sana ne? hayır donu bitince senin pis donunu mu kullanacak arkadaşım sana ne? zaten ülkede kaç çocuk sahip olacağını bile belirleyen otoriteler varken bırakın bari adam parasını nasıl harcayacak kendisi karar versin. ister bir ay kaç alır, ister beş ay gider alır.
velhasılıkelam herhalde sebep kıskançlık malum gösteriş bunlarla oluyor artık ve buna fakir birinin sahip olması koyuyor bazı kişilere herhalde. yoksa sanmıyorum ya garibim aç kaldı diye düşünerekten demiyorlar bunu.
edit: ha söyleyeyim herhangi bir iphone modeline sahip değilim, kendi çapımda fakirim. ortalama bir telefon kullanmakla birlikte ve evet kontörüm de yok. yani bir insan maddi durumu yetmediği için iphone alsa da normal telefon kullansa da olmayabilir lan kontörü çok görmeyin.