aacsb-amba-equis olmak uzere uclu akreditasyona, gent-leuven-bruksel-st. petersburg-beijing olmak uzere 5 kampuse, belcika'da harvard esdegeri bir reputasyona sahip, uluslararasi arenada adi pek gecmeyen, financial times avrupa'nin en iyi isletme okullari siralamasinda ilk 15te olan, genel yonetim, pazarlama yonetimi ve finansal yonetim dallarinda tecrube oncesi ve executive mba olmak uzere tecrube sonrasi isletme yuksek lisansi programlari olan isletme okulu, an itibariyle okulum.
customized-tailored programlar haric hemen her program yuzde yuz ingilizcedir. hastalik ve is mulakati gibi raporlanabilecek durumlar haricinde derslere katilim sarttir, yuzde yuz devam kosulu vardir. derse gec kalinan 1 dakika, o dersin final notundan 20 uzerinden 1 duser, ikinci defa 2, ucuncu defa 4 puan duser. dersten kalirsaniz, ikinci sinav hakkiniz vardir, ama 100luk kagit verseniz de ikinci denemede alabileceginiz maksimum harf notu B dir.
siniflar 45-50 kisi kadardir. universiteden farkli olarak interaktiftir ve grup calismasi buyuk bir onem arz eder. populasyonun cogunlugunu flamanlar olusturur. 2014 mezuniyet yilinda yuksek lisans programlarinda 4, mba sinifinda ise 1 turk vardir. bu okulun yerel ogrencilerinin hemen hepsi ulkenin kaymak tabakasidir. bu demek oluyor ki ya cok caliskan ve zeki ogrencilerdir, ya da cok caliskan ve nufuslu bir babanin cocugu olan ogrencilerdir. derslerin cogu zor degildir, ancak programlar 10 ay kadar kisa bir surede ogretildiginden mutevellit calisma saatleri yogundur, uzundur. cogu isletme okuluna kiyasla 2 hatta bazilarinca 3 yillik ogretim yogunluguna sahiptir ve ogrenme cani cok diktir. kabul almak icin isletme okumus olmaniz gerekmez, bu demektir ki hemen her ogrenci farkli akademik gecmise sahiptir. kabul minimumu toefl 100, gmat 600, 3 uzeri ortalamadir. finansal yonetim bu sene 14000 EURO, genel ve pazarlama yonetimi programlari 12500 euro etikete sahip ancak bu miktarlar seneye artirilmaya baslanacak. merit ve need-based scholarship var ama tum okulda yuzde yuz burs alan yalnizca birkac kisi var.
sales ve marketing konularinda asmis profesorlere sahiptir. dekan m&a ustadi harvard phd'li phillippe haspeslagh. chairman ya da mutevelli heyeti baskani louis verbeke avrupadaki sayili hukukculardandir. nelson mandela'nin uzun donem sag kolu olarak calismi david venter bu okulda ders vermistir, ancak bu sene emekliye ayrilmakta. birkac turk profesor de var. oyku isik value added information technology, hakan umit decision sciences derslerini vermektedir.
okul kucuk ve select bir ogrenci grubu, yuksek bir aidiyat hissiyati verir. alumni tabani birbirini asiri tutar ve genelde iyi yerlerdedir. nestle ceo'su bu okul mezunudur.
belcika stabil ama yavas buyuyen bir ekonomi, muhafazakar bir is piyasasina sahip. sahsi fikrim yerel ogrencilere, ya da diger bir deyisle lisans derecesi yerel olan, yerel dili konusan ogrencilere is mulakatina cagirilma konusunda pozitif ayrimcilik yapildigi yonundedir. uluslararasi ogrenciler genellikle dunyanin fransizca ya da flamanca konusulmayan kisimlarindan oldugundan is bulmak biraz daha zordur. ama is izni almak firmalar acisindan zor degildir bir ingiltere kadar. calisan vergisi belcika'da herkes icin yuksek oldugundan, yerel ya da degil, firmalar cilgin miktarlarda vergi oder. maaslar baslangic seviyesi icin bir hollanda'dan, ya da almanya'dan dusuktur. gross olarak benzer miktarlar olsa da net elinize gecen miktar azdir. bunlar haricinde ovunup durduklari bedava healthcare, ve sene sonunda 2 bonus maas, genelde araba ve bedava benzin, takim elbise icin aylik kuru temizleme ceki gibi benefits/perks paketleriyle isverenler cazip olma cabasindadir, zira yapabileceklerinin en iyisi de budur. vergi sistemi oyle bir esitlik temalidir ki, brut maasiniz giris seviyesi icin ne kadar yukselirse yukselsin, net olarak herkes icin benzer miktara getirene kadar vergi kesilir.
yerel kulture disaridan bakildiginda, oturup kalkmasini bilen, socially-politically correct, kendime bakarim ben tadinda insan havasi vermekte. ancak, en azindan benim maruz kaldigim cevrelere baktigimda, pek oyle degilmis onu gordum. insanlar burada dedikoduyu bizim memleketten fazla seviyorlar. ama yigidi oldur hakkini yeme, almanya avrupa'nin inegi diye bellenmis ama sonuc almanlarinki kadar iyi olmasa da en azindan almanlar kadar caliskandirlar.
dunyanin kar amaci gutmeden uretilen 10 trappist birasinin 8i belcikada uretilir. sahane biralari var. rochefort, westmalle, la chouffe ya da westvleteren en guzel biralari kanaatimce. bazilari orval seviyor ben pek sevemedim. bu ulkede cikolata, patates kizartmasi ve mayonezin en dandik ya da en ucuz olani bile, dunyanin bircok yerindeki en baba esdegerlerine 1000 basar.
belcika kuzeybati avrupa'sinin geri kalani kadar yagisli ya da bulutlu bir havaya sahiptir. ruzgarlidir. soguktur. bunaltir. gelirken vitamin d takviyenizi unutmayin.
devlet daireleri turkiye'den bes beter. federal hukumet, yerel hukumet, zart belediye zurt belediye derken tonlarca calisani olan civil servant'lar yan gelip yatar, cilgin paralar ve tax benefitler alirlar. benden tavsiye, bu ulkede ya ab kurumlari ya da devlet kurumlari icin calisilir, geri kalan her sey yalan.
disaridan buyulu ya da en azindan zevkli bir dunya gibi gelebilir. nitekim mukemmel yonleri, eglenceli kisimlari tabi ki var. cok iyi arkadaslar edindim, cok guzel zamanlar gecirdim. ama dogrusu belcika da vlerick de zordur. zora katlanmadan guzel seyler kazanilmamasi gerektigine inancim tam oldugundan, buraya geleceklerin kendilerini cok siki bir calisma yilina psikolojik olarak hazirlayip gelmesini temenni ediyorum. kolay gelsin.
uzunca bir donem nelson mandela'nin sag kolu olarak gorev almis, guney afrika'yi apartheid doneminden demokrasi donemine gecis surecini yurutmus, pedagog, psikolog, devlet adami. muzakere gurusu, harvard gibi saygin kurumlarda da olmak uzere ust duzey yoneticilerden lisans ogrencilerine varana kadar ders vermis gonlu alcak, karakteri sevilesi insan. negotiation skills dersini son kez verirken ogrencisi olmayi buyuk bir seref olarak gordugum rol model profesorum. ne yazik ki artik balik tutma hayalini gerceklestirmek adina akademik ve profesyonel yasantidan uzaklasma karari almistir.
ana tarafindan italyan, baba tarafindan belcikali, dogma buyume guney afrikalidir. siyahi mahallesinde yetismis bir beyazdir.
esi paula venter, dersinden anladigimiz kadariyla para hirsi burumus kontrol manyagi lanet bir insan, yani yatirim bankacisidir.
esinden kisa donem de olsa kacmak icin cape town' da kiraladigi evi, ev sahibinin satmak zorunda oldugunu cakozlamasiyla elindeki kozu iyi kullanip 700,000 dolara baglamis, 2 sene sonra ayni evi 4,5 milyon dolara satmistir.* negotiation sayesinde ekonomi sinifi bir adet bileti, tek kurus odemeden business sinifi iki bilete donusturmesi hikayesi hayran hayran baktirir.
self-deprecating humour konusunda asmistir, dersler stand-up tadinda gecer ama asiri derecede ogreticidir.
ders sonrasi bara inip sizle bir bira bir viski icecek kadar alcak gonulludur.
kibardir, sosyal zekanin en ust mertebesidir, canimdir, adamdir.
ben hayatimda okula 1 dakika dersi kacirmamak adina bir kere kostum, o da bu adam icin kostum. yok boyle bir insan.
derin sesiyle sikca tekrarladigi repliklerden bazilari:
"thank you, but no thank you"
"off you go"
"we see loss, before we see gain"
"it's been a tremendous pleasure knowing you"
ing. günümüzde konuşma dilinde nispeten daha sık karşılaşılan bir deyiş:
1. sorgusuz sualsiz, şüphesiz.
2. muhalefet olmadan kabul edilmesi gereken, rakipsiz.
3. güzel anıları akla getiren harika bir dashboard confessional şarkısı. (1.55+)
tarzı hitap etmese de sözleri düşünceleri güzel bir magnetic fields şarkısı.
I don't want to get over you.
I guess I could take a sleeping pill and sleep at will
And not have to go through what I go through.
I guess I should take Prozac, right,
And just smile all night at somebody new,
Somebody not too bright but sweet
And kind who would try to get you off my mind.
I could leave this agony behind which is just what I'd do if I wanted to,
But I don't want to get over you cause
I don't want to get over love.
I could listen to my therapist, pretend you don't exist
And not have to dream of what I dream of;
I could listen to all my friends and go out again and pretend it's enough,
Or I could make a career of being blue
I could dress in black and read Camus,
Smoke clove cigarettes and drink vermouth like I was 17 that would be a scream
But I don't want to get over you.
basit sözleri ve derin manaları olan bir jack white eseri.
I want love to: roll me over slowly,
Stick a knife inside me, and twist it all around.
I want love to: grab my fingers gently,
Slam them in a doorway, Put my face into the ground.
I want love to: murder my own mother,
Take her off to somewhere, like hell, or up above.
And I want love to: change my friends to enemies,
Change my friends to enemies, and show me how it's all my fault.
And I won't let love disrupt, corrupt or interrupt me
I won't let love disrupt, corrupt or interrupt me
Yeah I won't let love disrupt, corrupt or interrupt me, anymore.
I want love to: walk right up and bite me,
Grab a hold of me and fight me, leave me dying on the ground.
I want love to: split my mouth wide open,
And cover up my ears and never let me hear a sound
I want love to: forget that you offended me,
Or how you have defended me when everybody tore me down
Yeah and I want love to: change my friends to enemies,
Change my friends to enemies, and show me how it's all my fault.
Yeah I won't let love disrupt, corrupt or interrupt me
I won't let love disrupt, corrupt or interrupt me
Yeah I won't let love disrupt, corrupt or interrupt me, anymore.
dünya üzerinde 1.5 milyardan fazla müslüman yaşamakta, fakat islam ülkelerinde 300 milyondan az insan yaşamaktadır. bu ülkelerde yaşayan insanların yüzde 100 ünün müslüman olduğu kabul edildiği takdirde dahi, müslüman ülke diye addedilen ülkeler, dünya üzerindeki müslümanların 5te 1inden azını barındırmaktadır.
evet, "müslüman ülkeler" diye bir ülke kategorilendirmesi vardır, fakat bu ülkelerin statüsü türkiye ile, endonezya ile, malezya ile bir değildir. türkiye olsa olsa anca "çoğunluğu müslüman olan ülke" kategorisine konabilir.
keane' in strangeland adlı albümünden çıkan 3. single.
sözlerindeki "east parade" kısmını heykel, "palace arcade" kısmını eski adliye, "sovereign light" kısmını da capella ile değiştirdiğimde, bana daha bi hitap eden şarkı.
I'm going back to the time when we owned this town
Down Powder Mill Lane, in the battlegrounds
We were friends and lovers and clueless clowns
I didn't know I was finding out how I'd be torn from you
When we talked about things we were born to do
We were wide eyed dreamers and wiser too
We'd go down to the rides on East Parade,
by the lights of the Palace Arcade and
Watch night coming down on the Sovereign Light Café
I'm begging you for some sign, but you've still got nothing to say
Don't turn your back on me, don't walk away
I'm a better man now than I was that day
Let's go down to the rides on East Parade,
by the lights of the Palace Arcade and
Watch night coming down on the Sovereign Light Café
Let's go down to the bandstand on the pier
Watch the drunks and the lovers appear to
Take time, just the stars at the Sovereign Light Café
I wheel my bike off the train,
Up the North Trade Road,
Look for you on Marley Lane
In every building, every street sign,
Oh why did we ever go so far from home?
You've got nothing to hide, you cant change who you really are,
You can get a big house and a faster car
You can run away boy, but you won't go far
Let's go down to the rides on East Parade,
by the lights of the Palace Arcade
Watch night coming down on the Sovereign Light Café
Stroll down to the bandstand on the pier
Watch the drunks and the lovers appear
Take time, just the stars at the Sovereign Light Café
La la la la la la la la
Yeah,
I'm going where the people know my name
La la la la la la la la
Yeah,
I'm going where the people know my name
bilgi paylaşımı ve analiz amaçlı nitelikli girilerin artık rağbet görmemesidir. uludağ sözlük, itü sözlük, ekşi sözlük de dahil, her sözlükte gerçekleşen hede.
sadece kişisel bilgiyle doldurulan anketlerin şipşak dolduğu, "şunu yapmak" yerine, "şunu yapan kız" - "bunu yapan erkek" gibi başlıkların bilgiyle yakından uzaktan alakası olmadan, kaynağa dayandırmadan, yalnızca kişisel yorumlarla doldurulduğu gerçeğidir.
küçük şirketlerin desteklenip çoğalması gibi bir amaçla ortaya atılmış bir slogan olsa da, ironik bir biçimde zaman içerisinde hipiler, aktivistler, alternatif karakterler bu sloganı edinmiş ve orijinal amacı haricinde bir güzel kullanmışlardır.
hollanda ve belçika' da tüketilen bir kahvaltılık. ekmek üzerine konan çikolata parçacıklarıdır. sade beyaz ekmekle ya da önce ekmeğin üzerine kahvaltılık yağ sürülüp üzerine konarak yenir. de ruijter adlı markası meşhurdur.
i'm with you albümlerinden güzel bir rhcp şarkısı. sözleri şöyle:
Stop marching 'cause you think you shot to number one,
Counting days and skipping your stones into the sun.
Overrated on the form it goes to where you turn,
I'll be yours tonight,
Living the dream of a meteorite!
Stop jumping 'cause we got something to say, yeah
Young lovers keep it pumping in the streets of L.A., yeah
Short stroking butterfly,
Better to go for broke.
What you're smoking maryjane?
It doesn't make you choke.
Jumping the fence, riding the waves,
Can you take a joke?
I'll be yours today,
Living the dream with a capital K!
Stop jumping 'cause we got something to say, yeah
Young lovers keep it pumping in the streets of L.A., yeah
Tell me now, tell you how,
Just show me where to sit.
Make time for love and your happiness.
The mothers of invention are the best.
We all learn and struggle with some loneliness.
A tender mess for everyone I guess.
I guess.
Half blinded,
I'm reminded how to find myself
Nickel and dime I think,
It's time to play some musical chairs.
Dirty laundry, what a wandering,
Ask her if she cares.
I'll be yours and more,
Better than ever like never before!
Stop jumping 'cause we got something to say, yeah
Young lovers keep it pumping in the streets of L.A.
Make time for love and your happiness.
The mothers of invention are the best.
We all know and struggle with some loneliness.
A tender mess for everyone I guess.
I guess.
Sweet talking, there's a marker,
To your part of town.
Never again,
We're trying to see your love supremed and bound.
Is it ever meant to be,
And is it so profound?
Is it you and me play it to one make history.
A history.
Said yeah,
Oh yeah.
Said yeah,
Oh yeah.
Said oh yeah,
Oh yeah!
muhabbetin tıkandığı anda başvurulan, risk faktörü yüksek olan yöntem. 3 şekilde sonuçlanması şiddetle muhtemeldir:
+ ben de işte şu burçtanım.
- aa sen de mi şu burçsun? o burçtan bi sevgilim oldu da ne lanet insandı. evlerden ırak aman aman.
+ her insan öyle olmak zorunda değil tabi..*
+ hangi burçsun?
- şu burcum.
+ hadi ya o burç böyle böyle böyledir.
- öyle miymiş? hiç haberim yok.* sen?
+ ben de bu burcum.
- * benim de sabah erkenden uyanmam lazım söylemeyi unuttum.
+ evine kadar bırakiyim?
- yok ya 2 adım hemen şurdan zaten
+ peki.*
+ benim burcum da bu.
- aa bu burç musun? o burçtan bir arkadaşım var, dünyalar tatlısıdır, çok iyi anlaşırım.
+ ihihihi*
3-4 senedir üniversite öğrencisi olanlar da dahil olmak üzere, inanılmaz derecede yaygın bulunan üniversitelidir.
- hayri şu kız güzelmiş b'olum, kesin sevgilisi vardır?
+ hala lise aşkıyla berabermiş selim abi.
- bu da mı gol değil hayri
- şu kız nasıl peki hayri? bence pek cici, muhabbeti de hoş.
+ selim abi 2 ay evvel liseden bir arkadaşıyla çıkmaya başlamışlar
- monaco hayri
- geçen nazife sizin arkadaş grubuyla taksim' e gelmiş ne ayak? boşta mıymış?
+ liseden bir arkadaşını da getirdi selim abi. kız çocuğa fena yazıyordu yalnız.
- üstüne bi cigara yakalım o zaman.
+ yakalım selim abi.
fiziki görünümü ve sosyal fonksiyonu kötü olan*, dışlanmış, garip, inek insan. geek ve nerd' den farklı olarak, fiziksel aşağılama da içerir. geek olmak ve nerd olmak çağımızda kötülenen bir şey değilken, dweeb olunmak istenecek bir şey değildir.
bir efsaneye göre açılımı dick with eyebrows* olup, aslında insana yürüyen bir penis benzetmesi yapılmaktadır. bu durumun doğruluk payı varsa, içerik olarak olmasa da karşılığı anca şu olabilir:
parti esnasında genelde alkolün etkisiyle meydana gelen minik hatalardır. genelde bir şeyi kırmak, bir şeyi dökmek en yaygınıdır. birahiden bardağa bira dökerken üzerinize sıçraması gibi..
amsterdam' da müzelerin yoğunlukta olduğu, bol yeşillikli bir parkı içinde barındıran, türkiye' de olsa mangal yapan piknikçilerle dolup taşacak tatlı bir meydan. bayağı büyükçedir.