creedence clearwater revival'ın belki de en güzel şarkısıdır. masum bir çiftlik çocuğunun masum hayatını mı anlatıyor, yoksa amerikan tarihinin yüz karası köleliğe mi gönderme yapıyor bilmiyorum ama; countrynin özetidir bu şarkı orası kesin.
edit: şarkı lead belly'nin miş la. neyse ama siz ccr coverını dinleyin. o daha güzel. :)
şimdi bu ikisi nasıl aynı başlıkta olur demeyin hemen. başlığın aslı "adnan menderes anadolu lisesi öğrencilerinden rock you like a hurricane cover'ı" idi. fakat bunu yazınca sözlük "ebenin ..." diye bi uyarı verdi. o yüzden böyle oldu.
neyse efendim. vodafone bilmem ne festivalinden, oldukça ilginç bir coverdır. altındaki yorum ise daha da ilginç ve bir o kadar da haklıdır. oynatalım uğurcum:
"benimo diyosam benimo" diye diye oğlanı maymun eden, çok afedersin kaşar kızdır. ziftin pekini ye hayvan. versene çocuğa bi tane. bi tarafı şişicek valla oğlanın ya. o zaman da de bakalım "benimo diyosam benimo" diye. sıkar tabi biraz. zaten ortam çayır...
bir zamanlar, samsun sahillerinde "çıtır ayhan geldi haanııım" diye bağırarak simit satan bir abimizdi. şimdi napıyordur bilmiyorum valla. ama koskoca herifi "simidim taze, simidim çıtır" diye diye koşarken görmek, çocukluk travması mıdır, yoksa güzel bir yaşantı mıdır bilemedim.
bağlama çaldığım zamanlarda, şahsımca, deneysel olarak yapılmıştır. kanımca gereksiz bir harekettir. ne distortiondan tat alabiliyosun, ne bağlama çaldığını anlayabiliyosun. saçma salak gürültü oluyo. gerçi o şekilde blind guardian mı ne çalan bi dayı vardı, buradan onu ve tüm gönül dostlarını tenzih ederim.
peki sorarım; behiç pek bu yazıyı yazmadan önce, ben de dahil pek çok kişi de keten inşaat kalitesini tanımadan önce behiç pek'e yapılan muamele unutulacak mıdır hakikaten? keten inşaat'ın itibarını zedeleyebilecek bu yazı yazılmadan önce, behiç pek'e adeta o*ospu çocuğuymuş gibi davranılması, daha sonradan bence özür yazısı bile sayılamayacak komik bir yazının basında yer alması yüzsüzlük değil midir?
ne diyeyim artık hakikaten bilmiyorum.
edit: ayrıca keten inşaat'on internet sitesindeki "basında biz" sayfasında bu konuya zerre değinilmemiş olması?
daha çok kafada kulaklıkla müzik dinleyen kişilerin başına gelmekle birlikte, hoparlördeki müziğin kesildiğini bile fark edemeyenler vardır.
sebepleri değişiktir. aşıksındır belki mesela... zaten müzik değil, onun sesi çarpıyodur beyninin duvarlarına. veya msn'de, "msn mi kaldı lan dingo" dersen facebook'ta yazışıyor olabilirsin. ya da öküzün teki sinirini bozmuştur, ona kafanın içinde ayar veriyorsundur, kim bilir... hatta belki gecenin dördünde entry kasıyosundur harıl harıl...
sebebi ne olursa olsun, insan algısının hakikaten ne kadar seçici olduğunu gösterir biz minimoylara.
ne zaman birinci ya da ikinci nesil bir yazarın ismine tıklasam, görüyorum ki yazar kişisinin karması en az 700-800. "e ne alakası var." dediğinizi duyar gibiyim. şu alakası var:
1- demek ki bu adam sözlükte pek kavga etmemiş. düşman kazanmamış, düşman olmamış. tatlı tatlı entrysini girmiş, bilgi verici başlıklar açmış. sözlüğü olması gerektiği gibi, bir sosyal paylaşım aracı olarak kullanmış; öğrenmiş öğretmiş. eksi oy alarak tatmin olmamış. kimsenin değerlerine dil uzatmamış. yazarlaron entrylerine göz atarsak görüyoruz bunu.
2- demek ki eskiden yazarlar, artı oy konusunda daha cömertlermiş. misal, eski yazarlardan birinin coştuğu entrylerine, veyahut en beğenilen enrtylerine bakıyorum. tamam entry güzel. yazar medeni bir şekilde görüşünü belirtmiş; araya bir kaç espri sıkıştırmış. güzel olmuş yani. ama aynı zamanda öyle coşacak kadar güzel de değil entryler. başlık mesela çok tutulmamış, iki üç sayfa gitmiş ama, ilk entry gerçekten çok artı oy almış.
3- aynı zamanda eksi oy konusunda da yazarlar pintiymiş tabi ki. bunun sebebi de büyük ihtimalle ilk maddedir. şu an aramızda eksi oy vermek için başlıktan başlığa yaralı ceylan gibi seke seke gezen arkadaşlar var. sayıları da azımsanamayacak kadar fazla. şimdi isim verip kimseyi rencide etmek istemiyorum, onlar biliyorlar kendilerini.
ben böyle düşünüyorum. büyük değişimi de sayının fazlalığına bağlıyorum. "nerde çokluk, orda bokluk." diye boşuna dememiş atalarımız. neyse uzun oldu. hadi sağlıcakla kalın canlarım.
not: bu analizde "sözlük selebritisi" olarak anılan efsane yazarlar gözardı edilmiştir. onların karmalarının komik ve eğlenceli olmalarından dolayı yüksek olduğu aşikardır zaten.
not2: bu analizde eski zaman trolleri de gözardı edilmiştir. o zamanlar da can sıkıcı insanlar varmış sözlükte doğal olarak. yani bütün genellemeler gibi bu da * yanlıştır.
8 mb parası verdiği halde şu an 56k dan giren yazar kişisinin isyanıdır. ilk önce bir tek benim internetim yavaş sandım ama sosyal medyadan gördüm ki türkiye çapında bir mallık var. bence artık isyan vaktidir. herkes elindeki kağıda "ttnet sana kafam girsin" yazıp, türk telekom a resmini link olarak ya da * postayla göndermelidir.
hadi bakalım.
edit: birinci geleneksel tabi. burası türkiye gençler.
edit2: bugünkü arızanın elde olmayan sebeplerden olduğu ortaya çıkmıştır. lafımız şimdilik geri alınmıştır. saygılar.
uefa'nın, fenerbahçe hakkında pek çok konuya açıklık getirdiği mektubu. şikeden, şampiyonlar ligine, küme düşme meselesine kadar açıklamalar var. tarafsız olarak koyuyorum.
mick jagger'ın kurduğu, benim de bugün haberim olan efsaneler efsanesi gruptur. üyeleri mick jagger (evet gerçekten rolling stones'taki), joss stone (soul'un kraliçesi derler), damien marley (bob marley'in oğlu), dawe steward (zamanında bon jovi'ye mick jagger'a bono'ya beste satmış bir dayı) ve a.r. rahman (film müzüğü kompozitörüymüş bu abi)dır. hayal değil gerçek halley halley durumları.
son derece doğru ve yerinde bir tespittir. bu yaz arkadaşlarla naçizane bir interrail maceramız oldu.tabi oralarda sigara yerine kol böreği sattıklarından free shoptan iki kişi 4 karton sigara aldık geziyoruz. geziyoruz da, birader yoldan gelen geçen sigara istiyor. en az iki paket hibe etmişimdir. hayır derdim verdiğim sigara değil, yine olsun yine veririm de; e be pezevenk, cebinde benim dört katım para var, gelirin benimkinin 7 katı. git bi löki strayk al anasını satayım. hala sömürgeciliğe devam valla, hiç değişmemiş adamlar.
adamlar böyle böyle zengin oluyorlar hafız.
toplumumuzun olmasa da, pek çok sigara içenin kanayan yarasıdır sigara içerken bastıran tatsız kaka. misal, bir buçuk iskenderi höpür höpür höpürdetmişiz. arkasından, aldığımız kolesterolün hepten ebemizi s*kmesine yardım edecek bir keyif sigarası yakmak isteriz. ancak ilk fırttan sonra o da ne? pelvis bölgemizde dayanılmaz bir ağrı ve kalleş kakanın affedersiniz ucundan baş vermesi... sigarayı bile bitiremeden tuvalete koşmak zorunda kalırız. ha defekasyon işleminin verdiği keyif de azımsanacak düzeyde değildir ama, sigarayı bitirdikten sonra halledebilsek ya onu. olmuşken tam olsa?
ben mi çok şey istiyorum acaba? neyse bu kadar bok muhabbeti yeter.
edit: yahu kişileştirme yaptıydım ama içerikten çok başlık dikkat çekmiş. olsun canımız sağolsun.
ps: tadına bakmadım.
filmlerde sık sık gördüğümüz bariz doğrudur. iyi adam (büyük ihtimalle esas oğlan ya da esas kız) yardırıp geçmiştir. işini bitirmiş, topukları kaba etini döve döve kaçmaktadır. arkasından en az 15 kötü adam adamı ateş etmektedir. yüzlerce mermi/ok/pıçak/şuriken uçuşmaktadır. ancak bir tanesi bile iyi adamı vuramaz. lan oğlum o kadar mermiyi gözünü kapayıp sağa sola saçsan, bir tanesi elemanı bulur. filmlerde kötüler hep bundan kaybediyor aslında.*
şimdi başlığı görünce hemen seksli meksli * terbiyesiz şeyler gelebilir akla. ama bi otur da dinle. neyi mi? şarkıyı tabi ki. çünkü ooh yeah moby'nin çok güzel bir şarkısıdır.
~kontrpiye
~
saygılar.
başlığın aslı "eline bavul alıp kulağına müzik takınca gitmek temalı filme bağlayan insan" olacaktı; ama öyle yazınca sözlük bana eşşeğin z*ki dediğinden mütevellit böyle oldu.
neyse olduğu kadar artık. bu insanlara ben de dahilim ve hadi itiraf edelim, pek çoğumuz bilfiil icra ediyoruz bu mallığı. sigara yakarken gözleri kısıp, artistik baş hareketleri yapmalar. uzaklara (sokağın başına) melül melül bakmalar. peki aslında nedir? budur:
-abi, hayırdır nereye?
-ne önemi var candaş. hepimiz rüzgardaki kurumuş yapraklar gibiyiz. hangimiz biliyoruz ki nerden gelip nereye gittiğimizi? hangimiz takip edebiliyoruz ki? hangimiz anlayabil..
-abi abartma lan. nereye gidiyosun söyle işte amk.
-çorlu'ya aile ziyaretine lan tamam.
-bu bavul?
-yıkamalık çamaşırlarım.
-başka sorum yok sayın hıyarağası, hadi baş baş.
-her gidişin..
-la sıs!
evet bazı insanlar yalnızdır. evinde tek başına viski içer, çekirdek çitler. diğer iki ev arkadaşı kim bilir nerdedirler. bazılarının hayatı asla düzene girmez. bazı puştlar babasına çekmişlerdir. aşktan soğumuş, yaralanmışlardır.
ama yaşam dediğin böyle işte,
altını şer,
incisi ker.
jeanette isimli tatlı bir kız tarafından 1971 de söylenmiş tatlı bir şarkıdır. gerçi şimdi jeanette anneannem yaşındadır ama neyse. sözlerini yazayım da tam olsun :
yo soy rebelde porque el mundo me ha hecho así
porque nadie me ha tratado con amor
porque nadie me ha querido nunca oir
yo soy rebelde porque siempre sin razón
me negaron todo aquello que pedí
y me dieron solamente incomprensión
y quisiera ser como el niño aquel
como el hombre aquel que es feliz
y quisiera dar lo que hay en mí
todo a cambio de una amistad
y soñar y vivir
y olvidar el rencor
y cantar y reir
y sentir sólo amor
yo soy rebelde porque el mundo me ha hecho así
porque nadie me ha tratado con amor
porque nadie me ha querido nunca oir
y quisiera ser como el niño aquel
como el hombre aquel que es feliz
y quisiera dar lo que hay en mí
todo a cambio de una amistad
y soñar y vivir
y olvidar el rencor
y cantar y reir
y sentir sólo amor
lalalalalala...
lalalalalala...
lalalalalala...
biraz ben, fazlasıyla da gugıl transleyt bir de çeviri:
asiyim çünkü dünya da bana aynısını yaptı
çünkü kimse bana sevgiyle yaklaşmadı
çünkü kimse beni duymak istemedi.
asiyim çünkü o hep sebepsizce
reddetti her istediğimi.
ve bana karşı hep anlayışsız oldu.
ve çocuk da olmak isterdi
mutlu adam gibi.
ve ben de onu içimde isterdim.
her şey bir dostum için;
ve düşlemek ve yaşamak,
ve kötülüğü unutmak,
ve şarkı söylemek ve gülmek
ve sadece aşkı hissetmek için.
asiyim çünkü dünya da bana aynısını yaptı
çünkü kimse bana sevgiyle yaklaşmadı
çünkü kimse beni duymak istemedi.
asiyim çünkü o hep sebepsizce
reddetti her istediğimi.
ve bana karşı hep anlayışsız oldu.
ve çocuk da olmak isterdi
mutlu adam gibi.
ve ben de onu içimde isterdim.
her şey bir dostum için;
ve düşlemek ve yaşamak,
ve kötülüğü unutmak,
ve şarkı söylemek ve gülmek
ve sadexe aşkı hissetmek için.
lalalalalala.. falan filan
filmlerde ve dizilerde, karakterlerin aşırı cesareti sonucu ortaya çıkan karizmadır. adamımızın mekanı basılır ve zaten filmin başka bir karakteri olan başka bir adam, adamımıza silah doğrultur.
adamımız: a
diğeri :b
a: burda ne işin var senin
b: bana yaptıklarının hesabını sormaya geldim. gebereceksin!
a: (hmss *) öyle mi coni? sende o cesaret var mı peki ha? sende intikam alacak, bana benzeyecek cesaret var mı!
b: (sıçızlar)
ya hocam bırak şimdi, kim inanır buna ya * . behzat amirim bile bi yusufluyo silahı görünce. yeme bizi coni.
filmlerde sıkça şahit olduğumuz karizmadır. şöyle ki:
(bam bam, ciuv , ahhh)
- jack adamım!
- ben iyiyim, kaçmalarına izin verme!
- jack yaran çok kötü, hemen bir doktor bulmalıyız!
- sana ben iyiyim dedim. beni öldürmek için ufak bir sıyrıktan fazlası gerekir dostum.
- ne ufak sıyrığı amk, kolun kopmuş lan!
- bantla şeapardık onu...
takdir edersiniz ki ikinci sınıftan beşinci sınıfa kadarki dönem bir erkek çocuğunun en denyo olduğu dönemdir. zaten küçük olan beyin sadece kantinden sürekli alınan ciklet, sulugöz bok püsüre çalıştığındandır bu herhalde. bu yüzden o yaşlardaki bir erkek çocuğunun herhangi bir oyunu anormal derecede önemsemesi gayet normaldir.
neyse, oyunumuz doksanlarda çocuk olma şerefine nail olmuş herkesin sevdiği yerden yüksektir. kahramanlar ise ben ve okulumuzun binasının dış cephesinde bulunan, ne boka yaradığı belli olmayan bir merdivenin korkuluğu..
işte ikinci veya üçüncü sınıf şimdi tam hatırlamıyorum. o sene sınıfımızda, her teneffüste feryat figan bahçeye koşup son geleni ebe yapmak suretiyle yerden yüksek oynamak moda olmuştu. bahsettiğim merdiven de en gözde yerden yüksek mekanımız. daha sonradan hiç bir sporda başarılı olamayacağını anlayan ben de her zaman ilk ebe olurdum. sonra artık bala göte birini yakalarsam iki buçuk saniyeliğine falan ebelikten kurtulurdum.
bir gün yine ebeydim. ebeliği vermemden takriben on * saniye sonra tekrar ebe olmuştum. bu yüzden de sinirden afedersiniz götümü kesecektim. bana göre merdivene yakın olan arkadaşlarımdan birine yöneldim. öyle azimli koşuyordum ki usain bolt dünya rekoru kırarken böyle azimli koşmamıştır. dedim ya denyoluk. ucunda ölüm olsa yakalayacağım o namerdi. koştum, koştum; arkadaş merdivene çıktı mal gibi yine koştum. o an ayağım bir tanımlanamayan duran cisme takıldı ve iki ayağım birden yerden kesildi. malum, kinetik enerjimden ötürü * yere düşmedim; düşemedim. aynı hızla kafamı korkuluğa bir vurdum ki.. artık ben korkuluğa girdim diyemiyorum, korkuluk bana girmiş.
uyandığımda korkuluktan yaklaşık 1,5 - 2 boy uzaklıkta oturuyordum. oynayanlar bilir, call of duty de yanında bomba patlayınca bir efekt vardır. bilmeyenler de er ryan ı kurtarmaktaki normandiya çıkartması sahnesini hayal etsinler, aynı efekt. boğuk bir ses duyuyordum. etrafımda insanlar yavaş çekimde bana doğru koşuyorlar. bir arkadaşımı yarım yamalak görüyorum. adını hala unutmadım, çağlar. bağıra bağıra kafamı işaret ediyordu. işaret ettiği yere elimi uzattım, sıcak bir sıvı. şöyle bir elime baktım, kırmızı da bir şey. o an tekrar bayılmışım.
yeniden uyandığımda dört arkadaşım üyelerimden tutmuş ilkokul hocam, afet hocamın yanına götürüyorlardı beni. hocam beni gördü; olanca soğukkanlılığı ile telefona yöneldi ve direkt annemi aradı. annem okulum eve elli metre kadar bir mesafede olduğundan gerçek anlamda koşa koşa yanıma geldi. bir dakika sonra da müdürünün arabasını ödünç almış babam. beni kıpraştırmadan bir polikliniğe götürdüler ve hikaye de burda bitti.
o gün tutturduğum loto; kafatasında çatlak, altı dikiş ve saçlarımın arasındaki daimi yara iziydi.
ha bu olaydan sonra denyolar denyosu ben duruldum mu? hayır. kafamda dikişlerle maç mı yapmadım, kafa golü atmaya çalışırken dikişleri mi patlatmadım.
pre-beatles olarak da görülen the quarrymen in ilk kaydı olan parçadır. bir anlamda elimize ulaşan ilk beatles kaydıdır.
anladığım kadarıyla sözleri şöyledir:
in spite of all the danger,
in spite of all that maybe;
(aaaaah)
i'll do anything for you,
anything you want me to,
if you be true to me.
inspite of all the heart ace,
that you may cause me;
(aaaaah)
i'll do anything for you,
anything you want me to,
if you be true to me.
i'll look after you,
like i've never done before.
i'll keep all the others
from knocking at your door.
in spite of all the danger,
in spite of all that maybe;
(aaaaah)
i'll do anything for you,
anything you want me to,
if you be true to me.
inspite of all the heart ace,
that you may cause me;
(aaaaah)
i'll do anything for you,
anything you want me to,
if you be true to me.