"türkiye'de yetişkinler arasında yaygın olan masal. solcusu sağcısı yok bu olayın. gerizekalılıktır düpedüz. sırf kendi ideolojisi, kendisinin savunduğu egemen güçler ya da egemen güç adayları daha da güçlensin diye beynini saçma sapan ideolojik masallarla doldurduğu gencecik insanları çatışmaya yollar. hayatta kalırsa kalır. kalmazsa? ölümsüz olur. hassikrir oradan! sizin inancınız ne bilmiyorum. ölümden sonra hayat olup olduğuna inanıyor musunuz bilmiyorum sikimde de değil. çünkü gerçek sizin tercihlerinizden bağımsız olarak var olacaktır ve gerçek de diyor ki ölümden sonra hiçbir bok yok! sizi kandırıyorlar. hiçbir insan başkaları uğruna ölünce ölümsüz olmuyor inanmazsanız bütün ölülerin mezarlarını kazın en iyi durumdakinin cesedi şu an yılanların binbir çeşit böceğin sindirim sisteminde dolanıyor! ha bunları o ölümsüzlüğü savunan dingillere söyleyince; "onların hatırası ölümsüz oluyor biz hatırlıyok" diyorlar. lan göt! adam öldü istersen tüm dünyayı lazerle o adamın yüzü şekline getir bi sikim olmaz! anısında yaşayacakmış, yarrrrağımda yaşayacak öldü. siktir git sen ölümsüz ol lan o zaman amın evladı! kimseyi de senin için, ideolojin için, devletin için, vatanın için çatışmaya falan çağırma."
Matrix üçlemesine gönül vermiş, felsefesini anlamaya çalışmış, aksiyon sahnelerini tekrar tekrar gözleri dolarak izlemiş kişilerin unutmadığı repliklerdir.
Ben başlıyorum:
Dinliyorum, dinleniyorum, dem vurup,
demleniyorum, yorum yapıyorum, stres
oluyorum, duruluyorum. Durulduğum yerde kurulduğum gibi vurulduğum köprünün yamacında sarmaşıkmışçasına sallanırken parasal meseleleri dert edip bir o kadar da sallamıyorum. Faili meçhul haberleri okuyup faillerin fail'larını araştırıyorum. Belgesel izleyip, çekirdek çitliyorum lakin çekirdek çok
tuzlu vücudun su tüketmesi gerektiğini
düşündürüyor hemen damacanayı
kapıyorum damacanayla yaşadığım kısa ilişki bana Süleyman Demirel'i anımsatıyor, buruş buruş suratı buruş liyi hatırlatıyor derken bu şüphe beni meraka gark ediyor. Meraktan gelecek hayır hıyar doğrarken elini kesen bir garip ev hanımını düşündürüyor, düşündüren her durum bizi öylece güldüremiyor. Gülmek için harcadığımız enerji sarfiyatına bakılırsa galiba birileri buralara derhal baraj yaptırsa iyi olacak gibi
diye düşünüyorum. O kadar varım ki
düşünüyorum da.
Tepkiselliğin çok yaşandığı bir depresyon türüdür. Aşırı yeme, kilo alma, aşırı uyuma ve karşı cinsten red cevabı alınca aşırı duygusallığa bağlayıp kendine gelemeyen bir duygu durumu vardır. Paranizi denen kollarda ve bacaklarda ağırlık vardır. Çünkü bu kişiler genelde obez kişiler olurlar. Her yaz grubunda görülebiliyor.
Ortalıkta depresyondayım diye gezip acı çekmeyi iyi biliyorsunuz. Benden tavsiye depresyonun hangi tür depresyon olduğunu öğrenip öyle acı çekmeye devam edin, daha havalı oluyor.
Amiyane tabirle götü başı ayrı oynayan bozuklukta denebilir. Hem manik belirtilerini hem de depresyon belirtilerini utanmadan barındırabilirler. Bir anda mutsuzken aşırı mutlu hale dönüşebilirler. Ya da konuşkan aşırı hareketli, fikir uçuşmalarını barındırdığı bir anda depresif bir havaya bürünebilirler. Aşırı para harcama alışkanlıkları vardır. Bu bozukluk cinsiyet ayırt etmez, acımaz. Ama havalı bir bozukluktur. Eğer bir bozukluk hakkım olsaydı bunu tercih ederdim.
hayatın dönüm noktalarından biri sayılır. O gün orda öylece sadece kendinle baş başasındır.
zor bela eşyalar dolaba sığdırılmış, odadakilerle "ilk kim konuşacak" sabır denemesine başlanmış, zayıf halkanın ortaya bir konu açması üzerine kaynaşılmış gün. işte tam olarak bugündür.
sürekli aynı şeylerin tekrarlandığı, klişe olmuş durumlar ya da saçma bir şeyin savunulucuğunun yapıldığı durumlarda denen cümledir: bi bitmediniz amk.
Burçlara inanan insanların hala olması buna örnektir.
bu sene nifak tohumu eken yetiştiricilerinin yüzü gülmüştür, fiyatlar son 5 yılın en yüksek seviyesine gelmiştir. Bu istatistikle birlikte seneye nifak tohumu ile uğraşan insanların sayısının artacağı düşünülmektedir.
"olmadı bi çay içeriz."
"çay mutluluktur."
"savaşma, çay demle"
"bi çay koyunca düzelir her şey"
"şu hayatta beklentimi karşılayan tek şey çay"
"abi buraya 2 çay bi oralet"
"çay bella çay bella çay çay çay"
hede hödö hede hödö
olm çay yeni çıkan bir içecek mi, yıllardır
içiyordunuz amk şimdi mi aklınıza geldi çayın varoluşu. Çaya sürreal bir anlam yüklemeler, imgeler dünyasında boğmalar. Görende çayla orgazm oluyorsunuz sanır. Lütfen abi sadece
çay için, çayın dili olsaydı küfrederdi kesin.
Her insan çekerek açılan bir kapıyı iterek( ya da tam tersi) açmaya çalışma gafletine
düşecektir.
Bir keresinde bi arkadaş çekerek açılan bir kapıyı iterek açmaya çalışmıştı. Çaresizdi, kelimeler kifayetsizdi. Bana baktı, kafamı eğdim. Bir şey söyleyemezdim yüzüne, dehşete düşmüştü, hayatın en çaresiz anlarından birini benim karşımda yaşamıştı.
eskiden dolmuştayken, otobüsteyken falan yolculardan sırasıyla para toplayan bir adam vardı. Şimdi çok fazla kalmadılar ama eskiden çoktu işte o adamlar.
Neyse o adamlar herkesten üçer beşer lira toplarken bir an da ellerinde tomarla para birikirdi ve sanki gözümüze sokar gibi önümüzde teker teker sayardı hepsini. Bir de o paraları cebine falan da koymazdı, gömleğinin üst bölümüne koyar göğsünde bir belirginlik yaratırdı. Işte ben adamların çok zengin olduğunu düşünürdüm ve ilerde onlar gibi olup çok para kazanmak isterdim. Doktorluk, mühendislik hepsi hikayeydi bu mesleğin yanında.
Ne bilebilirdim ki o adamın fakir fukaranın teki olduğunu, elinden o kadar paranın sanki üzerinde süzgeç varmış gibi bütün paraların geri aktığını elinde geriye bir kaç bozukluk kaldığını.
Ama artist davranışları vardı işte belki de o yüzden bu mesleğe bel bağlamış, çok para kazandığını düşünmüştüm.
en kaliteli, en uzun ömürlü, en delikanlı t- shirt'tür.
bunun üstüne bişey dökülse
üzülmezsin, kapı koluna takılsa sikinde olmaz, gece yat sabah dışarı git spor yap bi sikim olmaz, artık bi süre sonra üzerinde salaş bi görüntü haline gelir ama yine de giymeye devam edersin, atarsın makinaya yıkanır hoop ne leke kalır ne bi şey, eski haline döner hemen.
bir de özenle gidip 90-100 tl ye domalarak kalite markadan
aldığın t-shirt vardır, amk rüzgardan üzerine kül gelir yerinden zıplarsın, bi damla çay
dökülür hemen yıkamaya gidersin, bi yere falan takılsa siki tuttun, hele makinaya atmaya siksen kıyamazsın zaten makinadan
çıkın asla o ilk aldığın gibi olmaz, ya boğazı genişler kolu sarkar falan, valideyle durduk yere kavga edersin "ya kaç derecede yıkıyorsun bunları be kadın, ne hale gelmiş amk" dersin, huzurun kaçar, hayatında durduk yere gerginlik başlar.
sözün özü, gelmiş geçmiş en vefalı t-shirt'tür. Uzun süre bırakmaz seni. Ama bir gün gelir ayrılır senden onu annen tarafından parçalara ayrılmış cam silmeye falan yarayan bez olarak görürsün .
televizyon dizilerinde eşcinselliği komedi unsuru olarak gösterdiniz bizlerden homofobik olmamamızı bekleyemezsiniz.
her reklamda kadın vücudunu kullandınız, bizden kadını metalaştırmamamızı bekleyemezseniz.
bize savaşlarda ölenleri insan olarak değil; sayı, istatistik veya şehit olarak gösterdiniz bizden insan yaşamına saygıyı bekleyemezsiniz.
geçmişteki muhteşem ülkemzin
muhteşemlik sebebi olarak beynimize derslerde savaşları pompaladınız bizden şiddet karşıtı olmamızı bekleyemezsiniz.
kendi okullarınızda beynimize islam'ı bir din olarak değil de tek doğru olarak öğrettiniz bizden başka dinlere saygı bekleyemezsiniz.
bizlere aşkı ve seksi tabu olarak sundunuz, tanıdığımız her dişiyi zihnimizdeki kerhanelerimize hapsedip bilincimizde defalarca becerip dışarıda elele gezen
çiftlere saldırmamıza şaşırmamalısınız.
bize meslekleri sadece para kazanma aracı olarak sundunuz, dürüst ve namuslu işler yapmamızı bekleyemezsiniz.
ödev olarak kısıtlı sürede zorla osmanlı-türk edebiyatı okutup kendi istediğiniz fikirleri bulmamızı emrettiniz, bizden kitap okumamızı bekleyemezsiniz
ya da pucca, pink freud gibi embesilleri okursak bizi yadırgayamazsınız.
tecavüze uğrayan kadınları dışlayıp devlet eliyle işletilen kerhanelerde terlediniz, bizden kaliteli bir ahlak anlayışı bekleyemezsiniz.
bizleri türk, ingiliz, alman, ermeni, arap diye ayırdınız faşist olmamız bizim suçumuz değil.
her zaman kendi güzellik anlayışınızı dayattınız, zayıflamak için bir bok yemiyorsak, hayvanlar üzerinde test edilen kimyasalları sürmeden yaşayamıyorsak kızmayın bize.
resim-müzik derslerini sadece zaman geçsin diye isteksiz hocalar tarafından verdiniz bizden sanat adına bir sik istemeyin.
bizlere geçmişte yaşamış bazı insanları put olarak sundunuz, yasalarınızla onları korudunuz, özgür düşünmemizi ne yüzle
isteyebiliyorsunuz?
para kazanmayı yegane amacımız
bellettiniz bize, para sahibi olmayı iyi bir şey olarak gösterdiniz, fakire saygı falan duyamayız biz!
hayvanların bizim yaşamamız için gereken doğal bir kaynaktan başka bir şey olmadığına inandırdınız bizi, kedilere tekmelersem kızmayın bana.
kötülüğü yasakladınız ve bizi iyi olmamız için zorladınız, eğer bu kadar kötü insan çıkmışsa ortaya baskıcılığınıza teşekkür edin.
kendi leş düşünce yapılarınızı birleştirip bizim gibi bir nesil yarattınız. bizler kanlı canlı insanlar değil sizin ölü zihniyetinizin cesetleriyiz. sizler ölü bebekler doğurdunuz. bizden mutlu olmamızı beklemeyin çünkü ölü çocuklar gülümseyemez!
hukukszuluğun tavan yaptığı ülkede bugün toplamda yaklaşık 14 bin yıl ceza verildi sanıklara. Tamam bu cezaları sonuna kadar hakedenler vardı ama bu hukuksuzluğun olmadığı anlamına gelmiyor. Gazeteciler daha ne suç işledikleri bile doğru dürüst belli değilken Tetikçi Sedat Peker'den daha fazla ceza alıyorlar. Adam genelkurmaybaşkanı terör örgütü kurmaktan müebbet alıyor, adamın zaten ülkeyi sikme gibi bir ideali varsa onu koskoca elindeki orduyla yapardı zaten, siz neyin örgütünden bahsediyorsunuz. Neymiş darbe planı varmış. Madem darbe planı vardı müebbet falan aldı, iyi güzel. Eee o zaman bre gerizekalılar darbeyi gözünüzün önünde yapan Kenan Evren'i daha mahkemeye bile getiremediniz, bunu nasıl açıklarsınız? Başlıkta dediğim gibi keşke darbe yapsalarmış, daha az ceza alırlardı.
merdivende yürüyen kızlı erkekli olaya da karıştıklarına göre bizim ülke artık sıçma aşamasını geçmiştir, artık sıvama aşamasına geçerek bir kademe daha ileri geçebilmişizdir.
Bu tür salakça davranışların görüldüğü yerde tecavüz artar, cinsel sapkınlıkta artar, cinsel istismar da artar, çocuk tecavüzleri de artar.
Lütfen merdivenlerde kızlı erkekli yürüyünüz, eminim sizi anlamayacaklar yine aynı şeyleri söyleyecekler ama onlar kadar fesat düşünceli olmadığınızı belli edin lütfen.
mesleğini doğrudan insan üzerinde gösteren mesleklerden biridir ve psikolog. Ve bu dönemde ve ilerleyen dönemlerde çok ihtiyaç vardır psikologlara. Dünyada çoğu devlette gereken ilgiyi gören yasal kurallarla oturtulan sınırları çizgileri belli bir meslektir ve el üstünde tutulur. Ama türkiye de henüz psikologlara dair henüz bir meslek yasası bile yok, bunun için uğraşan devlet adamları da yok. Evet psikologlar yasa istiyor çünkü belli iş sınırları yok, diğer bölümlerden çıkanlar psikoloji mezunlarının iş alanını rahatlıkla işgal edebiliyor. Yaşam koçu denen skimtırak adamlar doğru dürüst eğitim görmeden psikoloğum diye dolaşabiliyor. Bunun artık bir sonu gelmeli, öğrenciler yüksek puanlarla geliyorlar bu bölüme ama sonucu bu.
uzaya gitme fikri çok uzay bi hayal ama bunu istiyorum abi, aranızda para toplayıp beni uzaya yollayın. Oraların kokusunu içime çekmek istiyorum, elimi savurmak istiyorum o kutsal yerlere.
Çok çok uzun zaman sonra " yarın andromeda galaksisine gezi
düzenlenecek, gelmek isteyenler
rehberlikçiye ismini yazdırsın, ücret 5 tl " böyle şeyler çıkacak ama bunları benim görme olasılığım uzay kadar büyük.
Şu mübarek ramazan gününde bana yardım etmek için çok geç kalmadınız. Mesaj kutuma atacağınız bir yardım mesajı size banka hesap numaram olarak geri dönecektir.
ve bir gece ansızın televizyonların sinyali
kesildi, sonra bir görüntü belirdi. tüm
kanallarda aynı görüntü vardı. o sırada
internette bir şeyler oldu, girilen tüm siteler
tek bir sayfaya yönleniyordu, sayfada ise bir
yazı vardı "televizyonu aç". televizyon başına
geçti herkes. görüntüde bir adam ve bir
salona tıkılmış ülke lordu, bakanlar, halk
vekilleri vardı. adı çamuriyet olan bu ülkede
günler geceler huzursuzlukla geçiyordu.
yalanın, dolanın döndüğü, zengin iktidarların
ve yandaşlarının halkın servetine konduğu
fakat halkın günden güne yoksullaştığı bu
ülkede iktidar sevdalıları da ülkenin neredeyse
yarısını oluşturmaktaydı . bizzat kendileri de
yoksullaştığı halde kendini iktidara aşık
olmaktan alıkoyamayan o insanlara gerçekleri
göstermek pek kolay değildi. konuşmak,
anlatmak bir işe yaramıyordu, göremiyorlardı.
şimdi ise iktidarı seven sevmeyen herkes
televizyon başındaydı. şaşkınlık
içerisindeydile r. korku dolu yüzleriyle
bakanlar oradaydı, lord en yakınındaydı
adamın. ve adam kameraya döndü, halkı
selamladı, insani mücadelede yaşamını
yitirenleri selamladı, onları andı. bu gece, neler
olup bittiğini anlattı. dedi ki "bugün, gezegen
tarihine geçecek bir gündür". lord başını öne
eğmişti, kameraya bakamıyordu. devam etti
adam "yalanların ortaya çıkacağı bugüne
selam olsun. işte halkı kandırdığını bas bas
bağırdığımız herifler burada, hepsi burada, ne
eksik ne fazla". önce lorda uzattı mikrofonu,
lord tüm olayları tek tek anlattı, halkı nasıl
dolandırdığını, bu yalanlarla nasıl kişisel
menfaatler edindiğini bir bir anlattı, ne eksik
ne fazla. felanca bakana nasıl talimat verdiğini
ve bakanın nasıl yalan söylediğini bir bir itiraf
etti, bahsettiği bakanlar tek tek öne çıkıp
doğruladı.
elbette bu itirafları yaptıran bir şey vardı,
kameraların göstermediği bir şey, gerekli olan
bir şey. günahlarından arınırcasına tüm
suçlarını itiraf eden bu yüzlerce adamı izleyen
halktan iktidarı sevmeyenlerin kalbi heyecanla
atıyor, iktidarı sevenler ise şaşkınlıkla,
kandırılmışlığı n verdiği hayalkırıklığıy la
izliyorlardı. tüm bu itiraflar saatler sürdü. ve
sonrasında sağ kolu olmayan bir adam geldi.
bu adam lordun sürekli aşağıladığı,
ötekileştirdiği , adeta "ülkede yerin yok"
dediği bir adamdı. sol koluyla lordun yüzüne
bir yumruk attı. sonra sol kolu olmayan kadın
geldi, bu da lordun bir ötekisiydi, lordun
karnına tekme attı. sonra kel adam geldi,
lordun talimatıyla köylerine bombalar
yağdırılan keldi bu adam. lordun gözüne öyle
bir yumruk attı ki, başkan oracıkta kör oldu.
ve bu şekilde ötekiler uzun bir süre belirip
hırslarını aldılar.
iktidardan faydalananlar ekranları başında
büzülüp kalmış, sığınacak bir eş dost
düşünüyorlardı. sonsuza dek süreceğini
sandıkları bu düzende keyif çattıkları eşi
dostu aramaya kalkışıyorlardı , fakat
telefonlar çekmiyordu. gürültü duydular
dışardan, sesler geliyordu, cama çıktılar, halk
yürüyordu, kapattılar camları, perde
arkasından gizlice seyre saldılar. sabaha kadar
uyumadı kimse, dışarda yattı yüzbinlerce
insan. öğlen yine o adam belirdi ekranlardan,
fakat başkanlar, bakanlar yoktu bu sefer.
onlara ne olduğunu da kimse bilmiyordu
şimdilik, sadece o adam ve o adamın
yanındakiler biliyordu. ülkenin kanun kitabını
yaktı, sonra da "insan canını, özgürlüğünü
hiçe sayan kanunlar yok olmaya mahkumdur"
dedi, bir ülke yeni baştan kuruluyordu ve bu
ülke gezegeni sarsmaya yetmişti.
Türkiye'de para kazanan müziğin %90'ını çıkartan bu şirketlerin tek
sırrı radyoları, müzik kanallarını paraya boğarak zorla kendi ürünleri pazarlatıyor olmaları ve sanatçılarına "besteyi şurdan al,
güfteyi burdan al, şu prodüktöre bu kadar hava parası ver, albümü şurda kaydet" şeklinde otomatiğe bağlamış ve hiçbir şeye
benzemeyen sonuçlar veren bir üretim/satış prosedürü üzerinden yürümeleri. Birçok
müzik dahisinin bugün muhasebe
bürolarında, tabela şirketlerinde çürüyor, kahvelerde at yarışı izliyor olmasının sorumluları zaten başından beri bu bu koca
kıçlı gaspçılardı. Şimdi de devleti paraya boğarak sansür satın
alıyorlar ve sadece müzik dinleme hakkınızı elinizden almakla kalmıyorlar, son damlasına
kadar zaten sömürmüş oldukları içinizden gelen müziği icra etme şansınızı da idam ediyorlar. Çünkü bu karar televizyonlarla radyolara para aktaramayan küçük idealist
plak şirketleriyle bağımsız sanatçıların ölüm fermanıdır.
O kadar sıkılıyorum ki,
-Bir atı bile yiyebilirim.
-Yanmış bir cesede bakıp "onun da beğeneni
vardır abi." diyorum.
-Bir yengeç kıskaçları olmadan da kendini
savunabiliyormu ş.
-Gülşen yatsın kalksın yatsın kalksın yatsın
kalkamasın.
-Benim bir adım var. Senin neyin var?
-Bağırmabananef retediyorumsend engityat.
-Eşini dul, evladını yetim bırakmak isteyen
varsa masanın üzerindeki formlardan alabilir.
-Seninle konuşmak söz konusu olduğunda
Balaam'ın eşeği kadar olamıyorum.
-Kim bu Delilah?
-Her sabah yeniden "Hasiktir bugünde
kendimdeyim."
-Günaydın Umut. Günaydın sibirya kurtları.
-Hey dikkatli olmazsan o elindekiyle birine
zarar verebilirsin.(e limdekiler: kalem, kağıt.)
-AAAAAAAA !
-Sinek küçük, kıro, zevksiz ve aptaldır tamam
mı. Bu.
yaşadığımız şu son yıllarda eski önemini yitirmiş sabundur, bir köşede boynu bükük kalmıştır. Dili olsa " Duş jeli icat oldu, mertlik bozuldu. " der kanımca. Sabunsuz banyo, banyo değildir a dostlar, kullanın, kullandıttırın.
evet. O ülke tam da burda. Içindeyiz. Bu ülkede kitap okumak, yazmak suçtur. Eylem yapmak suçtur. Doğru haber yapmak suçtur. Ağaçları korumak suçtur. Durmak bile suçtur.
Ethem Sarısülük gözümüzün önünde Ankara' nın ortasında öldürüldü. Ve onu öldüren polis bugün serbest bırakıldı. Mahkemenin kararı şöyle " Polis memurunun tutuklanması
durumunda ileride telafisi mümkün
olmayacak sonuçlar ortaya çıkabileceği
gerekçesiyle tutuklama talebinin reddi "
ethem değil sadece kalbimi yakan
bugün kafamda şu kelimeler dönüyor;
sivas katliamı, roboski, ceylan önkol,
hrant dink, uğur mumcu, uludere.
Başbakan bu yola kendi kefeniyle değil bizim kefenlerimizle çıkıyor.
Evet adalet nerde ? Adalet bu ülkede sadece bir part ismi.
kimse bize sexi öğretmesin. Biz misyoneride biliriz 69' uda. Kimseden öğrenecek değiliz bunları. Oral yapılacakda evelallah onu da biz yaparız. Hiç olmazsa sağ elimizle tatmin oluruz. 3- 5 densiz çıkmış bize sexi öğretiyor. Ulan biz ikimilyarsekizyüz kez boşalmışızdır lan. Bu saatten sonra kimseden yardım alacak değiliz.