bu günkü aksaray murat paşa camii'nin banisidir, yani inşa edenidir.
işin aslı kendisi, istanbul feth olunduğu zaman son imparator XI.Konstantin’in kardeşi olan teodor'un iki oğlundan biridir ki, diğeri (bkz: mesih paşa) küçük yaşlarda devşirilip müslüman olmuş ve osmanlı devletine sayısız hizmetlerde bulunmuştur.
Yani, bizans tahtının bir veliahtı olan paşa, ömrünün sonuna kadar islam bekaası için mücadele etmiştir.
Vefatı, akkoyunlular ile girilen bir savaşta olmuştur.
her iki kelimede aynı şeyi işaret ediyor gibi dursa da özünde, laiklik ve sekülerlik aynı şey değildir.
Laik bir düzende devlet aygıtları sisteme müdahale eder ve biçimlendirir. Örnek olarak devlet, benimsediği ve çoğunluğun kabul ettiği inanç sistemi için din adamları yetiştirir ve refere eder. Ve elbette denetim altında tutularak kontrol altında tutar. dolayısıyla din ile ilgili her şey diyanet tarafından organize edilir.
seküler yapıda ise devlet, insanların inancına karışmadığı gibi, hiç bir ibadethane yeri tahsis etmez ve din adamlarına maaş veya herhangi bir ödeme yapmaz.
Hilafet kaldırılıp 1928 senesinde anayasadan "Devletin dini islamdır." ibaresi kaldırılmış ve ortak payda, yani birleştirici unsur olarak 1937 yılında yerine laiklik monte edilmiştir.
laiklik bize sadece dini açıdan zarar vermemiş aynı zamanda cumhuriyetin içinde bir sınıf sistemi oluşmasına sebep olmuştur.
cumhuriyet kendi içinde elit tabaka oluşturmuş ve bu tabakayı zenginleştirerek rejimin savunucusu haline getirmiştir.
pekala sekülerizm işin başında tercih edilseydi ne olurdu ? bana göre laik bir sisteme göre daha fazla verim elde edilebilirdi.
aslında her iki terim de özünde islam felsefesine aykırı olarak sırıtmaktadır,bilginin şekillenmesi ve yayılması, Hıristiyan ve Helen-Roma kültürleri üzerine kurulu bir dünya görüşüne ve psikolojik algılamalarına göre olmaktadır. Bundan dolayı bilginin tarafsız ve değerden arındırılması mümkün değildir (bkz: el-attas)
