1978 senesine kadar '' anadolu saz evi'' olarak çalıştırılan camii, sirkeci büyük garının hemen bitişiğindedir. vakıflar tarafından 1985 senesinde restore edilerek tekrar camii'ye çevrilmiştir.
camii olarak hizmet verirken yıkılmasının sebebi ise '' lüzumsuz'' görüldüğü üzredir.
anne kedinin yavrularına bir yavru fare getirerek onları eğitmesi.
bizim bahçede bir anne kedi ve 4 yavrusu var, bir gün baktım bir fare bulmuş oynuyolar. bırakıyorlar, tam yavru fare kaçar gibi olurken biri koşup tutup geri getiriyor. bu böyle bayağı bi sürdü. öldürmüyorlar da ama..
meğer, anneleri bunları eğitiyormuş. kedilerin geninde avcılık var ne de olsa.
sonra fareyi yuttu lan bi tanesi.
lan hayat böyle işte, biz de modern binalar içinde birileri tarafından oynanıp, işleri bittiği anda yutuluyoruz..
ulan öyle bile olsa ne farkeder ? bana ne sülalesinden ? babası yahudi, annesi rum olsa ne farkeder?
insanları başkalarının hataları üzerinden yargılayamazsınız ki!? mesela senin baban ibne olsa bana ne ? ben, sen ibne misin diye bakarım. senin babanın hırsızlığından bana ne ? ben; sen hırsız mısın diye bakarım. senin baban alkolik olsa bana ne ? ben, sen alkolik misin diye bakarım !?
atatürk'ü benimsemem, yaptığı inkılapları kabul etmem. ama bunun üzerinden annesine babasına neden küfredeyim ?
ahlaksızlığı batı'da genelleyebilirsiniz, hiç çekinmeden hem de.
(bkz: Verdingkinder) bunun ne olduğunu biliyor musunuz ? tabii ki hayır. çünkü aptal ve beyinsizsiniz. araştırmıyor, öğrenmiyor, daha da kötüsü merak etmiyorsunuz.
işte en kötüsü de bu, merak etmemek!
------------------
isviçre’de 1789 yılında 14 yaşından küçük çocukların fabrikalarda çalışmaları yasaklandı. Ama çocuk sömürüsü için yeni bir kapı açıldı ve isviçre, 18. yüzyılın sonundan 1960’lı yılların başına kadar çocuk emeği sömürüsünün örneğine az rastlanan bir biçiminin uygulama alanı oldu. Devlete borcu bulunan ya da boşanan çiftlerin, fakir ailelerin çocukları, yetimler, ailesi cezaevinde olan ya da kendisi suç işleyen çocuklar, devlet ve kilise vasıtasıyla, çalıştırılmak üzere başka ailelerin yanına yerleştirilirdi. Ancak 1974 yılında yasayla kaldırılan bu uygulamada, papazların önderliğinde ailelerden toplanan çocuklar çiftliklere kiralık olarak verilir veya şehirlerde kurulan çocuk pazarlarında, dört yaşındaki çocuklar bile, ev ve çiftlik işlerinde çalıştırılmak için satışa çıkarılırdı. Bu andan itibaren, çocukları arayan, sorunlarını dinleyen tecavüze uğradıklarında ya da işkence gördüklerinde sahip çıkan olmazdı. Çünkü toplumun gözünde onlar, suç işleyen, boşanan, fakir düşmüş ailelerinden “kurtarılmış” çocuklardı!
Böylece, ahırlarda hayvanlarla birlikte yaşayan, çoğu kez bir çuvaldan ibaret elbiseleri içinde hemen her zaman aç olan bu çocuklar, toplumsal hayatın olağan, sıradan bir parçası olarak kabul gördü. Bunun bir tür kölelik sistemi olduğu idrak edildikten sonra bile, uzun zamanlar boyunca isviçre’nin konuşmaktan dahi kaçındığı bir tabu halinde üstü örtüldü.
------------------------
bak bu, batının sözde en medeni toplumunda meydana gelen bir olay, hemde yakın zamana kadar yasalarla korunun bir konu.
ama sen hala sabah uyandığında yanında rus kızı görmek istiyorsun elbette. elin sikinde gebereceksin amına koyim.. araştırın, öğrenin lan biraz. otta benga yı araştırın mesela, kimmiş neymiş diye.. kilisede tecavüz edilen çocukları ve üstünün nasıl örtüldüğünü araştır, üstelik adamlar inkar bile etmiyorlar, geçiştiriyorlar.
kim demişti unuttum ama yazayım buraya '' batıda ki her çocuğun içtiği bir bardak sütte, bir damla afrikalı çocuk kanı vardır''
Türkiye’de “Hz. Muhammed’in Hayatı” (sallallahu aleyhi ve sellem) isimli kitapla tanınan tasavvuf uzmanı Martin Lings, Shakespeare’in müslüman olabileceği kanaatindedir ve onun sufi olduğunu yazar.[1]
Nitekim Vanessa Thorpe, “The Guardian”da Shakespeare ile alakalı “Sufi or not Sufi? That is the question” (Sufi mi değil mi? Sual bu) başlıklı bir makale kaleme alır.[2]
Aynı şekilde Ali Jaafar da “Sufi or not Sufi? Was Shakespeare a Muslim?” (Sufi mi değil mi? Shakespeare müslüman mıydı?) başlıklı makalesiyle bu tartışmalara katılır.[3] Bu mevzuda daha birçok makale var.
1)“Shakespeare’s Window into the Soul: The Mystical Wisdom in Shakespeare’s Characters.”
2)[2] Vanessa Thorpe, “Sufi or not Sufi? That is the question” (Sufi mi değil mi? Sual bu), The Guardian, 24 Ekim 2004.
hakikaten beyinsizsiniz lan, bak bu iddiaları kimin yaptığını, dile getirdiğini yazdım yukarıya. bir araştırın bakalım neler varmış neler yokmuş.
beyinleriniz aynı tornadan çıkmış gibi, farklı sese tahammülünüz yok.
kıbrıs çıkarmasının ecevit tarafında yapıldığını zanneden yazarları gösterir.
oysa ingiltere bile diyordu ki ; ''harekatın asıl aktörü erbakan'dır.'' o dönem ecevit tek başına değil, msp ile koalisyondur. msp genel başkanı ve başbakan yardımcısı ise erbakan'dır.
emri bizzat veren yine erbakandır.
----------Dönemin CHP Genel Başkanı ve Başbakan Bülent Ecevit'in Batılı güçlerden çekinmesine rağmen koalisyon ortağı MSP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın kararlı ve inatçı tavrı sonrası akan kan durduruldu.
Garantör ülke olan ingiltere'ye Kıbrıs konusunu görüşmek için Ecevit'in uçağı daha Etimesgut Askeri Havaalanı'ndan yeni kalkmışken Başbakan Vekili Erbakan Milli Güvenlik Kurulu'nu acil gündem koduyla topladı. MGK devam ederken yapılan bütün itirazlara rağmen Erbakan, dönemin Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar'a gemilerin yola çıkması için o tarihi emri verdi.-------
saygı duymak zorunda değilsin ama saygı göstermek zorundasın.
ondan sonra karşı tarafta kalkıp senin değerlerini aşağılayınca ağlamayacaksın.
herkes birbirine saygı göstermek zorunda. sonuçta aynı sınırlar içinde yaşıyorsak, otobüste, vapurda, yola yürürken, lokantada... her yerde nasıl ki diğer insanlara saygı göstermek zorundaysak, insanların inancına, değerlerine de saygı göstermek zorundayız. yoksa ne olur ? kutuplaşma olur. o neyi getirir ? düşmanlığı .. o neyi getirir ? kavgayı..
ayrıca götünden sallarken dikkat edeceksin, recm hakkında fetih hakkında, cihat hakkında bilgin birikimin yoksa konuşmayıp susacaksın. ya da rezil olacaksın ki; bu (sözde) yazarların umurunda değil zaten.
bak ne diyor bakara ;
Diyanet işleri (2/BAKARA-191: Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı, adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.) / Abdulbaki Gölpınarlı (2/BAKARA-191: Onları Nerede yakalarsanız öldürün. Sizi yurdunuzdan çıkardıkları gibi siz de onları yurtlarından çıkarın. Fitne, adam öldürmeden beterdir. Yalnız onlar, Mescid-i Hâram yanında sizinle savaşa kalkışmazlarsa siz de onlarla Mescid-i Harâm yanında savaşmayın. Ama onlar, sizi orada öldürmeye kalkışırlarsa öldürün onları. Budur kâfirlerin cezası işte.)
yani ? yani onlar size bulaşıp savaş çıkarmadığı müddetçe onlarla savaşmayın. öyle olmasaydı osmanlı içindeki gayri müslimleri kılıçtan geçirirdi, yok ederdi.
oğlum bak osmanlı fransayı 400 sene yönetti, bu gün tek bir cezayirli tek bir türkçe kelime bilmezken, daha sonra fransa'nın işgal ettiği cezayir'in ana dili fransızca!! belki bu sana fetih ve işgal hakkında bir aydınlatma yaşatır.
konuya dönersek, saygı duymasan da olur. ama saygı göstereceksin ki, saygı göresin.
lan hangi birinizin ssk'sı tam yatıyor ? kaçınız agi alabiliyor ? kaçınız bu gün işe gitmedi ? bu gün aslında memur bayramı, işçi bayramı değil.
bu ülkede işçi asla hakkını alamaz, çünkü sistem izin vermez. buraya kadar tamam. bir de sözde bayram deyince, cam çerçeve indiren ortalığı savaş alanına çeviren tipler var, sendikaların köpekliğini yapan.
lan seni sokağa salan ağa babaların, yani sendika başkanları nasıl yaşıyor haberin var mı ?
lan doğru değil mi ? türkiye kalkındı işte eskiye göre. neyin inkarını yapıyorsunuz ?
vay amına koyim ya, ulan hiç bir şeyi beğenmez mi insan ? yol yapmış, köprü yapmış, metro, marmaray, avrasya... v.s v.s... e sen de yapsaydın amk. yaptın da yapma diyen mi oldu ?
5 milyonluk şehrin çöpünü kaldıramamışsın, gelip burada şov yapıyorsun. ulan ip üretemeyen bir ülkeymişiz işte, daha neyi tartışalım ?