Yale üniversitesi psikologlarından paul bloom 'un yazdığı, arzuladığımız şeyleri neden arzuladığımızla ilgili kapsamlı araştırmaların yer aldığı, 'sevdiğimiz şeyleri neden severiz?' sorusuna yanıt arayan kitap.
son örneği üsküdar'ın göbeğinde yaşanmıştır. amiri tarafından okulun orta yerinde darp edilen rehber öğretmen, milli eğitimin çivisinin çıktığının resmi belgesidir.
Şuan nefesler tutuldu, uykular kaçtı kendi kendini imha etmesi beklenmekte zira bu saatte bu şiddette zırlayıp tepinmesi hayra alamet değil. (bkz: üretim hata veriyor)
Şu ana kadar izlediğim filmler arasında en iyi giriş sahnesine sahip olan film ancak devami için söylenecek başka şeyler de var. ruh sağlığıyla ilgilendiğim için filmde anlatılan atipik yas süreci haliyle ilgimi çekti ancak yas sürecindeki kadının terapistliğini eşinin üstlenmesi mesleki etik açısından ne kadar doğru olur diye kendi kendime ikilemlere girmişken film aldı başını gitti ve filmin sonunda hissetiğim duygu ciddi bir rahatsızlıktı. Film konusu ve aktarılışı açısından oldukça ağır ve rahatsız edici.
Freud un görüşlerinden etkilenmeyen hiçbir ruhbilimci ya da hiçbir kuram yoktur delinin biri kuyuya bir taş atmış misali ruhbilimi en basit haliyle onun görüşlerini desteklemek ya da karşı çıkmak ekseninde gelişmiştir.
Büdüt: Freuda sapık diyenlerin kendilerinin benzer eğilimde olabileceğini savunan bir görüş olduğunu eklemeyi unutmuşum.
Güzergaha kati suretle gebzenin dahil edilmemesi gereken turdur.(bkz: dünya turuna çıkan italyan barış gelini gebzede tecevüz edildikten sonra öldürüldü)
Alişanın bir dizisi vardı o zamanlar ve onun lanet bir müziği vardı dada da daam delikanlılığın kitabı yeniden yazılıyor. Hayır benden de fena bıçkın delikanlı olmaz değilmiş yani. (bkz: ne dedim ki ben şimdi)
iki yıl öncesine kadar bilmediğim tanıyınca da pek sevilesi bulduğum halk.
(bkz: şöyle de bir anim var anlatmadan geçemiycem).Edirnede calismaya basladigim ilk gunlerde ogrencilerle hoş beş ederken aman hocam boş verin pomak o diyerek arkadaşına takılan bir ogrenciye aaa ne kadar ayip nasil hitap ediyorsun arkadasina diye çıkışarak öğrencileri uzun süre pomak in ne anlama geldiğini anlatmak zorunda bırakmıştim.
üniversiteye hazırlandığım dönemlerde nasıl canından bezdirdiysem artık adamı beni karşısına alıp; bak yavrum*herkes iyi bir meslek sahibi olmak zorunda değil sen de iyi bir anne olursun demişti ki o gün daha çok çalışmam gerektiğine karar verdim.*
allam neden ben teknolojiyle paranın birleştiği o yere hep geç kalıyorum. evet sene 2012 lakin bendeniz internet bankacılığıyla daha yeni tanışmış bulunuyorum.**
'Çocuk sevimsizdir.'
'Otobüs yolculuklarında yanına çocuklu birinin denk gelmesi felakettir.'
'Çocuk oynar, gürültüdür.'
'Çocuk ağlar,sümüklüdür.'
'Çocuk koşuşturmadır, sorumluluktur, baş belasıdır.'
Çocuk kimdir, bu mudur çocuk?
Evet yakın bir geçmişe kadar çocuk bunları ifade ediyordu benim için ta ki onların muhteşem dünyasının kapılarını aralayana kadar. Nasılda koşulsuz aldılar beni içlerine çünkü çocuk şefkattir.
Lisansta bir hocam 'Eğer çocukları sevmiyorsanız yalvarıyorum bırakın bu bölümü okumayın' demişti haklıydı çünkü çocuk sevgidir.
Çocuk ufacık bir eldir, kızarmış pembiş yanaktır, merakla cevabını arayan sorudur, çocuk dosttur. Gözlerinden görebiliyorum içini çünkü çocuk şeffaftır, masumdur, masumiyettir.
Ben uyurken de böyle sıcak mıydı sabahlar, sevinçli bir 'Günaydın öğretmenim' sesi beni uyandırana kadar. Çocuk şendir, neşedir.
Çocuk, öyle huzurluyum ki sen yakınımdayken hep koşuştur etrafımda, çiçekler topla bana küçücük ellerinle, pembiş yanaklarından bir öpücükle mutlu et beni.
Bir renk ol sonra, mesela mavi ya da pembe boya beni güzelliklerinle.
ilk buz pateni deneyimimde 'numarınızı alabilir miyim?' sorusuna ev mi cep mi diye karşılık vererek 'ayak numaranız' cevabını aldığım kasiyer mi ki bu ?*