muhteşem bir aşk cümlesi. modern zamanlarımızda böyle aşk dolu cümlelerimiz yok ilişkilerimizde. ne acı. orhan gencebay'ın güzide eseri ümit şarkısının bir bölümünde geçer şöyle ki;
Kuruyan dudaklar seni heceler
Geçmiyor aşk dolu sensiz geceler
Yalnızlık bahtımın dinmez yarası
Seversen bitecek bu işkenceler...
müthiş güzel bir cümle. çok derin, çok anlamlı. anlayabilene tabi. eee bu arada söyleyen de önemli nihayetinde. öyle ya bazen kalbinin sesini dinlemeli insan. hepimiz bir şekilde yaşamışızdır bu tereddütü. duygusal patlamalarımız, aşklarımızın başlangıcı belki bitişi, adrenalin ve heyecan zirvelerimizin başlangıcı belki de sona ermesinin gerekçesidir bu cümle.
ya dinleriz ya da umursamaz mantıkla hareket ederiz. sonuç ya hüsran ya da mutluluk.
hakikaten hangimiz "doğru senin gönlünde başkasının dilinde değil" cümlesini hatırlayarak iddaa'dan yatmadı ki. hep kupon yatınca kendi kendimize "şerefsizim içimden bu geçmişti" demedik mi?
karakter sınırına takılmış başlık oldu. olması gereken ben "bu topraklarda ne kadar uzağa gittiysem o kadar yakınlık gördüm" idi.
şener şen'in oynadığı son günlerde ekranlarda gördüğümüz bir reklam filminde geçen replik. ustanın ağzından dökülünce anlamı bir kat daha artıyor tabi. bu reklamın metin yazarını kutlamak lazım.
tek bir cümle ile bir ülkenin halklarının birbirine olan yaklaşımını müthiş yansıtmış. anadolu insanının misafirperverliğini, cana yakın oluşunu tek cümle ile özetlemiş. ben şahsen inanılmaz sevdim ve çok beğendim. ve bir kez daha anladım şener şen'i tekrar ekranlarda görmeyi ne kadar çok özlediğimi.
dün başıma gelmiş saçmalık. ama hakikaten saçmalık. şöyle ki;
dün sabah aceleyle evden çıktım. aceleyle olunca tabi anahtarı kapının üstünde unutup kapıyı da bir hışımla kapattım. ve bingo "hassiktir lan, anahtar içeride kaldı amk!" dediysem de işe geç kalmamak için "siktiret olum fasbas iş dönüşü halledersin" dedim.
velhasıl kelam akşam dönüşte kapıyı cüzdandaki kartlardan biriyle açtım. ama kartın da ucu kırıldı. hikaye burada başlıyor işte tam olarak. ben yetenekli fasbas sahne alıyorum.
oturdum kartın kırılan her iki tarafına bolca japon yapıştırıcısını sürdüm mü? sürdüm. kırılan parça ufak hemen tutmuyor, bastırınca da arada eğiliyor ve ayrılıyor. o bastırmalardan birinde o kart üzerindeki japon yapıştırıcısı bildiğin güdümlü füze misali sol gözümün içine ciddi ciddi girdi. akabinde ve detayında bol su ile yıkadım ancak...
sonuç mu?
sabah uyandığımda gözümden minicik çok ufak bir parça japon yapıştırıcısı çıktı. ama kalan kısmı belli ki daha büyük zira bütün gün bilgisayar başında gözüme batıp durdu ve göz sürekli sulandı. akşama doğru göz bebeğinin sol kısmında kanlanma başladı, batma şiddetlendi. yarın sabaha kadar bekleme kararı aldım muhtemelen düzelir ancak düzelmez ise bu salaklığımın bir nişanesi olarak göz doktoruna gidilecek. lamı cimi yok.
bir gözümü kaybedersem bunu editlerim sözlük. sağ gözüm vasıtasıyla yaparım bunu. eee siz de eşek değilsiniz bir göz bandı falan ne bileyim hani yaparsınız yani.**
üzerine düşününce türk takımlarının avrupa arenasında uygulamaları gereken felsefenin temeli olması gereken cümledir bu. elbette ulusal rekabette de her spor kulübü kendi içerisinde kullanır kullanmalı da ama uluslararası müsabakalarda tüm takım oyuncularının beynine ilmik ilmik işlenmeli bu cümle.
bir benzeri vardı zaten "senin tek derdin kaybetmek olsun, savaşmazsan yazıklar olsun" şeklinde. ama bu çok daha uygun bence. her kulübümüze, her branşta her sporcumuza.
tüm spor kulüplerimiz avrupa kupalarında maksimum başarıya ulaşır umarım. bu akşam için başarılar galatasaray.
dün izleme fırsatı bulduğum 2014 yapımı film. konusu itibariyle ilgi çekiciydi. çok iyi değildi bence ama boş vakit doldurması açısından izlenebilir. filmin bazı noktalarında ülkemizin içinde bulunduğu durumları da görebiliyoruz.
yunanistan savunma bakanı Panagiotis Kammenos'a ait tehditkar cümle. bu cümlenin muhatabı da türkiye cumhuriyeti devleti. malum yunanistan ege'de 16 türk adasını işgal etti ve bizim ülkemizin yöneticileri bu konuyu, bu ciddi sorunu umursamadılar bile. dolayısıyla bu çapsız yunan bakan bu cümleyi kurma cürretini gösterebiliyor.
konuyla ilgili genelkurmay ne mi yapıyor? her zaman olduğu gibi sadece izliyor. konuyu ilgili bakanlıklara ilettik diyor. ülkenin haline bak amk.
--alıntı--
Türkiyede AKP iktidarı ve Başbakan sessiz kaldıkça Yunanlıların ayranı kabarıyor ve Egedeki Türk adalarına iyice sahip çıkıyor.
Yunan Savunma Bakanı Kommenos, kısa bir süre önce şımarık bir tavırla:
Ege bir Yunan denizidir. dedi ve ekledi:
Denizlerin sınırı, karasuları, sahası, yeraltı uzantıları vardır ve Egede hiçbir yer ihtilaflı değildir.
Ege ve Doğu Akdeniz bölgesindeki adaların ve adacıkların statüsü ile ilgili bir kuşku yoktur. Hepsi Yunanistanındır.
Gri bölgeler mevcut değildir. Haritalar üzerinde çizilmek istenen gri bölgeler, kurşun kalemlerle değil, ancak halkların kanı ve tarihle boyanır!
Ne demek istiyor saygısız Yunanlı?
Bu sözlerle Yunan Savunma Bakanı Kommenos, Türkiyeye açıkça meydan okuyor ama bizim iktidardan bu şirretliğe karşı en ufak bir cevap çıkmıyor!
Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu beyler nerede?
Bu milli konuda neden sesleri solukları çıkmıyor?
Yunanlılar atıp tutarken, Türkiye Cumhuriyeti Devletini hiçe sayıp adalarımızı işgal ederken neden ortalıkta yoklar?
--alıntı--
ülkemizin gurur kaynağı, medarı iftiharımız yaptığımız hırsızlardır bunlar. makam ve mevki sahibidirler hem de ne. öyle böyle değil.
hem kendileri hem sülaleleri hemi de bizdendir dedikleri yükselmiş, zenginleşmiş, halkın amına koymakta uzmanlaşmıştır. en sevdikleri hırsızlık tipi inşaattır, ranttır çünkü oradan çok iyi rant yerler. cahildirler bir de hem de fena halde.
konuyla çok alakasız bir örnek olacak ama vermem lazım sözlük.
bu ülkenin tübitak'ında görevli biri gidip bir toplantıda 3D yazıcı teknolojisi ve ürün satınalma ile ilgili olarak "şimdi
bu bizimkileri uğraştıracak bir şeyse hiç almayalım biz bunu" diyor ise... -ki hayır hayır bu diyalog kesinlikle gerçek!
harp okulu 1. sınıf öğrencisiyken harbiye marşı'nın güfte ve bestesini yapmış. 1989'da vefat etmiş. mekanı cennet olsun. helal olsun.
Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız,
Tufanları gösteren, tarihlerin yâdıyız,
Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti,
Cehennemler kudursa, ölmez nigâhbanıyız.
Yaşa varol Harbiye, yıkılmaz satvetinle
Göklerden gelen bir ses sana ne diyor, dinle:
Türk vatanı üstünde sönmez güneşsin sen,
Kartal yuvalarında, hürdür millet seninle.
Yüz senedir Harbiye bu orduya şan verir,
Çıkardığı dehalar semalara yükselir,
Baştan başa tarihtir mektebin her zerresi,
Sarsılmayan azminle çelik kalalar erir.
Şahikalar üstünde meydan okur bu erler,
Yaklaşacak düşmana mezar olur bu yerler,
Bağlayamaz bir kuvvet bu kasırga milleti,
Tarihlere sorun ki bize Ölmez Türk derler.
olmamış sigaradır. tarihe not düşülsün sözlük. hakikaten olmamış bu. gerçi niye camel box'un uzununu box olarak piyasaya sürdüler onu da anlamadım ama senelerin camel box içisi beni neredeyse camel'dan soğutacaktı.
olmamış bu sigara. jti biz türkiye'de yapacağın işi sikeyim deriz dostum.
malesef bulunduğum muhitte var olan imamdır kendisi. yahu arkadaş ezan bu. güzel okunması lazım. bu bir çağrı insanlara. namaza çağırıyorsun insanları o nasıl kötü bir ezan okuma şeklidir yahu.
gelecek olan da gelmez senin o kötü sesin ve kötü ezan okumana. hakikaten felaket yahu. o kadar olur.
yakında hem de çok yakında "cumhuriyet", "şu çılgın türkler" gibi yüzlerce kere basımı yapılmış kitaplara selam çakacak bir kitap yayınlayacak olan yayınevi.
12 senede sadece ülkenin değil bir insanın karakterinin 180 derece değiştiğinin canlı örneğidir yiğit bulut denen dansöz. bunun figürleri asena'da yok. dünya üzerinde benim diyen dansözde de yok. bundaki döneklik ibretlik. bundaki yalakalık ders kitaplarına konu olur ahlaklı ülkelerde. o derece.
ağla sevgili ülkem, yalnız ve güzel ülkem tadındadır.
bu ülkede görmedik alışık değiliz binlerce koruma ordusuyla gezen liderlere zira biz bu ülkede başbakan geçerken yazar kasa fırlatma özgürlüğüne sahiptik. caddeler sokaklar kapatılmazdı başbakan geçecek diye. hiç bu denli halktan uzaklaşmamıştı mesela cumhurun başı. zira onlar cumhurun başıydı.
mesela bir süleyman demirel gördük biz. sevsek de sevmesek de. bir devlet ahlakı vardı kendisinde. kendisine küfrettiği için mahkemeye çıkarılan vatandaşın mahkemeden kurtulması için kendi avukatını gönderen ve o vatandaşın kurtulmasını sağlayan bir süleyman demirel. avukatı bunu neden yaptınız efendim dediğinde demek ki bize sövecek kadar sinirlendirmişiz vatandaşı diyebilen bir demirel.
bir ahmet necdet sezer gördük biz. mesela. döneminde cumhurbaşkanlığı bütçesinin tasarruf ettiği. gereksiz harcamalardan kaçınan. lüksten, şatafattan uzak. mütevazi bir bey ve saygıdeğer eşi hanımefendi.
o zamanlar konuşulmazdı bu ülkede hırsızlıklar, yolsuzluklar, kaçak saraylar falan. o zamanlar bakanlar için yolsuzluk ve rüşvet nedeniyle komisyonlar kurulmaz kurulan komisyon olsa bile çalışması engellenmezdi. bir de o zamanlarda hakkında iddialar olan kendisi çıkar derdi ki beni yüce divana gönderin. şimdiki gibi üçümüz aynı şekilde hareket ediyoruz ama erdoğan bayraktar yan çiziyor denmezdi. gizlenmezdi bir şeyler.
o zamanlar her kurumda bir ciddiyet vardı. tamam çürük yumurtalar, cemaatçiler hep vardı. ama diğerleri de en az onlar kadar cesurdu. şimdiki gibi tüm kadrolar tek tip değildi.
şimdi...
türkiye yalnız. güneydoğu'da devlet yok. asker kışlasından çıkamaz. çıkaran komutan tutuklanır. gerekçe hazır. ergenekon.
en kötüsü de apo denen it. özgürlük için gün sayıyor. akp 2015 seçimlerini kazanır ve tayyip yürüdüğü yolda -ki bu yolda başbakanı bile çiğnedi şimdiden. bu da gözünü ne denli kararttığını gösteriyor- ilerlemeye devam ederse...
apo denen it özgürlüğüne kavuşup bdp/pkk'nın o bahsettiği büyük kongresine liderleri olarak katılacak.