bu şampuan sayesinde saç sorununuz falan kalmıyor, çünkü saçınız kalmıyor. uzun süredir kullanıyorum çok memnunum, her yıkamada oluk oluk saçlarım dökülüyor. istesem saçımı bu kadar hızlı dökemem. siz de kullanın farkı hissedeceksiniz.
sony marka dizüstü bilgisayarımı 8 ay sonra, uzun aramalar ve uğraşlar sonucu nihayet tamir edebilen teknik servis. bir parçanın gelmesi için aylarca bekledik. sony'nin teknik desteğinin ne kadar berbat olduğunun örneğidir bu servis. sırf bu yüzden bir daha sony marka ürün almayacağım.
kıbrısta 3 yıl yaşamış biri olarak, oranın yerlilerinin söylediği kadarıyla türkiye'yi sevmeme veya rumlara bağlanma gibi bir isteğin söz konusu olmadığı durum. onların şikayetleri türkiyeden gelen insanların kendi ülkelerine verdiği zarardır. türkiye'de bir baltaya sap olamamış şahıslar, kıbrısta kolay yoldan para kazanma amacıyla gelip yerleşmiştir ve kıbrıs vatandaşını da kendilerine benzetmeye, asimile etmeye zorlamaktadır. tanıdığım ve konuşmuş olduğum ailenin yakındığı şey ise türkiye'nin doğusundan gelip hırsızlık yapan, insanları ve turistleri dolandırmaya çalışan, yabancı hatunlara sarkıp sonra namustan söz eden, ülkenin* imajını düşüren kişilerden muzdarip olmalarıdır. türkiye devletine her zaman bağlı olduklarını ve minnet duyduklarını da belirtmişlerdir. bunun yanı sıra zamanında yüz binlerce kıbrıs türkünü acımasızca katleden ve soykırım uygulayan rumlara bağlanma gibi bir durumdan bahsetmek bile onlar için büyük bir saygısızlıktır.
altyazı çevirmenlerinin en gereksizi. The Dark Knight Rises filminin altyazısını bu elemana emanet etmişler fakat kendisi aradan yaklaşık 4 ay geçmesine rağmen çeviriyi bitirememiştir. Bu yüzden de diğer çevirmenler filme el atıp altyazısını yayınlamıştır. işin garibi bu arkadaşın umrunda da değil filmin çevirilip çevrilmemesi. Ulan be adam film sinemalardan kalkalı aylar oldu, DVD'leri bile kalmadı, sen daha çevirecen. Sorunca da, "amacım hemen çeviri yapmak değil, iyi çeviri yapmak" gibisinden zart zurt konuşuyor. peki dizi çevirmenleri (nazo82 gibi), nasıl o kadar metni bölüm yayınlandıktan en geç bir gün sonra gayet de güzel ve doğru biçimde paylaşıyor ? twitter hesabından da artist artist laf sokuyor bide çeviri durumunu soranlara. kendini ne sanıyorsa bu dangalak. hayır, derdim bunla da değil; divx planet'in hatası. bazı yeni filmleri bu adama veriyorlar, işin yoksa aylarca bekle dur. sonra bakıyorlar bunun çevirisi sene sürecek, başkası çeviriyor sonunda. bari baştan öyle yapın da beklemeyelim. çevirileri istediği kadar iyi olsun, bu kadar geç olduktan sonra bir anlamı yok. şimdi skyfall'ı da bu almış, vay halimize. (bkz: hayır yapma demiyorum hobi olarak yine yap)
yazarların bir kısmının, 4. sezon son bölümün dizinin finali olduğunu sandıklarını gözlemlediğim dizidir. hayır efendim, 4. sezon bitince dizi bitmiyor. "the final break" adında michael'ın nasıl öldüğünün anlatıldığı 2 bölümlük bir finali var. eğer izlemediyseniz veya atladıysanız uyarayım dedim.
--spoiler--
ayrıca michael'ın, hapse düşen sara'yı kaçırışını anlatıyor.
--spoiler--
5. ve final sezonunun ilk bölümü; 16 Temmuz'da, Türkiye saatiyle sabaha karşı 04.00 de amc TV'de yayınlanacak olan enfes dizi. Yeni sezon 16 bölümden oluşuyor ve iki parça halinde yayınlanıyor. ilk 8 bölüm her hafta olmak üzere peş peşe verilecek. Uzun bir sezon arasından sonra dizi, kalan bölümlerle 2013 yazında final yapacak.
Yılmaz Aslantürk'ün meşhur karikatür dizisi Otisabi'nin, Sinema TV ve internet üzerinden yayınlanacak olan dizi versiyonunda otisabi'nin küfürbaz, huysuz ve sex düşkünü olan ev sahibi Nejat Amca'yı canlandıran başarılı tiyatro oyuncumuz.
--spoiler--
7. sezonda Dexter'ın, Travis'i öldürürken kendisini gören Debra'yı kandırmasının tek yolu var gibi. Oğlunu kaçırdığı için yaptığını, adamın neredeyse Harrison'ı öldüreceğini, çok sinirlendiğini ve ilk defa yaptığını söylerse belki paçayı kurtarır. Onun dışında Debra'nın sırf Dexter'ı sevdiği için sırrını koruyacağı falan çok saçma geliyor. Dexter'ın seri katil olduğunu öğrenecek de bir şey yapmayacak. Hadi ordan.
--spoiler--
21. bölüm ile tekrardan beğenimi kazanmış dizi. özellikle kuzeyin banuya parladığı sahnedeki oyunculuğu takdire şayan. kötü gelin simay da yeni ferhunde olma yolunda ilerliyor. gittikçe karışık ve ilginç bir hâl alan dizide, ferhat ve dövüş sahneleri de geri dönerse dadından yenmez.
megan fox'un yapmış olduğu gaftır. burdaki sorun istanbul'u kasaba zannetmesi değil, bunu dile getirmesidir. hadi yaptın bir hata böyle düşünerek, üstüne bir de dile getirip neden ülkemizdeki insanların tepkisini çekiyorsun, aptal muamelesi yiyorsun. bilmemesine lafım yok, çünkü bilmezler efendim; size sorsak delhi, şangay, bağdat, toronto nedir, nerededir diye* belki siz de bilemeyeceksiniz. kaldı ki türkiye'yi adam akıllı tanımayan çoğu amerikalıya sorsan onlar da benzer cevaplar verecektir. yurdum insanı: nasıl bilmiyor, istanbul avrupa ile asya'nın birleştiği yer, uğruna savaşlar yapılmış, eski doğu roma imparatorluğu'nun merkezi gibi bir sürü olayla önemine dikkat çekse de bilmez efendim. biz biliriz çünkü kendi tarihimizdir bu. okullarımızda bunları okuduk öğrendik. onların özel bir ilgisi yoksa istanbul'un tarihini, önemini öğrenme ihtimalleri azdır. ha peki ben nasıl new york'u biliyorum dersen; o da kültürlerini, filmlerini, müziklerini, yaşam tarzlarını dünyanın takip etmesiyle meydana gelmektedir. adamlar adı üstünde süper güç, biz kalkmış nasıl şurayı burayı bilmez diyoruz. bugün çoğu türk amerikan starlarını* tanıyor. ama onlara sorsak türkiye'den ünlü bir isim söyleyin diye ne cevap verirler sizce. yani uzun lafın kısası bu durumu yadırgamamak gerekir. yadırganması gereken istanbul'un büyük bir şehir olduğunu öğrendikten sonra böyle düşüncesizce bir cümle kurmuş olmasıdır bu tanrıçanın.
(#14268472) entry'siyle ve tarzıyla beni benden almış, hâla böyle güzel yurttaşlarımın olduğunu bana yeniden hatırlatan, yüreğine sağlık denilesi yazar.
tören, kutlama bir ritüeldir. dünyanın her ülkesinde insanlar ulusal bağımsızlık günlerini, kazandıkları savaşları veya mücadeleye başladıkları günleri törenlerle kutlarlar. dünyanın hangi ülkesine gidilirse gidilsin, bu böyledir. bizde de 3-5 ergen rahatsız oldu diye unutulacak değildir. eğer bu ülkeye bir şeyler borçlu olduğunu düşünmüyorsan zaten sende de, seni zorla gönderen hocanda da vardır bir sorun. ben de gittim zamanında ve hiç rahatsız olmadım, çünkü bu günleri biz yaşatmazsak, yarın öbür gün yeni gelen nesiller tarihinden bihaber, gittikçe popüler kültürün içinde kaybolup gidecekler, ne kurtuluş savaşını bilecekler ne de atatürkü. şimdiden görünüyor örnekleri. tarihini unutan bir millet, aynı günleri yeniden çeker bunu da unutmayın. eğer sen yaptığını çile çekmek olarak görüyorsan zaten diyecek hiçbir şey yok. vatanseverlik sırf sözle olmaz tabi, içinden de gelmeli. ben ikisini de gösterdiğime inanıyorum. inanmayanlar gelsin, buluşalım, konuşalım, o kadar kolaysa ağzıma yüzüme vurmak onu da yapsın da görelim. eğer sen bu ülke uğruna canını feda etmiş atatürk ve silah arkadaşlarına bu töreni çok görüyorsan, bu saygıyı göstermiyorsan, senin zaten vatanseverliğinden, ahlaki ve milli duygularından şüphe ederim.
19 mayısın, atatürk'ün milli mücadeleyi başlattığı tarih olduğunu bilmeyen ergenin tartışma yaratmak için söylediği söz. eğer ulusal bağımsızlık savaşımızı hatırlatan bu günleri kutlamayacaksak milli bayramlar tamamen kaldırılsın, bu ülke hiç savaşa girmemiş olsun, hiç şehit vermemiş olsun, bu ülke uğrunda ölenleri hiç anmayalım. atatürk, bu günü gençlere armağan etmiş, sen kalk stadlarda gösteri yapıldı diye veryansın et. zor geliyorsa bu tip düşünen insanlar katılmaz olur biter. yıl 1938, atatürk'ün hastalıkla mücadele ettiği, ayakta dâhi zor durduğu günler. doktorların tüm itirazlarına rağmen atamız bu törenlere katılmış, geçit törenlerini saatlerce ayakta izlemiştir. onun bu armağanına, bu şekilde teşekkür ediliyorsa, türk gençliği yavaş yavaş milli değerlerini kaybediyor demektir. yarın bir gün bunlar çıkıp, 23 nisan ne kadar gereksiz, çocuklara eziyet ediyorlar; 30 ağustos ne kadar lüzumsuz, askerleri boş işlerle oyalıyorlar demezlerse zaten atatürk de mezarındaki parendesini tamamlayamaz.
(bkz: 19 mayıs kutlamalarının iptal olmasına kızanlara mal diyen ergen)
milli mücadelenin başladığı tarih olarak bilinen 19 mayıs'ı her yıl anmak; bazı dini duygulardan geçinen atatürk ve türk düşmanlarını kızdırması dolayısıyla yavaş yavaş kaldırılmaya çalışılmaktadır. atatürk samsuna çıkmasaydı, halkı örgütlemek için bu ilk adımı atmasaydı, şuan ingiliz ve fransız götü yalayacak ve halifem de halifem diye tutturacak olan yobaz beyinler bu kadar özgür bir biçimde akıllarına gelen her saçmalığı başlık olarak açamayacaklardı belki de. bu tip düşünme yoksunu türk gençliği, kimlerin hangi oyunlarına geldiğinin farkında değildir. minnet ve vefa duyması gereken; dünyanın hayran olduğu, imrendiği bir lideri, hem de kendi liderini, saygıyla anmak yerine dil uzatma cüretine sahipse, bunu yine o büyük lidere ve onun kurduğu bu hoşgörü cumhuriyetine borçludur. amaç dans etmek değil o günü kutlamak, unutturmamaktır. milli bayramlarımızı ve bağımsızlık savaşımızı hatırlatan bu özel günleri kaldırmak o ülke gençliğinin tarihini hiçe saymasına, hangi zorluklarla bu günlere gelindiğini bilmemesine sebep olur. ki o büyük lider, güzel insan bile doğum gününü soranlara "19 mayıs" cevabını veriyorsa, varın siz karar verin bu bayramın önemine. atatürk'ün cumhuriyeti emanet ettiği bu gençliğin hâli, tavrı ve düşünceleri böyle oldukça, mezarında dâhi rahat edemeyeceği aşikardır. emin olun sizin için allah'a çok dua ediyorum, akıl ve fikir eksiğinizi gidermesi için..
etnik kökeni ne olursa olsun "türküm" diyebilen her vatandaşın bu ülkenin ferdi olduğunu vurgulayan*, doğruluk ve çalışkanlık gibi erdemlerden söz eden, daha o yaştan yurt ve millet sevgisini, küçükleri korumayı ve büyüklere gerekli saygının gösterilmesinin bize aşılanmasını sağlayan yemindir. bu ülkenin evlatları milleti uğruna canını vermiş atatürk ve silah arkadaşlarını her gün anarak en azından bu saygıyı göstermelidir. hepimiz çocukluğumuzda her sabah ettik bu yemini. ne oldu bir zararını mı gördük ? eğer bu andı içten gelerek okumuyorsan zaten senin milli değerlerine saygın yoktur. bu tip düşünen insanlara iyi haber; rejim karşıtı hükümetimiz yakında onu da kaldırır elbet merak etmeyiniz.
kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti'nin kurucu cumhurbaşkanı, hayatını kıbrıs türklerinin bağımsızlığına adamış, bu yolda hiçbir mücadeleden kaçınmamış, dün 22.05 itibariyle hakkın rahmetine kavuşan, ölüm döşeğinde bile halkı için çabalamış olan güzel insan, büyük lider. allah rahmet eylesin, tüm türk dünyasının başı sağolsun.
müslüman olanın içki içmesi doğaldır evet. yalnız türban giyerek kendini dini kurallarına sıkı sıkıya bağlı ilan edip, böyle hareketlerde bulunmak* kendiyle çelişmektir. üstüne üstlük bu kişi bir de her cümlesinde allah'ın adını kullanan, içki içip eğlenenlere laf eden bir başbakanın karısı ise daha da enteresandır. araştırıp bulabilirsiniz, belediye başkanlığı zamanında bu çiftin çocuklarından birisi de sarhoş hâlde kaza yapıp bir insanı öldürdüğü için hemen olayın apar topar üstü örtülmüş, çocuk da yurt dışına gönderilmiştir. ölen vatandaşımız da 8'de 8 kusurlu bulunmuştu yanlış hatırlamıyorsam. hatta kaza raporunu tutan görevli de şuanda bir kurumun müdürlüğünü yapıyor hatırladığım kadarıyla. neresinden tutsan elinde kalan bir aile. pek şaşmamak gerekir.
+çocuklar yarın 1 ile 2 arası savaş ayarladım. herkes silahını, şarjörünü, kaskını, postalını, matarasını, tüm eksiklerini tamamlasın gelsin. büyük savaş var.
-komutanım kimle yapıyoruz?
+duyduğuma göre geçenlerde yunan komutan dimitris laf atmış bize. türkler şöyle zayıf böyle korkak demiş. komutanlarının yarısı içeride, şimdi saldırsak ellerine veririz demiş.
-komutanım afedersiniz ama geçen seferki gibi denize atlayıp kaçacaklarsa amına koyim ben öyle düşmanın.
+işte kim korkakmış gösterme zamanı geldi onlara evlat. ercü, o ne oğlum elindeki, sigara mı içiyorsun sen gene.
-evet komutanım içiyo sigaraları sonra savaşa çıkınca yarısına gelmeden başlıyo söylenmeye; yok ben kesildim beyler, yok ben koşamıycam, al tuncay biraz da sen vur diye.
+oğlum senin kafan çalışmıyo mu hiç? geçen de kahramanlık yapcam diye sakatlandın, yedin ön çapraz bağlarından mermiyi, 3 ay meydanlardan uzak kaldın. yapma etme koçum, gelecek var sende harcama kendini.
-haklısınız komutanım. şey şimdi yeri değil ama bir şey söyliycem size. geçen bana alman 4. deniz piyade birliği'nden transfer teklifi geldi. bize gelirsen 2 ayda veririz tezkereni dediler. esasen aklım orda, ondan pek veremiyorum kendimi.
+vay şerefsizler, iyi teklif yapmışlar. evladım senin bilceğin iş ama sen bu orduda savunmanın bel kemiğisin. sen gidersen kim koruma ateşi açacak, kim bindirecek sol kanattan el bombalarıyla. kimse senin kadar uzun havan topu kullanamıyor gerilerden, biliyosun. hem ne gerek var gitmene, bak bizde de bedelli askerlik var. taksit taksit öde ücretini 1 ay'da hallet sen de.
-komutanım bilemiyorum ya. benim aslında hedefim avrupa'da savaşmak. kaç yıldır sürekli tatbikat yapıp duruyoruz. bakın amerikan ordusuna, adamlar ne savaşlar yapıyor. geçen bm'in sitesinden baktım, suriye ve iran'la da karşılaşmaları varmış.
+sen onu dert etme evladım, ne zamandır akıllarında yakında bizle de yapacaklar.
-ayarladınız mı komutanım? ooo.. büyük derbi var desenize.
+ben değil de görünüşe göre başbakan ayarlayacak herhalde. neyse sululuğu bırakın da sürünmeye devam edin hadiii..
karşılaşmadan önce:
+evet çocuklar son taktikleri veriyorum. şştt..oğlum..ilker..dinlesene burayı.
-ilker değil hocam o, yaşar. ilkeri şike iddiasıyla içeri aldılar.
+deme lan. dürüst de bir çocuktu, niye yaptılar ki şimdi böyle birşey. tam da önemli karşılaşmalar varken önümüzde.
neyse, beni dinleyin. sadri sen sağ açıkta durucaksın. düşman mevzilerine roketatarla ateş açacaksın. geçen seferki gibi hedefi şaşıriyim deme, valla bu sefer gelir seni kendim vururum. o nası bir nişan almaktı lan, az daha komşu ülkeyle savaşa giriyorduk senin yüzünden. elinin ayarı olsun biraz evladım. bak sen hep böylesin.
-emredersiniz komutanım. bir daha olmayacak.
+inşallah. mahir, tahsin, kâmil siz süvari birliğindesiniz, düşman mevzilerine sağlı sollu ataklar yapacaksınız. şahsi hâreket etmeyin, birlikte gidin.
-başüstüne komutanım.
+ercüment, faruk, servet. siz de öncü birliklere arkadan destek vericeksiniz. uzun top mermileriyle onlara pozisyon yaratacaksınız. anlaşıldı mı?
-anlaşıldı komutanım.
+geri kalanlarımız da iki kola ayrılıp serbest vuruşlar yapıcaz. cephanelikleri imhâ etmeye çalışın öncelikle. bilica sen de siperde kal, çukur kaz. hadi gazamız mübarek olsun aslanlarım. (düüüt!) düdük sesini duydunuz saldırıyoruz. hücuuuum !!!
-allah allah allah !!!!!
trt'nin beklentilerin aksine, can bonomo'yu süpriz bir şekilde türkiye temsilcisi olarak seçtiği yarışmadır. akıllara başka kimse mi yoktu sorusunu getirir. başarılı olacağına inanmasak da başarılar diliyoruz kendisine.
an itibariyle en bilinen şarkılarını dinlediğim ve vasatın altında bulduğum, eurovision'da bizi iyi bir şekilde temsil edebileceğine inanmadığım genç şarkıcı şeysi.
sanıldığının aksine beleş dağıtılmamakta olan gazetedir. beleş alanlar için, bu gazetelerin parasını fetullah hoca cemaatine ödeyen iş adamları ve zenginler vardır. yani fetullah her şekilde yine kazanır. onlar da zekatlarını ödediklerini zannederler. amaç insanları dinden haberdar etmek falan dense de asıl hedef mürit toplamaktır. parasıyla satın alan da üçer beşer tane aliyim der ki hoca efendisi amerikalarda aç kalmasın, selpağı bitmesin, havuzunun suyu eksilmesin, cemaat evlerinde ders çalışma ayağına daha fazla beyin yıkansın.. ortada mükemmel şekilde dönen bir çark vardır. haftalık sızıntı dergisi de zaman gazetesi gibi çok satar aynı şekilde. bu değirmenin suyu hiç bitmez efendim, böyleleri daha var oldukça.
son haberlerden sonra trt bu konuda biraz olsun akıllanmış dedirten yarışmadır. şayet şebnem ferah seçilirse, geçen seneki yüksek* sadakat'ın çalıntı* şarkısıyla elde ettiği başarısızlığı bir nebze olsun unutturabilirler kendileri. şebo'nun kulaklarımızın pasını silecek güzel bir besteyle bizi temsil edeceğinden şüphemiz yoktur efendim. kararı merakla beklemekteyiz. http://www.gazeteciler.co...ikiye-indirdi-45791h.html