1) sozluk yazarlığı yapmanın da, bir birikim ve yetenek gerektirdiğinin bilincinde olmaktır.
2)yapılan bir şeyin görünüşte ek iş, gönüllerde ise tek iş olduğunu söyleyerek, sözlüge ve daha eski nesil yazarlara ben de sizdenim mesajını gerçekten en içten dileklerle tek seferde göndermektir.
burada geçen hanım tabirini; nedense, hep başörtülü,okumamış,birden fazla cocuk sahibi,yöresel anne olarak algılayıp,
tüm bu saçmalıklara bir anlam vermeye çalışırken göze takılan başka bir enrty'e yönelmektir.
aynı zamanda şiir de yazan bir uludagsozluk yazarının,bir şiiriyle karşılık vereceği başlıktır. şöyle ki :
ŞiMDiKi ZAMANLAR
Hiç bir şey aynı değil şimdi.
Ne sabahları doğan güneş,
Ne de geceleri beliren ay.
Her şey değişmiş ister istemez.
Dedim ya hiç bir şey aynı değil.
Aynı olan tek şey değişim.
Daha doğrusu değişim denen şey de,
Geriye gidişin yeni tanımı.
Ama eskilere doğru değil,
Eskitene doğru.
Her yapılan tek amaca yönelik,
Yani herkesin yaptığına.
Ama kimse ne yaptığının farkında değil,
Yoksa hiç böyle olurmuyduk?
Hiç bir şey aynı değil şimdi.
Ne her gün yediğimiz ekmek,
Ne de onu alıp,eve dönerkenki tadı.
Ya da o kısacık mesafede ,
Karşımıza çıkan candan dostlarımız.
Dedim ya hiç bir şey aynı değil.
Ne yaptığımız kahvaltı anlamlı,
Ne de kahvaltı da anlattıklarımız.
Sadece karın doyurmak maksat,
Sadece yarını bugünden satmak.
Ne bir gayemiz var,
Ne de dilimizden düşmeyen bir şarkımız.
Ah o eski şarkılar...
Ne güzeldi onları dinlemek,
Sevdiğimiz birine dinlettirmek için,
Gösterdiğimiz çabalar,
Ne güzeldi değil mi?
Her işte bir emek vardı eskiden,
Her işte bir hayır,bir saflık vardı.
Şimdiki gibi safsatalık değil.
Hiç bir şey aynı değil şimdi.
Ne soluduğumuz hava,
Ne de içtiğimiz su.
Her şeyin kökünü kurutan insanoğlu,
Doğal olan her şeye bir kulp takmış.
Süslemiş püslemiş her şeyi,
Sanki böyle güzel değilmiş gibi.
Hiç bir şey aynı değil şimdi.
Ne gördüğümüz hayal,
Ne yaşadığımız hayat.
Aynı olan tek şey zaman,
O da son anlarını yaşıyor artık.
Hey gidi koca dünya,
Biz sana böyle ne yaptık?
insanların bazen okudukları,duydukları,ya da gözleri kapalıyken gördüklerini zannettikleri durumlarda ağızlarından çıkan ''gereksiz yere insanın canını sıkıcı'' kelime parçacıklarıdır.
sana sırlarımı verdim, aldın ama gizleyemedin
sana gözlerimi verdim, baktın ama göremedin
sana selam gönderdim "aleykümselam" bile demedin
diyemem artık sana "yar", para etmez bir aşkın var
laril laril laril lira lira
senin aşkın yüzbin lira
söylediler inanmadım
seni böyle tanımadım
gözlerime şahit oldum
söyleyecek söz bulamadım
eteklerin diz üstünde
boyaların yüz üstünde
kirli duygular içinde
para etmez bir aşkın var
laril laril laril lira lira
senin aşkın yüzbin lira
bir zamanlar benim idin
şimdi olmuşsun ellerin
kalmadı bende değerin
senin aşkın yüzbin lira
eteklerin diz üstünde
boyaların yüz üstünde
kirli duygular içinde
para etmez bir aşkın var...
şiir de yazan 5. nesil bir yazarın, okuduğu anda ''kendisine yazar desek kaç yazar'' gibi aşağılık bir dizeyi aklına ister istemez getiren şahsiyetin ta kendisidir.
5.sınıfta,öğretmenimizin(bakın hala öğretmenimizin diyorum),2.teneffüs zili çalmış olmasına rağmen hala sınıfa koşuyor olduğumuzu görmesi,bu duruma haddinden fazla sinirlenmesi sonra sınıf kapısının önünde gardını alıp, geçen son kişinin k.ıçına tekmeyi sallamak amacıyla beklemesi ve son giren öğrencinin durumu yaşayarak öğrenen(aldığım önemli derslerdenmiş meğer,hala hatırlıyorum ilk günkü gibi)bendeniz olmasıdır.
biri ucuz(ince telli) diğeri pahalı(kalın teli fazla olan ve titreşimli) olan iki dış fırçası alınır.işlem bu birbirinden fonksiyonlu diş fırçasına uygun kalitede iki diş fırçasının temin edilmesiyle devam eder.son olarak sırasıyla önce ucuz diş fırçası ve macunun sonra pahalılar kullanılmak suretiyle işlem tamamlanır.bu yöntem isveç bilim adamları tarafından son anda denenmekten vazgeçilmiş bir sistemdir,gerisini siz düşünün o derece yani...
gün içinde,(batıl inanç ama bu anlamda inanmak istiyorum),kulakları, biz duyarlı yazarlar tarafından periyodik olarak fazlasıyla çınlatılan meçhul kişiliksizdir.
gerçek hayatın hiç de filmler gibi olmadığını başka bir deyişle filmlerde söylendiğinde çok etkili sonuçlar doğuran cümlelerin gerçek hayatta aynı etki ve tepkiyi vermediğini gösteren günümüzün yalan olmuş cümlelerindendir.
insanların o sonucunu uzun uzun düşünüp, sonunda son cesaretlerini toplayıp söyledikleri ama çoğu zaman elde ettikleri tek sonucun tipik bir hayal kırıklığı olduğu gerçek mutsuz sonlardandır.
Daha bir çok şekilde cümleyle, farklı türden her insanın anlayacağı farklı farklı anlamları türetilebilir.
iktidar olmayı gözünde bitirmiş ama dimdik ayakta gibi görünen düz muhalefet mantıklı kişilerin, her şeyin farkında olan insanlara ters gelen klasik davranışıdır.
okuduğumda;lost dizisindeki, ilk başlarda nereye gittiğini bilmediğim için meraktan delirdiğim, o suyun içinden gelip, ormana giden kabloları hatırlatan garip bir başlıktır.
bilgisayar kullanma özürlü bir çok arkadaşımın,yüzüme salak salak bakarak : Abi bu ne ya? diye seslenip, sinirlerimi getirmesine neden olan windows live gelişmesi.