hem 1.6 dizel 6 ileri manuel (95hp) hem de 1.5 dizel 6 ileri otomatik (115hp) (bkz: powershift) modelini uzun uzun kullandığım hakkında da bir kaç kelam etmek istediğim araç.özet geçicem.otomatik 1.5 i hakkında yani makyajlı mk3 focuslardan (2016-2017 gibi ) modellerinden bahsedicem.
-karma tüketimi aşırı trafiğe girmezseniz 5lt/100km civarında tutmak mümkün(ben en son 4.8 yakaladım.350 km ortalaması)..trafik artarsa 5.5 lt.lere yaklaşan ort değerler görülebilir.
-istanbul-izmit yolculuğumda yer yer camı aralık sanarak bir kaç kez kapalı camları kapamaya çalıştım.110 üzeri hızlarda cam açıkmış gibi bir rüzgar sesi geliyor.
-el freni güzel tutuyor ancak kullandığım 45bin km'deki aracın ayak freni dozajlamasını (bu araca özel olması ihtimal) hassas ve dengesiz buldum.
-ekonomik kullanımda siz gaza az bastığınız için şanzıman bazen vites düşürmek istemiyor ve aracı yer yer titretebiliyor.
-hızlı virajlarda eğer gaza basarsanız ford'un Dinamik Tork Kontrolü (bkz: torque vectoring control)adını verdiği sistem viraj içindeki tekerleğe hassas frenleme yaparak aracın kafasını viraj içine sokuyor.bu durum örneğin sağa virajda direksiyonu sağa kırdınız ve viraj alıyorsunuz o esnada gaza basarsanız ki eğlencesi burada araç kafasını daha da sağa yani viraj içine alıyor ve bazen direksiyonu biraz sola doğru açarak açıyı azaltmanız gerekiyor.bu sistem yarı kilitli (ya da sınırlı kaymalı) diferansiyellerin çalışma sistemini elektronik olarak taklit ediyor ve bence yapay bir his uyandırıyor.
-virajlara limitte girerseniz de genel olarak aracın kafası tutunmayı seçiyor ve arka kısım az da olsa kayarak kontra vermenizi gerektirebiliyor.genel olarak limit ve hızlı sürüşlerde şasi üzerinde çalışılmış olduğunu hissettiriyor.
-bir çok farklı mk3 focus'ta son hız olarak 207 km/sa görmüştüm (1.6 ve 1.5) ancak bir önceki yokuş aşağı denemede araç 210km/sa hıza ulaştı.güzel yanı bu hızda giderken de aracın saçmalamaması.
-genel itibariyle arabadır.
edit: 1.5 120ps dizel 6 ileri manuel versiyonları da bulunmakta ve istanbul-edirne otobanında 112km/sa ortalama hız ile 4.4 lt/100 km eurodizel tüketimine imza atmaktadır(klima açık ve cruise control'suz).
yol tutuşu iyi olsa da limitte giderken yani araç önden kayarken direksiyonun geribildirimi sıfıra yakın olan sürüş dinamiklerinin bir önceki opel insignia'dan daha kötü olduğunu söyleyebileceğim araç.ön tasarım ve yandan görünüşü de harika bence.
şerit takip sistemi fena çalışmıyor ama yeterince uyanık değil.şeritleri görüp görmediğini ekrandaki yeşil renkli şerit uyarısından anlayabiliyorsunuz.şeritten çıkma eğilimi olduğunda araç direksiyona müdahale ederek sizi şeride sokuyor ancak bir kaç müdahale boyunca direksiyonu tutmaz ya da çevirmez iseniz direksiyon desteği kesiliyor ve ekranda 'direksiyonu tutun'uyarısı yer alıyor.ne yazık ki şertileri okumakta her zaman yeterli olamayan insignia gs sinyalsiz şerit değişimlerinde sizi çıkmak istediğiniz şeride geri sokmaya çalışıyor ve bu pek de eğlenceli değil.tam o esnada sinyal verseniz dahi müdahalede bulunduğu için geç kalmış oluyor şerit değiştirmek isterken kendinizi şeritte tutma asistanıyla inatlaşırken buluyorsunuz.ayrıca sağ sol şeritleri tek tek algılayıp algılamadığını sistem size bildirmiyor tahminim her iki şerit algılandığında yeşil algılama ışığı yandığı yönünde.isterseniz bu özelliği vitesin önündeki düğmeden kapatabiliyorsunuz.
genel anlamda başarılı,bagajı feci büyük ama yakıtı opel klasiği olarak rakiplerinden 0.5-1 lt kadar her koşulda daha fazla.136 hp 6 ileri tork konvertörlü tam otomatik insignia gs motor ve şanzıman olarak bir farklılık bulundurmuyor.
önümüzdeki haftasonu test edeceğim renault'un laguna ve latitude'dan sonraki d segmenti temsilcisi.diğer bir deyişle fransız üreticinin 2016 ve sonrası yeni amiral gemisi.bu arada şubat 2016 itibariyle Türkiye yollarında olucak imiş.
makyajlı 2014 modelini test ettiğim,teknolojisi bakımından başarılı bulduğum,diğer konularda benzinli ve dizel yaris'lerin aynısı olan model.park ederken ve dar yerlerden geçerken ki efsane manevra kabiliyeti,virajlarda kolay kolay önden kaymaması,akıllı hybrid sistemi sayesinde gayet az yakması artı yönleri.olumsuz olarak kötü ses yalıtımını,yetersiz kalan ara hızlanma performansını ve biraz fazla bulduğum fiyatını sayabilirim.
makyajlı 2014 hybrid modelini teknolojisi bakımından başarılı bulduğum,diğer konularda benzinli ve dizel Yaris'lerin aynısı olan model.
genel olarak yeni yaris'ten bahsedicek olursam:park ederken ve dar yerlerden geçerken ki efsane manevra kabiliyeti,virajlarda kolay kolay önden kaymaması,atik çevik boyutları büyüse de hala kısmen minik oluşu artı yönleri.olumsuz olarak kötü ses yalıtımını,yetersiz kalan ara hızlanma performansını(1.33 benzinli multidrive s şanzımanlı modeli) ve direksiyonun yetersiz kalan geribildirimini/hissiyatını sayabilirim.
hakkında entry girilmemesine benim de şaşırdığım , gerçek hayatta gördüğü ilgiyi sözlükte bulamayan modeldir.Az daha lüks sayılabilecek modeli Caravelle ile genel itibarıyle aynıdır.
geçenlerde test edip kullanma fırsatı bulduğum genel itibariyle başarılı bulduğum ancak bir mercedes'ten daha fazlasını beklediğim için hayal kırıklığı yaşadığım panelvan/minibüs..
Sol ayak freni genellikle rallilerde kullanılan yararlı bir tekniktir.sağ ayak gaza basarken sol ayakla da frene basılarak icra edilir.faydaları da şöyledir efenim:
-Virajlarda understeer/önden kaymayı azaltmak
-Çekişin olduğu tekerleklerde patinaja bağlı tutunma kayıplarını azaltmak
-Gaz ve fren arasındaki pedal geçiş süresini ortadan kaldırmak
Hem frene hem de gaza aynı anda basmak tabi ki fren balatalarının aşırı ısınmasına ve ömürlerinin erken tüketilmesine sebep olucaktır.bunu da akıldan çıkarmamakta fayda var.
viraj içinde ark tekerleklerin tutunma sınırına ulaşıp artık yanal olarak kaymaya başlaması durumudur.viraj yönünün tersine kontra verilerek bu kayma dengelenir ve araç hizaya sokulur.kaymayı kontra ile yakalamak öyle anlatıldığı kadar kolay değil biraz farkındalık ve deneyim isteyen bir durum.en iyisi refleks olarak omurilik soğanına yerleştirmek.
understeer viraj içinde doğru direksiyon açısını vermenize rağmen aracın daha geniş bir yarıçapta dönmeye zorlanması ve ön tekerleklerin yol tutuşunun ortadan kalkması durumudur.halk arasında kafadan kopma ya da kafadan kayma olarak bilinir.
kendini ispatlayan multijet motoru dışında pek bi numarası olmayan,şirketlerce ve araç kiralama filolarınca rağbet gören,dahası ülkemizde fiyat/performans (!) aracı olabilen bi modeldir..
son zamanlarda en çok karşılaşılan sorunların başında da 'koltuk sayısı' geliyor. araçtaki koltuk sayısı(emniyet kemeriyle beraber)ruhsattakini tutmaz ise muayeneden ağır kusurlu olarak kalıyor ve bunu düzelttirene kadar da geçemiyorsunuz.
son zamanlarda ruhsattaki koltuk sayısı ile araçtakinin birbirini tutmamasını ağır kusur sayarak muayene tekrarına çağırmasıyla adından söz ettirmektedir.ki bir ay içinde bunu düzeltip tekrar muayeneye girmeniz gerekiyor.
yalan yok.. 'yüzyıllık yalnızlık' adlı kitabından başka kitabını okumadım.ama ne bileyim öldüğünü duyunca hafiften bi hüzünlendim içten içe..hiç görmediğim tanımadığım aynı coğrafyada bile yaşamadığım bi insanla bi kitap vesilesiyle ortak bi an yaşamış gibiyim.yani demem o ki aslında tanıyıp bildiğim bi insanmış gibi hissettirdi ölüm haberi bana.insanların yazdığı gibi yüzyıllar sürecek yalnızlığımız başladı mı..yoksa yüzyıllar mı var yalnızlığa.
birbirlerine kin ve nefret söylemleriyle bakmaları.. birbirlerini ve de kıyafetlerini öyle bi süzüyolar ki muhtemelen erkeklerin %90'ı bi kadını öyle süzmüyodur.yahu hemcinsine böyle bakıyosan düşmanına nası bakıyon.
sanıldığı gibi virajlarda arkasını savurmayan araçtır.virajları hızlı dönerken hissedilen o savurma hissi aslında renault'un csv adını verdiği(sanırım cornering stability vehicle tarzı bi açılımı var) sistemin tekerlere bağımsız olarak fren uygulamasının yan etkisidir(genelde ön tekere uygulanan fren aracın ağırlık merkezinin ön tekerlere kaymasını sağlayarak yol tutuşu bi nebze arttırmaktadır) .araç sanki bi ray üzerinde ilerliyomuş gibi bi his oluşmakta ve çoğu kullanıcı bunu arkanın savrulduğu yönünde yorumlamaktadır.ki kanımca tamamen yanlıştır.
-hiçbir elektronik sisteme sahip olmayan aracımda arkanın savrulmasının ne demek olduğunu çok kez yaşadığımdan latitude ün bu yardımcı sisteminin(CSV) müdahaleleri gayet rahat farkedilmekte.
-diyeceksiniz ki araç hiç mi kaymıyor? ziyadesiyle kaymaktadır efendim ki bi kaç kere feleğin çemberinden dönmüşümdür kendileriyle.önden kayma (bkz: understeer)durumunda esp nin de hemen devreye girdiğini hatırlatmama gerek yok.çok da sıkıntılı olmayan bi virajı dönemeyip esp'yi devreye sokan bu gemiyi kontralarla kontrol altında tutabiliyorsunuz.
-demem o ki aracı arkadan savurmak için virajlarda direksiyonu ani kırmak ya da düz yolda ardarda sağ-sol yapmak gerekli zira diğer durumlarda hızlı girilen virajlarda araç önden kayma eğiliminde..
-ABS hemen devreye girme konusunda çok hevesli ki bu benim pek hoşuma gitmedi.ayrıca fren pedalına basış hızınıza göre Fren Destek Asistanı devreye girip fren gücünü arttırmakta.
-225/50 r17 lastikler ne yumuşak ne de sert bir karaktere sahip,kıvamında denilebilir.ancak süspansiyon ayarları yol tutuştan çalıp konfora vermeye odaklı.
-yüksek süratlerde direksiyonun yumuşaklığı sebebiyle araç yolda gezme eğiliminde olduğundan 160 üzeri hızlarda biraz daha dikkatli olmak gerekli.son hız olarak ibreyi 210'un sağına geçirebiliyorsunuz ki pek önermem (2.0 dci'da). 1.5 dci da ise son hız elektronik limitör ile 198 km/sa olarak sınırlandırılmış.
-2.0 dci 16 valve bva ve 1.5 dci 8 valve edc modellerini uzun uzun kullanmış biri olarak 1.5 dizel modeli temkinli kullanımla güzel tüketim değerlerine ulaşmakta.
-konfor ve sakinlik isteniyorsa tercih edilmeli ancak sportif kullanıma gelmeyen bi yapısı var.ani hareketlerde oraya buraya oynamayı seven bi araç.
-2.0 dci ile uzun yol gayet keyifli.segmentinin en geniş boyutlarına sahip olmasına rağmen kolay alışılan bi araç.
-bu arada bazı kullanıcılar bu araç konusunda çok sanssızlar sanırım.4-5 farklı latitude kullanmama rağmen bazı kullanıcılarınki kadar şanssız bir latitude bana denk gelmemiş.bazı araç sahipleri 2011 başında(araç ilk çıktığında)aldıkları araçlarını yol tutuş kaybı nedeniyle servise götürmüşler ve serviste arka süspansiyonların fabrika çıkışı ayarlarının hatalı olduğundan bahsedilmiş ama net bi bilgim yok.hata kronik falan demişler ama sanırım bu da müşterileri 'herkesinki böyle' diyerek sakinleştirmeye yönelik bi davranış.daha sonra çıkan araçlarda bu sıkıntının giderildiğinden falan da bahsetmiş aynı kullanıcılar.
makyajlı yeni skoda yeti'yi türkiye'de ilk kullanan kişilerden biri olarak diyebilirim ki direksiyonu gayet eğlenceli bi arabadır. 1.6 tdi motoru tam 105 beygir üretmekte ve dsg ile mutlu mesut geçinmektedir.sport modda daha eğlenceli olabilen yeti'nin yol tutuş limitleri de gayet tatminkar ki esp'yi asfalt yolda devreye sokmak için şekilden şekile girmek gerekiyor.
-bi donanım karmaşası var gibime geldi.bazılarında star/stop tuşu varken bazı araçlar anahtarı kontağa takılarak çalıştırılmakta.donanım seviyelerini incelemedim
-led gündüz farları yakışmış..araca asi bi hava katmış
-koltuk en üst konumdayken içerde bi ticari araç havası oluşsa da koltuğu indirip yere yaklaştıkça daha rahat bi oturma pozisyonu yakalanabiliyor.
-1.4 tsi 122 hp modelini de kullandım ki kendisi volkswagen'den tanıdığım bildiğim bi motordu.tdi'ya göre biraz daha seri(tdi'ya nazaran) ve performanslı hissettirmekte.
henüz kullanamasam da uzun uzun inceleme fırsatını yakaladığım renault'un yaklaşık 42.000 tl'den satışa sunduğu elektrikli şehir aracı.ki günümüzde ortalama bi b sınıfı araçla aynı fiyata sahip.niye abs'si olmadığını sorduğunuzda şehir kullanımı ve hafifliği nedeniyle abs'ye gerek duymadan güvenli bi şekilde durabildiğini söylüyolar.smart'taki gibi kafes sistemi tarzı bi karoser yaratmışlar ama açıkçası bana çok da sağlam gelmedi.aracın neredeyse tamamında sert plastik iç ve dış gövde kullanılmış.garip bi el freni var ve iki kişi için yeterli iç hacim sunamamakta.aldığım habere göre de şu ana dek (şubat 2014) türkiye'de bir adet satılmış.neden acaba..bak şimdi merak ettim.