Marketing Türkiye dergisinin 1 Ağustos 2012 tarihli sayısında "Kadınlar nasıl para harcar?" diye bir sayfa boyunca bir yazı yazmış olup, kadınların nasıl para harcadığı ile tek kelime etmemiş bir "reklamcı" olarak tanımlanan bir türdür.
Kayıt olurken e-mail ve cep telefonunuzu, ardından her türlü özel bilginizi illa da isteyip ardından verdiğiniz telefon numarasından her gün ayrı bir sigorta, banka ve kıvır zıvır şirket tarafından taciz edilmeyi göze almanız gereken sitedir. uzak durulmalı, hatta köşe bucak kaçılmalıdır...
işi gücü ortanın altı zekalı devasa kütlelerin oturduğu tribünlere oynamak olan gazeteci görünümlü polemik uzmanıdır. Ekran deneyimini süper kullanır. Ancak beyin sahibi kimseyi ikna edecek bilgi tabanlı yaklaşımı görülmemiştir.
Sürekli markaların ve sigaraların üzerini bulanıklaştımrak, argoları biplemek gibi yöntemleri ile ahlakımızı ve sağlığımızı korumaya soyunmuş gereksiz kurumdur. Ayrıca içindeki ÜST kurul lafına da özellikle ayar olurum. Neyin ya da kimin üstüyseler?
Üstüne vazife olmadığı halde "merak eden" öğrenen, gelişim güdüsüne sahip, "fikri" "bilgi"sine dayana "insan"dır. Kısaltması şeklinde kullanılan "entel"ler ile bir alakası yoktur. Fotosentez yapmaz.
Bunlar apartmanda yaşamalarına rağmen aslında ahırda yaşaması gereken organizmalardır. Merdivenlerde buffalo sürüleri gibi hareket ederler. Merdivenlerdeki hareketleri bir üst kata çıkmak veya bir alt kata inmekten ziyade, ayaklarıyla basamakları parçalama isteğine işaret eder. illaki bir kaç tane de piçleri olur ve onlar da merdivenlerde aynen ebeveynleri gibi hareket etme antremanlarına var güçleri ile devam ederler. Bina sarsılır, deprem oluyor sanırsın.
Kendini yoğun bir konstantrasyon ve odaklanma bozukluğu ile gösteren hastalıktır. Hasta sürekli bir yoğun ama lüzumsuz aktivite içerisindedir. Yerinde duramaz. Çocuklardaki hali iyice sinir bozucudur. Hele ki evinize misafir olarak falan gelmişse. Bu hastalığa sahip çocukların üstün zekalı olduğu savı ise bir mitten ibaret olup aslında bir orta zekalının gösterdiği performansı dahi gösteremezler.
pek enteresan bir durumdur. hayır yani, sözlükten sakınsan bile başka yere kaptıracaksın demektir. yeter ki, gitmeyi kafasına koymuş olsun, dağ olsan dursan önünde yine de gider işte. o yüzden, boşver...
Uyanıp Pazar günü olduğunu hatırlayıp, yatakta şöyle yeniden bir konumlanıp uykuya kaldığın yerden devam etmek, acaip skıştıktan sonra işemek kadar keyiflidir. Hatta ılık ve harikadır.
Çikolatanın delikanlısıdır. Öyle cıvık tatlı değildir. Kütür kütürdür. Isırınca katırt diye bir ses çıkarır. Öyle hemen erimez ağzına atınca. Direnir. Tadını alırsın yerken. Ancak bir fimranın yaptığı gibi bitter çikolatayı yuvarlak formlarda üretmek, Kadir inanır'a entari giydirmek gibidir. Ayıptır ve de abestir. Zaten üreten firma da abestir.
Köprü trafiğinin gecenin bir yarısında hala çok yoğun olduğu gündür. Ne hikmeti varsa Avrupa yakasındakiler Anadolu yakasına, Anadolu yakasındakiler de Avrupa yakasına geçmeye çalışırlar. Sanki herkes kendi yakasında eğlense olmaz.
Saç taranır, resimde kalemle tarama yapılır, balık yumurtasından yapılan enfes bir mezenin adıdır, bir de scan olayı vardır. Bir kelimeye bu kadar çok anlam yüklemek ayıptır.
Pek mümkünatı olmayan, olduğunda da içi biraz boş kalmış hissi yaratan arkadaşlık tipidir. Ancak yine de olabildiği haller vardır. Özellikle aradan bayağı bir zaman geçmişse olabilirliği artar. Hatta hoş bile olur. Ama zaman gerek işte zaman.
Adam gibisine çok az rastlanır. Sürekli sinir stres halinde olan, işi akşama kadar 3 pedal, bir sap ve bir simit olan bir türdür. Meslek olarak adlandırılsa da meslek falan değildir. Araba kullanabilmek de bir meslek değildir. Mesela yol bilseler, hatta çok iyi bilseler belki meslek olur ki o da yoktur. Taksim'e gitmek istediğimde "orası neresi?" diyenine rastlamışlığım vardır.
Telefonumda her gördüğümde kesinlikle lüzumsuz bir banka, sigorta şirketi, tarafından arandığımı bildiğim. Telefonu açtığımda da mutlaka "iyi günler efendim, falan falan ile mi görüşüyorum?" diye başlayıp "sesinizi kaydediyoruz haaa!!!" uyarısı ile devam eden ve kesinlikle lüzumsuz bir konu başlığına sahip bir konuşma ile sonlanan çağrıların geldiği numaralardır.
Moda olduğu yıllardaki bir doğum günümde 5 tane (ikisi aynı renk ve desendeydi) hediye gelen gömlek türüdür. Sorun şu ki aslen yün olması gereken bu gömlekler çoğunlukla %100 sentetik olurlar. Acaip statik elektrik üretir, müthiş stres yaparlar. Oduncu olmadığım halde her giydiğimde birinin kafasını odunu geçirme agresifliği yaşadığımdan, ayrıca ince ince batıp kollarımı kaşındırdığından kapıcıya verdiğim gömleklerdir. Sevmem. giyeni de sevmem.
Biri kız biri erkek olması halinde evlendiklerinde genetik yakınlık sonucu muhtemelen yamuk yumuk, yamuk yumuk olmasa da zekaca az biraz düşük çocukları olması olası kardeş çocuklarıdır. Türkiye'de epey yaygındır. Araplarda falan daha da bir yaygındır.
Tarifelerindeki düşük cümleler ve abuk subuk şekilde yazılmış koşul ve kuralları anlamak için önce bir dilbilim diploması edinmiş olmak, ardından tarifelerindeki matematiksel tricklere düşmemek için sıkı bir üniversitenin matemattik bölümü bitirmiş, üstüne de bir taraflarına kaçmaması için hukuk master'ı yapmamış kimselerin asla ve kat'a kullanmaması gereken GSM operatörüdür.
Tarifelerinde sürekli şöyle şeyler vardır mesela. Aylık 35 TL ama 12 ay bende kalırsan, ama daha öne başka operatöre gitmemişsen, gitmiş de geri gelmemişsen, gelmiş de kalmamışsan, kalmış da almamışsan, almış da kullanmamışsan, kullanmış da... vs. vs.. kurallarını mantıklı bir düzleme oturtmak için matrisler, diagramlar vs. kavramlara yabancı olmamak gerek.
a) Gavur yapıyor işte. (Ezik)
b) Devlet kibrit verseydi ben de bulurdum. (Mazeretçi)
c) Basit bir oksijenle birleşme reaksiyonu. (Bilim adamı)
d) Binaelaleyh biz de buluruz (Demirel)
e) Türkiye büyük ülkedir. Büyük ülke olarak kendi ateşini bulmalıdır. Bunun için de her çift 35 çocuk yapmalıdır. (RTE)
f) Biz de bulurduk ama dış mihraklar engelledi. (Vızırdayan ezik)
g) Allah ateşi bulmamızı istese bizi odun yapardı (Bknz. Allah uçmamızı istese bize kanat verirdi. yaklaşımı)
böylece devam eder... ama ben etmeyeyim daha.
insanda reklamlarını üreten reklam ajansının, ajans başkanından, ofis görevlisine kadar, hepsini tek sıraya dizip "Bu ne saçma... bu ne salak reklam laaaan?" diye diye tek tokatlamak isteyeceği kadar dangalak reklamlar yapan markadır. Ha sıranın sonuna da bu reklamı yaptıran marka ya da pazarlama yöneticisi her kimse onu eklemek isterim.
Beynin belli bir fonksiyonunun çokça çalıştırıldığında geliştiğini gösteren örnektir. Şöyle ki; istisnaları ayrı tutmak kaydıyla, büyük bölümü ancak bir moron seviyesinde zekaya sahip minibüs şoförleri bu ücret ve hatta para üstü takibi konusunda bir üstün zekalı performansı gösterirler.
içimdeki şiddet duygusunu, kimsenin kafasına sıkmadan, başımı polisle, kanunla belaya sokmadan, doya doya yaşamamı sağlamış kitaptır. Hala arada bir tekrar okurum. iyi de yaparım. Ne yazık Günday'ın sonraki kitapları bu tadı verememiştir.