muhakkak hayvanlar konuşur. masalın adı bu olucak, hayvanlar mimik mi yapıcak nedir? ya da insanların hikayesi mi olucak? evek evek mutlaka hayvanlar konuşacaktır.
fetocanların yeni buluşma adresi.
yok mu lan daha yoksa.tüh tüh. tağbi tüm zamanlar said nursi okumak için harcanıyor.
feysbukta açılmadı mı lan? bilen yok mu?
ilk üyesi ben olucam ama, döşeme işindeyim de adamlar zengin, e allah yolundalar da hakkımı yemezler -uzy yolu gibi oldu- iyi para alırım.
kakayla yaplan bir konuşmada geçer bu söz. büyük bir karın ağrısı, bir kıvranma derken tuvalete girilir ama o dene, ıkın ıkın çıkan bit gibidir. karın ağrısı geçer geçmez ama taş girintili çıkıntılı oldu mu fena.
damga deyince hemen kötü anlamayın lan.
bir konuda bir damga -en birinci olmaks- yedikten sonra ışın kılıcıyla verdiği -hangi konu da ise- savaşlara son vermiş, emekliye ayrılmıştır, yogunluk falan işte.
hayatımızda büyük bir yeri var lan bu ciks denen kavramın. hani öyle böyle de değil yani. kimisi öyle sevgili arar, kimisi bir ezme aracı olarak kullanır, kimisi herkese der..
neden geldi lan bunlar? 10 sene öncede lakosttan giyinen yok muydu? bir pazar görünümlü tişörte 300 lira -günümüzün parası ile- veren yok muydu? vardı. geldi çıktı başımıza.
bakımlı görünmeye korkar olduk lan. bildiğin bez ayakkabı -converse- ciks ayakkabısı oldu. -ortaokulda bende vardı beden eğitiminde giyiyordum misal-
sokunsal halini aldı hayatımızda diyeceğim odur. parası ile övünen insan yok muydu, kıyafetine verdiği paradan tutunda kıçındaki dona kadar? vardı amk. öyle ki lisede kızlar üstündekilerin parasını hesaplayarak değer biçerlerdi. sanki çalacaklar onu öyle komple. böyle ilginç hayatlar işte..
hangisi zor değil ki? bu ayrılık, şu ayrılık.. adı üstünde lan ayrılık işte. yol girer, kara kedi girer, başkası girer ayrılırsın. zamanla alışırsın ama. bu bir gerçek. atlatma süresi insandan insana bir değişim gösterse de alışıyorsun. işte bir yerde dayatma bu yaşama denen şey.
genelde evlerde her ihtimale karşı olarak bulunandır küçük tüp. fakat bittiği farkedilmez, büyük tüp de biterse ve günlerden pazarsa vay halinize. yemeği geçtim çayı bile dışarda içersiniz, keyfiniz kaçar, cebinizden boku bokuna çıkan parayı hiç saymıyorum.
kalabalıklar kendini buldurmaz adama. hiçbir şeyi buldurmaz aslında. aranan, neyi aradığını bilmen için tek yer içindir. kendine dönmek, kendi içine bakmak, kendinle başbaşa kalmak bundan gereklidir ya zaten. için ne diyor bir kulak ver bakalım neler söyleyecek sana?!
bornova'nın en nezih semtidir. mm migros durağının çevresi her daim kalabalıktır. kokoreçcisi olsun, rapçi gençleri olsun, boyozcusu gece yarısından sonra hizmete girer mesela. bir de her yere yakın olan bir yer olduğundan tercih sebebidir. bornova merkez gibi tıkış tıkış değildir. özkanlar pazarı gidilip görülesidir. öğrenciler için ev arama/bulma konusunda küçükpark'tan sonra en tercih edilesi yerdir.
kendimizi tutuğumuz zamanlardır bunlar. engelleriz ilkel benliğimize engel oluruz. ama içimizden geçen budur. mesela ben her ana haber bülteninde kendimi ağzımdan köpürcükler çıkarken buluyorum. aha işte vur kafasına bayılt. mümkünse bir ömür boyu servis dışı olsun. tahammülsüzlük değil, olay çımkırtmasıdır bunu yapma isteği ordan gelir. hani bazen uçan tekme atmak istersin ya işte öyle.
bekir coşkun'un 29 ocak 2008 tarihli yazısının başlığıdır.
sevgili kıymet sönmez, bir eski takvim yaprağının arkasında buldu:
"...inebolu'dan kastamonu'ya geliyoruz. büyük gazi'nin 24 saat evvel şapka hakkında söylediği nutuk kastamonu'da etkisini göstermiş. bütün memurlar, öğretmenler beyaz şapka giymişler.
(.......)
ata, kastamonu'ya gelirken çarşaflı-peçeli kadın öğretmenler, şimdi peçelerini açmışlar. yol boyunca yaşlı, genç, kadın, erkek, çocuk herkes dizilmiş, sevgi çığlıkları atıyorlar. bu sesler ilgaz'ın eteklerinde yankı yapıyor.
(.......)
gazi, manzaranın ihtişamı karşısında otomobilinden indi. daha iki adım attı ki, yolun iki tarafını dolduran ve tarlalara taşan gök peştamallı türk anaları onun etrafını sardılar.
(.......)
altın saçlı, keskin bakışlı atatürk, mendilini gözlerine kapattı...
atatürk ağlıyordu..."
*
o kutsal devrimin, artık sadece eski takvim yaprağının arkasında kalan kısmıdır bu.
bize; kılık-kıyafet devriminin, tüm cumhuriyet devrimlerinin sembolü olduğunu anlatır.
atatürk, güçlü orduları yendiğinde değil, kastamonu'da çağdaş giysili kadınları gördüğünde anlamıştı başardığını ve ilk kez ağlamıştı.
ve dinci bu yüzden ısrarlı.
bu yüzden; karşı devrimciler açısından kadınların tekrar tesettüre bürünmelerinin, üniversitelerden başlayarak kızların türbana girmelerinin önemi fazla.
bu yüzden sabırsızlar.
bu yüzden aceleleri var.
*
şimdi kaybediyor atatürk...
şimdi yeniliyor...
atatürk'ü ağlatan kıyafet devrimi de öbür devrimler gibi bugünlerde siliniyor.
anlamıyor musunuz?..
bir ulus, kendisine bağımsızlık - özgürlük - kimlik - kişilik veren... onur - şeref armağan eden... kendisine çağdaşlık-uygarlık yolunu açan... ve bunu başardığını gördüğü zaman ağlayan yiğidine ihanet ediyor.
çatırtılarla yaklaşık 2 saattir devam etmekte olan tufan. millet tırsmaktan uyuyamamış, msn de toplu konuşmalar yapıyoruz. allah sokaktakilere yardımcı olsun. çok fena.
açıklayıcı edit: tufandan kastedilen rüzgardır. manisa'ya yağan karın fırtınasıdır.
kendi kendine olan bir şey olması çok nadirdir. hep bir sebebi vardır. ya akla gelen bir düşünce ya görülen ya da duyulan bir şey. bir kişiye bağlı ise de teşekkür edilmelidir, iki dakikada nasıl ağzıma sıçtın büyük kişilik diye.
radikal okumakla olunmayan bir şey olduğunu kampüs çimleri nöbetçilerine birinin öğretmesi gerek. herkes de bir özentilik bir özentilik, bıktırdı artık. bir şeyi araştır, öğren ne olduğu bari. ondan sonra ben radikalim naraları at. fikirlerin buram buram iki üç satır bir şey okudum kokmasın. tıngırdama yani bir anlamda. öperim beybi. **)
ünlüler sirki, ünlüler çifliği derken yakında böyle bir isim altında olması beklenen yarışma. herhalde kim eşeğe daha güzel biniyor, kim eşeğe daha çok yakışıyor, kim eşekte akrobatik hareketler yapılabiliyor diye birinci seçilir. eşek sudan gelinceye kadar dövmek gerekir ya sizi, değmezsiniz. **